EGEDESONSÖZ – İntegral Araştırma Şirketi Koordinatörü, Gazeteci Ümit Yaldız, SONSÖZ TV’de gündemi değerlendirdi. Gazeteci Fatih Yapar’ın sorularını yanıtlayan Yaldız, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İller Bankası’ndan gelen ödenekten 1,6 milyar lira kesilmesi nedeniyle işçilerin maaşlarının ödenememesi sonucu yapılan eylemi de eleştiren Yaldız, “Bu krizin altında idari zafiyet vardır. Kesintiye rağmen, maaşları ödeyecek para olduğu halde, paranın sevk ve idaresini yapmakla sorumlu, vekaleten Genel Sekreterlik görevinde bulunan Ramazan Tezcan, bu süreci doğru yönetememiştir” dedi. Yaldız, Başkan  Cemil Tugay’ın, kendisini zor durumda bırakan bu zafiyetten sonra, kelle istiyor. Bunu yapması da lazım” ifadesini kullandı.

SİZ ERDOĞAN’IN 10 BELEDİYESİNDEN 8’İNİ ELİNDEN ALMIŞSINIZ, NE YAPMASINI BEKLİYORSUNUZ?

Gazeteci Fatih Yapar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, CHP’li belediyeleri silkeleyin mesajı sonrası, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İller Bankası’ndan gelen parasının 1,6 milyar lirasının kesildiğini, 5-6 ilçe belediyesinin daha sırada olduğunu söyledi. Bu kesintinin, maaşların ödenmesini geciktirdiğini, toplu ulaşım sorunlarının çıktığını, çöplerin toplanamadığını belirterek, “Ayrı sorun bazı ilçe belediyelerinde de yaşanacak gibi. Bu işin ucu nereye varacak?” diye sordu. Ümit Yaldız, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Yanlış olduğunu söyledik. Bu konuya her hafta giriyoruz. Erdoğan gibi bir siyaset dehası, İzmir’in belediyelerini gündeme alıyor. Erdoğan ile mücadele ediyorsunuz. Seçimde Erdoğan’ın elindeki 10 belediyenin 8’ini almışsınız. Erdoğan’ın partisini mağlup etmişsiniz ve hal böyleyken Ankara’nın size şirinlik yapmasını, kolaylık sağlamasını, destek vermesini, köstek olmamasını bekliyorsunuz. Bu fazlaca, ileri derecede saflıktır. 31 Mart sonrası her programda, her platformda CHP’li belediyelerin Ankara’nın herhangi bir imzasına, iyiliğine, desteğine ihtiyaç duymadan ayakta kalmanın yollarını bulmalarını gerektiğini söyledim. Ekonomik bağımsızlığınız neye yetiyorsa, ayak yorgan denklemini uygulamak gerekir. Bu çok ağır bir bedel gerektirebilir. Örneğin, belediyenin 2 bin kişi var, 100 kişiyle yapabiliyorsunuz! 1000 kişiyi işten çıkaracaksınız*! Bu çok üzücü bir durum olur. Adaletli bir yaklaşımla bunu yapabilirsin. Büyükşehir dahil çok belediye, bir yandan işçi çıkarıyor, öteki taraftan alıyor. Belediye kadroları, gençlik kolları, kadın kolları seçimleri, kurultaylarla şişti. 5 yılda 11.700 kişi işe girmiş. Büyükşehir ve ilçe belediyelerindeki Tuncelili oranı açıklansa da gerçekler ortaya konsa. İstihdam politikasında bunlar belli oranda olabilir, ama taşıyabilirseniz olur. Taşıma kabiliyetiniz elinizden alındıysa, gereğini yapmaktan başka çareniz yoktur. Tasarruf yapmak gerekir. Bu, belediye için de geçerli, hükümet için de… Özgür Özel, sosyal belediyecilik yapın, yatırımı bırakın, demedi mi? Onlar da kent lokantaları açıyor.   Ar yılı, kar yılı diye bir kavram var. Ar yılı diyoruz buna. Bir şekilde gemiyi batırmamak, ayakta kalmak gerekir. 10 aydır, daha çok işçi, memur ve onlarla ilgili sorunları konuşuyoruz İzmir’de. Cemil Tugay göreve geldi, eylemlerle geldi. Son günlerde eylemler vardı.”

