Ülkemizin sorunları hakkında kimimiz oflar puflarken, yani sadece şikayet ederken, kimimiz de sadece sessiz kalmayı tercih ediyor.

Şurası bir gerçek ki bütün bireyleri mutlu edecek bir düzen henüz icat edilmedi. Ancak yaşadıkları toplumdan memnun olmayanların önünde bazı seçenekler her zaman var.

Örneğin, ülkemizde muhalif kesimi oluşturan yığınların çoğu, kendilerini temsil eden muhalif partilerin program ve icraatlarından hoşnut sayılmazlar. Buna rağmen, ''oy verdiğin partiyi, istemeye istemeye neden destekliyorsun, ya da oy verdiğin halde partini neden eleştiriyorsun'' diye sorulduğunda buna doyurucu ve net bir cevap veremezler.

''Desteklediğim parti şunu güzel yapmıyor, şu alanda yetersiz kalıyor'' kıvamındaki yakınmalar, gerçek eleştiri niteliği taşımazlar, adı üstünde sadece yakınma, kınama, dedikodu, yerme türünden işlev arz ederler.

Bir eleştiride bulunduğunu iddia eden kimsenin, eleştiride bulunduğu partiye neden oy vermeye devam ettiğini açıklayabilmesi çok zordur. İnsan davranışlarını inceleyen bilim adamları, insan davranışlarını motive eden çeşitli sebepler sıralıyorlar. Bilim adamlarının araştırmalarına göre, çoğumuz kararlarımızı, bilinçaltımızı şekillendiren ve farkında olmadığımız alışkanlık, değer ve kültür yargıları vs. gibi unsurların etkisi altında veriyoruz. Kararlarımızı yönlendiren unsurlar arasında bir tanesi, siyasi tercihlerin yönlendirilmesi bakımından çok ilgi çekici.

Deneklerle yapılan araştırmalar (1) gösteriyor ki denekler önlerine hayati derecede önemli problemler çıktığında dahi, eğer o probleme dair çözüm önerileri hakkında bir fikirleri yoksa o problemi çözmeye uğraşmak yerine onu görmemezlikten gelmeyi tercih ediyorlar. Denekler, yüz yüze geldikleri sorunla beraber çözüm reçeteleri verildiği zaman ise sorunu halletmek için derhal harekete geçiyorlar.

Bu araştırmalardan çıkan sonuç; ''insanlar, seçenekler arasında, yol gösteren, bir soruna nasıl çözüm getireceğini ince ayrıntılara kadar planlamış, kaynak gösteren ve kararlı söylemlere güveniyor ve bu söylemler yönünde tercihini kullanıyor''.

Öyleyse, bu bilimsel veriler ışığında şunu söylemek mümkün; Partilerinden şikayetçi olan seçmenlerin istediği ''güven verebilecek, planlı söylemlere ve bu söylemleri yerine getirebilecek kaynak ve kararlılığa sahip siyaset adamları görmek''. Siyasetçilerin söylemleri gerçekçilikten uzak olsa da bu nitelikleri haiz söylemlerde bulunan politikacılar dünyanın her yerinde daha çok rağbet görüyor.

Demek ki seçmenler, eleştiride bulurken, parti temsilcilerini ''çözüm yolları göstermeleri'' hususunda zorlayıcı eylemlerde bulunmadıkları sürece, kendi üzerlerine düşen görevi yapmış sayılmazlar. Öte yandan, siyasi partiler, daha çok taraftar toplayabilmek için seçmenlere, sorunlarla ilgili seçim yollarını, gerçekçi olmasa bile, en gerçekçi çözüm yolu gibi göstermeyi ve bunu kararlılıkla savunmayı bilecekler!

Kısacası, siyasetin başarısı da pazarlama tekniklerini iyi bilmek ve kullanmaktan geçiyor…

Referans: (1) Ciotti, G. (2012). 10 Psychological Research Studies to Help You Tap Into Human Behavior and Increase Conversions. https://moz.com/ugc/10-psychological-research-studies-to-help-you-tap-into-human-behavior-and-increase-conversions