Memleket Partisi (MP) Genel Başkanı Muharrem İnce, Egedesonsöz'ün sorularını yanıtladı.
2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nde 15 milyon 216 bin 199 kişinin oyunu aldı.
Partisini yüzde 30 bandının üzerine çıkardı.
Memleket Hareketi'ni başlattı ve partisinden ayrılıp yeni bir serüvene girişti.
Şimdi kent kent gezip 'Gönüllüler Ordusu' olarak nitelendirdiği Memleket Partisi'ni iktidara taşımak için didiniyor.
Türkiye'de en çok oy aldığı ikinci kent olan İzmir'e gelen Muharrem İnce, Egedesonsöz'den Fatih Yapar, Mehmet Karabel, Muhittin Akbel, Ender Aldanmaz ve Oktay Güçtekin'in sorularını yanıtladı.
Muharrem İnce ekonomik krizden dış politikaya, muhalefetten mülteci konusuna merak edilen çok sayıda konuya dair açıklamalar yaptı. CHP'de yürüttüğü parti içi mücadele ile ilgili olarak da 'partinin başında olsaydım 6'lı masaya gerek olmazdı. Biz zaten şu an yüzde 40'ın üzerinde olurduk' ifadelerini kullandı.
Sözü Muharrem Bey'e bırakalım…
ALYANSINI SATIP GÖNDEREN VAR
-Memleket Partisi gelirlerini nereden karşılıyor?
Emekli ikramiyesini partiye yatıran var. Alyansını satıp gönderen var. 100 lira veren de var, 50 bin lira veren de var. Yasa gereği bir kişi 99 bin TL'nin üzerinde para yatıramıyor. Hazine'den yardım yok, müteahhit parası yok, belediye parası yok. Hesaplarımız ortada. Seçime girme yeterliliği aldık, Anayasa Mahkemesi bizi denetliyor. Denetime de açığız. Biz gönüllüler ordusuyuz. Genel Merkez çalışanlarımız da asgari düzeyde. Herkes gücü oranında destekliyor. Örneğin bir il başkanımız bu ay 50 bin TL destekledi. Bir vatandaşımız 100 TL destekledi. Bizim arkamızda gönüllülerimiz var. Biz gönüllülerimiz ile büyüyoruz. Gelirlerimizle aylık işlerimizi anca görebiliyoruz. Bizim gibi bir örnek var mı onu da bilmiyorum. Geçenlerde bir TV'de bağış çağrısı yaptım. Tanımadığımız birisi 20 bin TL yatırmış. Adamı bulduk. 'Konuşmanı beğendim, bağış yaptım' dedi. Kütahya'ya giderken bir arkadaş yolumuzu çevirdi. Otobüsün deposunu doldurdu. İzmit'te üç öğretmen birleşip 'depoyu dolduralım' dediler. Doldurduk. Tokat'ta bir taksici önümüzü kesti. Programa yetişememiş, çıkardı 1000 TL katkı sunmak istedi. 1000 TL'yi şoför arkadaşa verdik, yakıt doldurduk.
EKONOMİ KISA SÜREDE ÇÖZÜLÜR, BU İKTİDARIN GİTMESİ LAZIM
-Ekonomi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Deniz bitti. Merkez Bankası'nın rezervi kibir uğruna mahvedildi. Ekonomi bir şekilde raya sokulur. Bizim her şeyden önce ahlaka ihtiyacımız var. Gerisi sonra gelir. Üniversite sınavında soruları çalıp yandaşlarına veriyorlar. Bu nasıl bir din, bu nasıl insanlık? Olacak iş değil. Her gün çocuklara tecavüz ediliyor. Merdiven altı kurslar var. Devletin denetimi yok. Bahane de hazır. Kuran öğretiyoruz. Geçin bu işleri… Ben de gittim Kur'an kurslarına. Ben hatırlamıyorum böyle bir şeyi. Yaşamıyorduk böyle şeyleri. Kur'an hocası bana Kur'an okumayı öğretti. Sureleri, 32 farzı öğretti. Oğluma da öğrettim. Ahlak çöktü bu ülkede ya. Kurumlara güvenin yeniden tesis edilmesi lazım. TÜİK yetkileri