Üniversite eğitimi almak için gittiği ABD’den Türkiye’deki genç girişimci kadınlara örnek olarak dönen İzmir İl Kadın Girişimciler Kurulu Başkan Yardımcısı ve JCI İzmir 2012 Başkanı Gözde Demir, geleceğe ilişkin öngörülerini, plan ve projelerini ‘EGEDESONSÖZ’ okurlarıyla paylaştı. Birçok uluslar arası organizasyonda yer alan Demir, kurduğu şirketle girişimci iş kadınlarına örnek olurken; sosyal sorumluluk projeleri ile topluma daha faydalı projelere imza atmayı hedefliyor.

Kutay GÜROCAK/EGEDESONSÖZ - Genç bir iş kadını olarak yıldızı ABD'de parlamaya başlayan ve kısa zamanda birçok uluslar arası projeye imza atan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) İzmir İl Kadın Girişimciler Kurulu Başkan Yardımcısı ve JCI İzmir 2012 Başkanı Gözde Demir, geleceğe ilişkin öngörülerini, plan ve projelerini 'EGEDESONSÖZ' okurlarıyla paylaştı.
Bugüne kadar yer aldığı birçok uluslar arası organizasyonda Türkiye'yi temsil eden ve kurduğu şirketle girişimci iş kadınlarına örnek olan Demir, önümüzdeki dönemde sosyal sorumluluk projeleri ile topluma faydalı olacak yeni projelere imza atmayı hedefliyor.
Dilerseniz sohbetimize Uluslararası Genç Girişimciler Derneği (JCI)'ndeki çalışmalarınızla başlayalım. JCI'ın temel misyonu ve üstlendiği sorumluluk nelerdir?
Uluslar arası Genç Girişimciler Derneği (JCI), dünyada girişimcilik ve sosyal konularda pozitif etkiler yaratmak için kurulmuş bir organizasyondur. Amacımız, bireyi ve toplumu geliştirmek; bunu yaparken de gençlerin pozitif etki yaratacak araçlara sahip olabileceği bir platform oluşturmaktır. Bu sosyal sorumluluk projeleri de olabilir, iş dünyasına yönelik çalışmalar da.
Bu noktada JCI olarak, Türkiye'de nasıl çalışmalar yürütüyorsunuz. İzmir özelinde geliştirdiğiniz projeler nelerdir?
JCI Türkiye olarak bugüne kadar ülkemiz için birçok projeye imza attık. Son dönemde ise benim de başkanım olduğu JCI İzmir olarak, Avrupa'da yanlış anlaşılan Türkiye ile ilgili bir proje yürütüyoruz. 'Ayın Arkasındaki Tükler' isimli bu çalışmamızda, Avrupa'ya giderek ülkemizi oradaki insanlara anlatıyoruz. Bunu yaparken şehir hayatındaki muhafazakar örnekleri de sunuyoruz, köy hayatındaki yaşam biçimini de. Bizim amacımız, Türkiye'nin çok yönlü yapısını anlatabilmek. Çünkü Avrupalı, Türkiye'yi kafasında kurduğu birkaç 'klişe' söylemle tanıyor. Bu konuda yaptığımız çalışmalar, Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan da destek görüyor.

Türkiye'yi tanıtacak bu çalışmalarınızın yanı sıra başka hangi noktalarda proje üretiyorsunuz?
JCI, belli dönemlerde dünyanın çeşitli ülkelerinde farklı etkinlikler düzenliyor. Bunlardan birisini ülkemize kazandırmak için bir çalışmamız var. JCI İzmir olarak, Avrupa'daki 3 bin genç girişimci ve işadamını, 2015 yılında ülkemize getirecek bir konferans için çalışıyoruz. 'Bu konferans neden bu kadar önemli?' diye soracak olursanız şöyle yanıtlayabilirim: ABD eski başkanı Bill Clinton'dan Birleşmiş Milletler eski genel sekreteri Kofi Annan'a kadar birçok uluslar arası isim JCI'ın eski üyesi. Eğer bu konferansı Türkiye'de gerçekleştirecek olursak; geleceğin lider konumdaki isimlerini de şimdiden Türkiye'de ağırlama fırsatını yakalayacağız. Bu, gelecekteki Türkiye'nin bilinirlik imajı açısından çok faydalı olacak. Bununla ilgili süreç devam ediyor ve karar oylaması da Mayıs 2013'de yapılacak. Son başvuru tarihinin 31 Aralık 2012 olduğu bu yarışta, ipi göğüslersek konferansı İzmir'de gerçekleştireceğiz.
