Gönül Soyoğul sordu, Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina yanıtladı…

Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina ile göreve geldikten üç ay sonra konuşmuş, neler yapacağı, önceliklerinin neler olduğu üzerine uzun bir sohbet gerçekleştirmiştik. Daha çok çiçeği burnundaydı ve İzmir'in en sorunlu, en ihmal edilmiş, en büyük ilçelerinden birinin başına yeni geçmişti.

İki yıldır o koltukta oturan Başkan Piriştina ile sohbetimizi aktarmadan bir not düşmem gerekiyor. Bütçelerinin yüzde 80'ine yakını personel giderlerine ayrılan tüm ilçe belediyelerinin -parti ayrımı yapmaksızın söylüyorum- büyük projelere imza atmaları, Büyükşehir ya da hükümet desteği olmadan neredeyse imkansız. Şube müdüründen hallice yetkileri ve paralarıyla lambadan cin çıkarmalarını bekliyoruz çoğunlukla ama hangi yetkiyle, hangi parayla? Örneğin bütün ilçelerde bütün ana yollar, ana arterler, hatta Karşıyaka'da mesela Çarşı gibi, Buca'da Öğretmenevleri (yeni adıyla Barlar Sokağı) gibi çok işlek, dolayısıyla çok sorunlu yerler de Büyükşehir'in sorumluluğunda. Yani 'benim param var, bu çarşıyı baştan başa değiştireceğim ya da Menderes Caddesi'ni yeniden ben düzenleyeceğim' diyemiyorsun, yapamıyorsun. Çünkü yasa buna müsaade etmiyor. Hem para, hem proje olarak Büyükşehir'e bağlısın.

Bu gerçek ışığında, az sayıda konu başlığıyla gittim Başkan Levent Piriştina'ya, bulaşacağımız Buca Kültür Merkezi olarak yenilenen eski belediye binasına… Her zamanki samimiyeti, mütevazılığı, coşkusu, gülen gözleriyle yanıtladı. Umarım Büyükşehir'e dayanarak verdiği sözler birer birer yerine gelir, umarım yaşamaktan keyif aldığımız bir Buca'ya kavuşuruz…

GÖNÜL SOYOÐUL: İki yıl oldu göreve geleli, belediye başkanı olduğunuz günle, bugün arasında duygu ve düşüncelerinizde fark vardır mutlaka. Belediye başkanlığı deyince nasıl bir tarif geliyor aklınıza? Bir ilçenin belediye başkanı olmak ne demek?

LEVENT PİRİŞTİNA: Ben babadan dolayı o işin biraz ne demek olduğunu biliyordum. Kendinin yaşaması başka duygu ama en azından beni nelerin beklediğini, ilk defa belediye başkanı olan birisiyle karşılaştırsanız biraz daha hazırlıklıydım. Belediye başkanlığında birebir etkili olabilmek, kararı vermek ve uygulamasını izlemek, orada tek yetkili olmanın ciddi avantajları var. Milletvekilliğinde bu avantajınız yok. Bunun keyfini çok net yaşıyorum. Kontrolünüz altında olan bölgenin, sokağın, insanın kaderini değiştirebilmek bana müthiş haz veriyor. Kenti şekillendiriyorsunuz. Bu güzel kısmı. Bir yandan da inanılmaz bir ekonomik sıkıntı var. İnsanların istihdam sıkıntısı var ve bunu bizim üzerimizden çözmeye çalışıyorlar. Bunu da çözemiyoruz. Park, kültür merkezi, çöp temizliği vs. yapıyoruz. Ya da sözünü veriyoruz ama 'bu işte seni en çok ne üzüyor?' dersen istihdam baskısına karşı çok bir şey yapamamak oluyor. Bunun dışında başkanlık herhalde dünyada bir insanın yapabileceği en keyifli görevlerden biri. Verilen görev süresince ben mutluyum. Halka hizmet etmeyi, hayat değiştirmeyi seven, sonuç almayı arzu eden, insanların hayatına dokunmayı seven insanlar için yapılabilecek en iyi görevlerden biri.

- 'Başardığım, sonuç aldığım şeylerle mutlu oluyorum' diyorsunuz. Buca'da bugüne kadar neleri başardınız ya da başaramadınız? Bucalı olarak ilçeye hem Gürçeşme, hem Nato tarafından giriş yaptığımda, öncesinde zaten yoktu ama Piriştina döneminde de bir değişiklik olmadığını görüyorum. Şirinyer Parkı, gecekondu gibi, köhnemiş… Buca'nın kalbi olan Heykel'e kadar gidiyorum, yine bir fark göremiyorum. Menderes Caddesi'nin kaldırımları rahmetli babanız zamanında genişletilmiş, yenilenmişti, onun üzerine bir taş koyan olmadı. Özetle, Buca'da ne değişti, ben niye görmüyorum?

