Bayraklı Belediye Başkanı Serdal Sandal, Egedesonsöz’ün sorularını yanıtladı.

Depremin yaralarını sarmaya çalışan bir ilçe…

Yüzlerce çocuğun elinden tutup hayata kazandırmış öğretmen bir başkan…

Belediye başkanı iken ise hem öğrenci hem öğretmen…

Mütevazi tarzı ve gönlünden geçeni söylemesiyle samimi bir üslubu olması sebebiyle kendine muhalefet edenlerin de saygınlığını kazanan bir isim…

Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Serdal, Egedesonsöz'den Fatih Yapar, Mehmet Karabel, Muhittin Akbel ve Ender Aldanmaz'ın sorularını yanıtladı.

Başkan Sandal, hizmette ayrım yapmadan çalıştığını söyledi ve bir konuda Genel Merkez'e itiraz etti. O da CHP rozetini çıkarmamak…

Diğer yandan kendisine muhalefet edenlerin 'devlet karşıtı' yakıştırmasına da aldırış etmedi Başkan Sandal… Ancak bir şeylere de itirazı var… 'Bizim devlete sempatimiz yok, bağımız var, gönül bağımız var. Devlet olmasa, biz olmayız. Devletin yönetim şekliyle ilgili tartışma başka bir şey' ifadesi ise oldukça dikkat çekici…

AK Parti'ye hem 2023 hem de 2024 seçimlerine hiç şans vermiyor Başkan Sandal.

Sözü ona bırakalım.

ÖÐRETMENLİK HAZ VERİR, BELEDİYE BAŞKANLIÐI ÇOK FARKLI BİR ŞEY
-Öğretmenlik mi, belediye başkanlığı mı?

Belediye başkanlığı çok ulvi bir görev… Öğretmenlik de öyle ama... Öğretmenliğin haz tarafı çok yüksek. Belediye başkanlığında da bir kent size emanet ediliyor. Okulda bir sınıf emanet ediliyor. Sınıfta belli bir kitle, ama burada kentin tamamı. Bir haz kısmı var, bir de reel tarafı var. Haz kısmında öğretmenlik, reelde ise belediye başkanlığı ağır basıyor. Çünkü doğan bebekten cenazeye kadar her şey sizden soruluyor. 10 yıl sonra, 20 yıl sonra kentin nereye geleceği size bağlı. Mesela bir kent meydanı yapacağız. 50 yıl sonra diyecekler ki, bu meydanı, Belediye Başkanı Serdar Sandal yapmıştı. Belediye başkanlığında işini doğru düzgün yaparsan geriye çok iyi bir miras bırakma şansın var. Öğretmenlik başka bir şey. Mesleğim o. Belediye başkanlığı da başka hazlar yaşatıyor. Öğretmenken, çocuklar yatağa aç girmesin, diyemiyorsun. Sadece niyet olarak kalıyor bu düşünce. Fakat başkanlıkta uygulama şansınız oluyor. Öğretmenlikteki hayallerinin çoğunu, başkan olarak gerçekleştirme imkanın oluyor. Mühendis olursun, doktor olursun. Biri sorar, nereye gidiyorsun? İşe gidiyorum dersin. Öğretmensen, okula gidiyorum, dersin; okuldan geliyorum, dersin. Okul, çok farklı, kutsal bir yerdir. İki dönem belediye başkanlığı yaptıktan sonra öğretmenliğe dönmeyi düşünmüyorum. Hayatımı yazmayı da düşünmüyorum. O yetenekte biri değilim.

VAROLMA GEREKÇESİ, BİR BAŞKASINI YOK ETME ÜZERİNE KURULMUŞ
- İlçe yönetimiyle bazı sorunlar yaşamıştınız. Son genel kurulda sizin desteklediğiniz isim ilçe başkanı oldu. Şimdi ilçe ile daha uyumlu çalışıyorsunuz sanırım.

O gün ilçe yönetimine ne kadar mesafeliysem, şimdi de aynı… Değişen hiçbir şey yok. Gerçekten yok. İşim dışında herhangi bir şeye konsantre olmam ama arkadaşlar, öyle bir hale gelmiş ki, varlık gerekçesini, bir başkasını yok etmek üzerine kurmuş. Bu aslında 12 Eylül'ün bize bir mirası. Çünkü iyi olmak için sizin daha birikimli, daha nitelikli, daha vasıflı, daha hoşgörülü olmanın bir anlamı yok. İyi olmanız için kötülere ihtiyacınız var. Kimine mezhepsel, kimine siyasal kulplar bulup aradan sıyrılabiliyor.

