İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş sessizliğini Egedesonsöz'e bozdu.
Ümit Yaldız - Cemal Sevgi / Egedesonsöz - Genel Yayın Yönetmenimiz Ümit Yaldız, Genel Koordinatörümüz Cemal Sevgi ve muhabirimiz Erkan İyigüngör'e çarpıcı açıklamalarda bulunan Ekrem Demirtaş, özellikle kruvaziyer turizmine damga vuracak büyük bir tehlikeye dikkat çekti.
İşte Ekrem Demirtaş'ın önemli açıklamalarının satırbaşları:
YÜZDE YÜZ ZAM OLUR MU?
Kruvaziyer turizminde İzmir'e gelen turist sayısı 2011 yılında 500 bini geçecek. 2010'da sonradan eklenenlerle İzmir'e 148 gemi geldi. Gemi sayısı bu yıl da katlanarak artacak. Ama bizim burada doğruları yapmamız gerekiyor. Bu yükseliş trendini bozacak şeylere engel olmamız lazım. Şu anda Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü, römorkör ve pilotaj hizmetlerini Denizcilik Müsteşarlığı'ndan devraldı. Her yeni kurum ve kişiler başarılı olabilmek için bir takım uygulamalar yaparlar. Onlar da römorkörlerin yenilenmesi gibi bir takım planlamalar yapmışlar. Bunun da gelirini verdikleri hizmetten alacaklar. Belli bir zam yaptılar. Başlangıçta bu zamlara baktığımız zaman çok masumane bir tablo var. Ama içeriğine baktığımız zaman, 8 bin dolara yanaşan Costa'nın 3 bin kişilik gemisi artık 16 bin dolara yanaşacak. Yüzde 100 zam yapıldı. 80 bin grostonun üzerindeki gemilerden para alınmıyordu ve bu ücret 8 bin dolarda kalıyordu. Bu gelinen 16 bin dolarlık rakam firmaları ürküten, rahatsız eden bir rakam. Zaten bu gemiler kendi kendilerine yanaşıyorlar. Römorkörün bir işlevi olmuyor bu anlamda. Baş pervanesi olan gemilerde yüzde 50 indirim vardı. Bunu da kaldırdılar. Dünyanın diğer limanlarında böyle bir tarife yok. Kendi kendine yanaşan bir gemi için 16 bin dolar ücret alınıyor. Bu gemiler zaten bilgisayar yardımıyla rotasını belirleyen gemiler, kılavuza da gerek yok. Ayrıca söz konusu gemiler her hafta geliyorlar, kaptanları zaten yolu ezbere biliyorlar. Konuyla ilgili bakanlıkla görüştüm, denizcilik müsteşarıyla konuştum. Ama onlar da 'Şirketler bu parayı versin' dedi. Bu parayı verirler ama ilave gemi koymazlar, caydırıcı olur. İzmir katlanarak büyüyor, bu trend düşer. Kruvaziyer şirketleri şimdi 'bu yıl böyle para alıyorlarsa, önümüzdeki yıl ne alırlar' diye korkuyor.
KAVGADAN ÇEKİNMEM
Yeni kruvaziyer limanı için Özelleştirme Yüksek Kurulu'ndan onaylar alındı. Bu planlamaları yapan daire başkanıyla zaten sıkça görüşüyoruz. Bürokratik süreç ilerliyor. 15 Mart'ta da dünyanın en büyük kruvaziyer kongre ve fuarına gideceğiz Miami'ye. Orada da 'İzmir'e gelin' diyeceğiz. Ayakbastı parasında yalnız bırakıldık ve hala bu yükü yalnız çekiyoruz. Diğer kurumlar para vermek istemiyor ama bu işten pay almak istiyorlar. Yani para vermek istemiyorlar ama karşılama bankosunda yer almak istiyorlar. Benim olduğum her işte bana karşı bir direnç var. Bana karşı bir tepki olduğu gerçek. Bu durumu benim yorumlamam taraflı olur, bunu sizler ve İzmirliler yorumluyacak. Ancak şunu herkes bilmeli ki benim düşüncelerimde herhangi bir değişiklik yok. Gerektiğinde kavga etmesini çok iyi bilirim. Ben çözüm odaklı bir insanım. Aldığım bir sorunu etrafında dolaşıp, hiçbir şey yapmamak gibi bir tarzım yok. Elime aldığım her sorunu çözmek isterim. Eğer ki çözmeye niyetlendiysem konunun üzerine giderim. Çözebilecek olanağım varsa saldırırım, uğraşırım, didinirim gerekirse didişirim. Ama o yöntemle bir yere gelemediysem fazla uzatmanın da bir faydası yok.
