Tansel Önder, Egedesonsöz Yayın Koordinatörü Muhittin Akbel’in sorularını yanıtladı.

Villaların, düğün bahçelerinin, restoranların en yoğun olduğu ilçede 20 yıldır ekim yapılmayan atıl araziyi bir yıl içinde ıslah eden işadamı Tansel Önder, düğün bahçesi ve restoran baskısına rağmen 'İnadına üretim' dedi, buğday ekti. Güzelbahçe'nin göbeğinde adeta vaha yaratan, 25 dönüm alanda tarımla uğraşan Önder, bu yıl Türkiye'nin buğday ihtiyacına 15 tonluk katkı koymayı planlıyor

Aydın'ın Germencik ilçesinde 100 yıldır tarım yapan bir ailenin çocuğu… Pamuk da üretmişler, incir de… Çocukluk günlerini anlatırken, 'Bizim köyde beş dönüm arazimiz vardı. Babam oraya domates, biber, patlıcan, karpuz, her türlü meyve, aklınıza gelecek her şeyi ekerdi, dikerdi. Biz pazara sadece et almaya giderdik' diyor.

Hayvanlarının da olduğunu hatırlattıktan sonra, satılmayan domatesleri, patlıcanları, biberleri ineklere yem olarak verdiklerini, inekten süt alıp yoğurt, peynir yaptıklarını… Hayvanın dışkısını, sebzelere gübre olarak kullandıklarını anlattı. Böyle bir ortamda, aklı fikri sadece üretmek olan büyüklerinin yanında büyüyen röportajımızın kahramanı, otomotiv ve sigorta sektörlerindeki faaliyetlerini sonlandırdıktan sonra tarıma daha büyük bir kararlılıkla girmiş.

Şimdi, muhteşem villaları, bahçelerde faaliyet gösteren restoranları ve düğün bahçeleriyle ünlü Güzelbahçe'de bir vaha yarattı. Düğün bahçesi veya restoran açarsanız daha çok kazanırsınız baskılarına boyun eğmeyip 'İnadına üretim' diyen o cesur yürek, Aydın ve İzmir'in tanınmış işadamlarından Tansel Önder'den başkası değil.

Buyrun sohbetimize…

***

20 SENEDİR İŞLENMEMİŞ TOPRAÐI ISLAH ETTİM, BUÐDAY EKTİM

- Tansel Bey, Germencik Ovası'nda buğday ekmek normal de… Güzelbahçe gibi albenisi olan, herkesin yaşamak istediği bir şehirde buğday ekmek, biraz tuhaf değil mi? Neden Güzelbahçe'de böyle bir girişimde bulunmak istediniz?

- Burada kendimize ait 20 dönümlük bir yerimiz var. Yanlarımızda boş yerler vardı, hepsi atıl halde duruyordu. Bunları nasıl değerlendiririz diye kafa yordum. Sahiplerini buldum, o arazileri kiraladım. Toplamda 40 dönümlük arazi oldu. Herkesin düşüncesi, burasının düğün bahçesi olması yönündeydi, restoran açmaktı. Ben bunların hiçbirini kabul etmedim; çünkü benim tarzım değil bu işler. Ben tarımdan anlarım, bildiğim işi yapacağım dedim. Topluma örnek olmak, topluma faydalı bir şey yapmak fikri daha ağır bastı, üretmeyi tercih ettim sonuçta. Neden Güzelbahçe? Özel bir nedeni yok. Burada bir arazi buldum. 20 senedir bu toprakta hiçbir şey yapılmamış. Orman gibiydi. Her tarafı otlar bürümüş, dikenler bürümüş. Bu toprağı iyileştirmek için çok büyük emek verdik. Hatta bir traktör feda ettik. Zemin o kadar kötüydü ki, traktör pert oldu. Sonunda başardık. Bir sene üretim yapamadık ama onca emekten sonra araziyi mezbelelik halinden kurtardık, üretime uygun hale getirdik.

