CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 30 Mart'ın faturasını kimlere kestiği belli oldu.
İlk ve en büyük fatura meşhur komisyona…
Aday belirleme sürecinin kahramanlarına…
En başta Adnan Keskin'e…
Kılıçdaroğlu'nun 4 yılda değiştirdiği 4. ikinci adam…
İkinci büyük fatura Gökhan Günaydın'a tabi ki… Aday adaylarının görüşmek için kırk takla attığı kimilerine göre bir sonraki Genel Başkan Günaydın'a…
Ve Adnan Keskin'le birlikte hareket ettiği düşünülen Bihlun Tamaylıgil…
Hatta bir ara kendilerini, MYK'da sahipsiz kalan İzmir'den sorumlu ilan ederek kenti dizayn etmeye soyunan ikili… Aday belirleme komisyonunda yer alan Bülent Tezcan dışında 4 ismin liste dışı kaldığı yeni MYK'da İzmir'e de önemli mesajlar var tabi ki.
Kim ne derse desin Aytun Çıray, İzmir'in hakim siyasi yapısına atılmış bir goldür.
Hem de tam 90'a takılmış bir gol! İzmir'in hakim yapısından kasıt İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, PM Üyesi Alaattin Yüksel, İl Başkanı Ali Engin vs…
30 Mart önceki kentin siyasi patronajlığına soyunan, kongre-kurultay sürecinde de bunu ziyadesiyle başaran ekibe 30 Mart'ın faturası kesilmiştir bir yerde. PM toplantısında '8 ilçeyi kaybettik, İzmir'de başarısızız' diyen Kılıçdaroğlu, kaybın faturasını doğal olarak Kocaoğlu ve arkadaşlarına kesmiştir.
Eğer beklenen çıtalar aşılsaydı…
Yani yüzde 56 geçilseydi…
8 değil de kayıp ilçe sayısı 3-4 civarında olsaydı…
MYK değişiminde Genel Başkan Yardımcısı olan muhtemelen Alaattin Yüksel olurdu.
Dr. Aytun Çıray değil… Kılıçdaroğlu Çıray'ı yanına alarak İzmir örgütüne, kamuoyuna, Kocaoğlu ve arkadaşlarına çok net bir mesaj vermiştir.
Başarısız oldunuz mesajı…
Aytun Çıray'ın CHP'deki hızlı yükselişine ayrıca dikkat çekmek gerekiyor.
2011 seçimleri öncesi sırf Çıray'a rozet takmak için Ödemiş'te Tarım mitingi yapan Kılıçdaroğlu'nun merkez sağa açılım adımlarından ayılsa da eskiden, bürokrasi yıllarından kalan özel dostluğunun da bu yükselişte etkili olduğu sanılıyor.
Bir dönemin Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Çıray ile bir dönemin SSK Genel Müdürü Kılıçdaroğlu arasındaki dostluktan söz ediyorum.
Kaldı ki Çıray CHP'ye geçtikten sonra yaptığı özel hamlelerle Kılıçdaroğlu nezdindeki yerini sağlamlaştırdı.
Öncelikle çok çalışkan bir vekil profili çiziyor Çıray…
Soru önergeleri, agresif meclis konuşmaları… Sadece o kadar mı?
40 yıllık CHP'li gibi örgüte Ankara'da kol kanat gerip yolu düşen herkesle ilgileniyor. Bu süreçte, 40 yıllık CHP'lilerin yol ayrımı yaşadığı, küsüp/darılıp bir köşeye çekildiği CHP'de 20 yıl karşısında siyaset yaptığı, mücadele ettiği örgütle özel bağlar kurmayı başaran Çıray, siyasetteki boşluklardan usta hamlelerle sızarak hem İzmir'de hem Ankara'da kendisini büyütmeyi başardı. Doğru zamanda doğru yerde olmak, doğru hamleleri yapmak, doğru soruları sormak, doğru açıklamalar yapmak, güncel kalabilmek vs… Kimseyle açıktan güreşmeden…
Ama mücadeleyi de bırakmadan…
İlçe başkanlarından bazılarının Ankara'ya yaptığı çıkarmanın altında da onun ismi geçti, Kocaoğlu'na muhalif vekillerin organizasyonunda da…
İzmir'den Ankara'ya gidenlerle Kılıçdaroğlu arasında köprü olan da yine oydu…
Muhtarından, gazetecisine kadar…
Peki, yeni koltuk Çıray'a ne getirir?
Eğer CHP 2015'e Kılıçdaroğlu ile giderse Çıray sürecin patronluğuna soyunacaktır. Yani doğru noktalara parmak basmaya devam ederse 30 Mart'ta Kocaoğlu'nun yaptığı kadar etkili olamasa da ona yakın bir etki gücüne ulaşabilir. Çünkü Ankara'nın, siyasetin ve de Kılıçdaroğlu'nun şifrelerini çözmeyi başaran Çıray'ın beklenti ve algı yönetme konusunda da İzmir çukurunda eline su dökecek siyasetçi sayısı azdır.
