Yazarımız Gönül Soyoğul, Genel Yayın Yönetmenimiz Ümit Yaldız ve Genel Müdürümüz Fahrettin Dokak'ın İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'lya yaptığı söyleşi…

BAŞLARKEN...
'Başarının sayısız babası vardır, yenilgiyse yetim kalır' demiş ya Wilhelm Jordan.
Biz de 'İzmir'de CHP başarısının babasıyım' deme hakkına en fazla sahip olan isme, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'na sorduk İzmir'i… İzmir'deki başarının şifrelerini, nedenlerini, hem kişisel tarihi, hem de kent için neler yapacağını.
Biz; yani Gönül Soyoğul, Ümit Yaldız ve Fahrettin Dokak…
Aslında bu söyleşi, her ne kadar siz henüz yeni okuyor olsanız da, neredeyse bir ay önce yapıldı.
Neden geciktiğimizi de hepiniz biliyorsunuz aslında.
İzmirlileri, Egedesonsöz'ün varlığından ağustos ayı başında haberdar etme planları içinde; bir yandan özel haber derleme, öte yandan gündem yaratacak röportajları gerçekleştirmeye çalışırken, Gönül Soyoğul'a yapılan çirkin saldırı, gündemimizi değiştirdi. Zorunlu olarak Aziz Başkan ile yaptığımız röportajı beklemeye aldık.

Bu zorunlu bekleme süresince, yerel basında sayısız Aziz Kocaoğlu haberi/söyleşisi yayınlandı.
Ama gördük ki, yaptığımız röportaj eski olmasına rağmen, eskimedi. Ne sorularımız, ne de aldığımız yanıtlar… Bu tazeliği meslek hanemize bir artı olarak kayda geçirdikten sonra, gelelim röportajımıza…

Başkan Kocaoğlu ile Kültürpark'ta İZFAŞ'taki odasında gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi, üç bölümde değerlendirdik.
29 Mart sonuçları, bu sonuçları Aziz Kocaoğlu'nun nasıl okuduğunu, yüzde 56.7'lik zaferin onda yarattığı etki ve tepkileri, siyasi gelecekten ne beklediğini, ondan beklenenle kendi isteklerinin çakışıp çakışmadığını ve İzmir gündemine sıkça oturan sorunlu konulara bakışını, çözüm önerilerini, üç gün süreyle inanıyoruz ki, ilgiyle okuyacaksınız…

İşte, hesapsız kitapsız o sorular.
İşte, İzmirliye kendisini sevdiren o mütevazı tavırları ve her zamanki içtenliğini koruyarak verdiği yanıtlarla, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu…

SONSÖZ: 29 Mart'ın size göre en önemli sonucu neydi?

BAŞKAN: Bana göre en önemli sonucu İzmirli hemşerilerimizin verdiği karardır, bize verdiği destektir. Bize inanmaları, güvenmeleri, bizi kabullenmeleridir, bize itimat etmeleridir. Ve aşırı bir şekilde çok yüksek bir duyguyla sahiplenmeleridir.

SONSÖZ: Bu oranı bekliyor muydunuz?

BAŞKAN: Ben seçimden önce iki oğlumla 'Seçim toto' oynadım. Benim tahminim yüzde 54'tü, ortanca oğlumun 55'ti, büyük oğlumun 56'ydı.

SONSÖZ: Bu kadar büyük başarı bekliyordunuz yani…

BAŞKAN: Ben, en az yüzde 51 hedef koymuştum. 56,7 oldu.

SONSÖZ: İlçeler için ne hedef koymuştunuz? Siz de 30 ilçeyi alırız mı diyordunuz, yoksa kaybedilecek birkaç ilçe bekliyor muydunuz?

BAŞKAN: İlçelerin büyük çoğunluğunu alacağımızı, alamayacağımız sanılan Kemalpaşa dahil olmak üzere alabileceğimizi düşünüyordum. Ama her seçimde ilçe bazında birçok olumsuzluğun birleştiği ve kaybedilecek yerlerin de olduğunu öngörüyorsunuz. Matematiksel olarak da baksanız, bir iki ilçenin kaybedileceğini tahmin edersiniz. Bizim yaptığımız hatalardan dolayı kaybedilmiştir. İl başkanlarının yapmış olduğu '30 ilçeyi de alacağız' söylemi, bizim yaptığımız kamuoyu yoklamalarının sonucunda görünüyordu. Ama mutlaka bir iki ilçede hata olması, çeşitli nedenlerden kaynaklanan sorunlar sonucu kaybedilmesi her zaman mümkündür. Her seçimde olabilir. Karşıdan gelen çok güçlü dalga, meclis üyelerine bağlı faktörler, yerel faktörler, adaya bağlı faktörler, ağızdan çıkan iyi niyetli de olsa ölçüsüz bir laf, vs. vs. olabilir bu.

SONSÖZ: Sizin en çok üzerinde durduğunuz ilçeydi Bayındır… Belediye başkanını partiye getirdiniz. Orada çiçekçilere, çiftçiye belki de hiçbir belediyenin, hükümetin koymadığı katkıyı koydunuz. Neticede olmadı. Tire de aynı şekilde.

BAŞKAN: Tire daha farklı. Ama Bayındır'daki sonuç, biraz önce dediğim gibi birkaç olumsuz faktörün, birleşmesinden kaynaklandı.