PİRİŞTİNA: O zaman şöyle gidelim. NATO girişi-Kızılçullu-Heykel arasına baktığımızda ana Menderes alterinde şu anda çok somut bir değişiklik görmemeniz çok normal. Ama 3-5 ay sonra ne olacağıyla başlayayım gitmediğiniz yerlerde nelerin değiştiğine kadar... Göksu, Gediz, Fırat gibi başka mahallelerde neler yapıldığına geleyim. Burası çok merkez bir cadde. O yüzden burada yapılacak çalışmalar ve alınacak kararlar biraz uzadı. İlk girdiğimiz anda Kızılçullu Meydanı'ndan NATO'nun altında 2.8 kilometrelik tünelle Karabağlar bağlantısının temeli atılıyor.

- Ne zaman?

PİRİŞTİNA: Haziran ayında. Buca trafiğine en büyük çözümü olacak temel atılıyor. Çevresiyle birlikte projenin maliyeti yaklaşık 300 milyon lira. Kızılçullu'daki değişimi Haziran'da hissetmeye başlayacaksınız. Biraz ilerlersek herhalde çok kısa bir zamanı kaldı Şirinyer Parkı projesinin. Proje tamamlanmak üzere. Mimarlar bitirmek üzere. İmar planları onaylandıktan sonra kazmayı vuruyoruz, 67 bin metrekarelik bambaşka bir Şirinyer, rekreasyon alanı, yeraltı otoparkı, aktarma istasyonun yeraltına alınmış hali gibi bir Şirinyer ile karşılacaksınız...

- Aktarma istasyonu derken?

PİRİŞTİNA: ESHOT aktarma istasyonu yeraltına giriyor. 800 araçlık yeraltı otoparkı, koşu pistleri ve yeşil alanıyla müthiş bir proje. Şirinyer Parkı'ndan çıkıyoruz bambaşka bir Forbes. Mermerleri, ışıklandırması ile Fil Heykeli'ne kadar, seneye tanıyamayacağız bir Forbes ile karşılaşacaksınız. Yeniden dizayn ediliyor. Fil Heykeli kabul görmüş, Buca'nın tarif noktalarından biri olmuş, yine fil olmak kaydıyla bir çalışma yapıyoruz. Buca Heykel'e geldiğimizdeyse… Adı Buca'nın, İzmir'in heykel meydanı olarak kanıksadığı yerde ufacık bir Atatürk heykeli var. Oraya müthiş bir heykel çalıştık. Hedefimiz Kasaplar Meydanı'nın açılışına yetiştirmek ama yetiştiremezsek Eylül'e kadar Heykel meydanında gerçek bir heykel olacak. Haziran-Temmuz ayında 150 araçlık otoparkıyla Buca'ya yakışacak Kasaplar Meydanı zaten orada olacak.

- Heykel ile Dokuz Çeşmeler'i bağlayan Erdem Caddesi'nde bir değişiklik var mı? Yaya kaldırımı bile olmayan, çok yoğun, tehlike arz eden bir cadde orası da çünkü…

PİRİŞTİNA: Orada bir değişiklik yok. Esas değişiklik anlamında Dokuzçeşmeler'e çalışıyoruz. Orada ciddi bir sorun var. Bölgeye adını veren çeşme geri planda kalmış. Onu öne çıkaracağız. Bilboardları sökeceğiz. Yeni bir meydan düzenlemesi hazırlıyoruz. Buralara tekrar bir dokunuş lazımdı. Çağın mimarisini ve teknolojik imkanları kullanarak bu meydanda geçirilecek zamanı kıymetli kılmak istiyoruz... Meydan işini hakikaten önemsiyoruz. Şimdi Buca Koop'a çalışıyoruz. Dörtyol ağzının ortasını küçük bir meydan ve heykelle taçlandıracağız. Bu dönem hedefimiz biraz meydan olgusunu, algısını yaratmak. Bucalıları meydanlara çekmeye çalışıyoruz. Ufuk'ta bir çalışma yapıyoruz. Kısmet olursa bu dönem önce altyapısını bitirip daha sonra Buca pazaryerinin orada bir projelendirme çalışmamız var. Bu anlattığımız, kent merkeziyle ilgili yapılan temel işler. Cezaevi meselesi var. Umarım bu dönem olumlu sonuçlar alırız, ortadan kaldırırız.

