Bugün biraz da iş dünyasının içinden bakalım 8 Haziran sabahına ve 'insider' yapmaya çalışalım birlikte… Sandığın başına gitmemize sadece 11 gün kaldı. Geçtiğimiz Pazar günü öğleden sonra, birçok insan Galatasaray-Beşiktaş derbisine yoğunlaşmışken, Tarabya'da Boğaz'ın bu sezon için son sayılabilecek lüferlerinin tadına bakıyorduk dostlarla. Masamızda ana fikir '8 Haziran Sabahı'… İstanbul'da büyük sermayenin aldığı hemen her nefesten haberdar olmasıyla maruf bir arkadaşım, hem yerli hem de yabancı sermayenin iki aydır -deyim yerindeyse- 'kıpırdamadığını' söyledi. Yatırımlar, planlar, anlaşmalar, önemli kararlar askıya alınmış ve hemen her şey '8 Haziran sabahı konuşalım' diye askıya alınmış. Bu arada da, Eylül ayında Amerikan Merkez Bankası FED'in yaratması olası kasırgaların sonuçları da kafaları kurcalamakta…
8 Haziran sabahı ne olur? Bence başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, ülkedeki tüm politik kimliklerin (takkeyi önlerine koyup) yeniden düşünmeye duracakları bir süreç başlayacak. Bu kaçınılmaz…
Geçmişte aralarında 'manipülasyon' yapmakla bile suçlanmış olan insanların da bulunduğu araştırma şirketleri, 7 Haziran genel seçimleri öncesi, son seçim anketlerini geçtiğimiz Salı günü açıkladılar. Artık seçim yasakları başladı, anket yayımlamak yasak. Ama son sonuçları dikkatle inceledim, izledim. Ne derseniz deyin, sevgili Gönül Soyoğul'un dediği gibi, 'kahve falı' anketler bunlar. Ama ne demişler, 'fala inanma, falsız da kalma'…
Ancak dikkat çekici olan ve kamuoyundaki genel kanı, AKP'nin tek başına anayasa değişikliği yapabilmesi için gerekli olan 330 milletvekilini çıkaramayacağını tahmin ederken; HDP'nin barajı geçmesi halinde; AKP, tek başına iktidar olabilmek için gerekli olan 276 milletvekili sayısına da ulaşamıyor. Özetle 4 partili meclisi AKP istemiyor…
****
Rakamların kafanızı bulandırdığını ve aklınızdan (aşağı yukarı) şu düşüncenin geçtiğini tahmin ediyorum: Hem dünyada hem de ülkemizdeki siyasi iklim müthiş bir değişim içinde ve kaygan zemin üzerinde…
Herkes için aşikar, Cumhurbaşkanı'nın meydanlara çıkarken kafasındaki ilk senaryo aşağı yukarı şöyle bir şeydi: HDP'nin seçim barajının altında kalması, AKP'nin oy oranının yüzde 45'in üstüne çıkması, referandum için gerekli çoğunluğa ulaşılması.
Aday gösterilen (damat) Berat Albayrak'ın ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı yapılarak Ali Babacan'ın yerine getirilmesi de planlar dahilinde. Daha sonra da, Merkez Bankası başkanını ve diğer kilit ekonomi kurumlarının üst yönetimini değiştirmek var sırada…
Dolayısıyla bazıları şahsına aşık, bazıları da milletin a'sına meraklı yandaş sermayenin arzuladığı düşük faiz rejimine geçilecek. Kredi muslukları açılacak ve ekonomi yeniden ısıtılacak; 'inşaat ya Resulallah' denilerek yeni şantiyeler kurulacak, cari açık büyümeye başlayacak.
Ancak ay akşamdan doğdu ve bu durumun kara kışta Ege Denizi'ne açılmak kadar riskli bir şey olduğunu herkes gördü. Bu senaryodan içeride ve dışarıda o kadar çok rahatsızlık duyuldu ki, Babacan'ın seçimden sonra olası AKP iktidarında 'Hükümette danışman olarak kalabileceği' açıklandı geçtiğimiz Salı günü…
Bir diğer senaryo da şu: HDP barajı geçiyor, dolayısıyla AKP, 'Başkanlık' sistemi için gerekli referandum çoğunluğuna ulaşamıyor; ama 275'in üstünde milletvekili çıkarıyor. Başkanlık isteğinin bir rüya olduğu anlaşılıyor. Bu durumda Ahmet Davutoğlu güçleniyor. Ali Babacan'ın yerine eski Borsa Başkanı, yeni İzmir milletvekili İbrahim Turhan getiriliyor. Merkez Bankası ve diğer önemli ekonomi kurul ve kurum yönetimleri değiştirilmiyor. Dolayısıyla Eylül ayında, FED'in faiz artırımı oluşabilecek fırtınaya karşı maceradan uzak, akılcı kararlar alınmaya çalışılıyor.
Bu seçime kadar hep AKP'yi sevindiren anket sonuçları açıklayan şirketin son anketinden çıkan sonuç gerçekleşirse ne olur? Üçüncü senaryo da bu: HDP barajı geçiyor, AKP'nin oy oranı yüzde 40'lara iniyor. Bu arada Demirtaş yalanlasa da, 'HDP destekli bir azınlık iktidarı kurulabilir, uzaklardaki ağabeyler böyle istiyor.' deniliyor.
İş dünyasının AKP'nin 276'yı bulamaması halindeki senaryosu, 'Erdoğan'a rağmen' kurulacak bir AKP-CHP koalisyonu. Özellikle TÜSİAD'da kimi çevreler, Türkiye'yi böyle bir koalisyonun normalleştireceğine inanıyorlar.
Ama Sevgili Ümit Yaldız'ın Ege TV'deki programda dillendirdiği AKP'nin yeterli çoğunluğa ulaşamaması halinde MHP ile 'Milliyetçi Cephe' hükümeti kurması da yabana atılacak ihtimal değil… Ama bunu kim ister, sonuçları ne olur bugünden bilmek zor…
Bence HDP barajı geçerse - ki geçmeli-, çarşı epey karışacak… 8 Haziran sabahının bir başka -olası- senaryosu da, 'yeniden ve erken bir seçim'… Hem de barajın yüzde 3-5'lere düştüğü bir seçim…
Yeri geldi yazayım, son 25 yıldır hiç bu kadar karışık bir seçim öncesi yaşanmamıştı. Sıkalım dişimizi kaldı 11 gün…