Yalnızlığın hikayesi yazılmıyor. Yalnızlık yaşanınca anlaşılıyor ancak. Kalabalıklar içinde de yalnız hissedebiliyor insan kendini. İnsanı yalnız kılan insansızlık değildir gerçekte. İnsanı yalnızlık duygusuna iten kendine ve dışındaki nesnelere karşı yabancılaşmasıdır.
Varlığını çevreleyen dünya ile iletişim kuramamak. Derdini anlatamamak.
Yalnızlığın bir açıklaması da yalnızlığını unutamamaktır. Her insan çokça yalnızdır aslında. Yapmaya çalıştığımız, yalnızlığımızı unutturacak türlü şeylerle avunmaktır.
Bazıları sever yalnız olmayı. Hatta tercih eder. Bazıları da gönülsüz mahkumdur yalnızlığa. Çok meşhur ve popüler bir insan, yalnız sandığımız birçok insandan daha yalnızdır kimileyin.
Yazarlar mesala… Dünyanın en yalnız insanları olduklarına inanırım. Onlar gibi düşünen ve hisseden kaç insanla tanışıp, paylaşabilirler yeryüzünü.
Ateistlerin de yalnız olduklarına inanırım.
Tanrı'ya inananlar için yaşam sonsuzdur. Hayal kurarken ölümden sonrasını da kurgularlar. Ahiretteki hayatlarında görüşmek istedikleri kişileri, bulunmayı düşledikleri mekanları seçer, onların tesellisi ile avunurlar. Ölüme meydan okurlar böylece.
Ölümden sonra yaşama inanmayan ateistler için ise ölüm yok olmak ile eşanlamlıdır. Bu çaresizlik duygusu ateistin en büyük yalnızlığıdır. Çünkü varlığını koruyup sonsuza kadar devam ettirecek hiçbir güç yoktur. Bu nedenle, her daim, ölümün çıplak gerçeğini hatırlayarak derin bir yalnızlık duygusuna kapılırlar.
Yine de dünyanın en yalnız insanları değildir ateistler. Yaşamdan ötesi olmadığına göre, hayatın tadını doyasıya çıkarmak gibi bir felsefeleri vardır genellikle. Dışa daha dönüktürler. Kendilerini kolay avutur, bu sayede yalnızlıklarını kolay savarlar başlarından.
En koyu yalnızlar. En dibe vuranlar. Yalnızlığın pençesinde kıvranmaktan asla kurtulamayacak olanlar var ki, cehennem kadar ızdıraplıdır içine düştükleri yalnızlık kuyusu. Daima saplanıp kalacakları kara bir bataklıkta, bir el uzatılamayacak kadar uzaklardakilerdir işte onlar.
Kalplerinde sevgi yerine kin barındıranlar… İntikam peşinde koşanlar…
Allah kainattaki her şeyi sevgisinden yarattı derler. Öyleyse, en insani yanımız olan sevgi nedir? Evrendeki yalnızlığımızı unutturacak büyük bir maneviyat değil mi bu sorunun cevabı. En erdemli kabiliyeti insanın.
Bir elektrik akımı gibidir sevgi. Verir vermez hemen geçer. Hazzını tadan daha az bencil, daha çok paylaşımcı olur. Sevginin yeşerdiği yerde yalnızlığa yer kalmaz gayrı. Karşılıklı sevgi, karşılıklı diyalog ve empatiyi de besler.
Bir bakış… Bir dokunuş… Bir inilti… Bir yakarış… Bir kelime… Bir tek satır… Bir mendil… Bir sarılış… Bir şarkı… Bir el sallayış… Bir an… Bir ses… Bir esinti… Bir dua… Bir damla gözyaşı… Bir soluk… Bir iç çekiş… Bir nakış… Bir çiçek… Bir ninni… Bir vazgeçiş… Bir teslim olma… Bir suskunluk… Bir küfür savurma…
Ne çok anlatımı vardır sevginin…
Kimileri içten sever. Belli etmez sevgisini. Ama bilirsiniz sizi sevdiğini.
Asık suratlı da olsa… Arada bir suntalı küfürler de sallasa… Her yaptığınıza kusur da bulsa… Sizi yerden yere de vursa…
Bilirsiniz ki, gerekirse sizin için canını verir. Bilirsiniz ki, yeri geldi mi size toz kondurmaz. Bilirsiniz ki, siz açken o tok yatamaz. Bilirsiniz ki, iki eli kanda olsa bir derdiniz oldu mu size koşar.
Kimileri de coşkulu sever. Şapur şupur öpmeye bayılır. Sık sık sarılır. Canım, aşkım sözleri düşmez ağızlarından. Günde bin kez seni seviyorum der. Süprizlere, hediyelere boğar aklına estikçe.
Sevginin her çeşidi güzeldir bence. Yeter ki samimi olsun. Karşısındakine hissettirebilsin. Önemli olan sevgisiz kalmamaktır. Çünkü sevgisizlik bu dünyadaki en büyük yalnızlıktır…