Önce istifa eden, ardından ’‘dönebilirim’’ diyen Baykal ve CHP’’nin geleceğine ilişkin, an ve an ilginç taze gelişmeler yaşanıyor.
’‘Dön’’ çağrısı için evine gelen parti yönetimine: ’‘Dönmeyeceğim, birini bulun’’ diyor.
Bu konuda garanti isteyen Genel Sekreteri Sav’’a ters ters bakıp, ’“İki gün önce son sözümü söyledim’” diye ekliyor.
Daha sonra Fikret Bila’’ya konuşuyor: ’“İsim vermem ama aday çıkarsa kırılmam’” diyor ve ekliyor Baykal, ’“Arkadaşlara söyledim, konuşulanlar arasından da olabilir, adı hiç geçmeyenlerden biri de. Örgütün, halkın nabzını tutun, bana isim getirin’”
Burada en önemli husus, ’‘bana isim getirin’’ bölümü’…
Aday olmayacak ama ’‘işaret’’ edecek anlaşılan.
Peki, Baykal’’ın adayının Kemal Kılıçdaroğlu olduğu furyası nereden çıktı?
Ya da dün cenaze için evinden çıkan Baykal’’ın ortadan kaybolduğu 2,5 saat içinde Kılıçdaroğlu ile görüştüğü iddiası’…
Belirli bir grubun, güçlü bir lobinin desteğiyle Kılıçdaroğlu, ’‘alternatif’’ olma yolunda önemli bir mesafe kaydediyor.
’‘Aday değilim’’ demesine rağmen hem de.
İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin’’in ’‘Kılıçdaroğlu’’nu desteklediği sır değil. Ama birlikte hareket etme noktasında güçlü olan ’‘Alevi Lobisi’’ de iş başında.
Kulisler Önder Sav ve ekibinin bu isme sıcak bakmadığını söylüyor.
Aynı kulisler Sav’’ın ya bizzat aday olacağını ya da Hakkı Süha Okay’’ı işaret edebileceğini de iddia ediyor.
**
Kılıçdaroğlu ismine Baykal’’ın sıcak bakıp Sav’’ın bakmadığı iddiası CHP’’yi iyi bilenler için komik.
Çünkü, söz konusu olan CHP ise, her ne kadar son dönemde ayrı gibi görünseler de Baykal- Sav ikilisi aynı pencereden bakar, aynı şeyi görür.
O nedenle Baykal’’ın da ’‘gönlündeki aslanın’’ Kılıçdaroğlu olduğunu sanmıyorum.
Çünkü;
Aklanıp/paklanıp, sonbaharda/kışta/ilkbaharda geri dönme ihtimali bulunan Baykal için Kılıçdaroğlu iyi bir emanetçi değil.
Bu nedenle Kılıçdaroğlu gibi popüler bir isme koltuğu emanet edeceğini sanmıyorum.
İkincisi, başta siyasi iktidar olmak üzere çeşitli çevrelerin, yerel seçimden itibaren sistematik bir biçimde ’‘mezhepsel’’ kılıfa sokarak küçültmeye çalıştığı Kılıçdaroğlu’’nun, iddia edildiği gibi CHP’’yi tam bir Alevi partisine dönüştürme ihtimali de var ortada.
Yani, Baykal yeniden dümene geçmek için harekete geçtiğinde, CHP çoktan Barış Partisi’’ne dönmüş olabilir.
Her iki ihtimal de olası’…
*
Yaşanan onca şeyden sonra CHP üst yönetiminin ’‘Fetret Devri’’ korkusuyla ’‘aday çıkarmama’’ içgüdüsü sergilemesi olası’…
Kılıçdaroğlu’’nun Gürsel Tekin, Alevi federasyonları gibi destek mekanizmaları üzerinden adaylığa zorlanması, Baykal’’ın da bu isme yeşil ışık yakması, bir hafta sonraki kurultayda büyük bir çatışmaya dönüşebilir.
40’’a yakın ilin delege kontrolünü elinde bulunduran Genel Sekreter Önder Sav ve delegeleri farklı bir isim üzerinden yarışa ortak olabilir.
Ya Sav bizzat çıkar ya da Okay gibi bir ismi sahaya sürebilir.
İşte o zaman kurultay salonunda belki de tarihi bir kırılmanın başlangıcı yaşanır.
Kılıçdaroğlu’’nun kaybetmesi, zaten kızgın oldukları CHP’’den kitleler halinde ayrılmak için Alevi kesime bahane olur.
Çerkez isyanıyla bayrağı çekmeye hazırlanan Önder Sav’’ın kaybetmesi, partinin 10 yıllık omurgasının ciddi hasar görmesiyle sonuçlanabilir.