AK PARTİ'NİN BAYRAKLI'YI ALMASI ARTIK BİR HAYAL... YÜZDE 60'I GEÇERİZ
- Bayraklı'yı Karşıyaka'dan niye ayırdılar? Bayraklı'yı AK Partili bir belediye yapmak için. Fakat bu mümkün olmadı. Hasan Karabağ iki dönem, bu dönemde de siz CHP'den belediye başkanısınız. Önümüzdeki süreçte Bayraklı'nın AK Parti'ye geçme ihtimalini görüyor musunuz?

2008'de Bayraklı ilçe yapıldı. 2009'da yerel seçim vardı. O dönem gerçekten AK Parti'nin kazanacağı yerlerden biriydi Bayraklı. O dönem, her iki belediye başkan adayımız da, yani Karşıyaka'dan ayrılan Bayraklı'nın adayı Hasan Karabağ ile Konak'tan ayrılan Karabağlar'ın adayı Sıtkı Kürüm, seçimi kazanmak adına çok iyi performans ortaya koydular. Hasan Bey'i, ilk dönemlerinde çok beğenirdim. Bayraklı adına düşündüğümüzde, Karşıyaka'dan şirketin devri, 30 milyon liralık borç, temizlik çalışanlarının çekilmesi, yeni bir belediyenin oluşumuyla ilgili pozitif çalışmalar vardı. Bu konuda hakkını yememek lazım. Sonraki süreçlerde, ikinci seçimde bunun meyvesini aldı. Üçüncü süreçte zaten kendisi Bayraklı adayı değildi, Büyükşehir adayıydı. O görev bize verildi. Biz tüm Türkiye genelinde daralma olmasına rağmen oyumuzu yüzde 10 artırdık. 8 bin 500'lük fark, 30 bine çıktı. Ben 120 bine yakın oy alırız diye düşünüyordum, 108 bin oy aldım. Önümüzdeki seçimlerde bunu kesinlikle yüzde 60'ın üzerine çıkaracağız. Çok net söylüyorum. Yüzde 65'i de zorlayabiliriz. Şu anda yüzde 60'a yaklaştık. Daha fazlası gelir mi? Ülkenin içinde bulunduğu siyasi atmosfer önemli tabii ki. Millet İttifakının adayı Cumhurbaşkanı olursa, belki Bayraklı'da oran 70'leri de bulabilir. Bu paradigmayı biz yok ettik Bayraklı'da. 30 bin oyluk farktan sonra AK Parti'nin Bayraklı'daseçim kazanma ihtimali, hayal oldu. AK Partili arkadaşlara söylüyorum, eğer gücünüz varsa, çıkın sokakta gezin, diyorum.

ROZETİMİ ÇIKARMAM, O ROZET BANA 'İNSANLARI AYIRMA' DİYOR
Bayraklı'da siyasi hiçbir ayrıma girmedim. Hizmet götürürken, o mahalle AK Partili, bu mahalle Alevi, hiç o tarafına bakmadım. İnsan olarak baktım. Buna rağmen de CHP'li olduğumu hiç inkar etmedim. Pek çok kişi o hizmetleri yaparken rozetini çıkarırken, ben CHP rozetimi çıkarmam dedim. Çünkü benim vatandaşa bu şekilde gitmemin tüm nüvelerini bana o rozet veriyor. O rozet bana diyor ki, insanları ayırma... O rozet bana diyor ki, herkese eşit davran. O rozet diyor ki, kamu malına sahip çık. Halka hizmet ederken rozetimi çıkarırım düşüncesi, bana uygun değil.Vatandaş AK Parti'ye oy verebilir,MHP'ye oy verebilir, HDP'ye oy verebilir. Bu, adamın çok doğru, çok yanlış ya da çok kötü olduğunu gerektirmez. Biz hep o taraftan bakıyoruz. AK Parti'ye oy vermişse kötü, CHP'ye oy vermişse kötü. Bu yaklaşımdan kurtulmak, o arkadaşları kazanmak lazım. Yeni ilçe başkanımız geldiğinden beri şu ana kadar 350'nin üzerinde kişi AK Parti'den istifa ederek CHP'ye katıldı. Bu rakamın önümüzdeki süreçte 1500'leri bulacağı öngörülüyor. Farklı siyasi partilerden partimize katılımlar çok ciddi sayıda arttı, artmaya devam edecek. Bir şey vaat etmiyoruz onlara. Çünkü siyaset, sorumluluk almayı gerektirir. Sen mevcut siyasal ortamdan mutlu değilsen, bunu değiştirmenin tek yol, seçimdir. Bunun için de çaba sarf etmek lazım.

