Dünyada iki barış günü var. İlki 1 Eylül ikincisi 21 Eylül… 1981'e kadar Almanya'nın Polonya'yı işgal edip II. Dünya Savaşını başlattığı tarih olan 1 Eylül 'Dünya Barış Günü' olarak kutlandı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1981'deki 57. birleşiminde, 'Genel Kurul'un açılış günü olan her eylülün üçüncü salı gününü 'Uluslararası Barış Günü' ilan etti. Almanlar 'yakın' arkadaşları ile elele verip Genel Kurul'dan 7 Eylül 2001 tarih ve A/RES/55/282 sayılı kararı ile 21 Eylül'ü Barış Günü olarak kabul ettirdiler…
Nedense 21 Eylül'ün aynı yıl ayrıca 'Alzeheimer Günü' ilan edilmesi de 'dünyanın barış umudu' açısından ne kadar 'unutulmaya müsait' bir gün olduğu esprilerini peşi sıra getirdi.
Birçok ülkede Barış Günü 1 Eylül'de kutlanıyor… Türkiye'deki barışseverler 1 Eylül alışkanlığını sürdürüyor. Önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer Barış ile ilgili mesajlarını 1 Eylül'de yayımlardı. Keza Yunanistan da 1 Eylül'de kutluyor. Bugün Lozan Müdadilleri Vakfı Yunanistan'da önemli bir etkinliğe imza atacak. Keza duyabildiğim kadarı ile Karşıyaka Belediyesi'nin bugün hoş bir programı var..
Hemen hatırlatalım. Her 21 Eylül'de ise, Birleşmiş Milletler Merkezi'ndeki 'Barış Çanı' çalınıyor. Savaşlardaki insani kıyımın anısına Japonya tarafından yaptırılan bu çan, dünyanın tüm kıtalarından çocukların bağışladıkları bozuk paralarla üretildi. Çanın üzerine, 'Çok Yaşa Mutlak Barış' yazısı kazılı…
Birleşmiş Milletler'in varlığını tartışmıyoruz ama barış adına ciddiye alınmadığı da başka bir dünya gerçeği…
Barış, barış, barış… Silah tüccarları böyle diyenleri, böyle yazanları hiç sevmez.. Ama çağları aşarak günümüze ulaşmayı başaran tüm öğretiler, savaşa, şiddete, baskıya ve insan onurunu kıran uygulamalara karşı çıkmaktadır.
Sisamlı hemşerimiz Pisagor'dan bu yana aklı başında herkes 'İnsan her şeyin ölçüsüdür, önce insan' anlayışıyla barışın önemini vurgular…
Dünyanın en kıymetli belgelerinden biri İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi'nde sergilenen 'Kadeş Barış Antlaşması'dır… Ama insanoğlu tarih boyunca edindiği tecrübeye karşın, geçmişteki hatalardan ders almamış, bir türlü önlenemeyen savaş ve çatışma ortamı bitmemiştir. Amerika'nın Irak'a girmesinden sonra, Arap Baharı günlerinde masum insanların doğrudan silah ve bombaların hedefi olması, günümüz dünyasının gerçeği olarak karşımızda duruyor.
Sorarım size adı 'Bahar' sözcüğü ile yanyana anılan kaç ülkenin insanları geleceğe güvenle bakmaktadır. Açlık, yoksulluk ve salgın hastalıklar karşısında yaşam mücadelesi veren milyonlarca insana yardım eli uzatmak, kaynakları onların yaşam koşullarının iyileştirilmesine ayırmak yerine, silahlanma yarışı sürmektedir.
Terör de savaş kadar barış düşmanıdır. Savaş ve çatışma ile birlikte, insan yaşamını hiçe sayan, toplumda korku, yılgınlık, çaresizlik duygusu uyandırmayı amaçlayan ve masum insanları hedef alan 'terör' de, özlemini duyduğumuz barış ortamının önündeki en büyük engellerdendir.
Unutmayın… Laik ve Demokratik Cumhuriyetimiz, Büyük Atatürk'ün, 'Yurtta barış, dünyada barış' ilkesini temel ve vazgeçilmez ilke olarak benimsemiş ve savunmuş, bu barışçı tutumuyla, dünyada büyük saygınlık kazanmıştır.