Ege Genç İşadamları Derneği (EGİAD)'nin 1 Aralık 2012 tarihinde yapılacak olan olağan genel kurulu öncesi 'Takım 12 Hedef 12' sloganıyla başkan adaylığını açıklayan EGİAD Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Kaya Prestige Otelleri Yönetim Kurulu Üyesi Seda Kaya, hedeflerinin EGİAD'ı Türkiye'nin en güçlü sivil toplum örgütlerinden birisi haline getirmek olduğunu söyledi. Kaya, bunun için her türlü fedakarlığı göstereceğini belirterek, başkanlık yolunda önemli mesajlar verdi.

Kutay GÜROCAK/EGEDESONSÖZ - Turizm, sanayi ve gayrimenkul sektörlerinde yarım asırdır faaliyet gösteren Kaya ailesinin üçüncü kuşak ferdi olan Ege Genç İşadamları Derneği (EGİAD) Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Kaya Prestige Otelleri Yönetim Kurulu Üyesi Seda Kaya, 1 Aralık 2012 tarihinde yapılacak olan olağan genel kurulu öncesi 'Takım 12 Hedef 12' sloganıyla başkan adaylığını açıklarken geleceğe ilişkin önemli mesajlar verdi. Seçimi kazanmaları durumunda EGİAD'ı Türkiye'nin en güçlü sivil toplum örgütlerinden birisi haline getirmek için çalışacaklarını belirten Kaya, bunun için her türlü fedakarlığı göstereceklerini söyledi. Kaya, EGİAD başkan adaylığından turizm sektörüne; Türkiye ekonomisinden İzmir'in EXPO 2020 adaylığına kadar birçok konuyu siz EGEDESONSÖZ okuyucuları için değerlendirdi.


Dilerseniz görüşmemize EGİAD başkan adaylığınızla ilgili konuşarak başlayalım. Bugüne kadar, hem dernek komisyonlarında hem de derneğin yönetim kurulunda çeşitli görevlerde bulundunuz. Gelinen son noktayı değerlendirebilir misiniz?
EGİAD'da aktif olarak 6 yıldır çalışıyorum. Yaklaşık 8 yıldır da dernek üyesiyim. Daha önce derneğimizde dışişleri komisyonu üyeliği ve başkanlığı yaptım. Sonrasında Cemal Elmasoğlu döneminde kalite komisyonundan sorumlu yönetim kurulu üyeliği; Temel Aycan Şen döneminde ise başkan vekili olarak çalıştım. EGİAD başkanlığı adaylığım için 4 başkanvekili arkadaşımla birlikte ortak hareket etmeye karar verdik. Yaptığımız çalışmalar sonrasında arkadaşlarım benim başkan adayı olarak çıkmamı uygun gördüler. Ben de hem onların hem de aday olan arkadaşlarımın desteğini alarak listemi hazırladım. Sonrasında ise adaylığımı açıkladım.
Peki seçilmeniz durumunda nereden başlayacaksınız? Hayata geçirmek istediğiniz ilk proje ne olacak?
EGİAD Globalleşiyor, Finansal Risklerin Analizi, '12 Sektör 12 Görüş 12 Uzman', Enerji Check-Up, Bizim Çocuklarımız ve Hobi Kulüpleri gibi hayata geçireceğimiz birçok projemiz bulunuyor. Bunların bütçelerine kadar her şeyini şimdiden hazırladık. Biz, EGİAD'ı çok iyi bilen bir ekibiz. Yani derneğin her kadrosunda çalışmış profesyonel insanlardan bir araya gelen bir takımız. Aramıza yeni katılan arkadaşlarımız bile, komisyonlar da çalışmış insanlar. Dolayısıyla, hiçbiri derneğimize yabancı değil. Bu yüzden derneğimize ne tarz projelerin faydalı olabileceğini; neyin gerçek neyin ütopik olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu sebeple hazırladığımız projelerin hepsini ayağa yere basıyor. Bizler, hem üyeye hem de bölgeye faydalı olacak; İzmir'i ise Türkiye'nin parlayan yıldızı yapacak çalışmalar yapmak istiyoruz. Bu noktada gençlerin de çok önemli bir rolü olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla projelerimizi bunlara yönelik hazırladık. Projelerimiz çok net. Öyle ki, bazıların bütçelerini Avrupa Birliği ve Dünya Bankası fonlarından alacağız. Bunun için ön görüşmeler bile yaptık. Bizim öngörümüz, seçimi kazanmamız durumunda, 15 gün içinde 12 projemizin tamamına hayata geçirmek için çalışmalara başlayacağız.
