Son yazının üzerinden iki ay geçince pek çok soruya cevap vermek durumunda kalıyorsunuz haliyle…
Tabi ki kabahat bizde... İki satır yazıp merakları gidermek dururken 'Sizi de mi susturdular yoksa…'dan başlayarak onlarca soruya, senaryoya mahal vermiş olduk bir yerde... Şimdilik, 'Telaşa lüzum yok' demekle yetinelim. Kişisel kariyer açısından önemli kararların alındığı bir dönemdi geçen iki ay benim için. Ve neyse ki o kararların hepsi alındı.
Sırası geldiğinde yine bu sütunlardan duyurulacaktır.
Şimdi, 'Nerede kalmıştık' demenin zamanıdır.
Tabi ki mütemadiyen bu sütunlardan sizlerle birlikte olmaya devam edeceğiz. Ağırlıklı olarak İzmir'e, Ege'ye ama tabi ki Türkiye'ye, Dünya'ya bakmaya…
*
Böylesine ağır, travmatik bir süreçten geçerken, tanığı olduğumuz olaylar bizleri de en az sizin kadar yoruyor, üzüyor. Ne yazık ki pek çok açıdan renksiz, soluk bir sürece maruz kalmaya devam ediyoruz.
Ölümün, Azrail'in çoluk-çocuk, yaşlı-kadın demeden kol gezdiği bir sürece dayanmak kolay değil.
Hem de baharın tüm renkleriyle bizi kuşatmaya çalıştığı şu günlerde…
İronik olansa en tehlikeli kelimenin 'barış' olması!
Varın gerisini siz düşünün!
*
Diyorlar ki, üçüncü dünya savaşı çıkacakmış.
Ben de diyorum ki; hangi dünya savaşı?
Çıktı zaten görmüyor musunuz?
Milyonlarca mülteci, her yanda patlayan bombalar…
İnanmıyorsanız ölümün haritasını çizin bir kağıda…
Libya'dan başlayın. Mısır'ı unutmayın. Yemen'den, Afganistan'dan devam edin.
Sonra Irak'a ardından Suriye'ye kaydırın kaleminizi.
Bağdat'ı, Musul'u Halep'i tabi ki Kobani'yi Türkmen Dağı'nı…
Yetmedi mi?
Suruç'u işaretleyin kara bir kalemle…
Tabi ki Reyhanlı'yı…
Ankara'yı sonra… Ankara'ya üç işaret birden koyun hatta...
İstanbul'u; Sultanahmet'i, Taksim'i…
Yetmediyse Bodrum'dan başlayarak tüm Ege'yi kapkara bir kalemle çizin…
Hem de baştan aşağı… Binlerce mülteciye, Aylanlar'a mezar olan Ege'yi…
Hala bir dünya savaşının tam da ortasında olduğunuza inanmıyor musunuz?
Paris'e ve Brüksel'e iki işaret birden koyun o zaman.
Alın size postmodern bir dünya savaşı…
Şurası kesin ki;
Musul'a, Halep'e, Trablus'a, Yemen'e, Ankara'ya bahar gelmeden Paris'te de çiçekler açmayacak.
İşte yaşadığımız şeyi dünya savaşı yapan da budur bana göre...
Türkiye mi?
Giderek yönetilemeyen ülkeler sınıfına giriyor.
İçeride sağlanamayan adaleti New York savcısından bekleyen, peş peşe patlayan bombaların ardından sağlıklı istihbaratı Alman Lisesi'nden ya da Kanada elçiliğinden uman bir noktadayız.

İzmir'i hiç sormayın dostlar…
Her zamanki kısırlığında güzel İzmir…
'Sen onu dedin-ben bunu dedim' polemiğiyle günü kurtarmaya çalışan siyasetçileri sağ olsun.