Yayın Koordinatörümüz Muhittin Akbel sordu; Bakkal Odası Başkanı Emin Bağcı yanıtladı.
Türk filmlerinden çıkmış tipik bir bakkal amca var karşımda… Hafif göbekli, ak saçlı, kaytan bıyıklı, babacan… Gülerken gözleri kapanıyor!
O dünyaya geldiğinde açmış babası bakkal dükkanını İzmir'in Yenişehir semtinde, ta 1950'de... Annesi de bakkallık yapmış… Kimya mühendisi olmuş, Aliağa Rafinerisi'nde çalışmış bir süre… Sonra baba mesleğini yapmaya karar vermiş. Eşi de bakkal tezgahının arkasına geçmiş zaman içerisinde…
Ve O tonton bakkal amca, 26 yıl önce yönetim kurulu üyesi olarak girdiği İzmir Bakkallar ve Bayiler Odası'nda 16 yıldır başkanlık koltuğunda oturuyor.
Emin Bağcı; bakkallık sektörünün dününü ve bugününü anlatırken çok çarpıcı tespitleri koydu masanın üzerine… 'Müşteride sadakat vardı. Bakkal, müşterinin her sorunuyla ilgilenirdi. Bir aylık, üç aylık alışverişini veresiye yapabiliyordu. Şimdi nerede öyle müşteriler' dedi ve ekledi:
'Şimdi borcunu ödemeden çekip giden çok insan var. Bu yüzden veresiye satışlarda müşteri seçiyoruz!'
Bu hoş sohbette, bakkal olmak isteyenlere bir çift lafı var ki, şahane… Şöyle diyor Emin Bey:
'Gülümsemeyi bilmeyen, hoş geldiniz demeyi bilmeyenler esnaflık yapmasın. Her zaman derim; suratın sirke satıyorsa, bal satsan kimse almaz!'
Evet; Yayın Koordinatörümüz Muhittin Akbel sordu; Bakkal Odası Başkanı Emin Bağcı yanıtladı.
Buyrun o tatlı sohbete:
BAKKAL ESKİDEN, DAYANIŞMANIN ADIYDI
- Emin Bey, bakkallık sizin baba mesleğiniz. Bakkalın bakkal olduğu günleri de yaşadınız, bugünü de… İki dönemin duygularını özetler misiniz lütfen?
1950 senesinde babam bakkal dükkanını açtı. Eskiden bakkal amca, mahallenin gözbebeğiydi. O zamanlar bakkallık cazipti. Bakkala uğramayan kimse yoktu, bakkal da müşterisinin her türlü problemiyle ilgilenirdi. Müşteride sadakat, saygı vardı. Müşteri bakkalını sayar, bakkal da müşterisini sayardı. Bir menfaat yoktu bu ilişkide. Vatandaşın elektriği kesilir, bakkal koşar, suyu kesilir, bakkal koşar, cenazesine koşardı. Sosyal bir dayanışmanın adıydı bakkallık. Şimdi her şey para oldu. Bugün ucuz mal satana gidiyor insanlar. Haliyle vatandaş çok az para kazanınca, bütçeleri yetmiyor, nerede ucuz ürün var, oraya gidiyor. Zincir marketlerin, en ucuz bende, şeklindeki reklamları da olunca, yurttaşlar yavaş yavaş bakkallardan uzaklaştı. Biz bakkallar da gönül koymaya başladık. Adam zincir marketten ellerinde torbalarla bakkala geliyor, bakkaldan borç istiyor! Bu da bakkalın motivasyonunu, psikolojisini bozuyor. İşini düzgün yapan bakkallarımız ayakta kalmayı başarıyor. Emekli olan herkes, üç kuruş ek gelir olsun diye bakkal dükkanı açıyor. Herkes bakkallık yapamaz. Benim babam bakkaldı, babamdan sonra annem de bakkallık yaptı. Ben bakkalım, eşim Hatice hanım da bakkal.
ŞİRKETİ KURDUÐUMUZDA BİR PALET MALIMIZ VARDI
- Emin Bey, odalar kooperatif kurmaya başladı ama sizin odanızın şirketi var!
Bakkallar Odası yönetiminden beş kişiyle üyelerimize tedarik sağlamak amacıyla 2009'DA İZBAKBAY A.Ş.'yi kurdum. Bir palet malımız vardı, şirketi kurduğumuzda. Yavaş yavaş büyüttük şirketi. Biz de dağıtım hizmeti yok, akaryakıt fiyatlarındaki yükseklik nedeniyle. Şirket faaliyetini sürdürüyor. Beş mağazamız oldu. Bakkallar gelip ihtiyaç duydukları tüm ürünleri oradan alıyorlar, sigara dahil. Hem parasal açıdan kazançlı çıkıyorlar, ucuza alıyorlar, hem de vakit kayıpları olmuyor.
