İzmir’in merakla beklediği Ege Genç İşadamları Derneği(EGİAD)’nin 1 Aralık 2012’de yapacağı olağan genel kurulunda başkan adayı olacağını açıklayan 11. Dönem EGİAD Yönetim Kurulu Başkan Vekili Kenan Doğan, hedef ve projelerini EGEDESONSÖZ’e anlattı. Sivil toplum kuruluşlarının beşinci güç olarak demokrasinin en önemli unsurları olduğuna dikkat çeken Doğan, yönetime gelmeleri durumunda farkındalık yaratacak projelere imza atacaklarını söyledi.

Kutay GÜROCAK/EGEDESONSÖZ - Aslan Artvinli olan ve uzun yıllardır İzmir iş dünyasında yer alan Ege Genç İşadamları Derneği(EGİAD) Yönetim Kurulu Başkan Vekili Kenan Doğan, 1 Aralık 2012'de yapılacak olan genel kurulda yönetime talip olduğunu belirterek, amaçlarının EGİAD için farkındalık yaratacak projeler olduğunu söyledi.

Akademik kimliği ile bir dönem bilimsel çalışmalara da imza atan Doğan, önümüzdeki dönemle ilgili hedef ve projelerini EGEDESONSÖZ'e açıkladı. Doğan, sivil toplum kuruluşlarının demokrasilerde çok önemli fonksiyonu bulunduğuna dikkat çekerek, bu noktada EGİAD'ın kurulduğu günden bu yana başarılı çalışmalara imza attığını kaydetti.

EGİAD bir Sivil Toplum Kuruluşu (STK) olarak, 22 yıldır birçok proje ve çalışmaya imza attı. Bu noktada STK'larla ilgili düşünceleriniz nedir?
EGİAD İzmir için çok önemli bir sivil toplum kuruluşu. Hatta sadece İzmir için değil, Türkiye için de çok önemli bir yere sahip. Ben, derneğimizin ne kadar önemli işler yaptığını Ege Genç İşadamları Dernekleri Federasyonu (EGİFED) ve Türkiye Genç İş Adamları Konfederasyonu (TÜGİK)'nda yaptığım görevlerde görme fırsatı yakaladım. İzmir, Türkiye için demokrasi anlamında çok önemli bir kentimiz. İleri demokrasinin en önemli unsurlarından yasama, yürütme ve yargı dediğimiz güçler ayrılığı sistemi. Bu sistemde 4'ncü sırada medya bulunurken 5'nci sırada bir güç olarak STK'lar yer alıyor.
Demokraside böyle önemli bir görevi üstlenen STK'ların Türkiye özelindeki durumu nedir?
Bize yakın nüfusu olan Fransa'da 2 milyon STK bulunuyor. Almanya'da bu rakam 1,5 milyonu bulurken; Kuzey Avrupa'da ise bu sayı çok daha yukarı çıkıyor. Türkiye de ise yaklaşık 80 bin dernek ve 4 bin 500'e yakın da vakıf bulunuyor. Bu yapı içinde İzmir, biraz daha şanslı çünkü dernek başına düşen kişi sayısı kentimizde daha fazla. Dolayısıyla bizim de İzmir'de bir STK olarak, kentin gelişim sürecine katkıda bulunmamız gerekiyor. İzmir bu yönüyle Türkiye'deki diğer kentlerin gelişimlerine örnek oluyor. Şu anda EGİAD'ı ve onun projelerini 77 genç işadamı derneği takip ediyor. Dolayısıyla bizim de önümüzdeki dönemde bu liderliğimizi sürdürmek ve Türkiye'ye yön verecek projeler üretmemiz gerekiyor.
Bahsettiğiniz bu liderliğin temelinde yatan faktörler nelerdir? EGİAD'ın üstlendiği görev bu noktada nedir?
Burada şunun altını çizmek istiyorum. EGİAD'ın değeri, sadece 22 yıllık başarılı bir sivil toplum kuruluşu olmasından kaynaklanmıyor. Derneğimizin liderliği ve başarısı, öncelikli olarak yönetim, hizmetler ve sanayi sektörlerinde ciddi istihdam ve üretim sağlayan kurumlarda çalışan üyelerimizden geliyor. Yani dernek üyesinin güçlenmesi, EGİAD'ın da güçlenmesini sağlıyor. Bu aynı zamanda daha çok iş hacmi ve istihdam anlamına geliyor. Dolayısıyla ben ve yönetime talip olan arkadaşlarım, bu gerçekten yola çıkarak projeler ürettik.



