Hem Büyükşehir/bütünşehir yasanın getireceklerini, götüreceklerini tartışıyoruz; hem de ufuktaki yerel seçimleri, muhtemel aday adaylarını… Egedesonsöz yazarı Gönül Soyoğul, yerel yönetimlerden sorumlu CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın’la konuştu; kıpır kıpır CHP örgütlerinin ve gönlünden başkanlık geçirenlerin merak ettiklerini sordu.

Başlarken…
Bir yandan yerel seçim tarihi üzerine tartışmalar, öte yandan hemen herkesin hayatını/beklentilerini/alışkanlıklarını değiştirecek olan Büyükşehir/Bütünşehir yasası…
Kapanacak beldeler, mahalle haline gelecek köyler, büyükşehirle tanışacak illerle birlikte yaklaşan yerel seçiminin adaylarını, olası galiplerini/mağluplarını konuşuyoruz bir süredir.
Her seçim bölgesinde (özellikle gönlünde başkanlık yatanlarda) heyecan şimdiden yaşanıyor ama, her seçimde olduğu gibi İzmir, yine heyecanın başkenti olacak, güzel kentimiz kıran kırana bir seçim yarışına daha sahne olacak gibi görünüyor.
İşte görünen bu sahneyi, bir sahnede konuştuk!
Yerel yönetimlerden sorumlu CHP Genel Başkan Yardımcısı, MYK üyesi Gökhan Günaydın'la 'zamanının yettiği ölçüde' Büyükşehir/Bütünşehir yasasını ve seçimleri konuştuk. CHP İzmir İl Başkanlığı'nın düzenlediği iki günlük konferanslar dizisi için 3 genel başkan yardımcısı ile birlikte İzmir'e gelen Gökhan Günaydın'ı, yoğun programının arasından çekip, konferansın yapıldığı en yakın mekana, İzmir Sanat'a davet ettik. Sağolsun, o da kırmadı bizi ve İsmet İnönü'deki konferansta konuşmasını yapıp İzmir Sanat'a geldi. Ege TV'de 21 Ekim Pazar akşamı yayınlanan (tekrarı 25 Ekim Perşembe 21.30'da yayınlanacak) 'Gönül Soyoğul/NOKTA' programına konuk oldu. Yapımcı 'Gece Vardiyası'nın çekim ekibi İzmir Sanat'ta en uygun çekim alanının sahne olduğunu belirleyince, röportaj da doğal olarak sahnede gerçekleşti.
Siyaset sahnesinde yer almak isteyen ya da sahnedeki yerini korumak isteyenler için sanırım ilginç bir söyleşi gerçekleşti.
Buyurun, siyaset oyununa…

GÖNÜL SOYOÐUL: Siz hukukçu, ziraatçi, öğretim üyesi, makroekonomi doçentisiniz. Ama biz sizi en çok, CHP Genel Başkan Yardımcısı, MYK üyesi sıfatınızla tanıyoruz. Yerel yönetimlerden sorumlu olduğunuz için de size şu aralar tartıştığımız yerel yönetimler yasa tasarısını ve elbette yaklaşan yerel seçimleri soracağız. Büyükşehir/bütünşehir yasa tasarısı hakkında en yaygın bilinen; bu tasarının 29 il özel idaresi, 1591 belde belediyesi, 16 bin 082 köyün tüzel kişiliğine son verecek olması. Büyükşehir sınırlarında beldeler mahalleriyle, köyler ise mahalle olarak ilçe belediyelerine katılıyor, tüzel kişiliği sona eren belde belediyeleri ise köye dönüştürülüyor. Yerel yönetimde reform olarak sunulan bu tasarıda hiç mi iyiye doğru bir değişiklik yok?
GÖKHAN GÜNAYDIN: Türkiye'de yönetim yapısını ve yurttaşları çok yakından ilgilendirecek bir düzenleme, Bakanlar Kurulu tasarısı olarak TBMM'ye 8 Ekim'de sevk edildi. Bu tasarı Türkiye'nin 29 kentini bütün şehir ilan ediyor. Ne demek bütün şehir? Yani il sınırları ile belediye sınırları çakıştırılacak. İzmir 50 km çapı altında büyük şehir, bu çapın dışında ilçe belediyeleri, köyler vs. var. Bu tasarı geçerse İzmir'de il sınırları ile belediye sınırları çakışacak. İzmir Büyükşehir belediyesi Kuzey Batıda Dikili'den sorumlu olacak, güneye doğru inildiğinde Karaburun'un tamamından sorumlu olacak.
Örneğin Antalya'da kıyı uzunluğu 640 km Gazipaşa'dan başlayıp, Kaş'a Kalkan'a kadarki bölüm, dağ köyleri, bunların hepsini Antalya Büyükşehir Belediyesi yönetecek. Ankara 50 km çapında büyükşehir, 10 yıldır metro yapamadı. Kentsel alanda hizmet veremeyen büyükşehire şimdi diyorlar ki; sen Eskişehir sınırlarındaki dağ köylerinden başlayacak, Nevşehir ve Aksaray sınırındaki köylere kadar; ki burası 7-8 saatlik mesafededir, buradan sen sorumlusun denilecek.
Konya'dan da bahsetmeden olmaz; Konya'nın yüzölçümü mesela Belçika'dan büyük, Hollanda'ya eşit, bir ucundan bir ucuna 7 saatte gidemezsiniz. Bu kadar büyük bir alandan bir tek büyükşehir belediyesi, sen sorumlu olacaksın diyorlar. Bunun uygun bir yönetim şekli olmadığını ve vatandaşa hizmet götürmede yeterli olamayacağını görüyoruz.


