Aranan kan bulunmuştur. Soma'da resmi rakamlara göre 301 madencinin öldüğü facianın nedeni belli oldu. Yılmaz Özdil ve Yazgülü Aldoğan… Başbakan Erdoğan, Aydın Doğan'a çağrıda bulundu. İkisini de işten at!
*
Adım adım 'geliyorum' diyen faciaya karşı önlem almayan şirket suçsuz.
9 ay önce o madene gidip patronuyla 'poz veren' enerji bakanı suçsuz.
Faciadan sonra kaybolup 27 saat sonra ortaya çıkan ve 'abuk sabuk' bir açıklamayla sinirleri zıplatan Çalışma Bakanı suçsuz.
12 yıllık iktidarında TBMM çatısı altında binlerce kanun yapan, bakanlar kurulunda yüzlerce kararname çıkaran, binlerce yönetmelik değiştiren ama 'madenlerdeki yaşam odalarını' zorunlu kılmayı 'unutan' 'işçinin canından çok patronun cebini' düşünen zihniyet suçsuz…
İki yıl önce Bursa'da 19 madenciyi, 4 yıl önce Zonguldak'ta 30 madenciyi son 20 yılda 3 bin 500 madenciyi aramızdan alan irili ufaklı kazalardan ders alıp, önlem almak yerine 'Ölmek madencinin kaderidir' diye bakan başbakan suçsuz.
1995'ten bu yana İLO'nun 'maden anlaşmasını' imzalamayan Erbakan, Ecevit, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Devlet Bahçeli, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan hükümetleri suçsuz.
Acılı vatandaşı tekmeleyen özel kalem müdür yardımcısı masum…
Yarası kanayan Somalı'ya tekme-tokat giren başbakanlık korumaları suçsuz…
CHP'nin 'Soma'daki madenleri denetleme komisyonu' önerisini faciadan sadece 20 gün önce reddeden AK Parti milletvekilleri suçsuz.
Soma'nın acısını yüreğinde hissedenlere TOMA'larla müdahale eden valiler, emniyet müdürleri masum…
Hasbel kader canlı yayında 'ironi' yapmaya çalışırken en fazla iki kelimeyi eksik söyleyen Yılmaz Özdil suçlu…
İki polisin zapt ettiği şehit yakınına tekme atan, üstüne bu sırada ayağını burktuğu için 'rapor alan' özel kalem müdür yardımcısını görevden almadığı gibi yaşanan arbede sırasında önüne çıkan bir gence tokat atan Başbakan masum…
Oh ne ala memleket!
Yavuz hırsız misali…
Haklının değil güçlünün dönemi…
Yahut tam bir akıl tutulması…
*
Geçtiğimiz Kasım'da Letonya'da bir süpermarketin çatısı çöktü. 54 kişi yaşamını yitirdi.
Başbakan Valdis Dombrovskis istifa etti. Ve aynen şöyle dedi: Olayla ilgili ahlaki ve siyasi sorumluluğumu düşünerek istifaya karar verdim.
Tarih 27 Nisan 2014.
Güney Kore Başbakanı Chung Hong-won, 300'den fazla kişinin öldüğü ya da kaybolduğu feribot kazasında hükümetin müdahalesinin zayıf ve yetersiz olduğu iddialarını kabul ederek istifa ettiğini duyurdu.
Tarih 14 Mayıs 2014.
Resmi rakamlara göre 301 madencimizi götüren Soma faciasından bir gün sonra…
Arnavutluk Gezisi'ni iptal ederek, olaydan sadece bir gün sonra Soma'ya intikal eden Başbakan Erdoğan konuşuyor:
'Bunlar olağan şeyler… Biraz geriye gidelim. İngiltere'de1862'de göçük 204 kişi ölmüş. 1866 361 kişi ölmüş İngiltere'de. İngiltere'de 1894 patlama 290. Fransa'ya geliyorum 1906 dünya tarihinin en ölümlü ikinci kazası 1099. Daha yakın dönemlere geleyim diyorum, Japonya 1914'de 687. Çin 1942, gaz ve kömür karışmanın neden olduğu sayılıyor ölüm sayısı 1549.