Seçilmeniz halinde EGİAD'ın ilk kadın başkanı olacaksınız. Kadınların meslek örgütlerindeki yeri temsili hakkında düşünceleriniz nedir?
Bir kadın olarak, bugüne kadar EGİAD'daki görevlerime kendi emeğimle geldiğimi düşünüyorum. Çekirdekten yetişmiş bir EGİAD'lıyım. Hemen her görevde çalıştım. Türkiye konjonktüründe İzmir gibi bir kentte, dernek başkanın kadın olmasının, o dernek için avantaj olacağını düşünüyorum. Buna karşın ne iş hayatında ne de dernek hayatımda, bayan olmanın sadece 'pozitif ayrımcılık' anlamında kullanmayı hiç düşünmedim. Arkadaşlarımın da benimle aynı duyguları paylaştığını düşünüyorum. EGİAD'da kadın başkan olmanın İzmir'e yakışan bir şey olacağına inanıyoruz.
Uluslararası ilişkiler ve turizm konusunda hem akademik hem de profesyonel bir özgeçmişe sahipsiniz. Bu noktada, EGİAD'ın da İzmir'in EXPO adaylığı konusunda verdiği desteği de biliyoruz. Sizin bu konuyla ilgili düşünceniz nedir?
EGİAD, İzmir'in EXPO adaylığında her zaman önde olan bir kurum oldu. Temel Aycan Şen başkanlığında EXPO için ciddi bir efor sarf ediliyor. Önemli olan nokta şu: bugünün gençleri yarının iş adamları olacak. Dolayısıyla EXPO sürecinde bu insanlar daha aktif rol alacak. Biz bu rolün devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Şu anda yürütme kurulundaki dernek başkanları lobicilik faaliyetlerinde bulunuyor. Biz de EGİAD olarak üzerimize düşen ne varsa yapacağız. Zaten turizmcilikten de gelen bir insanım. Uluslararası ilişkiler ve Avrupa Çalışmaları alanında eğitim aldığımdan; uluslararası bağlantılarım da bulunuyor. Benzer şekilde ekibimizde de bu tarz arkadaşlarımız var. Dolayısıyla bu birikimlerimizin EXPO sürecinde İzmir için çok faydalı olacağımızı düşünüyoruz. Bundan şüphemiz yok.


Benzer organizasyonlar için sivil toplum örgütlerinin rolü tartışılmaz. Siz, bir başkan adayı olarak EGİAD'ı bu kurumlar içinde nasıl konumlandırıyorsunuz?
Öncelikle İzmir'de kapalı kalmak diye bir şey yok. Bunun olmaması gerekiyor. EGİAD diğer genç işadamları derneklerine göre; İzmir ve Ege Bölgesi'nde çok güçlü. Ama bu yetmez. Bizim Türkiye çapında gündem belirleyebilecek bir kapasitemizin olduğunu ve bunun da doğru kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Aramızda uluslararası tecrübesi ve yabancı şirketlerle ortaklığı olan arkadaşlarımız var. Bunların hepsinin kullanılması gerekiyor. Örneğin EXPO 2020 konusunda sadece küçük bir grubun, belediye ya da valiliğin değil; toplumsal bir seferberlik gerekiyor. Zaten bu açıdan bakarsak sivil toplum örgütü de seferberlik anlamına geliyor.