SOYOÐUL: İktidar bu yasaya niçin gerek duydu sizce? Bu çizdiğiniz aşırı merkeziyetçi yapının sağlayacağı imkanlar veya kayıplar ne olur?
GÜNAYDIN: Kayıp demokrasi, kayıp insan hakları, kayıp doğa ve çevre. Kazanç, tek adam yönetiminin, otoriterleşmenin daha fazla ivme kazanması. Gerekçesi ile ilgili bir örnek vereyim; İzmir İl Özel İdaresi var. İl Özel İdaresinin genel sekreteri var, idari personeli var, bir de seçilmiş üyelerden oluşan il genel meclisi var. Her siyasal partinin temsilcisi il genel meclisine geliyor, onlar demokrasi ayağını oluşturuyorlar. Merkezi yönetim ayağını da vali oluşturuyor. Bu ikisi uyumlu çalışırsa, hatta il genel meclisi biraz daha fazla olursa, halkın talebi il özel idaresine egemen olur. Yapılması gereken; il özel idarelerinin demokratikleşmesi açısından, il genel meclislerinin etkinliğini, ağırlığını artıracak önlemler almak. Bu tasarıyla demokrasi ayağı gidiyor. İl özel idarelerini tamamen kaldırıyorlar. Yerine 'yatırım izleme ve koordinasyon merkezi' koyuyorlar. Yasa, valinin sevk ve yönlendirmesi altında. Ben düz bir yurttaş olarak soruyorum vatandaşlara; il genel meclisini kapatıp tüm yetkiyi valiye geçirtmek, yerelleşme ve yerele yetki devri olarak anlatılabilir mi? Yoksa gerçek merkeziyetçilik ve vali üzerinden uzanan tek adam olmak şeklinde hiyerarşik sistem kurmak mıdır? Bırakın benim kanaatimi, vatandaş kendi kanaatini ortaya koysun. Reform diyorlar ya yasaya… Reform, bir forma yeniden biçim vermek demektir. Yerel yönetimlerde reform denilince, insanın aklına 'mevcut formda aksaklıklar var onun düzeltilmesi, yenilenmesi' geliyor, böyle sanılıyor. Türkiye'de reform demek olumlu olarak algılanır. Türkiye'de 2950 belediye var. Bu tasarı 1591'ini kapatıyor. Yani her 2 belediyeden birini kapatıyor. Okulları kapatarak milli eğitimde yenileme yapılabilir mi? Belediyeleri kapatarak da reform yapılmaz. İçişleri Bakanı da diyor ki 'belediyeler kapansın, belediyesiz yerel yönetim işlerini yönetirim.' Bu kafayla, bu mantıkla bir yerlere gidilmez. 'Belediye kapatacaksanız, bu çerçevede bir değişiklik yapacaksanız, bunu yerel referandumlarda halka danışarak yapabilirsiniz' diyor Avrupa Yerel Yönetimler Özerlik Şartı. Türkiye imzalamış, uluslararası sözleşme olarak kabul etmiş. Bu memleketin hala geçerliyse emin değilim, bir Anayasası var, onun da doksanıncı maddesi diyor ki; 'usulüne uygun imzalanmış yürürlüğe koyulmuş uluslararası sözleşmeler iç hukukun üstündedir.'