SONSÖZ: Seçim çalışmalarında en son gece gittiğiniz ilçe Bayındır'mış doğru mu? Gerçi Karabağlar, Bayraklı, Bornova'ya ve Çiğli'ye de iyi omuz verdiniz...

BAŞKAN: Karşıyaka ve Konak'ta hemen hemen hiç uğraşmadım. Sonuç netti, belliydi. Karabağlar, Gaziemir, Bayraklı, Çiğli gibi ilçelere ağırlık verdim. Son anda gittiğim ilçe Bayındır ve Kemalpaşa'dır. Bu iki ilçe için de çok uğraştım. Bayındır olmadı belki ama Kemalpaşa yıllar sonra CHP'li iktidar gördü. Bayındır'da yerel faktörlerden seçimi kazanamadık ama Büyükşehir oylamasında ben açık ara birinciyim. Bu yerel faktörler de herkesin malumu…

SONSÖZ: Seçimler bittikten sonra medyada pek çok yorum okuduk. Herkesin bu başarıyı yorumlayışı farklıydı. Size göre İzmir'de CHP'nin ezici şekilde kazanmasında en önemli faktörler nelerdi?

BAŞKAN: Çok sayıda faktörü sıralamak mümkün. Herkesin söylediğinde bir gerçek payı var.

SONSÖZ: Ama sizin ne söylediğiniz de önemli.

BAŞKAN: Ben şunu söylüyorum. AKP'nin oyu, Türkiye'de yüzde 9 civarında gerilerken, İzmir'de yüzde 1 civarında gerilemiştir. Büyükşehir'de. İl Genel Meclisi'nde yine öyle. Bir iki puan gerilemiştir. AKP bana göre İzmir'de oyunu korumuştur, artırmamıştır ama korumuştur. Türkiye genelinde ise 8-9 puan oy kaybetmiştir. İzmir'deki oran, Türkiye genelinde AKP'den kaçış ile bir tezattır.
CHP burada 2004 yerel seçimlerinde ciddi bir başarı göstermişti. Ama bu seçimde CHP'nin kayda değer oy artışı, İstanbul ve İzmir'de yaşanmıştır. CHP'yi bu seçimde 23.5'a tırmandıran, İstanbul'daki oy artışı ve özellikle de İzmir'deki artıştır.

SONSÖZ: Bu artışı, 5 yıldır yaptığınız hizmetlere mi bağlıyorsunuz?

BAŞKAN: Burada CHP'nin Türkiye genelinde çok büyük bir sıçrama yapmadığını, sahilde bir sıçrama yaptığını görüyoruz. Türkiye açısından şunu da saptamak lazım. Balıkesir'in, Uşak'ın, Manisa'nın da MHP tarafından alınması da farklı sonuçları doğuracak, değerlendirmelere açıktır.

SONSÖZ: Aday bazında açıklanabilir mi?

BAŞKAN: İstanbul'un kendi dinamiklerinin de payı var. Ama bir CHP rüzgarı, sahilde Ege'de esti demek yanlış değil. Ama ne kadar estiğini çok iyi tahlil etmek gerek. İstanbul'da bir CHP rüzgarı esmesi var. Başka faktörler de var. İstanbul İl Başkanı'nın çıkışları var mesela.

SONSÖZ: İzmir'de AKP'nin oylarını koruduğunu söylüyorsunuz. Türkiye genelinde oy kaybederken İzmir'de oylarını hangi nedenlerden korudular? Bir başarıdan söz ediyorsunuz zira…

BAŞKAN: Türkiye'de oy kaybederken, İzmir'de oylarını korumaları başarı tabii ki. Bakın daha önce de söyledim; Taha Bey'e boşu boşuna yükleniliyor. Tam tersi Taha Aksoy, oy koruma açısından baktığınızda, başarılıydı. İl Genel Meclisi sonuçlarına bakmak lazım.
İl Genel, partiye verilen oydur. İl Genel'den az alan başkan ya da aday düşünmelidir.

SONSÖZ: Yerel seçimin CHP açısından okunmasında… CHP'nin iktidar olabilmesi için, İzmir'deki seçim sonuçlarını okuması gerektiğini düşünüyor musunuz? Veya siz böyle bir raporu Genel Merkez'e iletilmek üzere İzmir için yaptınız mı? Veya genel merkez yaptırdı mı? Çünkü İzmir'deki model, başarısı tescil edilmiş bir model.

BAŞKAN: Bu modelin, bu oyu alabilmesinin iki tane yolu var. Oranı 56 küsura çıkartmanız için iki yerden oy almanız gerekiyor. Bir kırsaldan. Mutlaka kırsalda çoğu yerde atbaşı da olsa birinci parti çıkmanız gerekiyor. Ve ikincisi, kente yeni gelmiş, çeperden oy almanız gerekiyor. Biz ikisini de başardık. Esas İzmir seçiminin sırrı buralarda… İzmir seçiminde şu oldu, bu oldu, estek köstek, rüzgar esti, esmedi. Bilmem ne falan. Biz kırsaldan oy aldık mı? Aldık. Kaybettiğimiz Bayındır'da bile benim oyum 10 bin. Çeperlerden oy aldık mı? Aldık. Özeti budur.

SONSÖZ: Genel seçimde 3. partiydiniz Bayındır'da.