BAZI ARKADAŞLAR, DEVLETLE AK PARTİ'Yİ BİR ZANNEDİYORLAR!
Bizim kimliğimiz belli, duruşumuz belli. Bazı arkadaşların sistematik olarak bizim, sanki devletle aramızda bir problem varmış algısı yaratmak üzerine bir işbirliği var. Sayın Cumhurbaşkanı geldiğinde tamam, ben çekildim. Cumhurbaşkanının törenine gittim, devlet törenidir dedim, depremzedelerin töreniydi. Ne zaman terk ettim? Cumhurbaşkanlığı sıfatını bırakıp AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla konuşmaya başladığında alanı terk ettim. Mesela arkadaşlar dediler ki, sen Cumhurbaşkanına başkaldırdın. Ben başkaldırmadım. Sayın Cumhurbaşkanı, gelsin Bayraklı Belediyesine, ben tüm bürokratlarımla beraber kapıda karşılarım. İster makam koltuğuma otursun, ister istediği yerden otursun, bir talimat versin, o talimatı yerine getiririm. Bize kentin sorunlarıyla ilgili bir şey söylerse, arz ederiz, çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanıdır. Ben nasıl seçilmişsem, meşru isem; Sayın Cumhurbaşkanı da seçilmiş ve meşrudur.AKP kimliği beni ilgilendirmiyor. Arkadaşların şu algıyı da halletmeleri lazım; devletle AKP'yi bir zannediyorlar! AK Parti'yi eleştirmektense vatandaş, devleti eleştirmeye başladı. Bu da tehlikelidir. Devlet, hepimizin.

RUH HALLERİ BOZUKTUR BELKİ
- Serdar Sandal'ın penceresinden bakıldığında, devlet nedir? Oradaki meclis üyesi gerçekten devleti mi temsil ediyor?

Bence birinin, bir başkasını vatanperver,hain, doğru ya da yanlış, iyi ya da kötü, devlet adına sınıflandırması,büyük bir saçmalık, büyük bir küstahlıktır. Benim geldiğim siyasal anlayışta bu devlet için can vermek var. Devletin bağımsızlığı var. Antiemperyalist mücadele var. Bu ülkenin tüm alanlarında bağımsızlığı var.Tüm toplumun bir arada kardeşçe, dostça yaşaması lazım. Adalet var, hak var, hukuk var. Devlet dediğimiz kavram, tamamını ilgilendirir. Bu tür konuşmaları, neden Serdar Sandal'a karşı yapıyorlar? Ruh halleri bozuktur belki... Bilemiyorum. Sağlıklı bir şey değil. Doğduğumuz coğrafyayla ilgili bir iş vardır belki. Ama bilmedikleri şey, 15 Türkmen ocağının orada olduğu... Bu ülkeyi kuran, Anadolu Selçuklu, Büyük Selçuklu ve Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dahil kuran o gene.O coğrafyada doğan başka belediye başkanı yok mu? Belki Bayraklı'nın kendi sosyolojisinin bir katkısı olabilir. Bunu ne amaçla yapıyorlar? Bir amaçları olamaz çünkü bir amaca ulaşma şansları yok. Bir dahaki dönemde silip süpüreceğiz yani.

DEVLETE SEMPATİMİZ YOK, BAÐIMIZ VAR, GÖNÜL BAÐIMIZ VAR!
- Serdar Sandal'ın çıkışlarından dolayı bir tedirginliği oluyor mu?

Hiç kimse benden daha fazla devlete bağlı,sıcak ve bu konuda bedel ödemeye hazır değildir. Bizim devlete sempatimiz yok, bağımız var, gönül bağımız var. Devlet olmasa, biz olmayız. Devletin yönetim şekliyle ilgili tartışma başka bir şey. Ben orduyu eleştirmedim mi, eleştirdim. Halen eleştirir miyim, eleştiririm. Ama ordumu, başka bir şeye değişmem. Ben ordumun eğitimini NATO'da almasını, NATO'ya girip staj gören arkadaşların terfi almasını, ordunun iç siyasete müdahil olmasını tabii ki itiraz edeceğiz. Ama ordunun kozmik odasına girildiğinde de en çok benim canım yanar. Karıştırmamak lazım. Bir şeyin, iyi doğru olması için yaptığım pozitif eleştiri başka bir şey, karalama başka bir şey. Ama bu arkadaşların bir rahatsızlığı var. Orduya ben karşıydım, onlar yanındaydı. Kozmik odaya girildiğinde ben rahatsız oldum, onlar mutlu oldu.