İTO'YU KİMSE BİR KENARA İTEMEZ
İzmir Ticaret Odası'nın çok önde olması, kentin diğer kurumları tarafından pek istenmiyor ve her seferinde de odamızın kenara doğru itildiğini biliyoruz. Biz kenara itilecek bir kurum değiliz. 125 yıllık tarihi olan İzmir'in en büyük sivil toplum örgütüyüz. Dolayısıyla biz görevlerimizi biliyoruz. Bildiğimiz yoldan şaşmadan ilerliyoruz. Kentin marka yapılması gerektiğini on yıllar önce söyledik. EXPO 1992'de programımıza girdi. İzmir'le ilgili araştırmaları dünyanın en başarılı şirketleriyle yaptık. İZKA kurulalı 3 yıl oldu. Şimdi geldikleri nokta bizim 6 yıl önceki noktamız. Şehir patinaj yapıyor. Biz elimizdeki tüm verileri size verelim dedik. Logo, slogan ve marka kent olma aktiviteleri gibi asıl önemli sonuçlarımıza katılmıyorsanız, sonuçlar kısmındaki çalışmalarınıza devam edin dedik. 'Yaşanacak Şehir!' sloganıyla yola çıkan İzmir'i tüm renkleriyle temsil eden bir logomuz vardı bizim. Bu beğenilmedi. Saat Kulesi varken ne gerek var böyle bir logoya dendi. Vilayete, belediyeye logo mu yapıyorsunuz dediler. Bizi anlamak istemediler. Onlar da biliyorlar ki artık bağımsızlık heykelinin New York'un sembolü olmadığını… I Love You New York diye bir sloganları, logoları var. Tüm çalışmaların sonucunca, İZKA İzmir'in rengini mavi olarak belirledi. Bizim İzAir'e koyduğumuz renkler, Kordon'un taşındaki dalga Akdeniz dalgası, denizinin mavisi, gün batımının turuncusudur. İzmir'in başka bir rengi olamaz ki… ve bu renklerle ilgili dedik ki İzmir'in taksilerinin rengi mavi olsun… Çünkü İzmir'in rengi mavidir. İzmir'i yeniden keşfetmek mümkün değil. Kime sorarsanız sorun, sorunlar ve çözüm önerileri hep aynı. Koro gibi herkes aynı şeyi söyler. Mesele çözümde. Biz çözüm için de bir araya gelmiyoruz. Hiçbir şey yapmadan prim yapmaya çalışıyoruz, çözmeye çalışanları da engelliyoruz. İzmir'den gidenler ya da İzmir'den gelenler bu durumu görünce ağızlarına ne gelirse söylüyorlar İzmir'e. Sümüklü de diyorlar, pis de diyorlar. İzmir bunu hak etmiyor.