SOYOÐUL: Eğer her şeye rağmen bu tasarı geçirilir ve yasalaştırılırsa, bu durumda hukuk mu devreye mi girecek?
GÜNAYDIN: Bu yasanın bu hükmü, Anayasa'nın 90. maddesine aykırıdır. Dolayısıyla yargısının devreye girmesi, Anayasa Mahkemesi'nin bu yönüyle bunu inceleyip ne ise kararını vermesi lazım. Yani bu demokrasi açısından olacak iş değil, hukuk açısından olacak iş değil; dolayısıyla kimsenin İzmir'e veya Kars'a yerel yönetim açısından Ankara'dan halka ahkam kesmeye hakkı yoktur. Siz onu yaparsanız, 'ben İzmir'deki belde halkını ya da Kars'taki belde halkını adam yerine koymuyorum kardeşim' demek istersiniz. Bir kere daha söylüyorum. CHP 'vay, illa kapansın' demiyor. Belde halkı kapansın derse sonuçları görelim, halkın istemediği belediyeyi kim zaten açık tutabilir? Kapat gitsin ama belde halkı açık dursun diyor ise açık tutmak zorundasın benim canım kardeşim! Burası eğer demokrasiyle yürütülen bir ülke ise… Ama padişah fermanı salarsan olabilir tabii. O zaman büyük şehirleri de kapatabilirsin. Zamanında Kırşehir'i ilçe yapmadılar mı? Belediyeleri canları istedikleri gibi bölüp, parçalamıyorlar mı? Kafa aynı kafa, değişmez. Demokrasiyi içselleştirememişseniz işte, padişah özentiliği ile ancak bu kadar olur.


SOYOÐUL: Halka sorulmadığını biliyoruz da, herkesin hayatını bir şekilde etkileyecek olan bu konuda milletin vekillerine de hiç söz hakkı tanınmadı? Sizlerden de mi görüş istenmedi?
GÜNAYDIN: Efendim, siyaset yalnızca TBMM'de olmaz. Böylesi önemli bir düzenlemenin meclis dışında tartıştırılarak olgunlaştırılması lazım. Barolara sordun mu? Üniversitelere sordun mu? Türkiye belediyelerinin görüşünü aldın mı? Demokratik kitle örgütleri ve meslek kuruluşlarına' gelin arkadaşlar böyle bir taslak hazırlayacağız, birlikte hazırlayalım' ya da 'biz şunu yazdık buna ne dersiniz' dediniz mi? Demokratik ülkelerde bu ilk ayağın olması lazım. Bunu geçtik, bu tasarı TBMM'ye 8 Ekim akşamüzeri sevk edildi. 8-9-10 Ekim'de komisyon çalışmaya başladı. 12 Ekim'de alt komisyona sevk edildi. Alt komisyon 13 Ekim Cumartesi günü çalıştı ve raporunu sunmaya zorladılar alt komisyonu. 14 Ekim günü İçişleri Komisyonu meseleyi yeniden ele aldı. 15 Ekim'den itibaren de devam ediyor. Ne zaman bitecek bu? En geç 24 Ekim'de bitmesi lazım, çünkü seçim çevrelerini de değiştiriyorlar, ilk seçimde bunu uygulamak istiyorlar; yoksa uygulayamazlar.



SOYOÐUL: Erken seçim buna yetişebilecek mi, o da muallak şu an.
GÜNAYDIN: Bakın size tarihleri veriyorum. Alt komisyon bitiyor, ertesi gün üst komisyon, ertesi gün genel kurul, ertesi gün bilmem ne! Şimdi böyle bir tasarıda ya ne olur? Beni herkes bağışlasın. 326 AKP milletvekili var. Eğer 'bu tasarı bana ne getiriyor? Kabaca bana bir bilgi verin' diye sorduğunda 26 AKP milletvekili düzgün bir bilgi verebilirse, ben siyaseti bırakırım! Bu kadar açık söylüyorum. Ellerini kaldırırlar indirirler, çünkü abilerimiz ablalarımız hazırlamış, başbakanımız emretmiş bize sadece onaylamak düşer! Yahu memleketin bütün düzenini değiştiriyorlar, buna sen bir milletvekili olarak 'ben elimi kaldırır geçerim' diyebilir misin? Dolayısıyla bunun son derece hukuku iğdiş eden bir anti demokratik teamül içinde yürüdüğünü söyleyeyim.


SOYOÐUL: Diyelim ki genel kuruldan geçti, sonra ne olacak?
GÜNAYDIN: Hüküm şu. Cumhurbaşkanı'na gidecek, Cumhurbaşkanı bunu ya onaylayacak ya da Meclis'e iade edecek. Büyükşehir tasarısından bahsediyoruz. Cumhurbaşkanı'nın buna karar verebilmesi için 15 günlük marjı var. Diyor ki Anayasa, 'Cumhurbaşkanı 15 gün içerisinde değerlendirir, en geç 15'inci gün onaylamak ya da iade etmek zorundadır.' Peki 24 Ekim'e yetişebilmesi, Resmi Gazete'de yayınlanabilmesi için cumhurbaşkanına kalan süre kaç gün? 3 gün mü, 5 gün mü? Bu Cumhurbaşkanına da saygısızlık ama yapılan saygısızlığı ben savunacak değilim. Cumhurbaşkanının kendisi savunacak. Cumhurbaşkanı 'neden kardeşim meclisi daha önceden açmadınız, niye yeterli bir zaman dilimi içerisinde görüşmediniz, ben böylesine önemli bir tasarıyı incelettireceğim ve 15 günlük hakkımı kullanacağım' demelidir. Eğer orada bağımsız bir cumhurbaşkanı olarak oturuyor ise! Demeyeceğine bahse girerim… Bakınız siz de bilmiyorsunuz, ben de bilmiyorum ama ben bahse girerim. Hemen bu bahsi tutuşalım, Cumhurbaşkanı beni yanıltsın, sadece size değil bütün ekibe İzmir'in en güzel bir balık lokantasında rakı-balık ısmarlayayım.