Sivil toplum örgütleri denilince birçok tartışmanın yapıldığı ve dezavantajları olan kurumlar akla gelebiliyor. Bu durum, kent için olumsuz bir durum yaratıyor mu?
İzmir'de sivil toplum örgütlerinin dezavantajları bulunduğunu düşünmüyorum. Çok fazla dernek sayısı var. Evet, binlerce. Tabi ki, aktif olarak saydığınız zaman bunların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Fakat Türkiye'de sivil toplum kültürünün çok gelişmediğini de düşünüyorum. Bu sadece İzmir'e özgü bir şey de değil. Sivil toplum kültürü gelişmemiş bir ülkenin ne AB ne de başka bir yolda çok fazla ilerleyeceğini düşünmüyorum. Bizler bu işe gönül vermiş insanlarız. EGİAD zaten 22 senelik bir kurum. Burada geçmişi olan kan kaybetmeden sürekli güçlenmiş; her başkanı aldığı bayrağı bir üst noktaya taşımış bir dernekten söz ediyoruz. EGİAD'ın gençliğinin verdiği dinamizmle birçok konuda öncü olduğunu düşünüyorum. Sivil toplum dünyasında daha aktif olması noktasında; daha aktif ve daha güçlü bir EGİAD olsun istiyoruz.
Dünyada yaşanan gelişmeleri ve Türkiye'nin mevcut uluslararası politik tutumunu göz önüne alırsak, ekonomiye ilişkin öngörünüz nedir?
Aslında, 2013 yılı için ekonomi de kötümser senaryolar var. Kendi sektörüm olan turizmden yola çıkarsak; özellikle Suriye'de yaşanan olaylar ve dış politikadaki dengesizlikler bu sektöre de yansıyor. Şu anda gelecek yıl için rezervasyonlarda herhangi bir şey yok. Fakat her an çıkabilecek bir krizin gerginliğini de yaşıyoruz.
Turizm sektörü uluslararası gelişmelere çok duyarlı. Bunu yaşananlardan görebiliyoruz. Peki, kriz anında tepkiler nasıl hissediliyor?
Evet, turizm sektörü uluslararası krizden en çok ve çabuk etkilenen sektördür. Ekonomik krizi ilk olarak biz hissederiz. İzmir'e ne yazık ki, yabancı turist çok gelmiyor. Örneğin bizim Çeşme'de de bir otelimiz var. Müşteri portföyümüzü daha çok, İstanbul ve Ankara'dan gelen iş için gelen misafirlerimizden oluşuyor. Tabi ki, iş hayatında durgunluk olduğu ya da yatırımlar azaldığı zaman, ekonomi de küçülme oluyor. Sonrasında ise bundan en çok etkilenen sektör biz oluyoruz. Ne yazık ki, krizden çıktıktan sonra da en son toparlanan sektör oluyoruz. Çünkü, şirketler önce kendilerini toparlıyorlar. Sonra eğitim, seyahat ve panellerine başlıyorlar. Kısacası ilk silinen de, son eklenen kalem de turizm sektörü.
Böyle riskli bir alanda yatırım yapmak isteyen bir girişimci ya da yatırımcıya nasıl bir tavsiye de bulunursunuz? Yani, hangi şehre hangi tarz yatırım yapılmasını önerirsiniz?
