Kendime asla yalancı olma zorlaması yapamam. Aslımdan, geleceğimden de vazgeçemem. Donanımlı olmak niyetindeyim.

Bütün bunları yaparak cesaret alışkanlığımdan yanayım.

Bazılarının içinde biriken sihirli sözcükler, gerçeğe düşmanlıktan yana görünüyor. Her gün aynı şeyleri tekrarlayarak etrafa işkenceden yana tavırlıdırlar. Ama kahramanlar ölse de minnetle anılacağını, hainlerin de lanetle anılacağını kavrayamadılar. Beden tutsak alınabilir, ama özgür beyinlerin her şeyi yıkıp geçeceğinin de farkına varamadılar.

'Ununu eleyip, eleğini asanlar' cümlesi Anadolu insanının ağzındadır. Ama ben onurunu eleyenler, onur eleğini asıp, zevkten ve çıkardan ağzı sulananlardan bahsetmek istiyorum.

-Demokrasinin, cumhuriyetin içinde olmayıp, etrafında dolaşanlar.
-İntikamı medeniyetle tedavi edemeyenler,
-Irkçılığı, mezhepçiliği ve etnik kimliği pompalayanlar,
-Hırsızlar, yolsuzlar, rüşvetçiler,
-Hayatımızı geçiştirenler,
-Kurtuluş savaşının gazeteci ihanetçisinden yana olanlar,
-Doların uşaklığı, lütfüyle görev yaptığını sananlar,
-Kafalarını emperyalizme kiraya verenler,

Onurunu eleyenlerdir, mezarlıkta her dilden, dinden ve ırktan yatan siyah-beyaz sessiz çoğunluk onurludur.

'Ben aydınlığı severim. Her türlü karanlık beni korkutur' diyen Behçet Necatigil onurludur.
Anadolu insanı onurunu özümsemiş, onu kutsal değerler gibi korumuştur. Anadolu insanı kadar olun, zaten onurunuzla yaşayacaksınız. Onu elemenize, duvara asmanıza gerek yoktur.

Yoksa yönü belli olmayan esen fırtına nedeniyle ahlaktan ve eserden onur kalmayacaktır.