İzmir'in kıdemli siyasetçilerinden Metin Öney diyor ki; 'Hala siyasi partiler bile anlayamadı. Partimiz iktidara gelince diyorlar. Arkadaş partiniz iktidara gelmeyecek. Partilerin iktidarı bitiyor. Kim iktidara gelecek? Cumhurbaşkanı'
Bu sözleri okuyunca filmlerden aşina olduğumuz meşhur hipnoz sahnesini hatırladım. Hipnotize edilen kişinin uyandırılma sahnesini… İzmir siyasetinin Metin Abi'si geriye doğru saydıktan sonra parmağını şıklatmış 'artık uyanın, bendesiniz' diyor sanki.
Metin Abi bu konuşmayı Şube Başkanlığını yürüttüğü Türk Parlamenterler Birliği'ndeki basın toplantısında yaptı. Çok şey söyledi ama konuşmanın en can alıcı yeri burasıydı.
Ey partiler! Uyanın! İktidara gelen siz değilsiniz.
Artık partilerin değil kişilerin iktidarından söz edeceğiz.
Dahası tek bir kişinin iktidarından…
İşte 16 Nisan'dan sonra yüzleştiğimiz ve de 2019'dan sonra daha beteriyle yüzleşeceğimiz gerçek bu!
Seçimi kazanan kim olursa olsun. Onun iktidarından söz edeceğiz!
Seçilmiş belediye başkanlarının Külli İrade'ye teslim olmak suretiyle ağlaya ağlaya istifa ettirilmesi 2019'dan sonra olacaklara dair bazı ipuçları verse de bir yanımız olan biteni görmezden gelmeyi tercih ediyordu. Yahut 16 Nisan'ı hiç yapılmamış sayıp 2019'dan romantik beklentiler içine girmişti.
Metin Abi işte bu rüyadan uyandırdı bizleri.
Aslında Metin Abi'nin hedefinde 16 Nisan'ın 'hayırcıları' varmış gibi görünse de bu tablo en çok da AK Partilileri bozacak gibi görünüyor.
Onlar Erdoğan'ın iktidarına ziyadesiyle aşinalar. Hatta Erdoğan'ın iktidarı onlar için sorun değil, kazanç. (İstifaya zorlanmadıkları sürece)
Ya seçimi kaybederse?
O zaman n'olacak?
16 Nisan'da kabul ettiğimiz anayasa değişikliği cumhurbaşkanına öyle yetkiler veriyor ki!
Yeni gelen eskinin esamisini bile okutmayabilir isterse… Düşüncesi bile ürkütücü değil mi?
İşin özeti şu. Türkiye Erdoğan'a ve Erdoğancılara alışık da Erdoğancılar seçim kaybetmeye hazır mı?
Bugünün büyük sorusu bu…
Metin Abi'nin partiler üzerinden vurduğu balyoz, tozpembe gerçekliğimizi tuzla buz etti.
Acı gerçekle yüzleştik, soğuk bir duş aldık.
Son 10 yılda öyle çok kurumun, kavramın, düşüncenin içi boşaldı ki!
TBMM mesela… Yahut TSK!
Neydiler, ne oldular.
Televizyonların 10 Kasım'da Anıtkabir'den yayın yapmasını yasaklamış TSK!
Doğruysa, yazık! Çok yazık!
TBMM denilince 'milli irade' gelirdi akla. O da 'külli iradeye' teslim edildi. İçi boşaltıldı. Sayın Vekiller kusura bakmasınlar. İktidar vekilleri 'el kaldır indir makinesi' zaten… Muhalefet vekilleri soru bile soramaz hale geldi. Sorsalar da ciddiye alınıp yanıt alamıyorlar. Müstafi İstanbul Belediye Başkanı Topbaş'ın giderken söylediği gibi… Adam yerine konulmuyorlar.
Eskiden dokunulmazlıkları falan vardı.
Şimdi dokunulmayan kalmadı desek yeri…
Eskiden Vali diye biri vardı. Devlet gibi adamdı. Ciddiyet, adalet ve merhameti birlikte taşırdı.
Şimdilerin valileri iktidar partisinin il başkanından farksız. Hatta kimi illerde il başkan yardımcısı…
Eskiden belediye başkanı vardı. Halk seçer, halk görevden alırdı.
Şimdi halk seçiyor, reis görevden alıyor.
Eskiden aksak da olsa adalet vardı.
Yarım da olsa demokrasi…
Basın biraz olsun özgürdü.
Uğur Mumcular vardı.
Herkesi güldüren, herkesi ağlatan filmler vardı eskiden…
Herkesi sokağa dökebilen milli takım…
Birlikte kaldırabildiğimiz cenazeler vardı.
Partilerimiz, kahvelerimiz, yollarımız ayrıydı belki ama gönüllerimiz birdi.
Karikatürü yapılan, güldürü skeçleri yayınlanan, T'ye alınan meydanlarda atıp tutsalar da yuvarlak masanın etrafında canlı yayında konuşabilen siyasetçileri vardı.
Ya şimdi!
Böl, parçala yönet zihniyetinin beslediği toplumsal ve siyasal kutuplaşmanın bizi getirdiği nokta herkesin malumu…
İzlediğimiz kanaldan okuduğumuz gazeteye kadar her konuda öyle derin ayrıştık ki! Şu ampute milliler de olmasa son birkaç yılda birlikte alkış tuttuğumuz hiçbir şey olmayacaktı neredeyse…
Neyse…
Metin Abi'nin parmak şıklatmasıyla nereden nereye geldik.
Çok mu geldi dersiniz?
**
Son dönemde sokakta yanıt vermek durumunda kaldığım iki soru var?
1-İyi Parti ne yapar? Tutar mı tutmaz mı? Kimi böle vs..
2-Şu koskoca İzmir'in bir televizyon kanalı olmayacak mı?
Her ikisine de yanıt vermeye mezun olmasam da dilim döndüğünce bir şeyler söylemeye çalışıyorum. Konunun asıl muhataplarına sesleniyorum.
Bu iki husustaki soru işaretlerini bir an önce kaldırın. Ey İyi Partililer! Bir an önce ete kemiğe bürünün ve de üzerinizdeki perdeleri kaldırın. Ey İzmir burjuvazisi… Bu kentin televizyon ihtiyacını giderin. Bir babayiğit yok mu koca İzmir'de…