- Kimya mühendisisiniz ve mesleğini bir süre yaptınız. Keşke mühendis olarak hayatıma devam etseydim, bakkallık yapmasaydım dediğiniz oldu mu?
Eğer mühendis olarak çalışmaya devam etseydim, 90'lı yılların ortasında emekli olacaktım. Aliağa rafinerine çalışıyordum, 1980'de görev iadesi de verildi ama gitmedim. Bakkallık yapmış olmaktan da en küçük pişmanlığım yok. Bakkallık gibi bir hizmet sektöründe işinize sahip çıkarsanız, iyi hizmet ederseniz, mutlaka karşılığını alırsınız.
KÜÇÜK ESNAFIN, ÇİFTÇİ GİBİ DESTEKLENMESİ GEREKİYOR
- Devletin esnafı koruduğu söylenebilir mi sayın başkan?
Anayasamızda, devlet, küçük esnafını korur, diye bir madde var. Bu madde, hiçbir dönemde, gerek sağ partilerin gerek sol partilerin iktidarında hiç uygulanmadı; küçük esnaf hiçbir zaman korunmadı. Küçük esnafın, çiftçi gibi desteklenmesi gerekiyor. Haksız rekabeti önlemek için devletin bazı önlemler alması lazım. Fakat devlet baba, her zaman en kolay vergi alabileceği yere yükleniyor; o da en küçük perakende sektörü bakkallar oluyor. Her şey bakkallar üzerinde denenerek daha büyük kısımlara geçiyor. Eski bakkallar karneyle de mal alırdı, yükü omuzlar dükkana götürürdük ve o malın kıymetini bilirdik. Satarken de kıymetli bir mal satardık, sevgimizi de saygımızı da katardık. Böyle olunca kazancınız da bereketli oluyordu.
ÇOK TEKLİF GELDİ AMA SİYASETE GİRMEYİ HİÇ İSTEMEDİM
1998 yılında İzmir Bakkallar ve Bayiler Odası'na yönetim kurulu üyesi, 2008'den bu yana da başkan olarak görev yapan, aynı zamanda Bakkallar Federasyonu Başkanvekili Emin Bağcı, 'Oda başkanları bir süre sonra siyasete soyunur. Sizin böyle bir hevesiniz hiç olmadı mı?' sorusuna, 'Ben hiçbir zaman siyasete girmek istemedim. Öğrencilik yıllarımda siyasetin çirkin yüzünü de güzel yüzünü de gördüm, o yüzden siyasetten hep uzak durdum. Ama bana çeşitli partilerden teklifler geldi. Benim rafineriden çıkışım da zaten siyaseten olmuştu' yanıtını verdi.
ODANIN PARASI VARSA, MAAŞ ALIRIM, YOKSA ALMAM, HİÇ KİMSE ALMAZ!
- Emin Bağcı, 18 yıldır odayı nasıl bir başkanlık anlayışıyla yönetiyor?
Şeffaf bir başkanlık yapmaya gayret ediyorum. Odada para olursa maaş alırım. Para yoksa ben de dahil olmak üzere yönetim kurulundan hiç kimse maaş almaz, önce personelin parası ödenir. Oda başkanı olduğumdan beri telefon paramı hep kendim ödedim. Arabamın benzinini de hiçbir zaman oda hesabından ödetmedim, hep kendim ödedim. Hiç kimse oda hesabından öğle yemeği de yememiştir. Esnafımızın zor durumdayken, odanın parasını harcamak, vicdana sığmaz. Şahsi hiçbir masrafı benim gibi hiçbir arkadaşım oda üzerinden yapmaz. Benim sloganım şudur; yemem, yedirtmem!
ESKİDEN ANKETTEN HİZMET UNSURU BİRİNCİ SIRADA ÇIKARDI
- Emin başkan, her köşe başında zincir marketler mantar gibi biterken, insanın aklına şu soru geliyor: Bakkallık tarihe mi karşıyor?
