Hanzade Ünuz sordu, Türk Halk Müziği sanatçısı ve İZSU koro şefi Coşkun Gönültaş yanıtladı…
Akacak kan damarda, söylenecek türkü dilde durmuyor.
Coşkun Gönültaş'ın türkü serüveni çocuk yaşlarda başladı.
İlk bağlamasını Erzurum'da okullar arası slalom kayak yarışında Türkiye ikincisi olarak kazandığı ödülle satın aldı.
Bağlama çalan sanatçıları izleyerek bağlama çalmasını öğrendi.
Rotası türküden şaşmadı.
Dünyaya gelen iki kızına Beste ve Türkü isimlerini koydu.
Geçtiğimiz ay yayınlanan ilk albümüne de 'Beste'yle Türkü' adını verdi.
Türkü sevdalısı Coşkun Gönültaş İZSU'da sürdürdüğü Türk Halk Müziği koro şefliğinin yanı sıra şimdilerde Büyükşehir Belediyesi zabıtalarıyla da bir koro grubu kurma hazırlığı içine girdi.
Türkülerin rehabilite eden, stres atmaya yardımcı olan özelliklerine dikkat çeken Coşkun Gönültaş, 'Türkülerde buluştuk mu, savaş bile çıkmaz dünyada... Türkülerimize dönmemiz, kendi kültürümüze sahip çıkmamız lazım. Türkü ön yargıyı ortadan kaldırır, türkü iyileştirir' diyor.
Öykünüz Ağrı'da başlıyor…
-Evet Ağrılıyız, uzun yıllardır İzmir'de yaşıyoruz. İlkokuldan sonra çıktım Ağrı'dan. Her Anadolu insanı gibi ben de türkü söylemek, şöhret olmak istiyordum. Şöhret olmak ailemi kurtarmak istiyordum. Albümüm olsun, kasetlerim olsun, billboardlarda fotoğraflarım olsun istiyordum. İşin içine girdiğimde bunun o kadar kolay olmadığını gördüm, donanımlı olmak gerekiyormuş.
Müzikle ilgilendiğinizi nasıl fark ettiniz, kimden etkilendiniz o yıllarda?
-Dayım bağlama çalıyordu, bana da türkü söyletirdi. İnsan o zaman fark ediyor kendisinde bir şeyler olduğunu. Yoksa Ağrı'da ya da Anadolu'da hemen herkes türkü söyler. Radyo dinlerdik, kasetler alırdık öyle de öğrenirdik türküleri. Okulda söylerdik.
Nasıl hissediyor insan çocukken alkışlandığında?
-Tabii hoşuna gidiyor insanın, kendini özel hissediyorsun. Sen orada özelsin, bu çok önemli.
Sesinizi beğenir miydiniz?
-Ben sesimi hala beğenmiyorum (gülüyor). Ben türkü okurken duygumu aktarmaya çalışıyorum, alanlar da oluyor herhalde.
Evde büyükler nasıl karşılıyordu müzikle ilgilenmenizi?
-Babam inancı gereği bu tür şeylere pek sıcak bakmazdı. Bunların boş işler olduğunu düşünürdü. Maddi durumumuz da çok sıkıntılıydı, sekiz kardeşiz. Babam bakkal dükkanı işletiyordu, anne evde. Sabahları ekmek dağıtır babama yardımcı olurdum. Hayatta tek başına mücadele ediyordu. 'Baba bana bağlama al' diyemezdim.
KAYAKLA GELEN BAÐLAMA
Ama içiniz gidiyordu herhalde ?
-Tabii ki… Erzurum da bir kayak yarışması oldu, ben ortaokuldaydım, 12 yaşlarındayım. Okul bizi kayak yarışmasına götürdü. Ben slalom dalında Türkiye ikincisi oldum.
Nasıl oldu bir anda?
-Ben zaten okulda atletizm yapıyordum, koşuyordum. Kayak da bağlantılıydı. Gittiğimiz kulüp bize araç gereç veriyordu. Tecrübem de yoktu ama girdiğim ilk yarışmada Türkiye ikincisi oldum. Kazandığım para ödülüyle Erzurum'dan kendime bağlama aldım.
UÇA UÇA GİTTİM
Eve bağlamayla mı döndünüz?
