Dedik ki; 'CHP son süreci iyi yönetti. Seçim öncesinden başlayarak sonrasında ortaya koyduğu duruş sadece kendi tabanında değil öteki partilerin tabanları tarafından da takdir edildi. Süreç içinde bir hata yapmazlarsa olası seçimin sürprizini yapmaya en yakın partidir'
Yani…?
'Yani'si şu…
Ülkenin ciddi bir yönetim sorunu yaşadığı, ekonomik, siyasal ve güvenlik açısından ciddi krizlerle boğuştuğu, oluk oluk kanın aktığı; iç savaş senaryolarının tertiplendiği süreçte seçmen öncelikli olarak 'güven' duygusu üzerinden pozisyon alacaktır.
Ve CHP son sürecin en güven veren partisidir.
Bu yönüyle de hakkındaki yaygın kanaatlerden biri olan 'Bu CHP bu ülkeyi yönetemez' algısını önemli ölçüde parçalamıştır. Tamamen yok edilemese de bu algının parçalanması bile CHP için tarihi bir hamle sayılır.
Ülke yönetimi söz konusu olduğunda herkesle işbirliği yapabileceğini ortaya koymasından Bahçeli'ye 'başbakanlık önermesine' kadar atılan her adım Kılıçdaroğlu'na ve CHP'ye artı yazmıştır.
Başta çözüm/barış süreci olmak üzere birçok konuda daha tutarlı olan parti de CHP'dir. Seçim beyannamesiyle dikkatini çektiği dar gelirli kitlenin CHP'ye meyletme ihtimali artmıştır.
Tabi ki süreç içinde büyük hatalar yapmazlarsa…
*
Zaten daha iki ay önce iradesini ortaya koyan ama malum kesime beğendiremeyen seçmenin önünde fazla bir seçenek de bulunmuyor.
Lakin…
Son süreçteki duruşuyla seçmen nezdinde güven endeksini yükselten CHP, ülkede kan gövdeyi götürürken yürüttüğü 'delege seçimleriyle' bir çuval inciri berbat etmek üzere…
Alsancak Kültür Mahallesi örneğinde olduğu gibi…
PM Üyesi'nin boğazının sıkıldığı, bilindik CHP görüntüleri…
Son dönemde 'çatlak sesleri azaltarak' iç/koltuk kavgalarıyla ünlü parti algısını parçalayıp, seçmen nezdinde 'memleket yönetebilecek parti' mertebesine yükselen CHP, önlem almazsa, çay kaşığıyla topladıklarını kepçeyle geri verebilir.
Malum medyanın CHP'yi vurmak için görüntü/haber peşinde koştuğu süreçte, rakibe malzeme vermenin de ötesinde, ülkenin içinde bulunduğu ahval ve şerait içinde, kendi içinde birlik beraberliği sağlayamamış olmaları, CHP'yi seçmenin gözünden düşürür.
Kavgalı eve kız vermezler misali, kendi evinde huzuru sağlayamayan bir partinin ülkeye huzur getirmesi zaten beklenemez.
Peki, ne yapılabilir?
Bir dostumun şöyle bir önerisi oldu.
Genel merkez önemli bir aşama kaydettiği delege seçimlerini iptal etmek yerine 'tek liste telkiniyle' sürecin kontrolünü sağlayabilir. Yani ülkenin içinde bulunduğu şartlar dikkate alınarak AK Parti gibi dikte etmeden tek liste tavsiyesinde bulunabilir.
İşte o zaman PM üyesinin boğazının sıkıldığı, yumrukların konuştuğu, küfürlerin savrulduğu fotoğraf ortadan kalkar.
84. İzmir Enternasyonal Fuarı için düzenlenen basın toplantısından sonraki sohbette bu konuyu İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'na yönelttim.
Ki kendisinin kongre süreçlerine olan ilgisi herkesin malumudur.
Aşağı yukarı bana katkı koyan dostuma yakın şeyler söyledi Kocaoğlu: 'Kongre demek yarış demektir. Demokrasi demektir. Ama ülkenin içinde bulunduğu süreç de dikkate alınırsa bu kez mümkün mertebe tek liste yaklaşımı en doğrusudur. Her zaman yarışacaksın her daim karşı karşıya geleceksin diye bir şey yok yani. Kırılmadan-dökülmeden ve yara almadan sürecin tamamlanması açısından tek liste önerisi doğru…'

Aklın yolu bir tabi ki! Kültür Mahallesi'ndeki kavgalı seçim belki de birçok partilinin gözünü açtı.
Arabın derdi kırmızı pabuç misali ülke elden giderken, gencecik hayatlar siyaset oyununda heba edilirken, CHP'lilerin delege seçimleri için birbirlerinin gözünü oyması, seçmenin de dikkatinden kaçmayacaktır. Yani CHP, büyük denizleri başarıyla geçtiği süreçte derede boğulma riskiyle karşı karşıyadır.