BENİM DEVLETLE PROBLEMİM ASLA ALAMAZ
- Serdar Sandal'ın devletle problemi var mı?

Benim devletle ne problemim olabilir ki… Devletin kötü idare edilmesinden şikayetçiyim. Problemim olsa, a ne güzel yapıyorlar, derim. Bu bile, bizim devlete bağlığımızın en açık işaretidir. Devletle sıkıntım yok, devleti yönetenlerle var. Devlet ayrı, merkezi hükümet ayrı. Bir kamu yatırımı var. Siyasal olarak, ben yaptım diyor. Hayır diyorum, sen değil, devlet yapıyor.Onun üzerinden devleti eleştirenlere de, devletin başka, siyasal iktidarın başka olduğunu hatırlatıyorum.Babam öğretmen, eşim öğretmen, ben öğretmenim. Binlerce çocuk okuttum. Dershanede öğretmen olduğum yıllarda üst düzeyde üniversitelere giden öğrencilerin yüzde 20'sine benim elim değmiştir. Ben kendi kurumumda, dershaneye gelen çocuklar dışında 600 çocuğa kendi imkanımla burs vermişim. Çiğli'de görev yapmışım, oranın en büyük eğitim kurumunu açmışım. Girdiğim her yerde ben hizmet etmişim.

SAYIŞTAY SİZİ DENETLİYORSA, BUNDAN KORKAMAMAZ LAZIM, SEVİNMELİYİZ
-Peki devlet kurumlarının size bakışı nasıl? Sayıştay müfettişlerinden olumlu tepkiler alıyor musunuz?

Kamu denetiminden korkmamak lazım. Kamu denetimi hakkıyla yapılıyorsa, aslında kurumun önü açılıyor. Ben Sayıştay raporlarını dikkatle okurum. Biz Sayıştay raporlarının gereğini kesinlikle yerine getiririz. Biz mesela ihalelerimizi üçte bir fiyatına almamızın altında yatan, Sayıştay bulgularıdır. Sayıştay, senin adına tüm kurumları denetliyor. Bulduğu bulguları sana söylüyor. Savunmanı istiyor. Arkasında da gerekli görürse, soruşturma geliyor. Bu aslında çok kıymetli bir iş. Belediyeler aynı zamanda bir şirket gibidir. Büyük holdingler, bu denetleme için ciddi paralar ödüyor. Belediyeler bu denetleme için para falanda ödemiyor. Bu anlamda ben Sayıştay denetimlerini, raporlarını çok önemsiyorum.

O DOÐRU SEÇENEÐİ İŞARETLEYİP BIRAKMAK İSTİYORUM
-Bir dönem daha adaylık düşünceniz var mı?

Belediye başkanı olduğunuzda bir projeyi hayata geçirmeniz için en az iki yıl geçiyor. Her şey tertemiz olsa bile ihale bile 6-7 ayınızı alıyor. Tüm bunları şartlar olduğunu varsayarak söylüyorum. Bunlara bir de pandemiyi, depremi ekleyin. Kentin temel, ana, elzem işlerini yaptık, ama hayallerimiz yarım kaldı. Yarım kalan hayallerimizi gerçekleştirmek için ikinci dönem gerekiyor. Bence de bir dönemden fazla görev yapan belediye başkanlarının en verimli dönemi, ikinci dönemdir. Üçten sonra gevşeme başlayabilir. Üç döneme karşıyım. İki dönem yeterli. Problemi okudun, anladın. Elimde formül de var. Sonucu bulup işaretlemem lazım. Onu işaretlemezsem, içimde ukde kalır. O doğru seçeneği işaretleyip bırakmak isterim.

ENTEGRASYON DEVE GÜREŞİYLE DEÐİL, SANAT, EDEBİYAT VE SPORLA OLUR
- Deve güreşi kaldırıldı ve Homeros Festivali başlatıldı… Farklı şeyler... Deve güreşinden Homeros'a geçiş biraz hızlı olmadı mı?