-Kesinlikle. Eve uça uça gittim. Tabii bağlama çalmasını bilmiyorum. Bağlama çalan insanları izlemeye başladım, hala da izlerim. Bakarım nasıl çalıyor diye. Müzikte ben iti türkü söylerim, iyi bağlama çalarım diye bir şey yok. Evrensel düşüneceksin, senden iyisi hep vardır, hep öğreneceksin. Allah'tan biz o egoları attık çok şükür. Müzik beni dünyayla buluşturdu. Kültür sanat insanı sosyalleştirir, objektif bakmanı sağlar. Keşke herkes müzikle, sporla uğraşsa.
İzmir'e geldikten sonra?
-Çalıştım, okudum,. Korolara girdim korist oldum. İzmir'de korolar, dernekler, cemiyetler çoktu. Bağlama çalmaya başladım. Repertuarım genişledi. İzmir'e geldikten sonra kültür sanat dünyası içinde vahaya düşmüş gibi oldum. Zaten sevdiğin için kopamıyorsun.30 yıldır bu böyle devam ediyor. Kendimi bildim bileli Türkiyemizin bütün türkülerini okurum. Semah da, zeybek de, horon da, deyiş de, halay da hepsini çalar, okurum.
Türküler ayrılmaz diyorsunuz…
-Kesinlikle ayrılamaz. Ayrılmaması da gerekiyor zaten, türkülerde siyaset, ideoloji olmaz. Olmaması da gerekiyor zaten.
Anadolu'daki mevcut türkü sayısı gibi bir bilgi var mı?
- TRT'deki resmi kayıtlara göre derlenmiş 7 bin 200 türkümüz var diye biliyorum. Bunlar tabii kayıt altına alınanlar, biliyorsunuz rahmetli Muzaffer Sarısözen Yurttan Sesleri kurduğu dönemde bütün illerimizi gezmiş. Köy köy gezmiş, bütün türküleri kayıt altına almış, türküleri derlemiş.
İzmir'de müzik yaşantısı nasıl devam etti?
-Hem çalıştım, hem okudum. Türkü barlarda da çalıştım ama düğünlere gitmedim. Türkü bar da müzik anlayışıma ters geldi, bir sene sonra bıraktım. Radyo televizyon programlarına, konserlere çıktım.
PARA HESABI YAPMADIM
Para kazandınız mı?
-Ben paranın hesabını yapmadım, işimi kaliteli yapmaya çalıştım. Yıllarca Çocuk Hastanesi'nde lösemili çocuklara gittim, program yaptım. Huzurevlerine gittim program yaptım, hiç para hesabı yapmadım.
Müziği paraya tahvil etmedim diyorsunuz…
-Para benim yaşantımın son sıralarındadır. Sevgi, dostluk, arkadaşlık, paylaşım çok daha önemli. Para lazım ama belirli bir gelirin varsa, hayatını idame edebiliyorsan parayı sona atabilirsin. Ben yapı olarak verici biriyim. Hep yardım etmeye çalışırım. Ben inançlı bir insanım, Allah insanın kalbine göre veriyor. Seni anlayan anlıyor, anlamayanlarla da işimiz olmuyor zaten.
ZABITA KOROSU KURULUYOR
Şu anda kaç koro çalıştırıyorsunuz?
-İZSU Genel Müdürlüğü Halk Müziği Korosu, Menemen Kültür ve Halk Oyunları Derneği Korosu, Pınarbaşı Halk Müziği Korosu kurduk. İZSU korosunun şefliğini yapıyorum. İZSU gerçekten de kültür sanata verdiği destek ve önemle fark yaratıyor. Bir de şimdi İzmir Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığı Halk Müziği Korosu'nu kuracağız.
Çok enteresan, zabıta korosu mu kurulacak?
-Evet, zabıta korosu kuracağız.
Müzik biraz da rehabilite ediyor, rahatlatıyor olmalı insanı?
-Kesinlikle. Türküler okuyoruz, espriler yapıyoruz. Sonuçta sanatın içinde mizah da var. Hepsi bağlantılı, bizde art niyet yok. Herkes şeffaf, temiz. Ben repertuvarı belirliyorum, onları öğretmeye çalışıyorum.
