Bugün 1 Kasım aday listelerine 'iletişim sosyolojisi' açısından bakmayı planlıyordum… Davutoğlu'nun 'Kürt-Ermeni' demeden yaptığı listelerdeki etnik temizliği, CHP'nin yelkeni doldurmaya hazırlanırken yapması gerekirken yapamadığı ve yine bence kendilerine pahalıya patlayacak 'küçük değişiklikleri', MHP'nin aniden kabarıveren 'kadın sevgisini', HDP'nin 'iki arada bir derede' kalan siyasetinin öngörülebilir sonuçlarını tartışmayı düşünmüştüm… Bu arada 'kim yerlidir, kim millidir?' sorusuna bilimsel cevaplar üretmeye çalışacaktım…
Ama aniden sevgili Alex Baltazzi ağabeyimin vefat haberi geldi… Şimdi başka bir şey yazılır mı? Ben yazmasam kim yazacak? Alex Baltazzi ile son 35 yılda yolumuz defalarca kesişti, onun turizmci yanı bir yana, derin İzmir sevgisi ve İzmir üzerine yaptığı araştırma ve yayınlar unutulmaz kılmıştı kendisini. Büyük dedesi Alexandre Balttazi'nin İzmir çevresinde Kyme ve Afrodisas'ta daha 19. Yüzyıl sonlarında yaptığı araştırmalar çok önemliydi. Bir araya geldiğimizde, tarihten girer arkeolojiden çıkar, mutfak kültüründe kahkahalarla tamamlardık sohbetimizi. Ege TV'de kendisiyle yapılmış iki hoş söyleşimiz yayınlandı. Levanten Mutfağı ve bugün size anlatacağım 'Symrneika' üzerine... Geçen yılbaşında İzmir için APİKAM'da yaptığımız bir kültür cimnastiği toplantısında Şükrü Tül ile yan yana oturmuşlar, tatlı tatlı söyleşmiştik… Ne yazık ki 2015'te ikisini de yitirdik…
Türkiye'deki Levanten kültürünün mirasını toplamak amacıyla önemli işlere imza atan Alex Baltazzi'nin de ömrü yapmak istediği işlere yetmedi. Böyle insanlar değil 79, 179 sene yaşasa yetmez zaten… Şimdi size Alex Baltazzi'nin anısına bir kitaptan söz etmek istiyorum bugün. Güzel İzmirimizin, bir zamanlardaki çok renkliliğinin bir parçasına da saygı adına bu kitap bilinmeli…
1950'lerde kurduğu Karavan adlı acente ile turizm sektörünün duayenlerinden biri olan Alex Baltazzi, dedeleri Çeşme'de doğan George (Yorgo) Poulimenos ve araştırmacı George (Yorgo) Galdies tarafından hazırlanan sözlükte, bir zamanlar İzmir'de yaşayan Rumlar ile levantenlerin konuştuğu İzmir Rumcasının (Smyrneika) binlerce kelimesi yer alıyor… Sözlükte çok sayıda Türkçe kelime, atasözü ve deyim bulunuyor.
Alex Baltazzi ile bu kitap üzerine yaptığımız söyleşide, büyük bölümü mutfakta kullanılan yüzlerce sözcüğün bugün de yaşadığını söylemişti. Yaşayan kelimelerin büyük çoğunluğunun Türkçeden geldiğini belirten Baltazzi, İzmir Rum lehçesinde bugün Yunanistan'da artık kullanılmayan eski Yunanca kelimelere bile rastladıklarını söylemişti.
Baltazzi, 'İzmir Rumcası üzerine bir sözlük yazma fikri, başlangıçta aklıma Fransızların çok kullandığı alayvari bir deyimi, 'ölüleri diriltme'yi aklıma getirmişti. Fransızlar ölünün dirilmesine imkansız gözü ile bakarlar ve 'resusciter les morts' derler. Öte yandan eski Yunanca, Latince gibi 'ölü' lisanlara günümüzdekilerin ne kadar çok şey borçlu olduğunu da unutmamak gerekir.' diyordu.