BAŞKAN: Şimdi Büyükşehir'de açık ara birinci partiyiz. Bu ikisi, son yıllarda bizim partimizin handikabı. Son dönemde kırsal, ta Demokrat Parti geleneğinden beri merkez sağdadır. Zaman zaman çıkışlar olmuştur ama çoğunluk olarak merkez sağdadır. Dışardan kente gelen, kente tutunmaya çalışan insanlar da daha çok AKP çizgisinde oy kullanan seçmenimizdir. Onu da değiştirdik. Biz bu iki şeyi tersine çevirdik.
Seçimden sonra bizim belediye başkanlarına söyledim, 'yeni seçilenlerin altı ay avansı var' dedim. Ama benim avansım yok. Çalışmak zorundayım. Çünkü bana geçmişte İzmirli, 'acemi' dedi, avans verdi, 'adam daha yeni' dedi, avans verdi, 'adam hazırlıklı değildi' dedi, avans verdi. Ben avansı gerçekten çok kullandım. İzmirli gerçekten bana çok avans verdi. İzmir'de sağduyulu insanlar 'adam gayya kuyusuna düştü, ne olacak, ne bitecek' diye bana ciddi avans verdi. Ama şimdi vermez, niye versin ki?

SONSÖZ: Peki yüzde 56.7 Aziz Kocaoğlu'nu nasıl etkiledi? Çünkü İzmir'de böyle bir oran uzun yıllardır görülmedi. Sonuçta insansınız. Yani böyle bir oy oranına ulaşınca insanın yürüyüşü falan değişir. (gülüşmeler)

BAŞKAN: Bir şey olmaz. Yürüyüşümüz falan değişmez.
Şimdi gerçekten bu oy, bu güç öyle bir şey ki, bunu ya doğru kullanırsınız, sindirirsiniz, hazmedersiniz. Hem kente hem kentliye, hem size, hem ailenize güç katar. Yararlı olmanız açısından, kente, insanlığa hizmet etmeniz açısından.
Ya da…
Güç öyle bir şeydir ki, siz bunu sindiremezseniz, burnunuz büyürse, o gücü başka yönlerde kullanmaya kalkarsanız, tabiri caizse elinize gözünüze yüzünüze bulaştırırsanız, bu güç hem o gücü size veren insanlara zarar verir; hem de size, kendinize zarar verir. Ve toplumda bırakın kalkınmadaki yaraları, çok daha büyük manevi yaralar açar. Çünkü seçmen size güvendi. Size verdiği oyun, sizin kişiliğinizi değiştirmeyeceğine inandı. Seçimden sonra o gece meydandaki konuşmamız dahil olmak üzere tüm konuşmalarımda, onun için sürekli bu güvene layık olmaya çalışacağımızı söylüyorum. Eğer bu güvene layık olamazsak, bizi kimse tutamaz. Yokuş aşağı gideriz.

SONSÖZ: Hazmedebildiniz mi tam olarak yüzde 56.7'yi yani?

BAŞKAN: Basın olarak siz bir değişiklik görüyor musunuz ? Ümit Bey, Gönül Hanım?

SONSÖZ: Bu kadar gücü elde edince, mütevazı kalabilmek biraz zordur.

BAŞKAN: Hayır, şimdi daha çok dikkat ediyorum sözlerime. Eskiden söylediğim bir laf, mesela Gönül Hanım'a eskiden bir şey söylesem, yüzde 56'dan önce alınmayacağı bir lafa, 56'dan sonra alınabilir. Onun için daha dikkatliyim.

SONSÖZ: Sizde bir değişiklik yok yani. Peki, 56'yı bulduktan sonra İzmir bürokrasisinde, kamuoyunda size karşı düğme ilikleme olayı oldu mu? Dikkat çeken özel yakın durma, eğilme çabaları?

BAŞKAN: Benim yönetim anlayışımda düğme ilikleme anlayışı yok. Sevgi ile yönetilirse bir kurum, mutlaka pozitif şeyler çıkar. Ama despotizmle, pederşahi anlayışla, cart curtla yönetilirse, oradan bir şey çıkmaz. İnsanlar kendini saklar.

SONSÖZ: Soruyu şöyle açalım, göreve 5 yıl önce ilk geldiğiniz zaman zorluklarınızı, kimi zaman konuştuk, kimi zaman hissettik. Üzerinizdeki baskının büyüklüğünün hepimiz farkındaydık. Bu seçim, bir anlamda sizin kendinizi kanıtlamanızdı. Seçilmeden geldi diyen oldu, beceriksiz diyen oldu. Bunları siz de biliyorsunuz. Duyuyordunuz. O seçim sabahı, sonuçlar açıklandığında, ne hissettiniz. Bir rahatlama olmadı mı? Omuzlarınızdan bir yük kalktığını hissetmediniz mi?

BAŞKAN: Tam tersi oldu bende. Yüzde 56 oy verdiler, o kadar büyük bir güven ve sorumluluk verdiler, o kadar çok sahiplendiler ki, bizim hiç durmadan çalışmamız, bu güvene layık olmamız gerekiyor. Bana bendeki yansıması tam da budur. İşimiz daha zor. Daha çok çalışmamız, daha çok iş yapmamız, daha dikkatli olmamız gerekiyor.

SONSÖZ: Sorumluluk yüklediği doğru da… Rahmetli Pirişti'dan sonra göreve geldiğiniz ilk günlerde koltuğa, ucuna ilişir gibi otururdunuz. Ya şimdi?