Deve güreşi Bayraklı'nın kültüründe var mı? Yok. Belki çok yıllar önce vardı, bilmiyorum. Bugünkü koşullarda yeni bir kent merkezinde, gökdelenlerin arasında, develerin güreşmesi, horozların dövüşmesi, boğaların güreşmesi, benim dünyamda yok. Göreve gelir gelmez, deve güreşinin bir daha olmayacağını ilan ettik. Bayraklı ekonomik ve sosyolojik olarak farklı katmanlardandır. Siz yeni bir kent hayal ediyorsanız, o entegrasyonu çok konuşarak yapamayabilirsiniz. Orada insan entegrasyonuna en fazla katkı koyan sanat, edebiyat ve spordur. Sanatın acayip bir etkisi vardır. Entegrasyon, kent kimliği için çok önemlidir. Edebiyat ağırlıklı bir festival olacak. Sanat kısmında eksiklerimiz var. Seneye telafi edeceğiz.

BELEDİYELERE YATIRIM YAPMAYIN, TASARRUF YAPIN GENELGESİ GELDİ!
-Pandemi sürecinin yanı sıra ciddi bir ekonomik kriz var. Kriz sebebiyle yatırımlarınızı ötelediğiniz oluyor mu?

Yatırımlarımızı pandemi ve deprem nedeniyle erteledik. Belediyelere, yatırım yapmayın, tasarruf yapın genelgesi geldi. Yaptığımız her yatırım da soruşturmaya tabii tutuldu. Bu genelge halen geçerliliğini koruyor. Bir bütçe yapıyorsunuz. 430 milyon lira. O günün parasıyla, bütçeyi yaptığınız gün 52 milyon dolar yapıyor. Bugün aynı para, aynı Türk Lirası, 30 milyon doların altında. Gider bütçeniz 52 milyon dolarken, 60 milyon dolara çıkıyor. Bu ne demek? 12aylık bütçenizin yarısı uçmuş. Yarıya inmiş bütçeyle bir yılı tamamlayacaksınız. Yatırımların bundan etkilenmeme şansı olabilir mi? Belediyenin temel hizmetleri, bütçenin yüzde 70'iyle gerçekleşir. Belediye bunu hallediyorsa, aslında başarılı bir belediye demektir. Bunun üzerine yaptığı yatırımlar, onun artılarıdır, üst seviyede işleridir. Bu göreve talip olmuşsunuz. Ben kaptanım, vatandaş sizden geminin limana güvenli bir şekilde yanaşmanızı ister. Fırtınalar, vatandaşı ilgilendirmez.

O EVLER İÇİN TOKİ'NİN NE SÖYLEYECEÐİ BİZİM İÇİN ÖNEMLİ
-Depremzedelerin yaşadığı sorunlarla ilgili ne tür çabalarınız var?

Elazığ depremi, Bayraklı depreminin üçte biriydi.Orada 15-20 milyon lira en az para vermişsin. Altyapısını yapmışsın.25 bin konut yapıyorsun. Bayraklı'da ne yaptın?Bayraklı'da belediyemize sadece 1 milyon liralık desteği var bakanlığın.Altyapı yok, 3500 konut var.Bu konutların akıbeti ne olacak? Depremzedelerle konuştum, Bu konutların tamamının depremzedelere verilmesini istiyoruz.Öyle farklı bir ihaleyle vs. falan bu iş hem bizi bozar hem Bayraklılı vatandaşlarımızı bozar, hem İzmirlileri bozar, hem de depremzedeleri incitir.Özgür Bey (Hızal) mecliste bu evlerin tamamının depremzedelere verileceğini söyledi ama bu evlerin akıbetinin ne olacağını Çevre Şehircilik'e sorduğumuzda, TOKİ karar verecek dendi. Özgür Bey sonuçta Meclis üyesi. TOKİ'nin söyleyeceği bizim için resmi bağlar diyoruz. TOKİ henüz bir şey söylemedi o evler için.

BEN ASLINDA TEMBEL BİR ADAMIM!
-Başkanlık sizi yoruyor mu?

Ben aslında tembel bir adamım! İnsanların tembel olma hakkı vardı ama ben çok inatçı bir adamım. Tembellik derken... Bana deyin ki, şurada bir yer var, 15 dakika… Oraya gidin gelin. Gitmem! Öldürseler gitmem. Ama beni kızdır, hiçbir hazırlığım yokken, buradan başlarım Ankara'ya yürümeye... Beni tahrik eden sinirlenmek mi, inat mı diyorlar. Sinirlenmek değil. O işe inanmaktır. Tembellikten kastım, beceremeyeceksem, yapamayacaksam, o işe girmem. Ama o işe girdiysem de dört dörtlük, eksiksiz yaparım.

