Güzel Türkiye’nin...

En kıymetli atasözlerinden biridir; çoğumuz ezbere biliriz:

“Ana gibi yar, vatan gibi diyar olmaz; çünkü vatan o milletin evidir...”

Yani...

“Vɑtɑn ve toprɑk sevgisi ɑnne - bɑbɑ sevgisi kɑdɑr doğɑldır...”

Ve...

Bu nedenledir ki...

“Vɑtɑnperverlik duygusunu yɑşɑmɑyɑn toplum, tɑrihte yok olmɑyɑ mɑhkumdur...”

***

Sarışın Ömür’e...

Daha mini minicikken öğretmişlerdi...

“Vatanını yüreğinde taşımayı”...

O da hiç unutmadı “vatan”ın ne kadar kıymetli olduğunu...

***

Dönelim yıllar, yıllar öncesine...

Bi’zamanlar...

Osmanlı Sancağı olan…

Yunanistan'ın Gümülcine ilçesine bağlı Monahi Köyü'nde…

Ata'dan dededen Türk çocuğu olarak doğdu…

Yıllarca yaşasın diye...

Adını 'Ömür' koydular…

Sarışın, ela gözlü afacan bi'çocuktu…

Babası Sami Mümin

Eline su dökülmez bir aşçı; aynı zamanda çiftçiydi…

Yunanistan’ın devlet büyükleri O'nun pişirdiği yemekleri yerdi…

Annesi, babası, dedesi, ninesi, amcası, teyzesi evde Türkçe konuşurdu…

Gece uykusuna dalmadan önce…

Küçük büyük herkes, önce Atatürk, sonra Türkiye için…

Ardından da kendisi için dua ederek başını yastığa koyardı…

Bu bir aile geleneğiydi…

***

Mecburen ilk eğitimini Yunan okulunda aldı…

Süt sağdı, çobanlık yaptı, tütün kırdı…

Atatürk'ün çocukken yaptığı gibi…

Tarlalara musallat olan kargaları kovaladı!

Yaptığı işin çiftçiler için ne “büyük iyilik” olduğunu…

Nereden bilecekti ki, o yaşta?

***

Gümülcine'ye bağlı Monahi Köyü’nün...

Kalpleri şaha kaldıracak bir özelliği vardı...

Aslında...

“Monahi” sadece bir köy değildi...

O yöreye özel bir ruhun parmakla gösterilen adresiydi...

Aynı zamanda...

Bir halkın, mangal gibi yüreğin simgesiydi...

Taaa dededen – nineden aşılanmışlardı...

“Vatanım Sensin...” diyerek...

İşaret parmağı ile Türkiye’yi göstere göstere büyümeye...

Büyüdükçe de...

Atalarından gördükleri gibi...

Vatan hasretiyle nemlenin gözlerini taaa uzaktan bile fark ederdiniz...

***

Ömür Şanlı...

Monahi Köyü’nin en umutlu çocuğuydu...

Annesi, O’na hep kulağında kalsın diye şöyle derdi:

“Vatanın yüreğini taşıyan, her yerde evini bulur...”

Ne zaman gözleri uzaklara dalsa...

Anacığının bu sözü kulağında yankılanırdı...

***

Büyüdü, bugünlere geldi ama...

Büyük amcasının şu sözünü hiç unutmadı:

“Balkanlar, sadece toprağı değil, kalpleri de birbirine bağlar...

Sen de bu kalbi taşıyanlardansın, Ömür...

Nereye gidersen git, Balkanlar seni hiç bırakmaz...”

*** 

Amcası haklı çıktı...

Yıllar geçiyor...

Vatan hasreti, Ömür’ü ve ailesini adeta hayattan bezdiriyordu...

Ve...

O küçücük aile...

Hayatlarının bundan sonraki rotasının kararını verdi:

“Ha’di gidiyoruz Türkiye’ye...”

***

Baba Sami Mümin, devrimciydi…

O dönemde Yunan'ın asimilasyonu” bir felaketti!

Oysa Gümülcine'nin üçte ikisi Türk'tü…

Aşçı babanın önderi…

Rahmetli Dr. Sadık Ahmet'ti…

Batı Trakya Türkleri'nin hakları için örgütlü mücadele ediyordu…

İşte tam o günlerde…

Evin reisi Sami Mümin karar verdi:

Lezzetli masaların ustası baba, eşini ve iki evladını…

Anavatan'a götürmeye kararlıydı ama…

Pasaportları bile yoktu…

Sonunda...