İLK YIL BUÐDAY EKİMİNDEN ZARAR ETTİM AMA TESLİM OLMADIM

- Güzelbahçe'de üretim yapmak, Germencik'te üretim yapmaktan daha maliyetli olsa gerek. Çünkü burada işçi bulmak da zordur, ekipmanları temin etmek de…

- Buğday ektik, çünkü buğdayı için işçilik gerekmiyor. Geçen yıl 20 dönümlük yerde buğday ekmiştim, 3,5 ton buğday hasadı yaptım. Zararımız büyüktü ama pes etmedim, tam aksine, daha büyük kararlılıkla üstüne gittim. Bu yıl 25 dönüm alanda üretim yaptım. 12 ila 15 ton arasında buğday bekliyorum. Önümüzdeki hafta hasada başlayacağız. Belediyeler üreticilere destek vermeli. Mesela traktörü çiftçinin kullanımına verebilir. Çiftçi, belediyenin traktörüyle tarlasını sürerse, maliyeti düşer. Bugün bir dönüm yeri 350 liraya sürüyorlar. O zaman bu rakam 50 liraya düşer. Belediyeler tohum desteği verebilir. Böyle olursa, Güzelbahçe'de atıl durumda duran çok sayıda arazide üretim yapmak da mümkün olur. Tıpkı bizim yaptığımız gibi…

MEYVE FİDANLARI DİKTİK, SEBZE YETİŞTİRECEÐİM

- Sadece buğday ekimi mi yapıyorsunuz Tansel Bey?

- Güzelbahçe sahiline 500 metre mesafede buğday üretiyoruz. 40 dönümlük alanın 25 dönümünü buğdaya ayırdık. 5 dönümlük yere de meyve fidanları diktik. O alana ayrıca sebze ekimi de yapacağız. Suyumuz da var. Arazimin bir kısmını arkadaşlarıma, eşime dostuma ayırdım, toprakla barışık olsunlar diye oraya kendi çaplarında domates, biber, patlıcan gibi şeyler ekmelerine imkan tanıdım. Bir nevi hobi bahçesi gibi ama hobi bahçesi değil. Toprakla işlenmeyi sevmeye başladılar. Bu da benim için çok kıymetli. Çünkü insanların üretmesi için toprakla uğraşmayı sevdirmeliyiz. Yarın bu arkadaşlardan bazıları daha büyük çapta tarımla uğraşmaya başlarsa, işte o zaman amacıma ulaşmış olurum.

BURALAR İMARA AÇILIRSA, GERÇEKTEN ÇOK ÜZÜLÜRÜM

- Bugün tarım yaptığınız alanlar, yarın imara açılırsa, sevinir misiniz, üzülür müsünüz?

- Benim amacım, üretmek. Yer kiralayarak para kazanamazsınız zaten. Kendi yerime ilaveten yer kiraladım. Mazotun litresi olmuş 25 lira. Gübre fiyatları almış başını gitmiş. Hele hele uzun yıllar hiç kullanılmamış, atıl halde bırakılmış yerlerde tarım yapmanın maliyeti daha yüksek. Sonuçta, buralar imara açılmadığı sürece boş kalmasını, üretimde kullanılmaması doğru bulmuyorum. İmara açılması, beni gerçekten çok üzer. Bir üretici olarak kahrolurum. Amacım para kazanmak olsaydı, düğün bahçesi yapardım, restoran açardım, verirdim kiraya, hiç terlemeden para kazanırdım. Benim derdim, üretim yaparak topluma örnek olmak, toprağı işlemek. Dünyada bir kıtlık var. Çorbada bizim de tuzumuz olsun istiyoruz. Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur, derler. Geçen yıl 20 dönümde 3,5 ton buğday aldık. Neden? İlaçlamada, gübrelemede eksik kaldık, zamanlamada hata yaptık. Bu yıl aynı hataların hiçbirini yapmadık. 25 dönüm alandan en az 12, belki de 15 ton buğday alacağız. Bu bölgenin imara açılması, ekonomik açıdan bize çok şey kazandırır ancak şehrin içinde köyü yaşamanın, şehirde üretim yapmanın keyfi, verdiği huzur bir başka. Bu mutluluk, parayla pulla ölçülemeyecek kadar değerli. Para bir şekilde kazanılır, ticaret yaparsınız, kazanırsınız. Ama her yerde üretim yapılmıyor, yapılamıyor. Türkiye'nin buğday ihtiyacına 15 tonluk katkımız olacağı için vicdanen çok rahatız. İnsanların tarımdan uzaklaşmasına gönlüm razı değil. Aydın Germencik'te incir bahçelerimiz var, orada da tarım yapıyorum. Oralarda çalışacak insan bulamıyoruz. Burada işçi bulmak zaten mümkün değil. Kendi işimizi kendimiz görüyoruz.'

