Bu köşenin aboneleri bilir…

Her Pazar…

Bu köşe Mustafa Kemal Atatürk'ündür…

Yaşamından, az bilinen özelliklerinden, aşklarından…

1000 gün süren evliliğinden…

Hep bu köşede söz ettik, birlikte tazelendik…

Bu kez…

Az bilinen dört özelliğinden söz edeceğiz…

Birbirini tamamlayan dört “yaşanmış” ama hiç eskimemiş…

Özel hayatlar ve…

Tanrı vergisi muhteşem özellikler…

Bir kez daha...

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım...

Bunu yaparken de...

“Nükte ve Fıkralarla Atatürk” kitabının yazarı…

Niyazi Ahmet Banoğlu'nu…

Saygıyla analım…

***

GERÇEKTEN YALNIZ MIYDI?

Koyduğu eşyaların yerinin değişmesini sevmezdi…

Değişiklik yapılacaksa…

Bunu yalnızca kendisinin yapması gerektiğini düşünen birisiydi…

O'nun doğasında şu vardı:

Kendisi seçecek ve düzenleyecekti…

Oysa…

Büyük Atatürk, tüm bu değerlerinin arkasında gizlenen…

Utangaç, arif, duygulu, seçkin zevkleri ve sanat tutkusu olan…

Milyonların arasında yaşayan birisiydi…

Kimi zaman acı, kimi zaman özlem çeken…

Kimi zaman ağlayan, kimi zaman pişmanlıklarla sarsılan…

Bir yalnız adamdı…

Bazen bir çocukla gülen, köpeğiyle dertleşen…

Hatta atıyla yalnızlığını paylaşan bir yalnız adam…

O, gerçekten yalnız mıydı?

Devrim yapan her lider biraz yalnız değil midir?

Halkından hiç kopmayan, halkla arasında perde olmasın diye…

Koruma bile kabul etmeyen bir yönetici nasıl yalnız olabilirdi?

Çiftlikten tohum almaya gelen köylülerle…

Konuşan, şakalaşan bir halk adamı yalnız olabilir miydi?

***

ATATÜRK ADALETLİ BİR LİDERDİ…

Ne yapmak istediğini çok iyi bilirdi O...

Adaletliydi… Başkalarını dinlerdi…

Gazete kağıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli yanan ve…

Bu yüzden de kendisine söven bir köylüyü…

Tutuklayıp yargılayanlara…

“O adamı, onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin…”

Deyip köylüyü serbest bıraktırmıştı…

Hoşgörülüydü…

Toplantılarda sık sık görülmezdi; ama toplantıları kendi yaratırdı…

Bir halk toplantısında, kendisine “Paşam, size diktatör diyorlar, ne dersiniz?” sorusunu yönelten gence, “Ben diktatör olsaydım, sen bana şimdi bu soruyu soramazdın!” yanıtını veren ulu önder…

Hazırcevap bir yöneticiydi…

Benzemez Kimse Sana... Atatürk Foto 2 Yazinin İçi̇ne Sonlara Doğru...

AŞKLARINI HEP İÇİNE GÖMDÜ…

Türk ulusunun Ata'sı…

Kurtarıcısı, kahramanı, Cumhuriyet'in mimarıydı…

Milyonlarca seveni, uğruna öleni, yoluna baş koyanı vardı…

Ömrünü ulusuna adadı…

Yüreğinde hep acıyı taşıdı, özel yaşamında ıssızlığı yaşadı…

Aşklarını içine gömdü, baba olamadığı için çok üzüldü…

Bedevi bir falcının kehanetini…

26 yıl içinde sakladı ve ondan çok etkilendi…

Cumhurbaşkanlığının 15 yıl süreceğini ve…

Ne zaman öleceğini çok iyi biliyordu…

Savaşta yüz binlerce düşmanla çarpışıp onları yok etti ama…

Ölmek üzere olan atını vuramadı…

Köpeği Foks ölünce…

Onun doldurulmuş bedenini görmeye dayanamadı…

Yeşile ve maviye tutkundu…

Kesilen bir ağaç için yas tutardı…

Çankaya'dan Meclis'e giden yolun üzerindeki iğde ağacına aşıktı...

“Bu benim ağacım…” der, gelip geçerken o ağacı selamlardı…

Yol yapımı nedeniyle kesilen o ağaca çok üzülmüştü…

TÜRK SANAT MÜZİĞİ ŞARKILARINI

DİNLERKEN AĞLARDI…

Şarkılardan fal tutar, aşk ve özlem şarkıları çalınırken ağlardı…

Özgür ruhuyla…

Bazen ortalardan kaybolmak ister, bir sade vatandaş gibi…

Yaşamanın özlemi ve coşkusuyla…

Otomobilinden inip hareket etmek üzere olan trene atlar…

Tramvaya binip Beyoğlu'na çıkar…

Aklına esti mi türkü söyler, coştu mu zeybek oynar…

Erleriyle güreş tutar…

Gece yarısı mutfağa inip aşçısıyla omlet yapardı…

Hatta…

Yakınlarına bizzat pek sevdiği…

Menemene benzer bir yumurta yemeği yapardı…

Sofrasında oturup da…

Düşüncelerini söyleyen insanları cesaretli olarak değerlendirir…

Üstelik…

Söylemeyenlere çok kızardı…

Bir şeye karar vermeden önce herkesin düşüncesini alırdı…

Florya'da kaldığı günlerde, halkın arasında denize girerdi…

Çocuklarla şakalaşır, gençlerle söyleşir…

Sandala binip saatlerce kürek çekerdi…

O'na pencereden el sallayan tanımadığı yaşlı kadınların yalısına sandalını yanaştırıp kahve içmeye giderdi…

***

Atatürk işte böyle hep “bizden” biriydi…

Ve de…

Sözleri İzmirli üstat Rüştü Şardağ’a…

Bestesi Fehmi Tokay’a ait…

Müzeyyen Senar’ın kalplere şelale gibi akan sesiyle…

“Benzemez Kimse Sana”

Dedirtecek kadar özeldi; Ulu Önder Atatürk…

Nokta…

Sonsöz: “Savaşta Türkiye’yi kurtaran, savaştan sonra da Türk Milletini yeniden dirilten Atatürk’ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de büyük kayıptır. Her sınıf halkın O’nun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahraman ve modern Türkiye’nin Ata’sına değer bir görünümden başka bir şey değildir… / Winston Churchill – İngiltere Başbakanı,1938”