BAŞKAN: Yok canım, bakın yine ucuna oturuyorum. Bakın…. (gülüşmeler) İşin gerçeği, müthiş bir sorumluluk, baskı getiriyor insana bu oy. Şimdi eskiden ne olurdu, seçilmemişsin. İnsanlar dedi ki, 'Hiç hazırlıksız geldi kardeşim. Ama ne yapıyor, gece gündüz durmadan çalışıyor. Boşa mı çalışıyor, doluya mı çalışıyor bilmeyiz ama samimiyetle, iyi niyetle çalışıyor. Namusuyla şerefiyle çalışıyor' dedi. Tamam mı? Biz bu seçimi böyle kazandık. Alt geçit, üst geçit, bitenler, bitmeyenler…
Ama şimdi öyle değil.

SONSÖZ: Eskiler, bu tür durumlar için, 'Turpun büyüğü heybede' derler…

BAŞKAN: Aynen öyle.

'GENEL BAŞKANLIK GÜCÜM YOK'

SONSÖZ: İzmir sonuçlarını değerlendirirken, 1989-91 seçimleri arasında bazı kıyaslamalar yaptım. 89'da hatırlarsınız; sol, 54 ilde il belediyelerini almıştı, İstanbul'u ful . 91'de ciddi bir inişe geçti, 94 seçimlerinde il belediye sayısı 7-8'e düştü… İzmir'de uzak ara CHP'nin gelmesi, meclislerde muhalefetin yeterli sayıya ulaşamaması, 5 sene sonrasında, aynı şeylerin olma ihtimalini doğurur mu sizce?

BAŞKAN: 1989'da belediyeler başka olmuştur. Biz 2004'te Başkan olduk. 2009'da sayımız arttı. Karşıyaka duruyor, Çiğli duruyor, Menemen, Foça duruyor. Aliağa'yı aldık. Balçova, Narlıdere, Urla aynı belediye başkanları… Çeşme de… Baktığımızda toplama. Menderes, Kiraz. Biz zaten burada iktidardık, iktidarımızı güçlendirdik. Zaten CHP olarak Büyükşehir'de, yerelde iktidardık. Ne yaptık? Yerel iktidarımızı güçlendirdik. 89'daki gibi birden bire kabak çiçeği açılımı yok. Bir Büyükşehir'in tecrübesi ve projeleri var. Diğer belediyelerimizin var. Konak değişti ama bizden. Bornova değişti ama bizden. Bizde böyle bir sıkıntının olmayacağı düşüncesindeyim. Uyum içinde biz tam tersi, bu aldığımız oyları önümüzdeki süreçte, 2011'deki genel seçimde test edip ondan sonra 2014'te de sanıyorum bunu geçeceğimizi görürüz.

SONSÖZ: Sizin tecrübeleriniz tabii ki avantaj. Bu arada 'Genel Başkanınız' tarafından verilen 'Ege'nin ağabeyi' rolü ya da kimliğini de iyi taşıyacağınızı düşünüyorum. Ya diğer başkanlar. Aynı şeyi düşünüyor mu sizce?

BAŞKAN: Yo yo, hiç problem olmaz. Arkadaşlarımız hepsi. Ağabeylik dediğimiz burada dayanışma, birbirimizden fikir alışverişinde bulunmadır. Belediye başkanları müstakil seçiliyor. Herkesin yasal sınırları içinde yetkileri var. Benim yetki alanım ayrı, arkadaşların yetki alanı ayrı. Bence biz kendi yetki çerçevemizde başarılı olmalıyız, ondan sonra özelliğine göre, ağırlığına göre yetmeyen yerde ilçe belediyemize veya ilçe belediyesi bizim yetemediğimiz yerde bizim işlerimize destek olmalıdır. Bu anlamda bizde bir sıkıntı yok. Biz geçtiğimiz dönemde 48 tane belediyeyi devraldık. 57 beldeyi idare ettik, çıt çıkmadı. Şimdi 21 belediye ve sorunumuz yok, şimdi hiç çıt çıkmaması lazım.

SONSÖZ: Beş aya yaklaştınız. Performansınızdan memnun musunuz? Çalışmalarınıza oy verirseniz…

BAŞKAN: Ben kendime oy veremem. Üç buçuk aydır, bütün samimiyetimle, saniye boş bırakmadan koşturuyorum. Ankara'sı, şurası burası, İstanbul'u.

SONSÖZ: Koşturuyorsunuz da, sonuç alabiliyor musunuz? Önemli olan sonuç…

BAŞKAN: Tabii, tabii alıyoruz.

SONSÖZ: Memnunsunuz yani 100 günlük performanstan?

BAŞKAN: Tabii tabii. Aynı anda 100 tane iş koşturuyoruz. Bunların çoğunda mesafe kat ettiysem… Bunlar öyle işler ki, 5 senedir koşturduğum işler. Bir İnciraltı planlamasına ben 5 senedir çalışıyorum. Bir Basmane çukuruyla 5 senedir uğraşıyorum. Bir çöple, çamurla 5 senedir uğraşıyorum.

SONSÖZ: İzmirli bu saydıklarınızın sonuçlarını görmüyor ama.

BAŞKAN: Görecek. Bitirdiğimizi görüyor. Bütün projelerimiz devam ediyor. Açılışları yapmaya zaman bulamıyorum ben. Üst geçitleri, çok amaçlı salonları açmaya zaman bulamıyorum. Kültür merkezlerini, arıtmaları açmaya zaman yok.

