Aradan bir 100 yıl daha geçse bile…

Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin…

Lekesi olarak…

Tarihe geçecek ve hiç unutulmayacak…

Bu yazının başlığı:

“Çek fişi gitsin…”

Ekstrem (*) örnektir!

Cinnetin ta kendisidir…

“Aşırı uç”un…

Canavarlaşan ve insan kalbinde yuvalanmış…

Bir korku filmi repliğidir…

Ve…

Büyük ihtimalle…

Para uğruna…

“Vicdanını satılığa çıkaranlar”ın…

Kendilerini…

“Tanrı yerine koyması” ile eşdeğerdedir…

***

İstanbul, Çorlu ve Tekirdağ'da…

SGK’yı “söğüşlemeyi” aklına koyan “Yenidoğan Çetesi”nin…

12 bebeği göz göre göre öldürdüğü ortaya çıkınca…

Ateş düştü Türkiye’ye…

İnsan kılığındaki canavarlar yakalandı…

Başlarına gelecekleri bildikleri için…

Polisiye deyimle…

“Bülbül gibi öttüler”…

Pişkindiler…

Saçılıp, dökülürken…

Suçluluk psikolojisi gereği…

Ağlayıp, sızlanmadılar bile…

Geçen ay…

22'si tutuklu 47 sanık, ilk kez hakim karşısına çıktı…

***

Deştikçe…

Ne kadar iğrençlik varsa…

Hepsi ortaya dökülüyordu…

Nitekim…

Arkası gelmeye başladı…

Dün…

“Yenidoğan Çetesi” davası soruşturmasında…

13 yeni şüpheli gözaltında alındı:

Beşi doktor… Beşi sağlık çalışanı… Üçü hemşire…

Acaba arkada daha ne kalpsizler var?

***

Farkındasınız di’mi?

Zengin, yoksul fark etmiyor…

Çünkü…

Son yıllarda hayatımız…

“Korku filmleri ile adeta aşık atıyor!”

Neden?

Eğitimsizlik zirvede…

Kadını “ikinci sınıf” vatandaş olarak görmenin…

Dayanılmaz acısı…

Yargılanırken…

Bıyık altından “gülümseyen” ahlaki hafiflik…

Ve…

Daha neler, neler…

***

101’inci yaşını kutlayan Cumhuriyet’e…

Karalar bağlatan en büyük olaylar zinciridir…

“Yenidoğan Çetesi”nin bu millete yaşattıkları…

Bitmiyor…

Her gün yeni bir iğrenç dosya açılıyor…

Bebek sahibi olmanın tadını bile çıkaramayan ana-babaları..

Ölmekten beter eden…

O vicdansızlar…

Kim bilir?

Kendilerini “Yaradan”ın yerine koyup…

Akıllarından neler neler geçirdiler?

Ve…

Allah kahretsin…

Akıllarından geçen her şeyi gerçekleştirdiler!

Suçları…

500 sayfalık iddianamede…

Su gibi ortada…

Minik özeti ise şöyle:

“Şüpheliler, SGK’dan fazla para kazanabilmek için…

Bebek hastaların yatış süresini uzatmışlar…

Bazılarının sağlık durumunun normalden daha kötü göstermişler…

Doymamışlar(!)

Bazı hasta yakınlarından para almışlar…

Bebekler ölürken…

Elde ettikleri yasadışı gelirleri…

Kendi aralarında paylaşmışlar…”

Bunlara bugünlere kadar “insan” diyorduk…

Siz, uygun bir sıfat bulabilirsiniz!

***

Çek Fişi Gitsin... Yeni Doğanlar... Foto 2... Yazinin Sonlarina Doğru...

Bitiriyoruz…

Doktorluğun ne denli kutsal bir görev olduğunu…

Milletimizin…

Yaşı 60’ı geçenlerin bile hayal – meyal hatırladıkları…

Acı bi’olayı hatırlatalım:

Alp Reel, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde…

Ortopedi asistanıydı…

Takvimler, 1961yılının 20 Temmuz'unu gösteriyordu…

Hastasının röntgenini çekerken elektrik akımına kapıldı…

O röntgen cihazı 1936’dan beri kullanılıyordu…

Kalbi durmuştu Dr. Alp’in…

Masaj yaptılar, olmadı…

Sınıf arkadaşı Dr. Alim Uzunalimoğlu…

Cebindeki çakıyla arkadaşının göğsünü kesti...

Açıktaki kalbini avucunun içine aldı; masaj yapmaya başladı…

Kalbi çok zor çalıştırdı…

Kalp çalışmıştı ama yüksek elektrik nedeniyle…

Beyin büyük hasar görmüştü...

Komadaydı...

Boğazından açılan bir delikle beslenmeye başladı…

Dr. Alp’e ilgi o kadar büyüktü ki…

O’nu yaşatma heyecanı…

Hastane sınırlarını aştı…

Türkiye’ye hatta dünyaya yayıldı…

Ne var ki…

Sürekli yattığı için…

Vücudunda yaralar çıkıyor, kemikleri eriyordu…

Bir gece yatağından düştü, kolu kırıldı…

Dünya tarihine geçecek kadar uzun süre komada kaldı…

Ne var ki…

Bilinci bir daha hiç açılmadı…

Tam sekiz yıl iki ay…

Yaşam mücadelesi verdi…

Hastasını tedavi ederken…

Dönüşü olmayan bir yolun yolcusu olmuştu…

19 Eylül 1969 akşamı…

Akciğerleri söndü; hayata veda etti…

İşte…

Bu güzel ülkede böyle güzel doktorlar da vardı…

Olmaya da devam ediyor…

Onları saygıyla anıyoruz…

Nokta…

(*) Ekstrem: “En son / Aşırı…”

Hamiş: Dr. Alp Reel’in acıklı öyküsü, Hürriyet yazarı Ateş Yalazan’ın köşesinden…

Sonsöz: “Yeni doğan bir bebek, umudun ve sevginin en saf halidir... Dünyaya gelen bu güzellik, bize her şeyin en iyisini hatırlatır… / Anonim…”