İzmir Rumcasına çok sayıda Türkçe kelimenin yanı sıra İtalyan denizcilik terimleri başta olmak üzere birçok İtalyanca kelimenin girdiğini belirten Baltazzi, yine Fransızca kelimelerin de İzmir Rumcasında yer aldığını ifade ediyordu. Baltazzi'ye göre liman kentlerinin kaderi buydu: 'Çok eski çağlardan beri çok kültürlü, çok dinli bir ortamda gelişen kentlerde bu lehçeler güngörmüştür. Deniz ticaretinin hakim olduğu Akdeniz havzasında ticari faaliyetlerde bulunan ve birçok kentte yerleşmeler de kuran yabancı tüccarların lisanı da lügatimize ve lehçelere yeni kelimeler kazandırmıştır. Bu duruma Türkçeye geçen çok sayıda İtalyanca (Venedik/Cenova) kökenli kelimeyi örnek gösterebiliriz. İzmir Rumcasında bugün Yunanistan'da artık kullanılmayan eski Yunanca kelimelere de rastladık. Bunun dışında, İzmir Rum lehçesinin üzerinde bu lehçenin temelini teşkil eden ve ona en çok kelime kazandıran Yunancadan başka Türkçe, İtalyanca ve Fransızca lisanlarının tesirini de görüyoruz.'
Sözlüğün giriş bölümündeki yazısında, ailesi aslen Çeşmeli olan George Poulimenos, İzmir Ticaret Odası'nın düzenlediği Levanten Sempozyumu'nda katılımcılardan bazılarının birbirlerine Yunanca seslendiğini şaşırarak karşılamış. Poulimenos, 'Fakat bu alışık olduğum Atina Yunancası değil, yok olduğunu sandığım Yunancanın İzmir lehçesiydi. Duyduğum lehçe bana Çeşme Kato Panagia'da (bugünkü Çiftlikköy) doğan büyükannemi hatırlatmıştı. Kelimeler ve sentaks aynıydı, hatta aksan bile modern bir İtalyancaya ya da Sakız adasında konuşulan şiveye benzer bir müzikal ton taşıyordu.' diyor.
Sözlüğün diğer yazarı George Galdies'e göre ise İzmir lehçesi şehri terkeden mülteciler tarafından konuşulduğu için Yunanistan'da da bir süre varlığını sürdürdü; ta ki genç kuşaklara devlet okullarında sadeleştirilmiş genel Yunanca öğretilmesinin ardından yok olana dek. İzmir Lehçesi, Rembetiko şarkıların mısralarında da hakim olan dildi.
Alex Baltazzi ve arkadaşlarının hazırladığı sözlükte yer alan sözcükler, yazarlara göre yaklaşık bin kişi tarafından kullanılıyor. Ancak kişisel gözlemlerine dayanarak söyleyebilirim ki; özellikle Girit'te yaşayan 1923 Mübadillerinin günlük konuşma dillerinde bu sözcüklere sanıldığından daha çok rastlanıyor.
Alex Baltazzi'ye sormuştum; 'Nereden çıktı böyle bir kitap yazma fikri?' diye… Cevabı şöyle olmuştu: 'Levanten kültürünün köklerine ulaşmaya çalıştığımız her aşamada karşımıza hep Smyrneika çıktı. Hatırlarsanız, sizinle birlikte bir de sempozyum yapmıştık. O zaman üç arkadaş bu sözlüğü yapmaya karar verdik. Sözlük yapalım fikrini, aslen İzmirli, 1922'de ailesi Malta'ya göç etmiş, Yorgo (George) Galdies - şimdi İngiltere'de yaşıyor- ortaya attı. Sonra Yunanistan'da yaşayan George Plumenos var. O da Çeşmeli. Bir ara düşündük, yapmak kolay değildi, işe koyulduk. Türkçe-Yunanca yapacaktık önce, sonra İngilizce de yapmak gerektiğini düşündük.Aramızda bir ayda 2500-3000 e-mail gidip geliyordu. Sürekli yazışıyor, hatta e-posta ile münakaşa bile ediyorduk. Rumcası, İngilizcesi, Türkçesi ve Yunancası ile yazışıp durduk.'
Diğer sorularım ve Alex Baltazzi'nin cevapları şöyle olmuştu:
İzmir'de konuşulan Rumca bildiğimiz klasik Yunancadan farklı, değil mi? Nedir farkı?
Burada, Türkiye'de geliştiği için klasik ve basit Yunancadan farklı bir dil ortaya çıkmış. Zaten bugün yaşayan basit Yunancada da Türkçeden alınmış çok kelime var.
Başka hangi diller etkili İzmir Rumcasında?
Unutma; İzmir, Osmanlı zamanında deniz ticaretine hakim bir kent. Deniz ticaretine hakim olduğuna göre, deniz ticareti ile ilgilenen kişilerin lisanı neydi? En başta İtalyancaydı. Denizcilik terimleri İtalyancadır. İzmir'de, Fransızca 19. yüzyılda bir kültürel dil olmuş. O dönemin Fransızların okulları da iyi okullardı. Şehirde Fransızca da hakim olmaya başlamış o zamanlar. Demek bunun içinde Türkçe, İtalyanca ve Fransızca özellikle hakim olan diller oldu. Fakat Smyrneika'nın kökü tabii eski Yunancadır.