Bunlar tabi ki olası senaryolar’… Ama ikisi de uzak değil.
**
Ne yani’… Bu kırılma ihtimaline karşı Baykal geri mi dönsün?
Yoksa tüm bu manevraların ardındaki gerçek senaryo bu mu?Anlamakta zorlanıyorum.
**
Neden İzmirli bir aday konuşulmaz?Ya da neden bir İzmirli partinin dümenine geçmek için kolları sıvamaz?
Yoksa İzmir CHP’’nin kalesi olan en büyük şehir değil mi?Yoksa bu kalenin komutanları ’‘çakma’’ da haberimiz mi yok?Neden layık görülmez, ortaya çıkmaz ya da göreve talip olmazlar?
Neden Aziz Kocaoğlu ismi olası kırılmaya karşı ’‘birleştirici aday’’ olarak gündeme gelmez?
Oysaki gelebilir hatta gelmeli de.
Alevi kesimin hamisi gibi çalışan, 6 yılda 50’’nin üzerinde ’‘Kültür Merkezi’’ (Cem Evi) yaptıran, İzmir İl Kongresi’’nde de Önder Sav ekibiyle kol kola giren/girebilen Kocaoğlu?
Piriştina’’nın ölümünden sonra yaşanan süreci hatırlayalım.
Cevat Durak mı Abdül Batur mu çatışmasında ’‘birleştirici’’ aday olarak çıkarılmamış mıydı?Neden şimdi, kırılma tehlikesine karşı CHP Genel Başkan adayı olarak aynı misyonu üstlenmesin?
Yapamaz mı?
Neden yapamasın’…?
Bir zamanlar İstanbul Belediye Başkanı değil miydi Türk halkından yüzde 47 oy alıp iki dönem tek başına iktidar olan Tayyip Erdoğan?
Metro çukuru açmayacak ki,
İyi bir ekiple Türkiye siyaseti yapacak, İzmir’’in ’‘dürüst’’ sıfatlı belediye başkanı’…
Bal gibi yapar!
Çok değil, daha bir yıl önce Alevinin, Suninin, Kürt’’ün, Boşnak’’ın, Arnavut’’un ve 72,5 millettin iç içe yaşadığı İzmir’’den yüzde 57 oy alarak, AKP’’yi kentten silen Kocaoğlu.
Ama anladığım kadarıyla pek de niyeti yok.
Ya kurtlar sofrasında yem olmaktan korkuyor ya da başkanlık koltuğunu daha çok seviyor. Ama korktuğunu, ’‘yapamam’’ diye ürktüğünü hiç sanmıyorum.
Çatışma olacaksa ’‘Aziz formülü’’ dikkate alınmalı.
Tabi ki Aziz Başkan da isterse’…
**
Gerçi bu konuda harekete geçmiş bir İzmirli de var elimizde.
Sevgi adamı, Bakan/Başkan Dr. Hakan Tartan’…
’‘Baykal’’ın istifa ettiği gün Ankara’’ya koşan, koruma bariyerini aşıp eve alınmayan Tartan, ayağının tozuyla döndüğü İzmir’’de, yerel bir televizyonun ana haber bültenine konuk oldu.
Belediye’’den çekilen mesajda: ’“Deneyimli siyasetçi Dr. Hakan Tartan, ’‘Ege TV ana haber bülteninde gündeme özel açıklamalar yapacak’” deniyordu.
Tartan’’ın başkanlığı bırakıp bir anda ’‘deneyimli siyasetçiye’’ dönüşmesi dikkatimi çekmişti doğrusu’…
Altını biraz deştiğimde gördüm ki Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’’ın bu noktada ciddi girişimleri, lobi çalışmaları varmış. Epey de mesafe kat etmiş.
Baykal’’ın adayı olmaya çalışan bakanlık deneyimi olan Tartan, CHP gemisinin genç kaptanı olmaya gönüllü. Genel Sekreter Önder Sav’’dan ’‘dirsek’’ görecek olsa da Baykal’’dan destek bulabilir. Çünkü kongre sürecinde Sav ekibine karşı mücadele eden Tartan, Baykal’’ın kılıcını kuşanıp kaybeden cephede yer almıştı İzmir’’de.
Öncelikle yürekli duruşu için tebrik etmek gerekiyor. Günlerdir üzerinde durduğumuz Kocaoğlu’’ndan ’‘tık’’ yokken Tartan’’ın ’‘ben varım’’ demesi/diyebilmesi hem manidar hem de takdire şayan.
Yolu açık olsun.