Bana böyle bir danışan olsa ona 'İstanbul'da otel yapın' derim. Çünkü bunun nedeni var. Şimdi turizmde her sene artan turist sayasından bahsediliyor. Aslında bu artışı sadece İstanbul yaşıyor. İzmir ya da Antalya'ya gelen turist sayısında ciddi bir artış yaşanmıyor. İstanbul son üç senedir, bir anlamda 'uçmuş' durumda. Oda fiyatları ve doluluk oranları bu şehirde oldukça yükseldi. Bunun nedeni ise; İstanbul'un yılın tamamında kongre, fuar ve büyük organizasyonların yapıldığı bir kent haline gelmesi. Bir gün bir kongre olsa ertesi gün formula yarışı ya da konser düzenleniyor. Hal böyle olunca turizmde son 3 yıldır kaymağın İstanbul tarafından yendiğini düşünüyorum. Bu noktada İzmir'in de pazarlanması gerekiyor. Son yıllarda turizm alanındaki en büyük gelişme, İzmir için kruvaziyer turizmi. İzmir Ticaret Odası'nın katkılarıyla ortaya çıkan ve özveri çalışmalarla bu gerçekleştirildi. Otelciler olarak bizlere bir faydası olmuyor ama kentin canlanması ve pazarlanması anlamında çok büyük faydası var.
Peki İzmir'in turizm özelinde nasıl bir rota çizmesi gerekiyor? Sizin bir öneriniz var mı?
İzmir'in kongre ve fuarlar kenti olması gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda her zaman ısrarlıyım. Üstelik İzmir sadece kongre için gidilecek bir yer değil; aynı zamanda insanların hem gezeceği hem de tatil yapabileceği bir şehir. Bunun üzerine çalışılması gerekiyor. Antalya gibi her şey dahil sistemi İzmir için olmaz. Orası 'mass' (yaygın) turizm dediğimiz bir sistemi uyguluyor. Türkiye'nin 1980'li yıllardaki turizm atılımının sonucu olan bir şey. Antalya'nın da bu sistemden çıkması çok zor. Ruslar ve yeni pazarlarla idame ettiriliyor. İzmir'de böyle bir yatak sayı yok. Olmasın da zaten. İzmir başka bir şehir. Bizim burada daha elit, kongre için gelen turiste ihtiyacımız var.
İzmir'de de birçok ulusal ve uluslararası fuarlar düzenleniyor. Bu durum, sizin tespitinizi de destekliyor, öyle değil mi?
Biliyorsunuz EXPO'nun konsepti de sağlık ve termal turizm. Bunlar da kent için yükselen değerler ve kent için de çok önemli. Yeni fuar merkezi yapıldığında her şey çok daha güzel olacaktır. İZFAŞ fuarlarının kötü olduğunu düşünmüyorum. En azından şehrin merkezinde bu fuarlar düzenleniyor. Avrupa'da bir fuara gittiğiniz zaman şehrin merkezinden 40 dakika uzaklıktaki yerlere, trenle gidip geliyorsunuz. Şehrin içinde fuar merkezinin olması bir avantaj. Yani çok büyük bir fuar yapamazsınız ama mermer fuarın gayet güzel yapılıyor. Demek ki istenildiği zaman oluyor.
Son olarak, başkan adaylığınızla ilgili aileniz nasıl bir destek verdi? Başkan seçilmeniz durumunda belli noktalarda fedakarlık yapmaz gerekmiyor mu?
Ailem bana her zaman destek verdi. Bu, bir fedakarlık işi. Bizler EGİAD'ın bir bayrak yarışı olduğunu büyüklerimizden öğrendik. Ben de bu izni ailemden aldım. Çünkü bu bayrağı taşımak istiyorum. Seçilirsem yarın bir gün, bu bayrağı ben de başka bir arkadaşıma devredeceğim. O da bu görevi iki seneliğine yürütecek. Bu iş böyle. Bunu da iş sahibi ve bizim gibi insanların yapması gerekiyor. Sonuçta iş örgütünün başkanı ya da yönetim kurulu üyesi olursanız, aktif olmanız gerekiyor. Çünkü siz dernekte üyelerini temsil ediyorsunuz. Bizim şirketler olarak kurumsallaşmış bir altyapımız var. Benimle beraber çalışan bir kardeşim var. Onun da desteğini alarak bu yola çıktım. Dolayısıyla ailemin bu noktada her zaman desteğini gördüm ve görüyorum.