Meriç Nehri'ni lastik botla geçmeye karar verdiler…

Bindikleri bot küçücüktü…

“Nasıl sığarız”, demediler…

Sarmaş dolaş kendilerini Meriç'in azgın sularına bıraktılar…

Bot sönmeye başlamaz mı?

Bi'kulaç, bi'kulaç daha derken…

Karanlıkta Türk askerlerinin uzattığı ellere sarıldılar…

Mehmetçik, çay verdi; çorba verdi soydaşlarına…

Karınlarını doyurdu…

Ohhh artık anavatandaydılar…

Küçük Ömür, işte o gün tam olarak anladı…

“İyilik yapmanın, yardımlaşmanın ne kadar değerli olduğunu...”

***

Ömür, yıllardır İzmir’de yaşıyor...

Bu güzel şehirde yeni bir hayat kurdu...

Ne ilginçtir ki...

Hangi mahallede...

Hangi sokakta yürürse yürüsün...

Köyünün dağlarının huzurunu...

Balkanlar’ın sıcaklığını hissediyor...

Ortalık sessiz bile olsa...

Hiç olmadık bir zaman diliminde...

İzmir’in her hangi bir köşesinde...

Çocukluğunda olduğu gibi...

Bir ekmek fırınını...

Çok eski bir Balkan melodisini duyar gibiydi...

Her şey O’na...

Nasıl da Monahi Köyü’nün sıcaklığını hatırlatıyordu...

***

Günlerden bir gün...

İzmir’deki eski bir Balkan lokantasında...

Bir grup yaşlı adam sohbet ediyordu...

Aralarından biri...

Ömür’e bakıp “Siz burada yeni misiniz?” diye sordu...

Ömür, gülümsedi ve “Evet, ama köklerim burada değil” dedi...

O yaşlı adamın gözleri parladı...

“Balkan kökenlisin, değil mi?” deyiverdi...

Ömür başını sallayarak onayladı...

Yaşlı adamın gözlerinden bir hüzün dalgası geçerken...

Ömür’ün boynuna sarıldı:

“İşte o zaman biz de seni bir kardeş biliriz...”

Yakın geçmişi Ömür’ün gözlerinde film şeridi oldu adeta...

Öyle ya...

Vatan, sadece bir toprak parçası değil...

Köklerin, anıların, paylaşılan bir geçmişin ta kendisiydi...

Balkanlar...

O’na sadece “özel bir coğrafya”yı değil...

“Vatanını yüreğinde taşımanın ne demek olduğunu” da öğretmişti...

İşte o gün...

Ömür için milat oldu...

Her fırsatta...

Balkan kültürünü, geleneklerini ve tarihini...

İzmir’de yaşatmaya çalıştı...

Hala çaba gösteriyor...

Kolay değil...

Ve, şunu hiç unutmuyor...

İzmir, bir Balkan Denizi olan Ege'nin incisi kabul edilir...

Yapılan araştırmalarda belli oluyor ki...

İzmir ve çevresinde yaklaşık “1 milyon 500 bin” Balkan göçmeni yaşıyor...

***

Bitiriyoruz...

Çok azımızın bildiği yaşayan bir gelenekle...

Ömür Şanlı anlatıyor:

“Yunanistan'da doğan her atamızın duası...

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve bayrağı için oluyor... O nedenle Yunanistan’da Hak’ın rahmetine kavuşanlar için o sırada Türkiye’ye giden kim varsa ondan rica eder acılı aileler; “Bir avuç vatan toprağı getirir misin hemşehrim?” Nitekim çoğu kez İzmir’den gelen toprak, Hak’ın rahmetine kavuşan kişinin mezarına serpilir; ruhunun rahat etmesi için...”

Bu gelenek...

Sadece fiziksel bir “toprak bağı”nı değil...

Aynı zamanda “manevi bir huzur” ve “vatan aşkını” simgeliyor...

Mezarlarına İzmir’den getirilen bir avuç toprağın serpilmesi...

Geride kalanlara manevi bir teselli sağlıyor...

Bu işlem...

Hem vatan sevgisinin hem de ortak bir kültürel geçmişin derin bir yansıması olarak kabul ediliyor...

Nasıl güçlü bir bağ değil mi?

Nokta...

Sonsöz: “Sınırlar haritada, vatan yürekte başlar... / Ömür Şanlı...”