yargılanmalıdır. Onun için korkup istifa ediyorlar. Neden yargılanmalılar? Siz iş insanız, yatırım yapacaksınız ve TÜİK'in verileri var. Enflasyon şu kadar diyor. Döviz öngörüm bu olacak diyor ve yatırım yaptırıyorsunuz siz. Yanlış yatırım yaptırıyor size. Size zarar ettiriyor. Yargılanmalılar. Mahkemeler şunu bilmeli. Her verdikleri yanlış kararda döviz yükseliyor, işsiz sayısı artıyor. Türkiye'de döviz, işsizlik bu kadar artmışsa hakimlerin, savcıların payı var. Yargı karın doyurur. Yargı düzelmeden ekonomi düzelmez. Önce devlete, kurumlara, yargıya inanmalıyız. Var mı inanan? Yok. Bir üniversitenin yanından geçerken kantini gördüm ve içeri girdim. Ben çocuklardan 'ulaşım sorunumuz var, tiyatro yok, sinemaya gidemiyoruz' demelerini bekliyordum. Birinci sorun ne çıktı biliyor musunuz? Beslenemiyoruz diyorlar. İçimi acıttı. Bir öğretmen olarak içim acıdı. Artvin-Borçka'da öğretmenliğe başladım. Kar yağıyor. Yarım metre kar var. Sabahleyin sınav yapacağım. Köylerden gelen çocuklar, ev kiralıyorlar. 4-5 çocuk anne-babasız bu evlerde kalıyorlar. Bu çocukları sınav yapacağım, evlerine baskın yapayım dedim. Ne yapıyorlar, ne yiyip içiyorlar. Akşam 8 gibi kapıyı çaldım. İçeri girdim her yer yatak. 2 metrekarelik boş yer var ve ev buz gibi. Soba da yanmıyor. Çocuklara 'odununuz mu yok' dedim, çocuklar 'bitti öğretmenim' dedi. Ben de o dönem tek maaşlı öğretmenim, zor geçiniyorum. Ben de odunu zor almıştım. Eşimin de tayini çıkmamış. Gittim benim evdeki iki çuval odunu verdim. Sobalarını yaktık. Onlara sınavı iptal ettiğimi söylemedim. Sabah okula geldik. Çocuklara 'sınav iptal' dedim. 'Akşam sobası yanmayan çocuğa sabah sınav yapmam' dedim. Çocuklara sobanız ne zaman yandı, sizi o zaman sınav yapacağım dedim. Bu ekolden geldik. Çocuk beslenemiyorum diyor. Her gün bir sapıklık ortada. Otobüs bileti alamıyor çocuklar. Ceyhan'da dilimle karpuz gördüm. Ceyhan deyince karpuz gelir akla. Bu çözülür mü, kısa sürede çözülür ama bu iktidarın gitmesi lazım.
CHP'NİN TEZKEREYE HAYIR DEMESİNİ ANLAMIŞ DEÐİLİM
-6'lı masa hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu muhalefetle iktidar gider mi? Asla olmaz. Neden olmaz? Libya Tezkeresi nedir? Doğu Akdeniz'de bir gaz savaşı var mı? Var. Yunanistan'ın, İsrail'in, ABD'nin itirazları var. Türkiye güçlü bir devlettir. Erdoğan demek, Türkiye demek değildir. Devlet bizim, bugün Erdoğan cumhurbaşkanıdır yarın başkası olur. Ama Türkiye Cumhuriyeti, Akdeniz'de var olmak zorundadır. KKTC yaşamalıdır. Mısır'dan gelecek gazda söz sahibi olmalıyız. KKTC, Güney Kıbrıs kadar pay almalıdır ve onun için biz Libya'da olmalıyız. Fransa, ABD, Rusya oluyorsa biz neden olmuyoruz? CHP buna 'hayır' diyor. Anlamış değilim. Diyelim ki bu 6'lı masa, Erdoğan'ı yendi. Libya Tezkeresi 1 yıllık ve seneye bir daha gelecek. Ne olur? Hükümet dağılır. Cumhurbaşkanı hangisini dinleyecek? Kılıçdaroğlu'nu mu Akşener'i mi? Siz daha Libya Tezkeresi'nde anlaşamamışsınız, nerede anlaşırsınız. Gerçekliğini yitirmişler. Salı'dan Salı'ya, haftadan haftaya kayıkçı kavgası yapıyorlar.
