Ne olduysa…
Geride bıraktığımız “30 Ağustos” günü…
Zafer Bayramı’nın “102”nci yıldönümü kutlanırken yaşandı…
Günlerden Cuma’ydı…
Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu’nda…
Tarihi bir gün yaşanıyordu…
Diploma alan teğmenler...
Kılıçlarını gökyüzüne doğru çekerek…
Hep bir ağızdan
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz…”
Sloganı atmaya başladılar…
İşte o gün…
101 yaşındaki Cumhuriyet…
Tarihe geçen bir gün yaşamaya başladı…
***
Bi’takım “çok bilen” arkadaşlar!
Gösterinin aslında bir “eylem” olduğunu ve…
“Bunun adı disiplinsizlik!”
Demeye başladılar…
Onlara göre…
Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın…
Gencecik teğmenler hakkında…
Soruşturma başlatması gerekiyordu…
***
Oysa…
Kara, Deniz ve Hava Harp Okullarını…
Birincilikle bitiren üç genç bayan teğmenimiz…
Diplomalarını…
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden almışlardı…
Birkaç gün sonra…
Cumhurbaşkanı Erdoğan…
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için gittiği Amerika’da…
Kılıçlarını havaya kaldırıp…
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz…”
Diyen teğmenleri işaret ederek şöyle konuştu:
“Burası kendini bilmezlerin at oynattığı bir meydan değil…
Biz bu kendini bilmezlerin at oynattığı meydana ülkemizi kesinlikle bırakamayız… Buna göre de adımımızı atacağız… Kılıç çeken kendini bilmezler temizlenecek…”
***
Aslında…
Gencecik teğmenler şöyle demişlerdi:
“Ant içeriz ki, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin, bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, Yüce Türk Ulusu’nun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşılarında bizi bulacak, kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır… Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız, şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacak ve şerefimizle öleceğiz…”
***
Bu güzel vatanda…
“Mustafa Kemal’in Askeri Olmak…”
Ne zamandan beri suç sayılıyor?
Bu gencecik teğmenler…
Mustafa Kemal’in adının yerine…
Kurtuluş Savaşı’nda…
Ege’yi yağmalayan…
İzmir’e doğru kaçarken…
Kadın, erkek, çocuk demeden “vahşet”in daniskasını yaşatan…
İstilacı Yunan orduları komutanı…
General Trikopis’in adını mı haykıracaklardı yani?
E, pes vallahi!..
***
O gençlerin tek suçu vatanlarını sevmek…
Bi’de “Ulu Önder Atatürk”ü dillerinden düşürmemek…
Harbiden, sadece…
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” demeleri ise…
Yazıktır; günahtır…
Demokrat bir ülkede hiçbir hükümet…
Gençlerinin “hayatını karartmak” için…
“Ceza yaratmak için yoğun (!) bir çaba sarf etmez…”
Tabii ki…
(Hele bu zamanda)
İçinde “Atatürk”ün adı geçen bir sloganı…
Duymaya dayanamayanlar olabilir (!)…
Mümkündür…
Ama böyle düşünenlerin…
Hiç olmazsa…
Geçtiğimiz “10 Kasım”da…
Sadece “o gün”…
Anıtkabir’i ziyaret edenlerin resmi sayısına bi’zahmet bakmalı…
Devletin kurumu Anadolu Ajansı önceki gün yayınladı:
Şaka değil, gerçek!
“1 milyon 92 bin 365 kişi…”
Bu ne demektir?
Şu demektir…
Bu güzel vatanın dört bir yanında yaşayan…
Her 85 kişiden biri…
“Anıtkabir’e koşmuş demektir…”
Şimdi…
Böyle bir Ulu Önder’in, bugünü yaşayan gençleri…
Kötü kalpli olamaz…
Atatürk’ü “yalancıktan” sevmez…
***
Bitiriyoruz…
Derken, TSK’dan bi’son dakika açıklaması:
“Mesele okunan yazılı metin değil, emre uyulmamasıdır…”
Aslında…
Şanlı Ordumuzun misyonu taarruzlara mukabil…
Vatanı ve milleti korumaktır...
Ona bu şuuru aşılayacak olan da dinimizdir…
Bu açıdan…
Çağlar boyu ordularda en kritik rolü din adamları üstlenir…
Bu gerçeğin farkında olan Osmanlı Ordusu’nda…
İbadetleri yerine getirmesi için…
Subay rütbesinde imam ve müftüler vardı…
Mütedeyyin (dindar) asker ve subaylar…
Terfi ve mükâfata nâil olur ancak…
Lâkayt (ilgisiz) davrananlar şanlı ordumuzda barınamazdı...
Zaten…
“Peygamber Ocağı”…
Denmesinin sebebi zaten buydu…
Yine iddialara bakılırsa…
Milli Savunma Bakanlığı kaynakları…
Genç teğmenlerin…
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganı atarak ant içmelerinin…
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni “tartışmaya” açtığını ve…
Türk Ordusu’nun itibarını zedelediği ifade ediliyor…
Size göre…
Yaptıkları “Yüzde 100 disiplinsizlik” ise…
Kalplerinden “öyle geçtikleri için” değil…
Bu kesin…
Teğmen oldukları daha ilk günden hayatları kararmasın!
Yazık olacak bu gençlere; yapmayın!
Nokta…
Hamiş: Atatürk’ün, Cumhuriyet’in 15’inci yılında, hasta yatağında Türk Ordusu’na ve subaylarına hitaben yazdığı son Nutku ise adeta vasiyetten farksızdır; okumalısınız: “Memleketini en buhranlı ve müşkül (zor) anlarında zulümden, felaket ve musibetlerden (kötülüklerden) ve düşman istilasından nasıl korumuş ve kurtarmış isen, Cumhuriyet’in bugünkü en feyizli devrinde de vazifelerini aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur..”
Sonsöz: “Ölürsek Cennet bizim; kalırsak Devlet bizim… / Şehit Nurullah Seçen / Afrin – 2018)