Yerel politika yazdan etkilenmiyor. Aşırı sıcaklara rağmen sağda ve solda ciddi bir hareket söz konusu’…’¶
Soldaki hareketin iki nedeni var. Birincisi CHP’’nin Eylül’’de başlayacak kongre süreci. İkincisi de Mustafa Sarıgül’’ün parti kurmak için yollara düşmesi.
Önseçim vaadiyle pek çok CHP’’linin aklını çelen Sarıgül’’ün en azından barajı geçecek imajı vermesi İzmir’’de de ilgiyle izlenme nedeni.
CHP İzmir’’deki hareketin en önemli nedeni kongre süreci olsa da İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu’’nun farklı yönetim tarzının da bu harekette etkisi var.
Göreve gelir gelmez Eski İl Başkanları’’yla başlattığı toplantılar zincirini, ilçe başkanları, belediye başkanları, milletvekilleriyle sürdüren ve de beş yıldır yapılmayan İl Danışma Meclisi’’yle noktalayan Nalbantoğlu iyi yolda.
Önceki dönemlerde, aynı fotoğrafta yer almakta bile zorlanan CHP’’liler, Nalbantoğlu başkanlığında aynı çatı, aynı masa ve aynı fotoğrafta buluşmaya başladılar.
İl toplantı emektar il başkanlarıyla Karşıyaka’’da gerçekleştirilmiş, Kemal Karataş dışındaki tüm il başkanları katılmış birlik-beraberlik mesajı verilmişti.
Sonrasında ilçe başkanlarıyla Gaziemir’’de kahvaltı edildi.
Ardından belediye başkanlarıyla Çeşme’’de, milletvekilleriyle Foça’’da bir araya gelindi.
Ve final İzmir Havagazı Fabrikası’’ndaki İl Danışma Meclisi’’yle gerçekleştirildi.
***
Nalbantoğlu açısından bakıldığında tüm bunlar başarı.
Yan yana gelmekten çekinen, aynı fotoğrafta görünmekten korkan CHP’’lileri aylardır tek çatı altında topluyor. Bazı Eski il başkanları gibi sadece laf üretmiyor, aynı zamanda iş de ürettiğini ortaya koyuyor.
Nalbantoğlu’’nun amacı belli. Önce ’‘seçilmiş il başkanı’’, ardından da ’‘milletvekili’’ sıfatını elde etmek.
Şu ana kadar attığı adımlarla bunu hak ediyor. En azından Karataş’’dan fazla’…
Tek dezavantajı herkesle barışık profili. Hem genel sekreterle hem genel başkanla hem de başta Büyükşehir olmak üzere neredeyse tüm belediye başkanlarıyla barışık.
Şu anda CHP İzmir’’in kesişim kümesi gibi.
Zaten tüm bu toplantıları yapabiliyor olmasının nedeni de bu. Ancak kesişim kümesi olmak CHP’’de her zaman geçer akçe olmayabiliyor. Taraf olmayan bertaraf olabiliyor.
Ama yine de eski dönemlerle karşılaştırırsak Nalbantoğlu modeli, CHP İzmir’’e gözle görünür derecede huzur ve barış getirdi.
Eski dönemleri iyi biliyoruz.
İlçe başkanlarıyla il başkanlarının kedi-köpek gibi didişmeleri, belediye başkanları arasında her geçen gün derinleşen ihtilaf ve düşmanlık, milletvekilleri arasındaki gruplaşma’…
Tüm bunlar kongre süreçlerinde, uçan delegeler, kafası gözü yarılan partililer, kaçırılan sandıklar, naylon üyeler şeklinde çıkıyordu karşımıza.
CHP açısından Nalbantoğlu modeli umut. Yine de bu model, parti içi ekipçiliği bitirmeye, keskin hatlarla birbirinden ayrılan grupları birleştirmeye yetmeyecektir. Sadece ayrı ekiplerde de olsa CHP’’lilerin parti menfaatleri söz konusu olduğunda tek çatı altında toplanma gerekliliğini ortaya koymaya yetecektir.