BELEDİYELER, ÜRETİCİLERE YARDIMCI OLURSA, MALİYET DÜŞER

- Tansel Bey, geçen yılki üretimden zarar ettiniz, bu yıl belki kar edeceksiniz. Masraflarınızı çıkarabilecek misiniz? Diğer üreticilerin, sizin kadar zarar karşısında yıkılmayacak ekonomik güçlerinin olmadığını biliyorsunuz değil mi?

- Tabii ki biliyorum. Para kazanamayan üretici, bu işlerden uzaklaşıyor, şehre gidiyor, asgari ücretle çalışmaya başlıyor. Aslında en keyifli iş, tarımla uğraşmak, bir şeyler üretmek. O yorgunluk, eziyet, ekonomik anlamda desteklenmediğinde dayanılmaz oluyor. Biraz önce de söyledim; burada, yani Güzelbahçe'de bir dönüm araziyi sürdürmek için traktörcüye 350 lira ödemek zorunda kalıyorsunuz. 20 dönüm yeri sürdürmeye kalksanız, 7 bin lira eder. Ekili alanı olan herkesin bir traktör alması, mantık dışı bir şey. Basit bir traktör, 250-300 bin lira. Belediye bir traktör alıp çiftçilerin hizmetine sunsa, akaryakıtını üretici koysa, 350 liralık sürme maliyeti, 50 liraya iner. Al sana maliyetten 200 lira tasarruf. Gübre, ilaç gibi ihtiyaçlarda devlet, babalılığını gösterecek, destek verecek. Destek verecek ki, üretimde daha fazlasını alacak. Çiftçi küstü. Köylerde çalışacak insanların yaş ortalaması 50'nin üzerinde. Yakında genç çiftçi kalmayacak. Tarımın gençlere ihtiyacı var. Ne acıdır ki ülke olarak bir tarım politikası gerçekleştiremiyoruz.

ANTALYA İHRACAT ÜSSÜ OLMALI, HER İL KENDİNİ BESLEMELİ

- Sizin kurtuluş reçeteniz ya da öneriniz nedir?

- Çiftçinin üretim yaparak para kazanmalı ki topraktan kopmasın. Çiftçi para kazanırsa, bu toplum aç kalmaz.Sebze meyve fiyatlarının geldiği nokta ortada. Orada da stratejik bir hata var bence. Antalya, üretim üssü gibi görünüyor. Oysa Antalya, ihracat üssü olmalı. Her ilin, kendi üretimiyle kendini beslemesi lazım. Her ilin, kendi bünyesinde, kendini besleyecek üretim alanlarının olması lazım. O zaman nakliye maliyeti, minimuma düşer. Bu da sebze meyve fiyatlarının düşmesini sağlar.

- Bildiğim kadarıyla buğday üreticisi, yılda iki ürün alır. Siz de ikinci ürün için planlama yapıyor musunuz?

- Buğday hasadından sonra ikinci bir ürün ekebilir miyiz? Sılajlık mısır üretmeyi düşündük. Suyumuz da var. Onun pazarı ne olacak, dedik. Urla taraflarında pazarı bulduk. Ancak tereddüt halindeyiz. Benim gibi kara kara düşünen kim bilir kaç üretici var. Mazot, dört katına çıktı. Elektrik faturasının altından kalkmak mümkün değil. Gübre de çok pahalı. Bu yüzden devletin, çiftçiyi desteklemesi lazım. Henüz karar vermiş değilim ancak gerekirse ikinci ürün için ekim yapmayı bir yıl erteleyeceğim ama doğru üretim yapacağım. Yapacağım ikinci tarımın adını doğru koymamız lazım. Bu sene olmazsa, seneye ikinci ürünü mutlaka ekeceğim.