- Ne durumda?

PİRİŞTİNA: Son yazımızı yazdık. Oranın imarıyla ilgili de rekreasyon alanı olarak düzenlenmesini talep ediyoruz. Burası Milli Emlak'a ait, Adalet Bakanlığı'na tahsisli ve alışveriş merkezi imarlı bir yer. Başta trafik olmak üzere esnafa da yaratabileceği olumsuzlukları görerek buraya bir rekreasyon alanı olarak planlamak istiyoruz. Burada yetkililere çığlığımızı yıllarca duyurmaya çalıştık. Ses tonumuzu artıra artıra duyuruyoz. Sanırım bu dönem daha da sabretmemiz gerekmeyecek kimse de sabrımızı zorlamayacak. Cezaevini herhalde oradan kaldıracağız.

- Binali Yıldırım, Cemil Şeboy'un adaylık bürosu açılısında Adalet Bakanı'na telefon edip Buca Cezaevi'nin kaldırılması sözünü almıştı. İzmir'in projelerini parti farkı gözetmeden takip edeceği sözü veren Ulaştırma Bakanı Binali Bey'e gidip, 'Cemil bey olmadı ama ben varım' demeyi düşünür müsün? '

PİRİŞTİNA: Düşünüyoruz. O konuda sayın bakanın samimiyetini de belki Buca olarak görmüş oluruz. Cezaevi Buca'nın sorunudur... Türkiye'de emsali yok. Bir ilçenin merkezinde kalan cezaevi yok. Bina fiziki ömrünü tamamlamış. 2 bin kişi göçük altında kalabilir. Bütün bunları sayın bakana anlatacağız, Adalet Bakanı'na da anlatacağız. Zaten 'Cezaevi kalkmamalı' diyen kimse yok. Herkesin ortak noktada buluştuğu bir noktanın çözülmemesi imkansız.

- İki yıla hangi hizmetleri sığdırdınız?

PİRİŞTİNA: Biz 2 yıllık dönemde 50'ye yakın projeyi hayata geçirmişiz. Sanattan, kültürden, spordan, asfalttan, parktan, pırlanta merkezinde vs. bakın biz Buca'da ilk olarak barış ve huzur ortamını sağladık. Artık insanlar Buca'da olmaktan, Buca'da siyaset yapmaktan, Buca'da ticaret yapmaktan mutlu. Buca'da yerel dinamiklerle onu destekleyen yapılar huzuru yakaladı. Sporla, dernekle, parti yapısıyla, meclis üyesiyle, ilçe örgütleriyle, büyükşehir belediyesi ile ahengi sağlarsanız bu projeler hayata hem daha ucuza hem daha hızlı geçer. Bu 2 seneye kadını ve çocuğu temel almış, ekonomik ve sosya anlamda zenginlik sağlayan çok işler sığdırdık. Bunlar bizi mutlu etti. Şu an içinde bulunduğumuz, geçmişte atıl durumda olan, eskiden belediye başkanımızı ağırlayan bina, kültür-sanat anlamında evsahipliği yapmaya başladı. Bunu parklarla, sporla besledik. Tarımı çok önemsedik. Yeniden üzümü, hayvancılığı gün yüzüne çıkardık. Haziran-Temmuz ayında dağcılığı ve biniciliği yapacağız. Unutulan köy hayatını ve ekonomisini canlandırmaya çalıştık. Üniversite ile işbirliğimizi olması gereken noktaya taşıdık. Buca'nın parkına bahçesine, fen işlerine müdahale edebilen, bizimle ortak karar alabilen bir üniversite yapısı var artık. Konferanslar, sempozyumlar düzenledik. Buca'nın öne çıkan özellikleri olan tarım, tarih ve üniversiteyi ön plana çıkarmaya özen gösterdik. Eğitimi önemsedik. Bu Cumartesi bilgi eğitim merkezini açıyoruz. (Not: Ankara'daki bombalı saldırı nedeniyle kentteki tüm açılışlar, etkinlikler gibi bu merkezin açılışı da ertelendi) 4 bin öğrencimizi burada üniversiteye hazırlayacağız. Buca'ya huzurun yanı sıra, mahalleler arası hizmet adaletini getirdik. Belli bölgeler hizmet alırken varoş mahalleler hizmetten uzak bırakılmış. Sadece o bölgede 68 bin metrekare asfalt düzenlemesi yaptık. Yaylacık'ta ne varsa Göksu'da da o olsun istedik. Çünkü bir bütün içinde yaşıyoruz. Yaylacık'a spor salonu yaparken oraya spor yapılacak imkanı götürmeliyiz dedik. 2016'da inşai anlamda ciddi bir faaliyet kazanacak Buca. Heyecanla beklediğimöiz kültür-sanat ve müze projemiz var. Eski su depolarının orada, Büyükşehir ile birlikte yapacağız. Gençlik merkezi Eylül'de açılıyor. İzmir'in en güzel gençlik merkezini yapacağız. Öğrencilerin çamaşırlarını yıkayabileceği alan, workshop alanları, 2 bowling salonu, 3 cep sineması olacak.