Bu projelerden bahsedecek olursak, önceliğiniz nedir? Hangi noktada katkı sağlayacağınızı düşünüyorsunuz?
Yapacağımız projelerde öncelikli olarak dernek üyelerimizin işlem hacmini ve ticaretini büyütmek için çalışacağız. Bunu için çaba ortaya koyacağız. Üstelik bunu yaparken de sadece İzmir özelinde düşünmeyeceğiz. Aynı zamanda Gaziantep, Adana ve Bursa gibi kentlerimizdeki diğer genç işadamları dernekleriyle ortak Workshop'lar yapacağız. Bu sayede yeni işbirliği zeminleri oluşturarak, üyelerimizin gelişimine katkı sağlayacağız. Zaten bu süreçler, İzmir'e ve kent ekonomisine katkı sağlayacak. Sadece üyelerimiz arasındaki ticaret hacmini 500 milyon TL'ye ulaştırmayı hedefliyoruz.
Türkiye ekonomisinin önümüzdeki yıllardaki hedeflerini göz önüne alırsak, bu noktada ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?
Dünya ekonomisi değişiyor. Büyükler küçülüyor, küçükler de büyüyor. Dolayısıyla Türkiye olarak, 2023 vizyonu çerçevesinde dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi arasına girmek istiyorsak, nüfusumuzun 1,5 kat; milli gelirimizin ise 3 kat büyümesi lazım. Yaklaşık 25 bin dolar kişi başına gelir yakalayabilmek için ise, mutlaka katma değeri yüksek ürünlere yönelmemiz gerekiyor. Biz, yönetime gelmemiz durumunda EGİAD olarak, Türkiye'ye yön verecek projeleri hayata geçireceğiz. Örneğin İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü içinde katma değeri yüksek ürünler üretmek ve Ar-Ge çalışmalarının yürütüleceği bir merkez oluşturacağız. Böylece üyemizi rakiplerine göre avantajlı konuma gelecek. Bu önemli, çünkü yapılan Ar-Ge faaliyetleri ile kendi patentli ürünlerine gerçekleştirebilecekler.
İzmir ekonomisine döndüğümüz zaman, önümüzdeki dönemde kentin önünde EXPO 2020 seçimleri bulunuyor. Gelecek yıl, kazanan ya da kaybeden taraf belli olacak. İş dünyasını temsil eden EGİAD'a başkan adayı olarak sizin düşünceleriniz nedir?
Biz, EXPO 2020'ye kazanmak ya da kaybetmek gözüyle bakmıyoruz. Biz İzmir'in bu adaylığının, kentin tanıtımında bir 'kaldıraç' etkisi yaratacağını düşünüyoruz. Dernek üyelerimiz ya da İzmirliler, EXPO seçimlerini yapacak olan BİA delegeleri ile birebir çalışmalarda yer almıyor. Sadece EGİAD başkanımız, EXPO 2020 İzmir Yönlendirme Kurulu üyesi olarak düzenlenen toplantılara katılıyor. Derneğimiz bir STK olarak, farkındalığı daha çok artırmak ve bilinirliği sağlamak üzerine kurulu. Biz de yönetime gelmemiz durumunda, EXPO'yu bir kaldıraç olarak kullanacağız. Böylece kentin tanıtımının yapılmasını sağlayacağız. Bununla ilgili büyük bir projemiz var. İzmir'de şimdiye kadar yapılmamış büyüklükte bir lobi çalışması ve farkındalık toplantısı yapacağız. Yurtdışından buraya işadamları gelecek. Bununla ilgili projemizi önümüzdeki günlerde açıklayacağız.
Üniversite eğitiminizi'Coğrafya' bölümünde tamamladınız. Buna karşın enerji konusunda Azerbaycan ve İran üzerine yüksek lisans ve doktora çalışmalarınız oldu. Bu çalışmalarınızın çıkış noktası neydi?
Komşularını incelediğiniz zaman Türkiye'nin tek dezavantajının, enerji bağımlılığı olduğunu görüyorsunuz. Buna karşın ülkemizin girişimcilik ve teknolojik avantajı bulunuyor. Bununla birlikte ticari olarak karşımızda Türkiye ile birlikte eşdeğer nüfusa ve pazara sahip bir İran bulunuyor. Bu ülkede kişi başına düşen milli gelir, Türkiye ile aynı paralel seviyede ancak, teknoloji ve ürün kalitesi açısından İran, Türkiye'nin çok gerisinde. Bu ülkede Türkiye'den gelen mallara karşı inanılmaz bir ilgi var.
Bu ilginin iki ülke arasındaki ticari büyüklüğe ya da bağlantısına yansıması nasıl? İstenilen düzeyde mi?
Türkiye ile İran arasındaki ticaret hacmi oldukça düşük. Halbuki Fransa, Almanya ve İngiltere'ye baktığımız zaman, bu ülkelerin İran ile ciddi işler yaptığınız görüyoruz. Fakat biz kendi sınır komşumuzla çok sınırlı düzeyde ticaret yapıyoruz. Bana göre İran, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki dönemde en önemli pazarlarından birisi olmalı. Türkiye ve İzmir'de üretilen mallar, bu ülkede daha fazla yer bulmalı. Bunun için zemin fazlasıyla hazır. Çünkü bu coğrafyada 35 milyona yakın Türk nüfusu bulunuyor. Bu insanların da ülkemize bakış açısı son derece olumlu. Bizim de bunu değerlendirmemiz gerekiyor. Sonuç olarak, İran'ı hem enerji hem de pazar anlamında çok önemli bir ülke olarak görüyorum.
Siz, hizmet sektöründe faaliyet gösteriyorsunuz. Buradan yola çıkacak olursak, İran'da önümüzdeki dönemde kendi sektörünüzle ilgili faaliyet gösterecek bir çalışma yapmayı planlıyor musunuz?
Biz, güvenlik alt sektöründe faaliyet gösteriyoruz. Bunun üzerinde yer alan hizmet sektörü, yurtdışı işlerde her zaman sonradan gelen bir sektör oluyor. Öncelik her zaman malların üretilmesi ve satılmasında oluyor. Sonra ülkeler arasındaki ilişkilerin güçlenmesi ve refah seviyesinin artması hizmet sektöründeki kalite arayışını ortaya çıkartıyor. Bu noktada sektör devreye girmeye başlıyor. Biz kendi işletmelerimiz adına, ilerleyen dönemlerde İran'da benzer çalışmalar yapmayı düşünüyoruz. Bir de Türkiye ekonomisinin geleceği burada olacak.