Ve CHP örgütünün en bilindik özelliği beklentileri üzerinden hareket etmeleri, konum almalarıdır. 30 Mart önceki kulislerde Kocaoğlu'nun alternatiflerinden biri olarak yorumlanan hatta ABD ziyareti sırasında bir gazetecinin Kılıçdaroğlu'na 'Adayınız Kocaoğlu mu olacak yoksa Aytun Çıray mı' diye soracak kadar İzmir Büyükşehir adaylığı dillendirilen Çıray'ın MYK üyesi yapılması her açıdan manidardır.
Gerçi Aytun Çıray açısından da bazı sonuçları olabilir bu apoletin… Belirli bir kesimin hedefi olmak 40 yıllık CHP'lilerle aşık atmak ateşten gömlek giymektir.
CHP'de yıldız olanların kayan yıldıza dönüştüğü vakidir çünkü…
MYK'ya genel olarak baktığımızda ise; Kılıçdaroğlu'nun gömlek/vitrin değiştirerek sürecin sorumluluğunu azaltmaya çalıştığını düşünüyorum.
Faturayı başkalarına keserek, kartları yeniden kararak örgütün gündemini değiştirmeyi başaran Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendisine yönelik olası tehditleri de ortadan kaldırdığı, bir taşla çok kuş vurduğu bir hamle oldu MYK…
Hem kızgın/öfkeli aday adaylarının gazabından kurtuldu hem de değişim beklentisini en tepeden hayata geçirerek tabana da mesaj verdi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine odaklanması gereken örgüte 'yeni heyecan' aşılayarak kendisine yönelik sorgulanma sürecinin önüne geçmek istedi belki de.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun bazılarına göre 'canbaza bak' taktiğiyle gündemini değiştirmeye çalıştığı örgüt bu hamlelere nasıl karşılık verir bilinmez. Ama emin olduğum bir şey varsa, 4 yıllık genel başkanlığında 5 kez ekip değiştiren ve hala ideal kadrosunu kuramayan Kılıçdaroğlu'nun kredilerini çok hızlı bir şekilde bitirdiğidir.
Belki beklenti yöneterek bir seçim daha geçirebilir.
Ama bu mantıkla daha fazla ileri gidemeyeceği açıktır.

Her MYK'da koltuğu değişen/değiştirilen Gürsel Tekin, son olarak Kılıçdaroğlu tarafından partinin Genel Sekreteri yapıldı. Belki de en fazla istediği koltuğu sonunda buldu diyebiliriz Tekin için… Baykal sonrası dönemin efsane Genel Sekreteri Önder Sav'ın parti içindeki gücünü kırmak için yoğun çaba sarf eden Tekin, 'Örgütlenmeden sorumlu olmuş, medyadan sorumlu olmuş' ama 'genel sekreter' olamamıştı.
Görüşüne göre Tekin en sonunda Sav'ın koltuğuna oturmayı başardı.
Ama bu kez tartışılan şu: Tekin için bu koltuk iyi mi oldu yoksa kötü mü?
Yani Tekin ödüllendirildi mi yoksa cezalandırıldı mı?
Yeni tüzükle 'yazışma-çizişme' düzeyine düşürülen bir yerde 'katip üyeye' dönüştürülen 'genel sekreterlik' bir zamanlar CHP'de çok fazla şey ifade ediyordu. Baykal'ın Sav'ın gücünü kırıp partinin tek hakimi olabilmek için değiştirdiği tüzük Kılıçdaroğlu'nun Sav'ı tasfiye sürecinde işine yaramıştı.
Bugün içi boşaltılan genel sekreterlik koltuğuna Tekin'in oturtulması da sürecin manidar hamlelerinden biridir. Ve akla şu veciz sözü getirmektedir. 'İnsanlar vardır koltuklarından güç alır. İnsanlar vardır koltuklarına güç verir.'
Tekin'in hangi kategoriye girdiğini süreç gösterecek.
Ve son sözüm Başkan Kocaoğlu'na…
Hürriyet Gazetesi Yayın Direktörü Fatih Çekirge'ye verdiği röportajda 'CHP'nin 18 genel başkan yardımcısı var. Yarısını ben tanımıyorum. Bu kurgu yanlış' demişti ya… Kılıçdaroğlu sadece Çıray'ı atayarak değil aynı zamanda 'genel başkan yardımcısı sayısında da' nazire yaparcasına 'yetkisini kullanarak' Genel Başkan Yardımcısı sayısını 19'a çıkarmış. Aziz Başkan'ın işini iyice zorlaştırmış yani…

NOT: Meselenin bir de yeni-eski CHP boyutu var... O da bir sonraki yazdı...