SONSÖZ: Size, seçim sonrasında yakıştırılan görevler oldu, oluyor da… Ankara'da sizi değişik mertebelere yakıştırıyorlar. CHP genel başkanlığından tutun da, olası bir CHP iktidarında milletvekilliği, bakanlık gibi gömlekler biçiliyor. Gömleklerin bazısı iyi niyetle biçiliyor. Sizi daha yukarılarda görmek isteyenlerce… Bir grup da birkaç sene içinde siyasi bir engelden kurtulmak için biçiyor sanki. Şartlar değişirse, siyasi hedefinizde değişiklik olur mu?

BAŞKAN: Hiç olmaz. Bakın ben net konuşmasını seven adamım. Hiç olmaz.

SONSÖZ: Peki bu yakıştırmalara ne diyorsunuz?

BAŞKAN: Rivayet muhtelif. 'Mesela dedik' misali… Bakın, ben kendi kimliğimi bilirim. Her insanın bir yapısı var. Ben mesela milletvekilliğinde, belediye başkanlığımın onda biri kadar başarılı olacağıma inanmıyorum. Ben kendime aynada baktığım zaman, yüzümü kesmemeyim diye değil, harbiden baktığım zaman… İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ulvi bir makam. Böyle ulvi makamı, bir gün sonra diyelim ki seneye 2014'ün 25 Mart'ında seçim var. 23 Mart'ta, seçime iki gün kala milletvekili olacağım diye, belediye başkanlığını bırakmam! Bırakmam yani, niye bırakayım milletvekili olacağım diye? İki gün daha yaparım belediye başkanlığını. 5 yıllık milletvekilliğine iki günlük belediye başkanlığını tercih ederim yani.
Genel Başkanlığa gelince… Şimdi herkes bir şeyler yakıştırıyor. Genel Başkanlık hiç öyle kolay bir iş değil. Belediye Başkanları çıkıyor işte, Genel Başkan olacağım diye. İyi de kardeşim yerel yöneticilik ayrı şey, genel siyaset ayrı bir şey.

SONSÖZ: Bunları söylerken CHP'de Genel Başkanlık sorunu olmadığını mı anlatmak istiyorsunuz?

BAŞKAN: Bence yok. Bu süreçte CHP'nin genel başkanlık sorunu yok.

SONSÖZ: Özellikle Şişli'de başlayan muhalefete ne diyorsunuz?..

BAŞKAN: Efendim, Türk siyasetinde Genel Başkanımız kadar birikimi olan yok. Ahmet gitsin! Gitsin de kim gelecek? Türk siyasetinde şu an Deniz Baykal kadar birikimli bir siyasetçi yok. Ülke, ulus bilinci, dünya siyasetini takip edişi… Dünyanın hem ekonomik nabzını tutacak, hem siyasetini takip edecek. Şimdi, ne o öyle millet yakıştırıyor diye… Ben aynaya bakıyorum, ben kendimde öyle bir güç göremiyorum arkadaş! Bundan da gocunmuyorum yani. Kendimde öyle bir şey göremiyorum.

SONSÖZ: Metroya gelelim mi?
(Uzun bir sessizlik…)
Bu işte bir talihsizlik mi var? Neden bu kadar çok problem çıktı?


BAŞKAN: Ya bazı işler var ki, üst üste iki tane olumsuz olay yaşıyorsun. İşin şirazesi kaçıyor. Bizim Aliağa-Menderes değil ama Üçyol-Üçkuyular maalesef böyle oldu. Ama bu, mesafe kat etmedik, bu işin zorunu başarmadık anlamına gelmez. Pek çok nedeni var bunun. Biz de sütten çıkmış ak kaşık değiliz. Yasal bir hatamız olmasa da, bürokrasiden başlayarak olmuştur bazı hatalarımız.

SONSÖZ: Sizin hatalarınız neler?

BAŞKAN: Şunu anlatmak istiyorum, bizde de hata olabilir. Şu anda Aliağa - Menderes her türlü ihalesi bitmiş, bir Karşıyaka tünelindeki eksikliklerin tamamlanması ihalesi … Biz A firmasını belirledik, B firması Kamu İhale Kurulu'na itiraz etti. Kamu İhale Kurulu dedi ki, A firmasına veremezsin, B firmasına ver. Bu sefer B firmasına verdik. B firması ile tam kontrat imzalıyorduk, A firması yürütmeyi durdurma kararı aldı mahkemeden. Kamu İhale Kurumu'nun verdiği karara. Zaman kaybı. Sürekli zaman kaybı. Bu yeni yasa, kamu ihale yasası… Ben dünyanın bütçesini yönetiyorum. Ama bu bütçeyle istediğim şirketlerle çalışamıyorum. Yasa elimi kolumu bağlıyor…Bunun değişmesi lazım.

Sözün özü, hem Aliağa - Menderes, hem Üçyol - Üçkuyular bitecek. Buralarda metro konforuyla gidip geleceğiz. Aliağa - Menderes'te şu an sıkıntı görünmüyor. Deneme seferleri en azından güney aksı için yakında başlayacak.
Üçyol-Üçkuyular'da işin önemli bölümü bitti. Yüklenici firmalardan kaynaklı sorunlar yaşandı. Ancak kalan işleri en kısa sürede tamamlayacağız. Burada işin önemli kısmı tünel inşaatlarıydı, tüneller yakında bitecek….
Bornova Merkez projesinin yapılmaması ayrı bir rezalet. Ayrı bir fenomen. Biliyorsunuz Evka 3'e kadar açma kapama yapıldı ve inşaat yüklenici firma yüzünden durdu. Onu da bitireceğiz.