Profesyonel iş hayatınızla ilgili sohbetimize devam etmeden, biraz da kendinizden bahsedebilir misiniz? Eğitim için gittiğiniz ABD'den Türkiye'ye, genç ve başarılı bir kadın girişimci olarak geri döndünüz. Bu süreç nasıl gelişti?
Ben, 1985 yılında Adana'da dünyaya geldim. Sakin bir öğrenci olmama karşın son derece çalışkan birisiydim. Ailem Mersin'de yaşadığı için ilk ve orta öğrenim hayatıma burada devam ettim. Daha sonra Tarsus Amerikan Koleji'nde okumaya başladım. Bu dönemde yabancı dile olan ilgim dünyaya bakışımı değiştirmeye başladı. Sonuçta bu okul, öğrencisine farklı vizyon kazandıran bir kurumdu. Liseyi bitirdiğim dönemde önümde iki seçenek vardı: bunlardan birisi Türkiye'de okumak; diğeri ise yurtdışında üniversite eğitimine devam etmek… Ben, liseden mezun olduğum yıl Boğaziçi Üniversitesi'ni kazandım fakat buraya gitmek istemedim. Onun yerine ABD'ye giderek kendime yeni bir hayat kurmak istedim. Bu fikrimi babamla paylaştım. İlk başta babam biraz 'tereddüt' etse de sonrasında ikna oldu. Bu noktada ailemin çok desteğini gördüm. Böylece ABD maceram da başlamış oldu.
Ailenizin de desteğini alarak çıktığınız bu yolda, çok küçük bir yaşta hiç gitmediğiniz bir ülkeye gittiniz. Burada kaldığınız yıllar içinde nasıl bir hayatınız oldu? İş hayatıyla ilk karşılaşmanız nasıl bir deneyimdi?
Bahsettiğim gibi, ailemin bu noktada çok desteğini gördüm. Zaten ağabeyim o dönemde İngiltere'de eğitim alıyordu. Ben ise New York'taki Syracuse Üniversitesi'ne gitmeye başlamıştım. Burada Uluslararası İlişkiler ile Tedarik Zinciri ve Yönetimi bölümlerini bitirdim. Çalışkan olduğum bu iki bölümü de 3.5 yılda tamamladım. Girişimcilik ve sosyal projelerle ilgili ilk deneyimlerimi o yıllarda kazanmaya başladım. İlk olarak New York'da bulunan Türk kulübüne katıldım. Sonrasında ise kendi üniversitemde uluslar arası öğrenci temsilcisi oldum. Yine aynı dönemde, yabancı ve Müslüman öğrencilerin katılmadığı klüplere katılan tek kız öğrenci oldum. Girişimciliğim ve üniversitedeki ilkleri gerçekleştirmem, ABD basının da ilgisini çekti. Böylece ilk röportajımı 'Associated Press' ile yaptım. Sonrasında ise New York Times'a çıktım. Basında yer almam, hayatımdaki dönüm noktalarından biri oldu.

Bildiğimiz kadarıyla aile şirketiniz, uzun yıllardır Mersin Limanı'nda faaliyet gösteriyor. Bu bağlamda aldığınız eğitimin ve yaptığınız çalışmaların, aile şirketine olan etkisi ne oldu? Bunları nasıl bir araya getirdiniz?
Aile şirketimiz olan 'Uğursan Denizcilik' yaklaşık 42 yıldır liman işletmeciliği konusunda faaliyet gösteriyordu. Babam o yıllarda armatörlük de yapıyordu ve ikinci gemisini de almak üzereydi. Ben, üniversite ikinci sınıfa geldiğim zaman Singapur Limanı'nda staj yapmaya başladım. Bu, benim konuyla ilgili bilgimi daha da artırdı. Sonrasında Japonya'da bir sigorta şirketinde çalışmaya başladım. İşte o yıllarda Mersin Limanı'nın özelleştirilmesi ve işletilmesi gündeme gelmişti. Bildiğiniz gibi Mersin Limanı'nın işletme hakkını Singapur firması olan PSA International ile Akfen Grubu almıştı. Sonrasında ise biz de 2006 yılında, taşeron olarak limanın işletmeciliğini üstlendik. Böylece üniversitedeki Singapur deneyimimi, kendi aile şirketimizde kullanabilecek bir noktaya taşımış oldum.
Oldukça dolu geçen üniversite hayatınızda yolunuz, bir ara Brezilya'ya da düştü. Sonrasında ise Türk-Brezilya İş Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi oldunuz. Kısaca bundan da bahsedebilir misiniz?