- Buca'nın ilk sineması olacak yani...

PİRİŞTİNA: Hem de 3 tane olacak. Özel yatırımcılar da sinema açacaklardır ama biz start vereceğiz.

- Buca'nın en büyük sorunlardan birisi, hatta ilki ulaşım. Tünel güzel bir müjde. Forbes caddesinin bir ara yeniden trafiğe açılması düşünülüyordu... Ulaşım konusunda başka hamleler, pek çok yeni düzenleme gerekiyor, sonuçta Karabağlar'dan sonra en kalabalık ilçe Buca.

PİRİŞTİNA: Üniversiteyi de içine katarsak Karabağlar'dan 40 bin fazlayız. Nüfusa baktığınızda burada gözükmeyen ama burada yaşayanlar var. O da yolda yürüyor, onun da çöpü alınıyor... Çevreyolu girişinden başladık. Girişteki Gençlik merkezinin de olduğu yer 35 metreye çıkıyor. Herhalde 4-5 aylık bir iş kaldı. 17 metrelik çevreyolu 35 metreye çıkıyor. Mevcutta kullanılan sizin giriş aksınız bir çevreyolu kadar daha genişliyor. Buca trafiğinin en sıkışık noktası çevreyolu girişini 2 kat oranında rahatlatmış oluyoruz. Şu anda Buca Koop 206. Sokağa yeni bir çevreyolu bağlantısı öngörüyoruz. Kent merkezine geldiğinizde trafiği en çok zorlayan mevzu otopark. Kasaplar'da 150 araçlık bir otopark oluyor. O bile heykelin trafiğinin yükünü alacak. Şirinyer projesi ana arterde Menderes caddesinde trafiğe büyük yük getiren 800 aracı yeraltı otoparkına alacağız. Çünkü trafiği yol yaparak çözdüğünüz gibi otopark açarak da desteklemeniz lazım. Buca'da 150 araçlık, Şirinyer'de 800 araçlık iki tane yeraltı otoparkıyla da 2017 ya da 2018 diyelim trafik çözüm eylem planını iki tane otoparkla destekleyeceğiz. Büyükşehir'den aldığımız bilgiler doğrultusunda Nato girişindeki tünel de yazın start aldığında… Tünel, iki otopark, metro, Buca-Koop istasyonu, Yıldız girişi olduğunda bence Buca'da trafik sorunu konuşulmayacak. Buca'da gündemi değiştireceğimizi söyledik. 20 senedir 'Kasaplar'a başlıyorum, Şirinyer'i bitireceğim' denir. Biz başladık, yapıyoruz. Bunu hayalle söylemiyorum, iş ortada.

- Ben karşımda heyecanlı, bir şeyler üretmekten zevk alan, bunları coşkuya ifade eden bir başkan görüyorum. Bu hızınıza, şevkinize yetişen bir kadronuz var mı peki?

PİRİŞTİNA: Benim şevkim, benim hızım, varsa da biraz koordinasyon becerim, işin o kısmı ekibin işi. Bizim 2 yılda yaptıklarımız da yapamadıklarımız da onların yüzünden. Ama baktığımda birbirimizle uyum, iletişim, ekipte genişleme ufak ufak değişiklikler olacaktır. Ama bir şeyi yakaladık. 25 yıllık çalışan da 2 buçuk aylık çalışanımız da var. O tempoyu, hızı ufak ufak yakaladık. Ufak tefek eksikliklerimiz var. Kalifiye eleman anlamında, yasalar anlamında bizi sıkan, yavaşlatan unsurlar da var. Kamu görevlerininin hepsinde var. Ekip arkadaşlarımın beni geçeceğini umuyorum.

- Yakın zamanda belediyenin inşaat işine gireceğini duyurdunuz. Bucalı bir vatandaş olarak buna sevinmeli miyim? Nedir sizi bu işe yönelten?