SONSÖZ: Süre?

BAŞKAN: Aliağa - Menderes 2009 içinde, bu yıl bitecek.
Güneyde trenler çalışıyor. Orada belli istasyonlarda eksikler vardı, ihalesini bitirdik. İnce işlerin bir kısmını İZBETON yapıyor. 2 aylık işi var, bitiyor onlar. Güney'de 4, kuzeyde 2 istasyon var. Eksikler tamamlanıyor. Karşıyaka tünelinin 2. kazıklar çakılmasından dolayı hattı engellemeyecek bölümünü ötelemiştik, onun ihalesi bitti işte. Sonuçlandı. İnce işler var orada da… Hattın döşenmesiyle ilgili sıkıntı yok. Onlar toparlanacak. Çiğli Bakım Atölyesi ve deponun alt zemin düzenlemesini yapıyoruz. Oradaki binanın tamamlanması için ihaleye çıktık. O da başlıyor.
Burada sadece ihalesi yapılmış Kamu İhale Kurulu'nda bekleyen, Çiğli İstasyonu'ndan depoya gelecek 6.5 km hattın elektrifikasyon sinyalizayon sisteminin çalışması ihalemiz var. Onu bekliyoruz. TCDD de banliyö ilave hattına güneyden başlayacak. Güney'de 1.5-2 aylık işimiz var. Basmane-Havaalanı arasında sefere başlıyoruz ondan sonra. Tahminen yıl sonuna kadar tamamlanır.

SONSÖZ: Vagonlarda sıkıntı var mı?
BAŞKAN: Vagonlar ihale edildi. Vagon sıkıntımız yok. Güney Kore'den TCDD'nin aldığı vagonlar var, onlar gelmeye başladı. Şimdi Eskişehir yolunda test ediliyorlar. Onlar gelecek ve deneme seferleri başlayacak.

SONSÖZ: Metroya gelirsek…

BAŞKAN:
Gelelim…Yüklenici firma ile iş ilişkimiz kalmadı. Bornova tarafı zaten yapılamayacak bir iş değildi. Kesiyorsunuz toprağı. Temeli atıyorsunuz. Devam ediyorsunuz. Firma bunu yapmadı ısrarla. İptal ettik geçtiğimiz günlerde, şimdi orayı ihale etmemiz gerekiyor. Bizim öngördüğümüz 3 istasyon var. Birincisi Üniversite, ikincisi Evka-3, üçüncüsü Bornova merkez istasyonu. Evka-3 ile Bornova merkezi yukarıdaki binalardan dolayı öngördüğümüz teknoloji ile mahsurlu olduğunu tespit ettik, müteahhit çalıştırmadık. Bizim esas hedefimiz, şu kentin dört tarafını kuşatmak.

Çiğli'de bir yer talep ediyoruz 40 dönüm yer içinde 2.5 dönüm alan özel mülkiyet var. Orayı semt garajı yapıyoruz. Gaziemir'deki semt garajının inşaatı toparlanıyor. Üçkuyular'a iki tane benzinliğin arkasına semt garajı ve Evka -3'e semt garajı yapıyoruz. Bir katta Eshot terminali, bir katta bölgeden gelen dolmuşların otobüslerin terminali, iki katta da otopark olacak. İsteyen arabasıyla gelir.

SONSÖZ: Üçkuyular'daki son durum nedir?

BAŞKAN:
Üçkuyular'da iki istasyon hariç bütün tüneller delindi. İstasyonlardan bir tanesi Poligon, biri de Üçkuyular. Buraların üsten kazılarak betonlanarak yapılması lazım. Öyle bir teknoloji var. Bizim en acil işimiz, iki istasyonun başlaması. Beton da iyi bir ekiple üç dört ayda toparlanacak bir iş.
Ana hedefimiz, mümkün olan en kısa zamanda son betonların atılmasıdır. Ondan sonra bizim ciddi sıkıntımız kalmıyor. Son betonların da 3-4 ay gibi atılıp bitirileceği öngörülüyor. Beton tedarikinde sıkıntı yok, kalıbın sayısını artırdığınızda aman aman bir şey değil. İki ay önce iki ay sonra, 2010 yılının sonunu bulur. Kazasız belasız inşallah bitiririz. İzmir'in raylı sistem projesiyle ulaşım darboğazı aşılmış olacak. Karşıyaka Tüneli, Şirinyer Tüneli'nden bir sene önce başladı. Şirinyer Tüneli biteli 1.5 yıl oldu. Karşıyaka Tüneli ile hala uğraşıyoruz. Sorun su sorunu.

SONSÖZ: Yerel basında özellikle metro konusunda aldığınız eleştirilere ne diyorsunuz?

BAŞKAN: Biliyorsunuz İzmir'de yerel basın çok güçlü. Ve yerel basının Büyükşehir'den başka kayda değer bir malzemesi yok. Bilemiyorum ama flaş haber konusunda haber kaynağı biziz diyorum.