Bir dönem iş tecrübemi artırmak ve kendi vizyonumu daha da geliştirmek amacıyla Golden&Saks'ın genel merkezinde çalışmaya başladım. Bir senenin sonunda daha küçük bir ofiste daha fazla şey öğrenebileceğimi düşündüm. O zaman beni Brezilya'ya yolladılar. Nasıl bu işe kabul edildiğime gelince; o dönemde şirketin CEO ve CEFO'ya en üst yönetimindeki üç patrona televizyon programlarındaki konuşmalarından dolayı görüşlerimi yazdığım elektronik postalar gönderiyordum. Bu şekilde fark edildim. Hatta bir ara CEO asistanlığı teklif ettiler fakat bu beni biraz ürküttü. Tam bu sırada babamın da isteği üzerine ülkeme dönme kararı verdim. Aslında 6 ay kalıp sonra geri dönmeyi planlıyordum ancak yapılacak çok iş olduğunu görünce Türkiye'de kalmaya karar verdim. Türkiye'de kaldığım sırada Brezilya'ya gidecek bir iş heyeti olduğunu öğrendim. O heyete katılarak, tekrar bu ülkeye gittim. Orada Brezilya Dışişleri Bakanı ile tanıştım ve bugüne kadar yaptıklarımdan bahsettim. Anlattıklarımdan ve bildiğim yabancı dil sayısından olacak ki; bana Brezilya'nın Adana Fahri Konsolosluğunu teklif ettiler. Ben de kabul ettim. Böylece 2011'de konsolosluk görevim de başlamış oldu.
Yabancı dilin ne kadar önemli olduğunu vurguladınız. Bugüne kadar kaç dil öğrendiniz?
İngilizce ve Fransızca'yı lise yıllarımda öğrenmeye başladım. Tabi ki burada öğrendikleriniz üniversite için yeterli değildi. ABD'de ve sonrasında İspanyolca, Portekizce ve son dönemde ise Arapça öğrenmeye başladım. Bu, benim iş hayatım için önemli bir artı oldu.
Peki sonrasında neler yaptınız? Şu anda TOBB'un İzmir İl Kadın Girişimciler Kurulu Başkan Yardımcısı olarak ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu(DEİK)'nda çalışıyorsunuz. Biraz da buradaki çalışmalardan bahsedebilir misiniz?
Türkiye'ye döndüğüm zaman İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş ile tanışma imkanım oldu. Daha sonra TOBB'un İzmir İl Kadın Girişimciler Kurulu'na katıldım. Burada yaptığımız çalışmalardan birisi de kadın girişimciler için satış sitesi kurmak projesiydi. Bunu, mevcut bir siteyle anlaşarak gerçekleştirdik. Böylece kadınlara online bir market açılmış oldu. Sonrasında DEİK'e üye oldum. Burada 'Latin Amerika Anadolu'yla Buluşuyor' projesini gerçekleştirdik. Böylece iş bağlantılarının yapılmasını sağladık.

Kadın girişimcilerle ilgili düşünceleriniz nelerdir? Bu noktada siz nasıl bir örnek olduğunuzu düşünüyorsunuz? İzmir'de olmak kadınlar için bir avantaj mı?
Evet, Türkiye'de kadın girişimci olmak istiyorsanız İzmir'de olmalısınız. Çünkü önünüzde çok fazla örnek var. Bir diğer neden ise; İzmir'de kadınlara yönelik mobbing (psikolojik baskı)'in diğer kentlere göre daha az olması. Bence TOBB'un kadın girişimcileri desteklemesi çok güzel bir gelişme. Kadınların desteklenmesi için çeşitli projeler üretiyor ya da bunları destekliyor. Mesela bir kadın ev yapımı sabun üretiyor; bir diğeri ise ev yapımı kekleri. Bunlar düşük maliyetli ama girişimciliğe güzel örnekler teşkil ediyor. Ben kendi adıma söyleyecek olursam, iki yıl önce Bornova'da DEPPO adlı bir laboratuar kurdum. Burada, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO), toprak, su ve yaprak gibi maddelerin analizini yapıyoruz. Akredite olmuş bir laboratuarımız bulunuyor.
Son olarak denizcilik sektörü ve limanlarla ilgili görüşleriniz nelerdir?
Şu anda denizcilik sektöründe işler biraz yavaşlamış durumda. Limancılık hizmetleri, ülkemizde yeni bir konu aslında. Öncesinde liman işletmesini TCDD yapıyordu, şimdi ise firmalar yapıyor. Ancak liman işletmeciliğini bu işi bilen firmalara verilmesi gerekiyor. Biz bütün ürünlerde, liman içinde taşımacılık yapabilen tek firmayız. Burada dikkat edilecek nokta şu: liman işletmesini iyi yapamazsanız, yabancı gemileri tekrar o limana getiremezsiniz. Bu nedenle limanların doğru ve sağlıklı işletilmesi çok önemli bir konu.