SOYOÐUL: Yok, bu bahse girmeyeyim ben. Rakı-balığa hayır demem ama bahissiz olsun mümkünse! Yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı olarak, yerel seçimlere geçmeden önce, sizin İzmir'e bakışınızı öğrenmek istiyorum. İzmir'i yere göğe koyamıyor CHP Genel Merkezi ama bazen bu kentin 'nasılsa bizim oğlan' muamelesi görmesi, İzmirlilerin canını sıkıyor. 'İzmir nasıl olsa bizi destekliyor/destekler' anlayışı var sanki CHP'de. 'İzmir hoşgörülü, İzmir demokratik bir yer, bununla da AKP değil, CHP örtüşüyor' deyip bu kadar övülen bir kente yeterince sahip çıkmıyormuşsunuz gibi bir duygu geçiriyorsunuz. Bu niye?
GÜNAYDIN: Böyle bir algı varsa bu algıyı düzeltmek bizim görevimiz, algı yanlış algıdır diyerek böyle bir saygısızlık yapmak istemem ama bazı veriler söyleyeyim. Önce kendi adıma söyleyeyim. 4 hafta evvel Konak'taydım, bütün gün Konak'ta çalıştım, halk ile konuştum. 3 hafta evvel Karabağlar'daydım, Cennetçeşme'de kentsel dönüşüm alanında pazardaydık Gürsel Tekin ile beraber.


SOYOÐUL: Söylediğim tespit kişisel değil ama. Yani sizin İzmir'i ihmal ettiğiniz ya da gereken önemi vermediğiniz anlamında değil bu sözler. Söylemeye çalıştığım genel bir zihniyet…
GÜNAYDIN: İzmir'in 'bilim, yönetim, kültür platform'u toplantı yaptı mesela, ben 14 Ekim Pazar gününü hatırlıyorum. Sencer Ayata, Bülent Tezcan, Umut Oran, Gökhan Günaydın, 4 genel başkan yardımcısı İzmir'deydi. Murat Karayalçın mesela, 14 Ekim'de buradaydı, Faruk Bey buradaydı. Her gün birimiz buradaydı ve çalışma yapıyoruz. Dolayısıyla partinin İzmir'e bakışı, diğer tüm kentlerimizde olduğu gibi 'daha daha güzel bir İzmir, daha aydınlık bir İzmir için beraber katkı koyalım' bakışıdır.
İkincisini de şöyle söyleyeyim. Soru şu; İzmir'de başka metro hatlarının yapılması için niye İzmir'e kaynak aktarmıyorsunuz? Size söyleyeceği şudur bakın. 'Yazdım ben Aziz Bey'e ama Aziz Bey kabul etmedi.' Aziz Bey'in açmak üzere olduğu hattı Ulaştırma Bakanlığı olarak ben devir alayım dersen, adam sana 'buyurun alın' der mi? Başka metro hattını üstlen, ben söz veriyorum konuşacağım İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız ile… 'Tıpkı Ankara'ya, İstanbul'a 3 milyar, 4 milyar para aktardığım gibi İzmir'e de 3 milyar, 4 milyar gibi bir para' de; sana hemen metro inşaatı gösterelim, hemen başla. Buranın insanı sana oy verdi sayın Binali Yıldırım, neden bu konuda bir inisiyatif üstlenmiyorsunuz? Ya da o zaman şöyle sorayım. Madem bunu yapmıyorsunuz afişini İstanbul, Ankara'ya astır, neden İzmir'e astırıyorsun? Bu soruların İzmirli tarafından sorulması lazım, yani ilgi meselesinin başka taraflarda aranması için söylüyorum.