BRÜKSEL'DEN MAHİR ÜNAL'I ARADIM, 'İLGİNÇ ADAMSIN' DEDİ
Libya politikasını destekliyorum iktidarın. Ama Suriye politikasına karşıyım. Ekonomi-politikasını desteklemiyorum. Azerbaycan'a yardımı destekliyorum. Savunma sanayisine yapılan yatırımları destekliyorum. Ben cumhurbaşkanı seçilsem Selçuk Bayraktar'ı çağıracağım. Erdoğan'ın damadı olabilirsen, korkma, iyi işler yaparsan Türkiye Devleti yanındadır. Bunda sıkıntı yok. Biz ülke çıkarlarını düşünürüz. Ona, buna bakmam. Başarılı işler yaptı mı, yaptı. Türkiye, Barış Pınarı Operasyonu başlattığında Avrupa'da acayip eleştiriler alıyordu. İşgalci diyorlardı bize. Ama yapılan iş doğruydu. Çünkü Suriye'nin kuzeyinde bizim sınır hattımızda bir terör tehdidi var. Türkiye de orada güvenli bölge kurmak istiyor. Ben kimseye haber vermeden Avrupa Parlamentosu'na (AP) gittim. Uçak biletlerimi kendim aldım, oteli tuttum. Paramın da az olduğu günlerdi. 10 AP milletvekilinden randevu aldım. Acaba AP'ye gittiğimde beni tanıyacaklar mı diye merak ettim. Baktım herkes tanıyor beni. Bana 'Erdoğan'ı terleten adamsın' dediler. Özellikle sosyalist parti milletvekillerinden randevu aldım. Biz haklıyız, işgalci değiliz dedim. Katipiri bana 'sen Erdoğan'ın avukatı mısın' dedi. PKK sempatizanı bir adam. Ben 'Erdoğan'ın avukatı değil, rakibiyim. Türkiye Cumhuriyeti'nin avukatıyım ve biz haklıyız' dedim. 'Sığınmacılar bize geliyor, para harcıyoruz, siz buradan ahkam kesiyorsunuz' dedim. 'Teröristler ülkemize sızıyor, Türkiye harekata mecbur' dedim. Rapor yazdım. Aradım AKP'nin sözcüsü Mahir Ünal'ı. Dedim ki 'Türkiye'nin hakkında işgalci havası çok yayılmış burada. Bence sivil toplum temsilcileri AP'ye kulise gönderin. Muhalefeti de gönderin Ben mi daha etkili olurum yoksa AKP'li bakan mı? Ben daha etkili olurum. Çünkü son seçimde Erdoğan'ın karşısında aday olmuşum. Ben Erdoğan'ı savunmaya gitmiyorum ki… Ben Türkiye'yi savunuyorum' dedim. Mahir Ünal bana 'neredesin sen' dedi. 'Brüksel'deyim' dedim. 'Ne yapıyorsun', 'kulis yapıyorum' dedim. 'İlginç adamsın' dedi. Aradım Kılıçdaroğlu'nu durum hakkında rapor verdim. 'Neredesin' dedi, 'Brüksel'deyim' dedim. Milli adamız biz. Bizim partimizin bir ayağı Pensilvanya'da, Pekin'de Tahran'da, Moskova'da, Brüksel'de değil. Bizim kalbimiz, yüreğimiz Ankara'da, İzmir'de… Bizim kalbimizde Atatürk var. Doğruya doğru, yanlışa yanlış deriz.
BAHÇELİ'YE NEDEN GİTMEYEYİM Kİ…
-MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile buluştunuz, bu konuda muhalefet partilerinden eleştiri aldınız mı?
Bana 'Bahçeli'ye neden gittin' diyorlar. Sadece Bahçeli'ye gitmedim ki… Bütün partilere mektup yazdık ve bir rapor hazırladık. Türkiye'nin 10 yıl içerisinde bir su sorunu olacak. Biz dedik ki 3 yılda 15,5 milyar dolar harcarsak Türkiye'nin su problemini çözeriz. Nasıl ki her apartman girişinde doğalgaz vanası var ise her apartmanın başında bir su vanası olsun. Tarım alanlarında damlama sulamaya geçelim. Projelendirdik bunu ve siyasi partiler proje bizim demeden al sen de kullan diyoruz. Randevu istedik. Yeniden Refah, DSP, BBP, Zafer Partisi, Gelecek Partisi, MHP randevu verdiler, gittik. Nasıl bir ahlaksız yapı varsa Bahçeli ile ne konuştun diyorlar. Gıdayı, buğdayı, ekmeği, suyu konuştum. Şunu sormaları lazım: Kılıçdaroğlu sana neden randevu vermedi, bunu konuşmaları lazım. Çok meşgullermiş ya da gıda konusu ilgi alanlarına girmiyor ya da beni önemsememişler. Ben memleketin sorununu çözmek istiyorum, polemiklere girmiyorum. Memleket uçurumun kenarında… Ben babayım, dedeyim, öğretmenim, siyasetçiyim. Sorunlara çözüm üretmek istiyorum. Aklı başında insanlarla çalışıyorum, fikir alıyorum, bilgileri toparlıyoruz ve bizim çözümümüz budur diyoruz. Eksikse tamamla, yanlışsa değiştir. Erdoğan randevu verir mi, verir mi bilmiyorum. Verirse giderim. Herkese giderim. Gece 1'de çağırsınlar giderim. Yahu ekmek 10 lira olacak. Durum vahim.