SENDİKA, BÜYÜKŞEHİR’İN KURUMSAL YAPISINA, SENDİKAYLA GÖRÜŞEN BÜROKRATLARA GÜVENMİYOR

Gazeteci Fatih Yapar, Balıkesir gibi kasası boşalmış belediyelerde eylem olmadığı halde, İzmir Büyükşehir’de üç günlük maaş gecikmesi nedeniyle eylem yapıldığını söyledi. Yapar, “Maaşların üçte birini ödeyeceğiz, deniyor ama insanlar ayaklanıyor. Çünkü  Büyükşehir kurumsal yapısına, ya da sendikayla bu işleri yürüten insanların iradesine, onların söylemlerine sendika güvenmiyor. Üç günlük gecikmenin sebebinin bilinmesine rağmen sendika yine eylem yapıyor. Burada bir problem var” derken, Ümit Yaldız bu konuyu şu sözlerle yorumladı:

“Benim biraz önce söylediklerim, genelle ilgiliydi. İzmir’deki konu neden böyle oldu? Yeni yıla neden eylemlerle girdi? Hizmetlerde neden aksama oldu? Bunu tek kelimeyle anlat desen, idari zafiyet, derim. Sendika kısmı ayrı bir tartışma konusu. Bu kesintilerin olacağını aylardır konuşuyor muyuz burada? Evet! Olursa ne oluru konuşuyor muyuz? Konuşuyoruz! Geliyorum diyen bir kriz var. Bu 20 gündür, bana göre üç aydır belli. Büyükşehir, borçlarının bir kısmını yapılandırdı. Kesintiye neden olan borçlar, Eylül’den bu yana olan borçlar... 2023, 2024 borçları bunlar. Günümüz faiz koşullarında borçlar ödenmediği zaman katlanıyor. Bir de 40 bine yakın insanın SGK borcundan söz ediyoruz. Milyonlarca lira tutan primler bunlar. Dolayısıyla burada kötü yönetilmiş bir süreç var, başından itibaren. Belediyenin kaynakları kötü yönetilmiş. İkincisi; bu kaynakları dağıtan, ödeme önceliği listesini hazırlayan birimlerde de sorun var. İzmir Büyükşehir’in 10 gün önce 1 milyar liraya yakın kredi aldığını biliyoruz. Evet; 1,6 milyar lira dolayında kesinti var. Özel sektöre zamansız, kontrolsüz ödemelerin yapıldığı konuşuluyor. İşçilerin maaşı için ayrılan paranın, başka yerlere ödendiği, belediyenin içerisinde paranın başka şirketlerde, mesela İZSU’nun kasasında ödemelere yetecek kadar para olmasına rağmen bu paraların sevk ve idaresinde sorunlar olduğu yönünde değerlendirmeler var. Genel Sekreterlik görevini vekaleten yürüten Ramazan Tezcan ve ekibi bu kararları alıyorlar. Ankara’ya o kesintiyi durdurmak için gitti, Hazine ile görüştü, bir takım vaatlerle geri döndü.  Şöyle bir gerçek vardır; Hazine, aldığı, kestiği parayı hiçbir zaman iade etmez. En iyimser şekliyle, bir ay sonraki borç için mahsup eder. O parayı geri göndereceğiz sözleri verilmiş. Ramazan Tezcan’ın tecrübesine yakıştıramadın o sözlere kanmış olmasını. Bildiğin hazine bürokratları gezdirmişler “