Değerli arkadaşlar yine Çin'de 1960 metan gazı patlaması 684. Ve Japonya'da 1963'te yine kömür tozu patlaması 458. Hindistan 375. 1975'te metan gazı alev aldı, maden çatısı çöktü ve 372. Bu ocakların bu noktada bu tür kazaları sürekli olan şeyler'

Bence Güney Kore Başbakanı da yanlış yapmış istifa ederek…
Ne de olsa 1912'de dünyanın en büyük transatlantiği Titanik daha ilk seferinde batmış ve binlerce İngiliz ölmüştü.
Ve seyreden yıllarda onlarca gemi kazası yaşandı.
Sanıyorum Kore Başbakanı'nın bir danışman sorunu vardı.
Yeniden siyasete atılırsa haber versin birkaç tane gönderelim.
Yüzde yüz sorumlusu olduğu bir olaydan nasıl 'tereyağından kıl çekercesine' yırtabileceğini gösterelim onlara...
Özel kalem müdürü falan lazımsa hatta…
Acılı vatandaşa tekme atanından verelim.
Yüreği yanan vatandaşın üzerine nasıl TOMA salınır, tazyikli su sıkılır, yerin altındaki gazla başa çıkamayınca yerin üstü nasıl gaza boğulur anlatalım.
Gerekirse bizim valilerden, emniyet müdürlerinden hatta çevik kuvvetin en çeviğinden 3-5 tane ihraç edelim. Ne de olsa yıllar önce uğruna savaştığımız Kore topraklarına gidecekler.
Böl-parçala-yönet taktiği üzerinden halk nasıl kamplara bölünür, her olay nasıl siyasete evrilir, nasıl her olayın mağduruna dönüşülür anlatalım bir bir...
Boşu boşuna istifa etmesin garipler.
Bir Chung Hong-won kolay mı yetişiyor canım… Ya da Valdis Dombrovskis...
Bunlara bu işlerin inceliğini öğretelim ki 'Yok çatı çöktü, yok gemi battı' diye istifa edip kötü örnek olmasınlar millete…
Onlar edince millet bizden bekliyor canım…
Sonra işin yoksa uğraş, dur…

*
Evet, dostlar… İşte böyle…
Soma gibi büyük bir faciaya 'aman hükümetimiz zarar görmesin. Aman köşk adayımıza bir şey olmasın' noktasından yahut 'İşte fırsat şu hükümeti dövelim' penceresinden baktığımız için meseleye odaklanamıyoruz ne yazık ki.
Her olayda olduğu gibi karpuz gibi bölünüyoruz. Siyah-beyaz oluyoruz bir anda.
Bu sabah tarihçi-yazar Oktay Gökdemir vardı Ege Tv'deki canlı yayınımızda…
19 Mayıs'ı konuştuk. Soma faciasının gölgesinde yaşanan buruk bayramı…
Mesele Soma'ya geldiğinde ilginç bir detay aktardı Gökdemir…
Ankara'da 23 Nisan 1920'de açılan TBMM'nin bir yandan başkente dayanan Yunan ordusuyla savaşıp diğer yandan yurdu diğer emperyalist işgalcilerden temizlemeye çalışırken çıkardığı 1921 tarihli bir kanundan söz etti tarihçi Gökdemir.
Ereğli'deki maden işçilerinin çalışma koşullarını düzenleyen, iyileştiren kanundan…
Sene 1921… Düşman Sakarya'ya dayanmış… Polatlı'yı geçmiş…
İstanbul hükümeti ayrı telden çalıyor. Dört yanda savaşıyorsunuz.
Ama maden işçisinin haklarını, çalışma koşullarını iyileştiren bir kanun çıkarıyorsunuz.
Daha ne olsun.
İyi bayramlar…