Koro şefliği nasıl bir görev, bazen sert davranmak gerekiyor mu?
-Ben yüzde 99 iyi davranırım, hepsini anlamaya çalışırım ama yüzde bir sıkıntı çıktığı da oluyor. İyi bir repertuar hazırlayarak tek tek okuturum, ölçü ölçü öğretiyoruz. Hiç bilmedikleri türküleri 15 dakika sonra söylemeye başlıyorlar. Bilmedikleri türküleri yorumlamayı öğreniyorlar. Rahatlıyorlar, gevşiyorlar, daha mutlu hissediyorlar.
Şimdi merak ettim, örneğin türkü söylemeye başlayan zabıta arkadaşlarımız daha az stresli mi olacak?
-Sokakta zaman zaman yaşanan gerginlikler nedeniyle strese giren zabıta arkadaşlarımız kültür sanatla uğraştıklarında yüzde 90 streslerini atacaklarıdır. İZSU'daki arkadaşlarımız sanatla buluştuktan sonra kendilerini çok daha iyi hissetmeye başladılar. Koro çalışmaları arkadaşlığı, ekip ruhunu da geliştiriyor. Kültür sanatın, sosyal yaşamın dünyada çözemediği hiçbir şey yok.
BESTE'YLE TÜRKÜ
İlk albümünüz çıktı, adı nedir?
Beste'yle Türkü adlı ilk albümüm yayınlandı. Kızlarımın Beste ve Türkü'nün adlarını koydum ilk albümüme. Uzun yılların emeği, birikimi ve sabrın ürünü olarak ortaya çıktı. Çok mutluyum, yıllardır hayalimdi.
Şimdi neler yapıyorsunuz?
-Ben şimdi ikinci albümümü hazırlıyorum. Beni dinleyenlerin mutlu olmasını istiyorum, iyi okumuş demenizi istiyorum. Yoksa artık şan şöhret bölümüyle ilgilenmiyorum. Bu doğal olarak olacaksa olur zaten. Egolardan artık kurtuldum… Önemli olanın iyi niyetli olmak gerektiğini düşünüyorum. İyi niyetli olunca her şey oluyor. Belki biraz geç oluyor ama oluyor. Sabrın sonu selamet, her meslekte olduğu gibi.
Türkü söylerken nedir en önemli olan?
-Türküyü okursunuz ama gerçekten okumuş olur musunuz? Doğru okumak, sadece seyirciye değil, koriste de doğru okumak çok önemli. Bir misyon üstlenmişiz, o yüzden doğru okumak çok önemli. Hissediyor musunuz, önemli olan odur. Ben Ege'nin zeybeğini de hissediyorum, semah da hissediyorum, deyiş de hissediyorum, ağrı da hissediyorum, Malatya türküsü okurken de hissediyorum. Balıkesir'den okurken de hissediyorum. Bütün Türkiye'mizin türkülerini okurken hissederek okuyorum. Seversen hissedersin.
TÜRKÜ BARIŞIN KRALIDIR
Sanatsal hedefleriniz nedir?
-Allah izin verirse ikinci albüm repertuarı hazırlayacağım. Kayıtlar, albümlerle kalıcı işler bırakmak istiyorum. Ben Türkiye'de bugünlerin geçeceğine inanıyorum. Yeter ki birbirimizi anlayalım, birbirimize iyi davranalım. Birbirimize dokunalım. Türkü de insana dokunmanın en iyi aracı. Sanat illa türkü söylemek değil. Gitar çalarsın, Batı Müziği, senfoni, resim hepsi rahatlatır, terapi eder, insanı tazeler. Kısacası ben herkes için sanat diyorum…
Türkülerde buluşalım o halde…
-Zaten türkülerde buluştuk mu, savaş bile çıkmaz dünyada. Silah diye bir şey olmaz. Ben senin türkünü söylersem, sen de benim türkümü söylersen al sana barışın kralı… Bu kadar basit. Türkülerimize dönmemiz, kendi kültürümüze sahip çıkmamız lazım. Türkü ön yargıyı ortadan kaldırır, türkü iyileştirir. Türkü geçmek herkese iyi gelir. Biz de o nedenle severek, tutkuyla türkü geçmeye devam ediyoruz.