SOYOÐUL: CHP İzmir İl'in düzenlediği Büyük İzmir Konferansı'nda Aziz Bey, belediye başkanlarının projelerini eleştiren, yapılanları savunmayan ve yerel yönetimlerin arkasında durmayan partililere yüklendi biliyorsunuz. 'Partili ve particilikte sorun var. Yaptığımızı anlatamıyorsunuz. Belediye başkanlarını eleştirmek iş değil. Oku ve öğren… Sonra bizim yaptıklarımızı anlat… Her yere yetişemem... Sadece Aziz mi var kardeşim?' dedi. Siz bu eleştiriyi ya da sitemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
GÜNAYDIN: Bu söyleşinin girişinde benim üç tane üniversite bitirmiş olduğumu söyleyerek… Beni biraz mahçup da ettiniz. Evet, üç üniversite bitirdim ama ben aklımda hep 'bir eksiğim vardır' diye dolaşırım. Ben hiçbir zaman 'mükemmel, bitirdim, tamamladım' diye bakmam, bakmadım. İnsanların bildikleri ve yapabildikleri toplum içindeki havadır; bilemedikleri ve yapamadıkları toplum dışındadır ama insanlar en azından bilmediği birçok şeyin olabileceğini bilirlerse kendilerini geliştirirler. Dolayısıyla bir sitem değildir Aziz Bey'in söylediği. Aziz Bey 'bizim belediyelerimizin yaptığını örgütlerimiz daha fazla anlatmalıdır' diye bir dileğini ortaya koyuyor. Yoksa örgütlerimiz çırpınıyorlar anlatabilmek için. Bir örnek vereceğim size. Yine metro üzerinden gidelim. İzmir toplam 450 milyon lira para harcadı metroya. 370 milyon lirası inşaat, 80 lirası vagon. 450 milyon lirayı 8 km'ye bölerseniz, km başına 56 milyon lira bir maliyet çıkar. Ankara Metrosu'nun maliyeti 90 milyon lira. Melih Gökçek'in 10 yılda harcadığı bütün para 828 milyon lira, Binali Yıldırım'ın üzerine koyduğu 3 milyar 40 milyon lira. Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin 10 yılda koyduğu paranın dört katını, iki yılda koyuyor Ulaştırma Bakanlığı. Gelsin Binali Yıldırım, 'Hayır, ben öyle bir şey yapmadım' desin. Bunlar devletin rakamları.



SOYOÐUL: Bu söyleşide Sayın Binali Yıldırım'ın adı çok geçti, ona yönelik sorularınız oldu. Eğer Sayın Yıldırım da bu programa katılmak isterse, kendisine söylediklerinizi iletiriz; umarım talebimizi geri çevirmez
.
GÜNAYDIN: Ben burada konuşuyorum böyle, rahat rahat. Binali Bey'i programa alsanız, o da rahat konuşur. Bence siz bizi yan yana getirin, biz rahat konuşamayalım! Birimiz bir şey söylediği zaman, öbürü 'hayır, o öyle değil' diyebilsin.


SOYOÐUL: Keşke, bu dediğiniz olsa… Aslında geçmişte seçim dönemlerinde bunun keyfini çıkarıyorduk. İki ya da üç farklı siyasi partinin temsilcisini bir programda buluşturuyor; kimin ne diyeceği varsa orada izliyorduk. Bu çağrınıza keşke Sayın Binali Yıldırım karşılık verse, kozunuzu ekranda halkın gözü önünde paylaşsanız…
GÜNAYDIN: Ben keşke demem, görevidir derim. ABD'de Cumhuriyetçi başkan adayı ile Demokrat başkan, bir seçim yarışından evvel sürekli televizyona çıkıyorlar. Başkan yardımcıları, adaylar birlikte televizyona çıkıyorlar. Bakın, ben siyasetçiyim; sabaha kadar konuşurum. Benim verdiğim rakamlara inanmayın, sadece denetleyin. Ben siyasetçiyim ama aydın namusu ile dolaşan adamım, yanlış rakam vermem. Burada sayın Binali Yıldırım olsaydı bana diyecekti ki mesela; 'metroya vermedik ama biz de çevre yoluna verdik' diyecekti. Söylesin bunları diyorum. Birisi siyasal rakibiyle aynı ortamda bulunmaktan kaçıyor ya da kaçınıyor ise, bunun iki nedeni vardır. Ya söylenecek sözü yoktur ya da söylenen sözlere verilecek cevabı yoktur. Binali Bey bana desin ki 'Her şeye cevabım var, söylediğin her şeye elli katı cevap da veririm.' Buraya gelsin, sabaha kadar da konuşalım. Sadece Binali Yıldırım'a da değil bu lafımız; çünkü biraz evvel metro rakamlarını açıkladım. 56 dedim İzmir, 100 milyon lira km'sine Ankara dedim. İstanbul, metronun km'sini 141 milyon liraya yapıyor. Bakın 3.3 milyar liradır Kadıköy-Kartal Metrosu'nun toplam maliyeti. Kaç km? 22 kilometre. 3.3'ü 22'ye bölerseniz karşınıza çıkacak para 141-142 milyon liradır.