Liman dilinde alışverişe hakim bazı sözcükler var. Günlük hayatın dili biraz da öyle değil mi? Edebiyat dili denemez, değil mi?
Hayır, edebiyat dili denemez. Gerçi bazı teşebbüsler oldu. Yunanlı tanınmış edebiyatçı ve gezgin Prokopiva, İzmir gezisini Smyrneika ile yani İzmir Rumcası ile yazmış. Ama başka da örnek yok…
Prokopiva'nın notlarından haberimiz var ama, sonuçta onlar gezi notları. Şiir dili değil,
en azından. İçinde bazı maniler var, bazı deyimler, bazı atasözleri var ama, onları da tam olarak Türkçeye çevirme şansı olmuyor galiba?..
Atasözleri, deyimleri, manileri Türkçeye tam olarak çevirmek pek zor. Çünkü gerçekten bazı incelikler var. Türkçede de çok fazla incelik var, bu incelikleri Smyrneika'ya aktarmak imkansız olduğu için bunları anlatmak için o dönemin İzmirlileri Türkçeyi tercih etmiş. Biz de, bazı sözcükleri İngilizceye çevirmeyi hiç beceremedik.
Örnek verebilir misiniz?
Şimdi bakın insan karakterlerinde Türk-Rum Yunan fizyonomileri benziyor. Bu benzerlik lisana da yansıyor. Örneğin 'manga' deniyor Yunanca; Türkçede kabadayı. Ama bunun İngilizce karşılığını bulamazsınız. Ya da 'kabadayı' İngilizcede çok olumsuz anlamlar taşır. Türkçede de, Yunanca da 'manga' denilince akla mahallenin bir ferdi gelir. Bunların başka bir lisanda karşılığı tam yok.
Bir İngiliz'in bunları anlaması gerçekten zor.
Evet zor. Çünkü onlar kabadayı deyince etimolojik olarak daha radikal yaklaşıyorlar. Bizim dillerimizde ise daha insancıl anlamlar yükleniyor bu sözcüğe.
İzmir'in bu insancıl yanı dile de yansımış diyorsunuz, öyle mi?
Örneğin dalavereci, örneğin kabadayı. Sadece olumsuz anlamı yok bu sözcüklerin. Sevimli bir yanı da var. İnsan münasebetlerinde çok kullanılan sözcükler. Türklerle Rumlar farklı kültürlere sahip ama, insani yaklaşımları aynı.
Günümüz dilinde, şimdi konuştuğumuz dilde bazı sözcükler var değil mi, Rum kökenli?
Tabi tabi bizde de var, onlarda da var. Yani çok alışveriş yapmışız. Alışveriş Türkçe, bugün Atina'da kadın pazara giderken, alışverişe gidiyorum, diyor. Mesela 'sokak süpürgesi' deyimi Atina'da, Girit'te İzmir kökenliler arasında yaşıyor. Tabi Türkçesi. İzmir Rumcasında çok kullanılır. Ne demek? Sağa sola çok giden, evden çok çıkan. Sokağı mı süpürüyorsun, derler. Böyle çok güzel manalarda kullanılır. Selanik'te 'çarşı'ya çarşı denir, pazar denir, han denir, bedesten denir. İçkilere bakalım; suma, çikudya. Bunlar hepsi adını İzmir'den alan sözcükler. Hatta Girit'e gittiğiniz de 'Size çikudya getirdik.' diyorlar. Bu çikudya ne, diyoruz. Diyorlar ki, 'İzmir rakısı'. Oysa İzmir'de incirden yapılan bir suma var; onun adı 1922'ye kadar çikudya. Sonra bu isim İzmir'de unutuluyor. Girit'e gittiğinizde onu getiriyorlar. Berbat (sözcüğüne), berbati diyorlar. Aynı, iki dilde de.
Eskiden kaç kişi konuşuyordu bu dili?
30 bin kişiyi buluyordu.
Bugün bin kişi zor konuşuyordur sanırım?..
Evet, bugün bin kişi ancak konuşuyordur. Aslında başka yeni sözcükler de eklenebilir.
Ne kadar sürdü bu kitabı hazırlamanız?
3 sene sürdü. 3 sene 3 kişi. Binlerce mail. En son metni ortaya çıkartmak kolay olmadı, zaman zaman tartışmalar da oldu.
Sonuçta ortaya önemli bir eser, iyi bir iş çıkmış. Elinize sağlık. İzmir'in kültürüne önemli bir hizmette bulunduğunuz için size bir kez daha teşekkür ediyorum.
Tanrı Alex Baltazzi'nin de taksiratını affetsin…