Önümüzdeki yıllarda hangi alandaki çalışmalar, Türkiye ekonomisine ivme kazandıracak?
Ülkemizde hemen her sektörle ilgili çalışmalar yapılıyor. Fakat önemli olan inovasyon ve Ar-Ge'ye dayalı, fark yaratacak, yüksek katma değerli ürünler imal etmek. Bu noktada farklılaşmak için teknoloji kullanmanız gerekiyor. Bugün dünyada birçok firmanın yapamadığı uygulamaları firma olarak biz yapabiliyoruz. Sonuçta hangi sektörde olursa olsun, Türkiye'de katma değeri yüksek ve kaliteli ürünleri yapmak zorundayız.
Türkiye'nin 2023 yılında ortaya koyduğu 500 milyar dolar ihracat hedefini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İhracat konusunda Türkiye için Avrupa pazarı oturmuş durumda. Evet, Avrupa'da yaşanan süreç ihracatta belli bir düşüşe sebep oldu. Fakat bununla birlikte alternatif pazarlarda ciddi büyümeler yaşanıyor. Altyapı süreçleri iyi yönetilir ve ortaya koyulan hedeflere inanılırsa Türkiye'nin yapamayacağı hiçbir şey yok. Ben şahsen ülkemizin 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşacağını düşünüyorum. Yeter ki, potansiyelimizin farkında olalım.
Son olarak, EGİAD seçimlerinde önceki dönem dernek başkanlarından destek aldığınız oldu mu?

EGİAD seçimleri, bir demokrasi sürecidir. Bu süreçte hem bizim ekibimiz hem de Seda Hanım'ın ekibi, hem üyelerimizin hem de başkanlarımızın desteğini almak için yola çıktı. Her iki grup da eski başkanları ziyaret etti. Fakat mevcut başkanımız Temel Aycan Şen ya da bir başka başkanımızdan, açıkça bir destek beklemek çok da doğru bir davranış olmaz. Biz onların gönül desteklerine talibiz. Onlar bir kurumun başkanlarıdır. Öyle kalması da doğrudur. Biz özel bir destek ile yola çıkmadık.