SOYOÐUL: Verdiğiniz rakamların bu kadar yüksek olmasının nedeni oradaki inşaat teknikleri mi? Çünkü yeraltında karşılaşılan her güçlük, maliyetlere yansıyor bildiğim kadarıyla.
GÜNAYDIN: Metrolar arasında farklar olur. Ama bu kilometre başına 20 milyon lira oynatır. Kilometre başına 90 milyon lira oynatır mı? Mesela Kadıköy-Kartal Metrosu'nun 10 km kuzeyinde Ümraniye metrosu var. Yarı fiyatına yapılıyor. Aynı coğrafya, aynı topografya. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş bana bir cevap göndermiş. Bizim hesabımızın doğru olmadığını iddia ediyor, çarpma bölme yapmışlar güya beni yanıltmak için; çarpması, bölmesi yanlış. Mektup yazdım kendisine, 'Eğer İstanbul'u da böyle yönetiyorsanız, kontrol edilmemiş hesabı CHP genel merkezine gönderiyorsanız vay halimize' diye. Aynı çağrıyı Kadir Topbaş'a da yapalım. Gelin Kayseri'yi, Zonguldak'ı da konuşalım. Ben rakamsız konuşmam, nutuk atmam. Gerçek olmayan bir şeyin de iddiasını sürmem. Ama ben siyasetçim, belki benim yanıldığım bir yer vardır da siz beni kamuoyu önünde mahcup eder, düzeltirsiniz. Ben de belki mahcubiyetimden siyaseti bırakırım!


SOYOÐUL: CHP'lilerin en çok merak ettiğine gelirsek… İzmir'deki adayları nasıl belirleyeceksiniz? Ayda bir kamuoyu yoklamaları yapılacağını, mevcut belediye başkanlarından halkın memnun olup olmadığının sorulacağını, bu cevapların CHP Genel Merkezi'nde değerlendireceğini… Aday seçiminde halkın düşüncesinin belirleyici olacağını vurguladığınız bu mealdeki bir konuşmanızı hatırlıyorum. Düşünceniz hala aynı mı?
GÜNAYDIN: Şu an itibarıyla yerel meclislerde kaç belediye ile yarışa gireceğimizi bilmiyoruz. 27 Ekim'de seçim olma olasılığı ortaya çıkınca oturup arkadaşlarımla beraber Yüksek Seçim Kurulu'nun belirleyeceği seçim takviminin ne olacağı üzerinde bir çalışma yaptım. 27 Ekim'de seçim olsaydı 1 Ağustos tarihinde seçim takvimi açıklanacaktı ve o takvime göre ön seçim tarihi 8 Eylül olacaktı. Eğer bunları planlamazsanız herkes ön seçim der, geçer. 8 Eylül'de hakim gözetiminde ön seçim yapılacak gibi bir siyasal takvimi önünüze dayatacak YSK… 8 Eylül' de ön seçim yapacağım, 9 Eylül'de başkan adayım belirlenmiş olacak ve bu aday 45 gün sonra seçime girecek. Böyle bir şey olabilir mi?
Tüm Türkiye'de yapmaya başladığımız anketlerin sonuçları kısmen gelmeye başladı ancak toplu değerlendirme yapabilecek durumda değiliz. İlk grup anketler neredeyse tamamlandı. Bunun sonuçlarını alınca x beldenin belediye başkanına diyeceğiz ki, 'anketlerde çöpte, sağlıkta çok iyi çıkıyorsunuz ama halkla ilişkilerde iyi çıkmıyorsunuz. Bir sonraki 6. ayda yapacağım ikinci ankette burayı düzeltmeniz lazım.'