***
İl Danışma Meclisi’’nden akıllarda kalan iki şey var. Birincisi Kemal Karataş’’ın bilindik çıkışı’…
İkincisi ise Karataş’’a karşı Obama savunması yapan Gaziemir İlçe Başkanı Tokatlı Yüksel Demirsoy’’un sözleri’…
Karataş’’ın konuşmasının üzerinde durmak istemiyorum. Haklı olduğu yerler var tabi ki. Belediye başkanlarının bazıları gerçekten iyi gitmiyor. Klimalı odalarından çıkmıyor, makam araçlarından inmiyorlar.
Kendi ekiplerine, hemşehrilerine sağladıkları koltuk ve çıkarlar dışında halkın başkanı olmayı henüz başaramıyorlar.
Örnek mi?O kadar çok ki’…
Ve bu kötü gidiş yaklaşan genel seçimler öncesinde CHP için tehlike zillerini harekete geçiriyor.
Karataş’’a ilişkin söylenecek tek şey, halen Aziz Kocaoğlu’’na karşı kin dolu olduğu ve de adaylığında söz sahibi olduğu belediye başkanlarının avukatlığını yaptığı gerçeği’…
Buca’’yı savunurken adeta avukat edasıyla konuşmuş.
***
Karataş’’a karşı savunma yapan Demirsoy’’un sözleri ise literatüre geçecek cinsten.
İzmir’’deki seçim sonuçlarında Aziz Kocaoğlu faktörünü kimse inkar edemez.
Ama açıkçası ben Başkan Kocaoğlu’’nun Obama ile benzerliğini çözemedim.
Demirsoy’’a yabancı basını da biraz olsun takip etmesini öneririm. Obama’’nın ’‘Gay’’ olduğu tartışmalarının yapıldığı şu günlerde yapılan bu benzetme hiç de şık olmadı.
Demirsoy’’un çıkış nedeni ’‘eski düşman’’ Karataş’’a ders vermek miydi?Yoksa hemşerisini korumak için o an, orada geliştirdiği basit bir içgüdüsel durum mu?
Yoksa, açık bir gerçeğin (Aziz Başkan'ın yerel seçim sonuçlarına etkisi) altını çizmek mi?
Tartışmaya ve de yoruma açık.
Demirsoy’’un eski ekibiyle (Önder Sav grubu) limoni bir dönem yaşadığı düşünülürse, Aziz Kocaoğlu ile yakınlaşma çabaları hemşehriliğinden daha iyi anlaşılacaktır.
Kimileri bu sözleri ’‘yağcılık’’ olarak nitelese de, ’‘ABD’’nin Obaması varsa bizim de Aziz Başkanımız var’’ sözleri İzmir siyasi literatüründe yerini alacaktır.
İl Danışma Meclisi’’nde dikkat çeken bir diğer durum ise Aziz Başkan’’ın bazı başkanlara özellikle de Karşıyaka’’ya bakışı’…
Kent A.Ş sürecine ilişkin DİSK Temsilcisi Azat Fazla’’nın verdiği ’‘süreç yeniden başlasın’’ önergesi hakkında yaptığı yorum.
Sorunu, iki belediye (Karşıyaka-Bayraklı) başkanı arasındaki kavga olarak niteleyen Başkan Kocaoğlu, kendisine yakınlığıyla bilinen Azat Fazla üzerinden Karşıyaka’’da bazı şeyleri karıştırıyor sanki.
Bence burada yaşanan durum iki başkan arasında yaşanan basit bir anlaşmazlıktan çok öte. Evet, Karabağ-Durak arasında yakın ve uzak geçmişten gelen siyasi rekabetin, düşmanlığın bu sürece etkisi olmuştur.
Ama burada yaşanan süreç iki başkanın da ötesinde bir parti sorunu olarak herkesindir.
Bu süreçte seçim öncesi toplantılarda sendikalara garantörlük veren Kocaoğlu’’da üzerine düşen sorumluluğu almalıdır, çözüm üretmekte zorlanan CHP İl Başkanı Nalbantoğlu da.
Kocaoğlu’’nun Önder Sav ziyareti sırasında Başkan Durak’’a karşı yaptığı garip çıkıştan sonra Havagazı’’nda ortaya koyduğu ’‘Bana ne?’’ tavrının altında sanki başka şeyler var.
Ve ben bu başka şeyleri gerçekten merak ediyorum.
SONRAKİ YAZI: Sağdaki hareket