'HERKES BİRBİRİNE FES GİYDİRİYOR'

SONSÖZ: Seçimden sonra krize pansuman olmaya çalışan bazı girişimleriniz oldu. İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu adı altında bir kurum oluşturdunuz. Yeterince kurum olmadığından mı, yoksa 'bir kurul da biz kuralım' diye mi yaptınız bunu?

BAŞKAN: Bir kurul da bizim olsun diye yapmadık tabii. Oraya basını almadık, politikacıları almadık, ekonomik sivil toplum örgütlerinden oluşturduk. Bizzat önemli kuruluşların başındaki patron ya da CEO'ları yani İzmir'in nabzını tutan 50-60 kişiyi çağırdık. Burada amaç şuydu. Birincisi İzmir için el ele, birlik beraberlik içinde olduğumuzu göstermek…
İki, İzmir'in hayatiyet taşıyan birçok sorunu hakkında, baskı grubu oluşturulması. Bu grubun tabii ki 24 İzmir milletvekiline de çağrı yapıp bunlara bunlara ihtiyaçlarımız var deme durumu var. Burada özel sektörün işi olabilir, devletin olabilir, belediyenin olabilir, vs. vs. Amaç, İzmir'de bir birlik beraberlik yaratmak. Ve bunu sürdürmek. İzmir için inandığımız ortak hedefleri, doğruları hep birlikte seslendirirsek, sesimiz çok daha güçlü duyulacaktır.

SONSÖZ: Bir de Kalkınma Ajansı diye bir kurumumuz var. Siz de oradasınız zaten.

BAŞKAN: Kalkınma Ajansı'nı yeteri kadar değerlendireceğiz, değerlendirmeye çalışıyoruz. Kalkınma Ajansı bence doğru çalışıyor. Model oluşturuldu. Bir yere 5-10 trilyon Kalkınma Ajansı'nın kaynak olması, mesele çiçekçilik sektörüne destek olması, seralarını yapması verimliliği artırması, kaliteyi artırması, çeşitliliği artırması önemli. Niye Türkiye'den Adnan Menderes Havaalanı'ndan uçak kalkmasın, Avrupa'nın çeşitli merkezlerine niye çiçek satmayalım?

SONSÖZ: İzmir'i takım haline getirmeye çalışıyorum diyorsunuz ama bir de istemezük grubu var. Yıllardır, birkaç kişinin olmaz demesiyle bazı şeyler olmuyor. Bu grubun en son uygulaması yeni kent merkezi…

BAŞKAN: Şehir plancılığı ufku çok geniş bir bilim dalı. Şehirlerin mutlaka planlama ilkeleri var, şu kadar yapı, şu kadar yeşil, şu kadar sosyal tesis vs. Bir de kentin durumu, oranın durumu.. Yerele o plancının, o belediyenin bakışına göre değişen… Hangi şehir plancısına gitsen ve desen ki 'kardeşim Türkiye'de şu günkü mevzuatta, bozdurulamayacak plan var mıdır'. Yok. Her plan bozdurulur, her plan bozdurulmaya açıktır. Yani uğraştığınızda…

SONSÖZ: Çok eften püften nedenlerle bile mi?

BAŞKAN: Evet, çok eften püften nedenlerle de plan bozdurulur. Bu anlayışa bir şey demiyorum. Burada bir zemin etüdü var. Ama burada zaten yüksek yapılar var. Yüksek yapılarda zemin etüdü yapılmadan zaten proje yapılmaz. Yani zemin etüdü proje inşaat aşamasındayken zorunlu. Alınıyor zaten. Mal sahibinin yapması gereken, ona göre statik hesabını oturtması gereken bir iş. Tamamen bilimsel. Böyle bir yapı yani bu bir toplu konut bölgesi olsa, sosyal konut bölgesi olsa, 'e adamın parası yok, bunun etüdünü belediye yapsın' olur. Şimdi biz oranın ihalesine çıkmışız. (Yeni Kent Merkezi Zemin Etüdü) Bitecek. Başka bir gerekçe çıkmazsa bitecek. Efendim, şimdi inşaat mühendisleri tarafından dile getirilen, 'Fay hattının üzerine de bina dikersin' yaklaşımı var. Bedelini verirsen yaparız diyorlar. İş budur. Yıllar önce başlamış yapılaşma. Kula Mensucat'ta başlamış binaların çalışması. Koskoca makineler titreşimle çalışmış.vs. İşte, Makine Mühendisleri'nin binası da aynı bölgeye yapıldı.

SONSÖZ: Söyleşinin başında '5 yıldır İnciraltı planlaması üzerine uğraşıyorum' dediniz. Çabalarımız baltalanıyor mu diyorsunuz?

BAŞKAN: Efendim, 'İzmir'e yatırımcı gelmiyor, İzmir kabuğunu kıramıyor. İzmir bilmem ne..' Bütün bu lafların dışına çıkabilmemiz için, bizim bir kara parçasını, belirli kara parçalarını kentin vizyonuna uygun, belirli amaçlar için planlamamız gerekir. Liman arkasında yaptığımız planda bu alanı turizm ticaret merkezi ve yüksek yapılaşma bölgesi yaptık. İnciraltı'nı sağlık turizmi ile ayağa kaldırmayı uygun gördük. Yarımada Bölgesi için proje yarışması düzenledik. Sonucuna göre hareket edeceğiz.
Bunların planlaması olmadan, mevzi imar planı yapılarak bu kent hiçbir yere gitmez. Herkes bir tane Basmane çukuru yapar.100 tane mevzi imar planı yaparsan, 100 tane daha çukurun olur. 10 tane daha yaparsak, 10 tane daha çukur çıkar. 20 tane mevzi imar planı yaptık.
(Derin bir nefes alıyor, sözcükleri seçmeye çalıştığı belli)
Basmane'deki çukur. Ya bir sakat iş, ya da yanlış iş, hatalı iş. Ancak bu kadar düzeltilebilir yani. Zamanında yanlış yapılmış. Düzeltmeye çalışıyoruz, itiraz ediliyor, yargı yoluna başvuruluyor. Kimsenin beynindeki bilemiyorsun tabii.