TUNÇ SOYER BAŞKANIMIZLA ARAMIZDA HİÇ SORUN YOK
- Büyükşehir-Bayraklı ilişkisi, Bayraklı'nın geleceği ne durumda?

Büyükşehir'le her zaman işbirliği halindeyiz, herhangi bir sorun yaşamadık. Tunç Bey'in geleceğinde herhangi bir sorun görmüyorum. İkinci dönemde yine görevinin başında olur.Gönlümden geçen budur. Tunç başkanımız söylediklerimizi, istediklerimizi kesinlikle dinliyor, notunu alıyor, işimizi yapıyor.Çok sağlıklı, çok yararlı toplantılar yapıyor biz ilçe belediye başkanlarıyla. Tunç Bey, hoşgörüsü ve nezaketiyle farklı bir lider. Dünyayla entegrasyonu süper. Kentin mevcut potansiyelinin ayağa kaldırılmasıyla ilgili ihtiyaç duyulan vizyon, Tunç başkanda fazlasıyla var. Bunu kendi adıma söylemiyorum, kent adına söylüyorum. Eskiden ilçe belediye başkanıyla Büyükşehir Başkanının ilişkisini, partinin il yöneticisi olarak izliyordum. Şimdi ilçe belediye başkanı olarak farklı bir pencereden bakıyorsunuz. İl yöneticisi olarak biraz yüzeysel izliyorduk o süreçleri. Belediye başkanının performansı, belirleyici oluyor tabii ki. Performansınız iyiyse, bir şans daha verilir.

CUMHURBAŞKANLIÐINI HAKKIYLA YAPABİLECEK KİŞİ, KEMAL KILIÇDAROÐLU'DUR
-Kemal Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunu oldukça tartışılıyor. Sizin bu konudaki düşünceniz nedir?

Devleti yönetmek, başka bir tecrübe, başka bir bilgi, başka bir veraset, başka bir hoşgörü gerektiriyor. Bu yüzden benim gönlümden geçen isim, Sayın Genel Başkanım Kemal Kılıçdaroğlu'dur. Cumhurbaşkanlığı görevini hakkıyla yapabilecek kişi, genel başkanımızdır. Bu toplumun tüm kesimlerinde kabul görmeye başladı. Anket meselesine gelince... Ben bir matematikçiyim. Anketle bir doğruyu belirleyebilme şansınız yoktur. Manipülasyon yapabilirsiniz. Ekrem İmamoğlu, çok sempatik, çok hoşgörülü, işini doğru yapan bir belediye başkanı. İstanbul, bizim veremeyeceğimiz bir şehir. Niye durup dururken İstanbul'u verelim? Mansur Bey bir teveccüh almış, durup dururken Ankara'yı neden verelim? Bunun bir anlamı yok ki. Ekrem Bey de Mansur Bey de Cumhurbaşkanı adaylarının kim olduğunu zaten söylüyorlar, Kemal Kılıçdaroğlu diyorlar. Bunu içten söylüyorlar. Siyasette 24 saat çok uzun bir süredir. 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminin üzerinden dört yıl geçmiş. O köprünün altından çok sular geçti. 2018'de Kemal Kılıçdaroğlu, neden Cumhurbaşkanı adayı olmadığı sorusuna gelince... O gün partiler, kendi özgül ağırlıklarıyla siyasetin içindeydiler. Bugün parlamenter sistemden yine söz edebiliyoruz. Yeniden bir sürecin bitebileceğini söyleyebiliyoruz. Bunun Türkiye'deki mimarı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'dur. Yani biz toplumdaki paradigmayı yerle bir ettik.

HERKES KENDİ COÐRAFYASINDA YAŞAMA HAKKINA SAHİPTİR
-Mülteciler konusu hakkındaki görüşleriniz…

Herkesin, kendi coğrafyasında, vatanında yaşama hakkı vardır. Suriyeli arkadaşlara da bu hakkı tanımak lazım. Belediye olarak sosyal yardımlarda Suriyelileri ayırmayız. Suriyeliymiş, Iraklıymış, Afganmış, biz ona bakmayız, insan olarak bakarız. Ama günü, zamanı geldiğinde de memleketlerine dönmeleriyle ilgili söylemlerimizi söyleriz. Bizden tabii ki sosyal yardım istiyorlar. İlçemizde Suriyelilerin çok fazla olmadığını söylemek istiyorum.