BAŞKAN TUGAY, BU KONUDA BİR KELLE İSTİYOR!
Başkan Cemil Tugay’ın, idaredeki bu zafiyet nedeniyle 2025’e eylemlerle girdiğinin altını çizen Ümit Yaldız, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ramazan Tezcan, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanına dönüyor, ben bu işi çözeceğim diyor. Devlet, aldığını asla vermez. Burası bir AK Parti belediyesi olsaydı bakanlık o parayı verir miydi? Verirlerdi! Bir ayarlama yaparlardı. Özel şirketlerden tahsilat yapılmadığı halde belediyelerin üzerine bu kadar gidilmesinin yanlış olduğunu defalarca ifade ettik. Hal böyleyken, ortada siyasi bir çatışma varken, İzmir’in Belediye Başkanı bakana laf söylüyor, hükümete bir şey söylüyor, hükümet cevap veriyor. Bu çatışma ortamında o kesilen parayı sana ver-mez-ler! Vereceklerine inanmış olması sorun. O inancı, sadece kendisinin taşıyor olmasından öte, bürokratlara, başkana da yansıtmış olması daha büyük bir sorun. Başkan açığa düşmüş oldu. Başkan, oradaki kötü yönetimin faturasını, 2025 yılına kötü bir başlangıç yaptı. Kulağıma geldiği kadarıyla söylüyorum; Başkan, bu konuda bir kelle istiyor! Hatalı olan kimse, bununla ilgili gereğini yapmasını istiyor. Bence de öyle yapması lazım. Yapmazsa, o idari zafiyet devam eder. Her krizde tekrarlanır. Konuyu konuştuğum kişiler, başkanın bizzat devreye girerek sorunu çözdüğünü, maaşların yatırıldığını, başkanın idareyi ele aldığını söylediler.”

SENDİKA, BAŞKAN TUGAY’A ÜÇ GÜN SÜREYİ VERMELİYDİ
Ümit Yaldız, sendikanın, Başkan Tugay iki şirkete mensup işçilerin maaşlarının üç gün içinde ödeneceğini söylemesine rağmen Tugay’a bu sürenin verilmemesini de eleştirdi:

Mimarlardan Meclis üyelerine “plan notu” çağrısı: Legalleştirmeyin! Mimarlardan Meclis üyelerine “plan notu” çağrısı: Legalleştirmeyin!

“Büyükşehir’de birtakım ödemelerin, ikramiyelerin, sendikal hakların ödenmesinde sıkıntılar yaşandığı biliniyor. Bir tarafta bu var, diğer tarafta sendikanın toplu iş sözleşmesi görüşmeleri süreci devam ediyor. Orada elini güçlendirmeye dönük, bakın sendika işte bu anlama gelir. El frenini çekti mi, hayat durur, mesajı vermesi gerekiyordu belki… Bir de sendikal kaynaklardan bana ulaşan bir veri de şöyle; Sayın Cemil Tugay’ın Karşıyaka döneminde ödemelerin gecikmiş olması, birkaç ay geriden gitmesi nedeniyle, İzmir Büyükşehir’de de bunun bir alışkanlık haline dönüşmesi ihtimalinden korkması ve buna yönelik bir uyarı vermeleri gibi bir durum söz konusu. Yani Büyükşehir de Karşıyaka’ya dönmesin diye alınmış bir refleks var. Yani el frenini baştan bir sağlam çekelim, işçi nedir, sendika nedir, biz bunu sayın başkana gösterelim ki bize yapılacak ödemeler meselesi, başkanın birinci meselesi olsun, şeklinde bir tavır içinde olduklarını söylediler. Alt mesajda bunların da olduğunu ifade ettiler.  Ne olursa olsun, seçilmiş bir Belediye Başkanı üç gün süre istediyse, bu sürenin ona verilmesi gerekirdi. İlk seferde verilmesi gerekirdi bu şans. Hemen bodoslama eyleme dalınmasını ben de çok yadırgadım pek çok İzmirli gibi… DİSK’in CHP’ye verdiği zarar yeni değil. CHP’nin önünde çadır kurmuş bir sendikadan söz ediyoruz. DİSK, CHP’li belediyelerde varlığını sürdürüyor ama en çok da CHP’ye zarar veriyor. Sendika, sonuçta kanundan kaynaklanan hakkını kullandı. Bu arada Cemil Tugay’ın katılmadığım tek çıkışı, bu bir kanunsuz eylem, demesidir. Sendika, kanunlarla kurulan, işçileri savunan bir kuruluştur. Zamansız bir eylem olmuştur ama sendikanın gerekçeleri de var.”