Bakkallık hiçbir zaman tarihe karışmaz. Çünkü bakkallık bir hizmettir. İnsanlar bir şekilde hizmet almak zorunda. Eskiden adam bir kutu kibrit alırdı, parası yoksa, sonra verirsin, diyorduk. O para gelmese de olurdu. Ama o müşteri bir zaman sonra mutlaka gelir, öderdi. Çocuklara bedava şeker verirdik, hala veriyoruz. O çocuk, ileride sizin bu hoş hareketinizi hatırlar, size döner güzel bir anı olarak... Bir zincir markete girdiğiniz zaman metalle karşılaşıyorsunuz, insanla ancak kredi kartınızı çektirirken muhatap oluyorsunuz. Bakkallar artık yıldı, yoruldu. Bakkala biraz sıcak yaklaşım göstererek onu yaşatabiliriz. Mahallelinin de bakkalına sahip çıkması lazım. İnsanlarımızın geçmişe bakıp da vefa göstermesi gerek. Her şey para değildir. Zamanında anketler yaptırdık, üniversitelere… Para, yani ucuzluk üçüncü sırada kalıyordu. İnsanların en çok önem verdiği şey hizmet, ikinci sırada kalite vardı para, yani ucuzluk üçüncü sırada yer aldı. Hayat pahalılığı, enflasyon insanları öyle bir hale getirdi ki, herkes paranın peşinde koşuyor, nerede ucuz yer var, orayı tercih ediyor. Hizmetmiş, kaliteymiş pek bakmıyorlar. Bizim en iyi müşterimiz emeklilerdi. Emekliler geçinemiyorlar ki, gelsinler bakkallardan alışveriş yapsınlar! Bu durumda devlet emeklisine sahip çıkmayınca, belediyeler sahip çıkmaya başladı. Belediyenin görevi midir bakkallık yapmak, lokantacılık yapmak, çay kahve satmak? Belediyeler ihtiyaç sahiplerine gıda yardımı yapıyor, lokantalarında ucuz yemekler veriyor. Oysa belediyeler bu yardımları esnaf üzerinden yapsa, hem ihtiyaç sahibinin ihtiyacı karşılansa, hem de esnaf kazansa, çok daha iyi olmaz mı? Böylece toplumsal bir barış olur. Bir tarafı mutlu ederken, bir tarafı batırmak, hiç mantıklı bir şey değil!
SURATINIZ SİRKE SATIYORSA, BAL SATSANIZ KİMSE ALMAZ!
- Emin Bey, bakkallık yapmak isteyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Her şeyden önce bakkallık yapmak isteyenlerden öncelikle şunu rica ediyorum; işe soyunmadan önce gelsinler, bize danışsınlar. Biz falanca yerde dükkan açmak istiyoruz, uygun mudur, değil midir, diye sorsunlar. Ne acıdır ki bize gelip soru soran yok. Buluyor boş bir dükkan, açıyor bakkalını sonra bize geliyor! Bakkallık sadece al-satçılık değildir. Öyle olursa müşteri sana bir kere gelir, ikinci kez gelmez. Müşteri, sizi ailenin bir ferdi gibi görmek istiyor. O ailenin bir ferdi olmayı başaramazsanız, orada bakkallık yapmışsınız, hiçbir kıymeti yok. Gülümsemeyi bilmeyen, hoş geldiniz, size nasıl yardımcı olabilirim demeyi bilmeyen, esnaflık yapmasın. Her zaman söylediğim bir söz vardır; yüzünüz sirke satıyorsa, bal satsanız kimse sizden almaz, şeklinde. Asık suratlı bir bakkaldan kim alışveriş yapar? Bakkal amca olmak lazım, bakkal amca!
VERESİYE DEFTERLERİNİ KAPATAN HAYIRSEVERLER ÇOK AZALDI
- Veresiye defterleri, geçmişte olduğu gibi hala geçerli mi Emin Bey? Veresiye satış yapan bakkal var mı hala? 1970'lerdeki ve bugünkü veresiye anlayışı arasında bir fark var mı?
O kadar büyük fark var ki… Eskiden aylıkçılar vardı, üç aylıkçı emekliler vardı. Maaşlarını aldıklarında, aybaşında veya üç ayda bir borçlarını kapatmaya gelirlerdi, sorun olmazdı bakkal açısından. Çünkü enflasyon bugünkü gibi devasa değildi. Batakçı defteri dediğimiz küçük defterler vardı; oraya yazardık müşterinin aldığını ve defteri kendisine verirdik. Güvenirdik müşterimize çünkü. Maaşını aldığında gelir, ödemesini yapar, borçlarını kapatırdı. Eğer güven yoksa, kendi defterimize de yazardık. Mahallede yıllardır oturan müşterilerimizle aramızda güven vardı. Müşteri borcuna sadıktı. Bugün veresiye veren bakkal sayısı çok azaldı, çünkü güvenilir müşteri pek kalmadı. Çünkü mahallelerin yerlisi insanlar azınlığa düştü; dışarıdan gelenler, kiracılar çoğaldı. Artık veresiye vereceğiniz müşteriyi ister istemez seçmek zorunda kalıyorsunuz. Veresiye geleneğinde 1980 yılından sonra öyle bir şey oldu ki, herkes faizi ve enflasyon farkını hesap etmeye başladı. Deftere, o ürünün adını yazıyorlar ve ne zaman ödeme yapılırsa, o günkü fiyattan hesaplıyorlar. Bakkal da haklı; çünkü o ürünü bir ay önceki fiyattan sattığında, bir ay sonra onu yerine koyamıyor. Bunu yapmazsa batıyor zaten. Özellikle pandemi döneminde veresiye defterlerini kapatan kurumlar, hayırseverler vardı. Devam etmesi için çok çağrı yaptık ama bugün herkes geçim sıkıntısı çekiyor. Haliyle veresiye defteri kapatan hayırsever de pek kalmadı.