ŞU AN CHP'NİN BAŞINDA OLSAYDIM OYUMUZ YÜZDE 40'IN ÜZERİNDEYDİ
-Eğer siz CHP'nin başında olsaydınız 6'lı masayı kurar mıydınız?
6'lı masaya gerek yoktu. Biz zaten şu an yüzde 40'ın üzerinde olurduk. 51 günde yüzde 31'e getirdik partiyi… 500 günde 50+1'i biz alırdık. Gerek yoktu 6'lı masaya. İlkeli siyasetin kısa sürede kazancı olmadığını ama uzun vadede kazancı olduğunu düşünüyorum. Başbakanlık diye bir şey kalmadı, ülkeyi cumhurbaşkanı yönetiyor. Partinin 1 numaralı adamı genel başkanıdır. Genel başkan aday olmalıdır. Aday olmuyor ise koltuğu bırakmalı. Eğer bir partinin başkanı aday olmayıp 'sen aday ol' diyorsa bu aday olacak benden daha fazla oy alacak demektir. Nitekim öyle oldu. O zaman o koltuğu ona gönüllü bırakmak lazım. Memleket Partisi'ni cumhurbaşkanı adayının kim olacağını üyeler belirler. Sandığı koyacağız yakında. Bir arkadaşımız dedi ki, bende aday olmak istiyorum. Hayhay… Sandıktan çıkarsan aday sensin ama partiyi ona bırakırım. Üye olarak kalırım. Genel başkan rakibim olmalı. Bugün de mesela CHP'nin adayı kim olmalı? Bence sandık konmalı. Ön seçim gibi olmalıdır. Neden var üyeler? Üyeler dolgu malzemesi mi? Güçlendirilmiş parlamenter sistem… Yalan söylüyorsunuz. Güçlendirilmiş milletvekili, güçlendirilmiş üye olmadan güçlendirilmiş parlamenter sistem olur mu? Milletvekilleri karpuz seçer gibi belirleniyor. Partiye soran, üyelere soran var mı? Sandığı koyarsın, kim çıkarsa aday o olur.
-Peki siz ittifak kurar mısınız?
Kurarız ama şartlarımız var: 1-Atatürk tartışılmaz, 2-Anayasa'nın ilk 4 maddesi tartışılmaz, 3-Terörün her türlüsü ile amansız mücadele, 4-Mavi Vatan'ı destekliyoruz. Buna uyan herkesle varız.
SANCILI BİR SÜREÇ VAR, ALLAH'A ŞÜKÜR ATLATTIK
-CHP'den ayrıldınız, ayrı bir parti kurdunuz. Size CHP'den gelenler de oldu ancak istifalar da çok oldu. Bir şeyler rayına oturmadı mı?
Normal değil mi bu? Mesela İYİ Parti. Seçimden sonra iki kurultay yaptılar. Bir kurultayda çözemediler, ikincide hallettiler. Meral Hanım istifa etti, geri geldi. Bir parti yeni kurulurken bu tür sancılar oluyor. Hangi partide olmadı? DEVA'da oldu, Zafer Partisi'nde, Gelecek'te, İYİ Parti'de oldu. Bazen olumsuzluklar olmuyor değil. Birileri geliyor yerini beğenmiyor. Kimi başka sebepler… Sancılı bir süreç var, Allah'a şükür biz atlattık.
-Ümit Özdağ'a Hatay'da verdiğiniz destek kamuoyunda karşılık buldu. Başka bir milletvekili de olsa aynı tepkiyi gösterir miydiniz?