SONSÖZ: Yüksel Çakmur'la konuştunuz mu?

BAŞKAN: Ben iki defa gittim Sayın Çakmur'a. Konuyu anlattık. O, parası verilsin; adamlar, belediye tekrar burayı alsın görüşünde. Böyle bir görüşün belediye ve kamu açısından daha zararlı olduğu noktasındayız. Hesap da gayet basit. Ama sayın Çakmur bu görüşte. Olabilir. Şimdi yoğunluk artışından dolayı dava açıldı. O sorunu aştık. Evveliyatından 5 emsal burası. Etrafı 7 emsal. Yani kim kime ne yapıyor, onu bilemedim ben. Ortada bir fes var, herkes birbirine fes giydiriyor. Ama bu fesi giydirirken İzmir ne oluyor?

SONSÖZ: Geri gidiyor…

BAŞKAN: Herkes birbirine fes giydiriyor (Çok sinirli sert bir tonla). 5 emsal fazla diyor. Neye göre fazla. Senin planlamanda (Çakmur'u kasdediyor) 5 emsal yok muydu? Nasıl olacak bu iş? Şunu bana aklı başında biri anlatsın!
Liman arkası Yeni Kent Merkezi'nin ne alakası var. Orada bir sürü insan konut yaptı. Hürriyet başladı. İş Bankası proje yapıyor, Turyağ yıkıldı. Ne olacak yani?

SONSÖZ: Bu karar onları durdurur mu?

BAŞKAN: Yürütme durduruyor. Tabii. Yürütmeyi durdurma. Adı üstünde. Ne yapılması gerekiyor? Neye göre yaptı Makine Mühendisleri Odası binayı? Tabii, sonuçta yargı bir karar verir, boynumuz kıldan ince. Yürütmeyi durdurur, her şey tamam olur.

SONSÖZ: Kültürpark Fuar Alanı'ndaki yeraltı otoparkı için de davalar açıldı. Ancak yargı kararı sonunda işi tamamladınız?

BAŞKAN: Burada İzmirli 'Acaba planlamada Büyükşehir yanlış mı yaptı, Büyükşehir bilmem ne mi yaptı' diyor, ondan sonra bizle muhatap oluyor. İşte otopark, gitti, bitti. Bizim de bir çukurumuz olmadı fuarın içerisinde. Bunu İzmir kamuoyunun yargılaması lazım. Ben belediye başkanı olarak namusumla şerefimle gece gündüz çalışıyorum. Bu kentin kalkınması için elimden gelen ne varsa yapıyorum. 'Bu netameli konu, bu başına dert açar' denen ne kadar konu varsa ve kentin yararına olduğuna inandıysam, hepsini çözmeye çalıştım, çalışıyorum. Hiçbirinden de kaçmaya çalışmadım.
Basmane çukurundan bana neydi?
İnciraltı'nın planlaması 40 senedir olmamış, bana neydi kardeşim?
Kent kalkınsın diye bunları yapıyorum. Biri de kalksın desin ki kardeşim, ya ne yapıyorsunuz siz? Ey Ahmet, Mehmet, Hüseyin sen ne yapıyorsun? Engeller çıkararak ne yapmaya çalışıyorsun?

SONSÖZ: 5 yıllık dönemde büyük projeleriniz neler olacak? Siz büyük projeleri seçimden kısa süre önce tamamladınız. Adnan Saygun, Doğal Yaşam Parkı, Havagazı Fabrikası Homeros Vadisi gibi…

BAŞKAN: Şimdi bizim Aliağa - Menderes, Üçyol-Üçkuyular, Bornova Merkez metro ve hafif raylı sistem projelerimiz bitiyor, 12 tane arıtmamız bitiyor. Bunlar 2010 yılı sonuna kadar yapılacak işler. Çok amaçlı salonlarımız bitiyor. Bu arıtmaların isale hatları bitiyor. Kamulaştırmalarımız bitiyor. Gaziemir'deki Yeni Fuar Alanı Projesi bitiyor. Bornova'da 5 bin kişilik anfi tiyatro bitiyor. Buz pateni pisti bitiyor.

SONSÖZ: Ya kentin çehresini değiştirecek bir proje? Mesela İzmir'e uzun yıllar sonra gelmiş birine, 'A ne olmuş bu İzmir' dedirtecek bir proje?

BAŞKAN: Benim elimde sihirli değnek yok. Şimdi öyle güzel bir kadın heykeli yaparım ki. Bu mesela sen olabilirsin… Mesela İnciraltı'na. Gelsin baksınlar ne güzel kadınmış diye! Böyle bir şey yok ya! Bakarlar tabii senin heykeline de? (kahkalar) Şunun için söylüyorum. Böyle bir mucize yok…