PİRİŞTİNA: Bucamar olarak giriliyor. Bucamar gibi belediyelerin şirketleri, sadece para aktarılan şirketler. Kentin ekonomisini ilgilendiren ticaret faaliyetlerinde, asla özelle rekabet yaratmayan ama başta kamu yararına hizmet eden şirketler haline getirilmesinden yanayım. O yüzden inşaat, pazar işine girdik.

- Bucamar belediyenin şirkete para aktardığı yer değil, şirketin belediyeye para aktardığı yer olsun diye mi...

PİRİŞTİNA: Aynen öyle. İtibarlı, kendi de rekabeti koruyacak şirketler yarattık. Biraz para kazanıyoruz. Bir çocuğu doğurduk. 62 yeni firma geldi. İşin mantığı, izinleri oldu. İlk zamanlarda çok büyük bir beklenti oluyor ama yavaş yavaş oturacak.

- Ama o beklentiyi siz yaratıyorsunuz. PABUC örneğinde olduğu gibi, afişler astınız, çok cilalı laflar ettiniz...

PİRİŞTİNA: Oraya davet yapıyorsunuz. Oradaki ilgiye paralel kalite geliyor. 6 ay sonra Bostanlı Pazarı'nı geçecek. Bucalıların pazara gösterdiği ilgi önemli.

- Ben o umutla gittim pazara, ama bir şey göremedim.

PİRİŞTİNA: O krediyi vermek lazım. Biz oraya 130 esnafla başladık. Şimdi 300'leri bulduk. Siz bir çağrı yapıyorsunuz. İlk gelenlerle şu anda gelenlere cesaret geldi. Bu artarak katlanacak, bunu siz de göreceksiniz inşallah.

- Her ilçe bir cazibe merkezi olmaya çalışıyor. Buca için neler düşünüyorsunuz?

PİRİŞTİNA: Spor, tarım ve turizm. O yüzden Kaynaklar bölgesi. O yüzden dağcılık, binicilik, atıcılık, doğa sporları, tarım organizasyonları... Bizim denizimiz yok ama dağlarımız var. Kimsede olmayan atıcılık kulübümüz var. Üzüm ekeceğiz, hobi bahçeleri yapacağız. Köy turizmini tarım ve sporla birleştirerek Kaynaklar bölgesini cazip hale getireceğiz. Denizimiz yoksa, zengin bir toprağımız var. Olimpik havuz yapıyoruz. Kent merkezi spor ve kültürün, kentten uzak bölgeler tarımın ve turizmin merkezi olursa Buca cazibe merkezi olacaktır. Tek olmayacağız ama en iyi olacağız.

- Buca'nın anlattığınız bütün büyük projeleri Büyükşehir'e bağlı ve gördüğümüz kadarıyla Aziz Başkan'la bir probleminiz yok gibi.

PİRİŞTİNA: Hiçbir problem yok. Normalin ötesinde de iyi gidiyoruz. Kıyı şeridine sahip olmamanın Buca bedellerini ödüyor. Bu dönem bize pozitif ayrımcılık yapılsın diye devletin bütün kurumlarına çağrı yapıyoruz, başta büyükşehir belediyesine. Biraz arayı kapatmak istiyoruz sahil ilçeleriyle. Biraz daha mesai lazım. Kaynaklar'ın imar planı çözüldü. 29 Ekim mahallesine altyapı geliyor. Kaynaklar'ın altyapısı yapılıyor.

- 2019'da inşallah yeni bir Buca göreceğiz...

PİRİŞTİNA: Ana sorunlar bitecek. 5 senede ilçe belediyesinin imkanlarıyla bambaşka Buca derken ne yapacağımız belli. Trafik, altyapı, yeşil alan artışı, park... Park yapınca yeşil alanı artıyorsun. Biraz gencine biraz yaşlısına biraz çocuğuna...

- Kaç saat çalışıyor Levent başkan?

PİRİŞTİNA: 10 saat falan. Bizde sorumluluk çok büyük. Belimiz, bacağımız ağrısa, dinlenirsin geçer. Ama bizim beynimiz ağrıyor. Üzerimizdeki yük çok ağır. Düşünsene sabah işe gidiyorsun, 100 defa 'hayır' diyorsun. İş iş iş, istihdam anlamındaki iş. O çok yorucu. Kurumun yükü ağır. Herkesin talebi var. Ve siz çok üzülerek hayır diyorsunuz; çalışmak değil de bu talepler karşısında çaresiz kalmak üzüyor insanı…