Tabii ki yaparım. Hepsi için yaparım. Bir siyaseti partinin genel başkanı, bir milletvekili her ile girebilmeli, gidebilmelidir. Yarın Erdoğan iktidardan düştüğünde böyle bir şeyle karşılaşırsa Erdoğan'ın da yanına giderim. Kemal Bey'e yaparlarsa onun için de giderim. Ben siyaseti ilkeli yapmak istiyorum. Bizim partimizin özelliği bu. Biz kişilere göre tavrımızı değiştirmeyiz. Demirel giderdi, Ecevit gelirdi. Devlet kademesinde kimse saygıda kusur etmezdi. Devletin geleneklerini yıktılar. Bir milletvekilini bir şehre sokmadılar. Böyle bir şey olabilir mi? Bir partinin, milletvekilinin önü kesiliyor ve Hatay'a sokulmuyor. Ümit Özdağ'ın önünü kesemezsin. Hepimiz bütün siyasetçiler, yurttaşlar 81 ile gireriz. Milletvekilinin giremeyeceği bir il olabilir mi? Halkın seçtiği birisi. Anayasa'nın 80. Maddesi'nde bir milletvekili sadece seçildiği ilin değil bütün milletin temsilcisidir diyor. Belediye başkanının, valinin görevi o ilin içindedir. İlden dışarı çıktı mı valinin, belediye başkanını işi biter. Ama milletvekilinin bitmez. Anayasal suç işliyorlar.
BUNU SÖYLEYEN TAM BİR GERİ ZEKALI
-Mülteci meselesi hakkında düşünceleriniz nedir?
Bir sürü abuk fikir görüyorum. Mültecileri konuşurken Selaniklileri katıyorlar. Benim de fotoğrafımı koyup 'siz de Selanik'ten geldiniz' diyorlar. Bunu söyleyen tam bir geri zekalı. Bu konu çok önemli. Ne kadar cahil insan var memlekette. Selanik mi daha önce vatan toprağı oldu, İstanbul mu? Önce Selanik oldu. Benim dedelerim, atalarım Anadolu'dan Selanik'e 1300'lü yıllarda turistik geziye mi çıktılar? Osmanlı genişleyince iskan politikası gereği aldı Karaman'dan, Kütahya'dan Selanik'e yerleştirdi. Sonra Selanik'i kaybettik, kaybedince ne yapacak bu insanlar, geri dönecek. Dedemin amcası Çanakkale Harbi'ne gelmiş ve dönememiş, yok. Hacı Musa oğlu Ali. Bunlarla Suriyeliler nereden bir oluyor? Ülkesinden savaş varmış, kaçmış gelmiş. Biz savaştık bu topraklar için. Bu topraklar kaçanlardan kurulmadı ki, savaşanlarla kuruldu. Afganistan'dan 25 yaşındaki çocuk, anasını, karısını, kızını bırakmış Türkiye'ye gelmiş. Kal savaş kardeşim! Gelme buraya. Göndereceğiz bu sığınmacıları… Kimse kimseyi kandırmasın. Esad'la barışacağız, Şam'a büyükelçilik açacağız, göndereceğiz bunları.
-Gitmek istemeyenler içeride huzursuzluk yaratmaz mı?
Huzursuzluk yapanı tutar kulağından atarız. Tapuya ortak mı edeceğiz. Beraber mi kurduk ülkeyi.
TÜRKİYE'Yİ İZMİR GİBİ YAPACAÐIZ
- Cumhurbaşkanlığı seçiminde İzmir'de çok büyük bir miting yaptınız. Aynı havayı İzmir'de görüyor musunuz?
-Hiçbir sıkıntı görmüyorum. Bundan önce geldiğimde Kordon'da bir yürüdük. Yürüyemedik daha doğrusu… Siyaset uzun soluklu, ilkeli, inançlı bir iştir. Ecevit '80'den sonra CHP'ye gelmedi. Hatırlarsanız DSP'nin ilk dönemlerinde küçücük bir minibüs, cızırtılı bir ses sitemi ile Rahşan Hanım'la birlikte 8-10 kişiye konuşmalar yapıyordu. Sonra Ecevit en büyük oyu aldı. Memleket Partisi de Ecevit'in yaptığını yapacak. Biraz zamana ihtiyaç var. 1 yıllık bir partiden çok büyük bir şey beklemeyin. Ecevit kurdu, iki kez başbakan oldu. Ecevit'e laf edenler hiçbir şey olamadı. Bu parti Türkiye'nin en büyük partisi olacaktır. Hiçbir kuşkum yok. 3 Temmuz'da Çankırı'nın Dodurga beldesinde bir seçim var. Ana muhalefet partisi, İYİ Parti aday bulamadı ve seçime giremiyor. Dodurga'da AK Pile Memleket Partisi yarışıyor. 3 Temmuz gecesi anketleri görün siz…
İzmir ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
İzmir ile ilgili düşüncelerim baki… Her zaman aynı şeyi söylerim: Türkiye'yi İzmir gibi yapacağız.