SOYOÐUL: Anket sonuçlarını paylaştığınız belediye başkanı var mı İzmir'de?
GÜNAYDIN: Henüz bana İzmir anketlerinin sunuşu yapılmadı. Bunları parça parça alıyorum, elbette belediye başkanımızla, milletvekilimizle paylaşacağız. Ne yapıyorsak saydam yapıyoruz. Amacım kimseyi iyi ya da kötü diye statik bir yere oturtmak değil. Çok iyi çıkan arkadaşımıza teşekkür edeceğiz, daha az iyi çıkan arkadaşımızı iyiye gitmesi için teşvik edeceğiz. Bu şunu gösteriyor; CHP aklın gösterdiği yola bakmak durumundadır. 'Biz böyle teknokrat bir aday belirleme süreci yapacağız ve örgütle çalışmayacağız'; hayır böyle bir şey yok. CHP çok sayıda temayül yoklaması yapacak. Örgütün ne dediğine bakacak. Yüzde 1 puanla, yanlış aday tercihleriyle kaybettiğimiz çok sayıda yer var. Diyorum ki, X ilinin Y ilçesine belediye başkan adayı belirlenmesinde benim ne kadar az müdahalem olursa, kendimi o kadar iyi hissedeceğim. Oturun toplanıp karar verin ve seçilecek arkadaşı getirin. Örgütün yanı sıra halkın da adayı olabilecek ise başımızın üzerinde yeri var. Mesaj açık, CHP başarı arıyor, CHP Ahmet'in Mehmet'in kariyer planının bir parçası değildir. CHP, partisini ve ülkesini yukarıya doğru taşıyacak kadrosunu belirliyor.
SOYOÐUL: Diyelim ki X ilçesinde Genel Merkez X ismi aday olarak düşünüyor. Örgütün temayülü ile vatandaşın beklentisi eğer o isimle örtüşmüyor ise sizin tercihiniz, örgütün ve vatandasın istediği olacak yani, öyle mi?
GÜNAYDIN: Bakın mesela, geliyor belediye başkanı bana; on gün sonra tekrar geliyor. Bütün belediye başkanı arkadaşlarımıza şunları söylüyorum, 'Genel Merkez'e sık gelmeyin. Bir faydası yok! İş olduğu zaman gelin, hep beraber konuşalım. Burada harcayacağımız zamanı halkımızla kullanalım.' Sorunuzun cevabına gelirsek… CHP bilimsel, objektif, kimsenin hakkını yemeyen, örgütüne saygı duyan, partililik bilinci olan, etkili olabilecek, partiyi yukarıya taşıyabilecek, halkın da onayını alabilecek adaylarla yoluna devam edecektir.


SOYOÐUL: Başkan adayları öne çıkıyor ama Meclis üyeliği de çok önemli ve genelde tüm partiler bu üyelerin seçiminde başkan seçimindeki kadar hassas davranmıyorlar. CHP'de meclis üyesi adayları hangi kriterlerle seçilecek mesela?
GÜNAYDIN: Belediye meclis üyesi, halkın talebini belediyeye taşıması gereken insandır. Dolayısıyla örgütün ve halkın benimseyeceği insanlar arayacağız. Ön seçimin tıpatıp benzeri fakat parti hukukuyla bir seçim yapılacak. Bir kadın kotası uygulamak istiyorum. Teknik uzmanlığı olan arkadaşlarımızı da meclise taşımak istiyorum. İzmir'de kadının kente katılımının toplumsal yasama katılımının en yüksek olduğu yerde, diyelim ki 1'den 20'ye kadar erkek arkadaşlarımız dizildiler. Kadını yok sayamayız. Kadını o sıraya sokacak bir mekanizmaya ihtiyacımız var. Makro ekonomi doçenti olmama rağmen, bilgimin eksik kaldığı yerde danışmam gereken yerler oluyor. Şehir planlamacısına danışmam gerekiyor, sağlıkta uzman olan birine danışmam gerekiyor. Gibi gibi. Peki belediye meclisinde şehir planlamacısı yoksa o meclis sorunsuz çalışıyor diyebilir miyiz? Cinsiyetin eşit temsil edildiği, teknik bilgisinin aktarıldığı, ama temel esasın halkın içinden gelen insanlardan oluşan bir belediye meclisi mekanizması kurmaya uğraşıyoruz.


SOYOÐUL: Sayın Kılıçdaroğlu, şu an görevde olan CHP'li belediye başkanlarını eski genel başkanınız Sayın Deniz Baykal'ın seçtiğini söylemişti. Bazı gazetelerde yayınlandı. Kılıçdaroğlu'nun bu sözü, 'Belediye başkanlarımızdan serzeniş, şikayetler varsa bunun sebebi sayın Baykal'dır' şeklinde yorumlandı. Sizce?
GÜNAYDIN: Genel başkanımızla belediyelerle ilgili her toplantıda beraberiz. Yerel yönetimlerle ilgili tüm mesajları teknik bir uzman ekibin hazırladığı raporla, sistemini üzerine inşa eder. Tabii ki son söz genel başkanındır. Genel başkanımızın ağzından böyle bir laf hiç duymadım. Basına böyle bir şey yansıdıysa verin tarihini denetleyelim. Genel başkanımız kimseyi suçlayarak yoluna devam etmez. Dünyanın en sabırlı insanıdır, hiçbir şey yapamazsa susar. Rahmetli Bülent Ecevit bir toplantıdayken, 'siz şunu bunu demiştiniz' diye sordular. 'Deyip demediğimi bilmem ama 30 yıl da geçmiş olsa, bir lafı benim söylemiş olup olmadığımı bilirim. Ben bu lafı etmem' demişti sayın Ecevit. Genel başkanımızın da böyle bir tavrı yoktur. Elbette partilerin devamlılığı vardır. Ve biz her gün partiyi ileri götürmek için çalışıyoruz. Geçmişte hatalar yapılmıştır, bugün de yapılmaktadır; siyaset hatasız olmaz. Önemli olan, bu hatayı en aza indirmektir. Bu kadroların tamamı da CHP'nin öz evlatlarıdır.