FANATİK İZMİRLİYİM
Ben fanatik İzmirliyim. İzmir'e bir şey söylediklerinde dayanamıyorum. Son örneği AKP Genel Başkan Yardımıcısı Hüseyin Çelik olayında yaşandı. Söyleyen haklı da alacakları yok. Hüseyin Çelik havaalanından gelirken Limontepe'deki gecekonduları görüyor, 'Böyle mi olmalı' diyor. Haklı! Ama o bir başbakan yardımcısı. Eleştirirken, bir şey söylerken işin gerisine bakacak. Bu kadar yüzeysel bakmamalı. Bunu vatandaş söyleyebilir. İzmir'e her yıl 100 bin kişi geliyor. Her yıl küçük bir vilayet İzmir'e ilave edildi. Devletten hiçbir kaynak gelmedi ve gecekonduya İzmir teslim oldu. Ankara çok mu farklı sanki. Ankara TOKİ'yi koydu oraya, yıktı binaları, protokol yolunun etrafını düzeltti. Peki Çelik'le gidelim oraya beraber. Protokol yolunun arkasına, oradaki gecekondular olduğu gibi duruyor. Eleştirirken insaflı olmak lazım. Bu İzmir'in hatası değil ki, iş ve aş için gelen vatandaşın da hatası değil. Bu insanlar bizim İzmirlilerimiz. Belediyeleri eleştirdi Hüseyin Çelik. Belediyeler ne yapacak ki? Geçmişteki belediye başkanları bunu engellemeliydi doğru. Ama bugün de gecekondu yapılmaya devam ediyor, engellemek lazım. Ama bu sosyo-ekonomik bir sorun. Bizim 10 bine yakın inşaatçı üyemiz var. Yap-sat yöntemiyle İzmirlileri ev sahibi yapmıştık. Yine yaparız. Yeter ki kent yenileme projeleri devreye girsin. Ada bazında alalım yapalım satalım. İzmir'e aş ve iş verelim. İzmir'in geliri yükselsin, bunları yaparız. Gerekli gücümüz var…
BENİM KÜSMEYE HAKKIM YOK
Kent ile ilgili projelerimiz devam ediyor. Hiçbirinden vazgeçmiş değiliz. Nasıl buradaki dalgakıranı yıllar boyu izlediysek, birgün gelecek bizim diğer projelerimizin değeri de anlaşılacak. Mesela Gümrük Meydanı. Eski Osmanlı Bankası restore ediliyor. Peki onun yanındaki Büyük Kardıçalı Hanı'nı niye görmüyoruz. Bu hanın cephesi çok güzel ama bir sürü tabelayla o güzellik kapatılmış. Gece ışıklandırılsa orası daha güzel olmaz mı? Kızlarağası Hanı çok güzel restore edildi, turistler oraya götürülüyor. Ama onun yanında Çakaloğlu Han var. Orası da çok güzel bir yer. Orasını da gündeme getirdik. Hakan Tartan ile birlikte çalışmaya devam ediyoruz. Geri vitese almadık kendimizi. Ben İzmir Ticaret Odası'nın seçilmiş başkanıyım. Benim küsme hakkım yok. Küsemem, küsüp de olmadı işte deyip, sırtımı dönemem.
KİMSE 'SİZE NE' DİYEMEZ!
Kordon tartışmasında, yerel yönetimle kavgaya girerek işler çözülmez. Üyelerimize 'boykotu bırakın' dedim. Konuşarak, uzlaşılarak aşılması gereken bir konu... Alaattin Yüksel 'ben yaparım, arabulucu benim' dedi. O zaman da ben geri çekildim. Şimdi de yeni il başkanı 'ben yaparım' dedi. Kordon İşadamları Derneği'nin de yaptığı yanlış. Konuyu tırmandırarak meseleyi çözmeye kalktı ama doğru değil. Biz kaynak ayırarak Kordon'daki açık alanların nasıl olması hakkında 3 projeyi belediyeye sunduk. Biz hep üretiyoruz. Gün gelecek kullanılacak bunlar. 1992'de 2000 EXPO'suna adaydık. Ama o zaman BİE'ya dahi üye olamadık. Daha sonra 2015'e aday olduk. Kruvaziyere 2004'te başladık. Belli bir noktaya geldik, daha limanı yapamadık. İzmir'e özel faytonu biz 3 yıl önce yaptık. Şimdi Seferihisar'da. Şehir otobüsü fikrini sunduk, şimdi 5 tane var. İzmir'e özgü taksi yapalım dedik, ama otomotiv firmaları ilgi göstermedi. Biz bu kentin ticaret odasıyız. 70 bin üyemiz var. Yanında çalışanlar ve onları aileleriyle birlikte kentin yarısının ekmek yediği bir kurumu temsil ediyoruz. Onların daha kaliteli, daha çok kazanmasını sağlayacak önerileri getirmek bizim görevimiz. Biz başarı sağlarsak İzmirli mutlu olacaktır. Biz görevimizi yapıyoruz. Kimse size ne oluyor diyemez.
MİLLETVEKİLLİÐİ İLE SİYASETE GİRMEM!
Siyasette yokum. Tabii ki insanların önüne neler gelir neler gider belli olmaz. Baba, hiçbir zaman erken konuşma der, ama ben siyasette kendim için bir şey görmüyorum. Ben yerinde oturan bir insan değilim. Milletvekilliğiyle siyasetin içine girmem.