SOYOÐUL: Önseçim değil de temayül yoklaması yapacağınızı söylediniz. Bu yöntem, büyükşehirler için de geçerli mi? Yoksa büyükşehirlerde daha farklı bir yol mu izleyeceksiniz?
GÜNAYDIN: Bu, çok sık sorulan sorulardan bir tanesi. 14 milyonluk bir kentle, 4milyonluk ya da 5 binlik bir kentte aynı esaslara göre başkan belirlemesi akla aykırıdır. Her yerin birbirinden farklı özellikleri vardır. Ve bu farklı özelliklere göre bir aday saptaması yapılacaktır. Yetki Parti Meclisi'ndedir. Parti Meclisi de 60 kişiden oluşmaktadır. Yaklaşık yirmisi MYK üyesidir. Bu toplam 60 arkadaş yöntem belirlemede, aday belirlemede nihai kararı verecek arkadaşlarımızdır. Dolayısıyla biraz önce anlattığım her şey bizim MYK önerisi olarak Parti Meclisi'nin önüne konulacaktır. Benimser ya da benimsemez. İzmir, İstanbul, Ankara, Bursa… Bunlar özellikleri olan kentler. Ve buralarda, genelin dışına çıkarak aday belirleme süreci söz konusu olabilir.


SOYOÐUL: Seçim sonunda ne bekliyorsunuz İzmir'den? Şimdiden ne kadar belediye başkanı seçileceği belli değil ama şu anki durumu varsayarak '30'da 30' diyebilir misiniz?
GÜNAYDIN: Kişilik olarak aslında, iddialı bir portre çizmek istemem. Sevmem. Sadece, bir dayanağım, bir gerekçem varsa; tümcelerime daha fazla vurgu yaparım. Sadece Bayındır'ı alamadık İzmir'de, Bayındır'ı alacağımızı söyleyebilirim. Samimiyetle söyleyebilirim. Ama belirleyici olan halktır. Ben dileğimi ve bir siyasetçi olarak gözlemimi aktarıyorum. 400 yıllık iddianame yetmez, 4000 yıllık da hazırlasalar, CHP'nin inancını ve kararlılığını geriletemezler. Bizim, muhafaza etmek üzerine kurgulanmış bir politik anlayışımız yok. Adana, Manisa ve Balıkesir üzerinde İzmir'den daha çok çalışıyorum. İzmir zaten bir volkan gibi patlıyor. İzmirliye ne kadar yüklenirsen, İzmirli o kadar reaksiyon gösteriyor. Hizmet ediyoruz adı altında nutuk atıp da, başka kentlere yaptığının yarısını İzmir'e yapmazsan, İzmirli 'Sen kimi cezalandırmaya çalışıyorsun, gel ben seni bir cezalandırayım' diyecektir. 2009'da ne olduysa 2013-2014'te de aynısı olacaktır. İzmir'in 40 km yakında Manisa'da niye başka bir hayat var ki? Hemen üzerinde Balıkesir'de niye başka bir hayat var ki? Biz buraları ortak ideallerimizle bir noktaya çekmeli miyiz, yoksa bırakalım kendi düzeni içinde gitsin mi?
Toparlarsak eğer, İstanbul ve Ankara tarihinin en çekişmeli seçimlerine sahne olacak. Beyoğlu'nda dolaştım kentsel dönüşüm adı altında insanlara nasıl zulüm ettiklerini gördüm. Bunun bir cevabı olmayacak mı?
İzmir'de Üçyol- Üçkuyular için, ben milletten özür diliyorum. Metro yapımı sırasında esnafın sıkıntı çekmesi arzu ettiğimiz bir şey değil. İki rakam vermek istiyorum, İstanbul Kartal- Kadıköy Metrosu 7 yılda bitti. Ankara'da 10 yıldır bitirilemedi. İzmir'e bakarken haksızlık etmemek gerekiyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yıllık bütçesi 19 milyar TL. İçişleri Bakanlığı bütçesi 2,5 milyar TL. İstanbul'un bütçesi, İçişleri Bakanlığı bütçesinin 8 katı! Bu bütçeyi siyasetle, teknokratlığı birleştiren bir başkana verin, İstanbul'da boğaz köprülerinde ömürlerini tüketen insanlar olmaz. Hala altyapı sorunları var. Bu bütçe yetmediği için hala Ulaştırma Bakanlığı İstanbul'a yardım ediyor. İzmir'i bu bakış açısıyla değerlendirirsek haksızlık yapmazsak, İzmir'e hizmet için can atan insanları görürsek… Hakkını vermiş oluruz.