Gazete ofisinde yaptığımız; gündeme, konuğun ihtisasına göre soru yağdırıp hem kendimizi, hem de okuyanları bilgilendirmeye/bilgileri tazelemeye çalıştığımız Egede SonSöz Sohbetleri'nin yakın zamandaki konuklarından biri de İzmir Mimarlar Odası Başkanı Hasan Topal'dı.
Meslekte 35 yılını doldurmuş, Büyükşehir Belediyesi'nde (hem rahmetli Piriştina, hem Kocaoğlu'yla) uzun yıllar üst düzey bürokrat olarak çalışmış, yani masanın her iki tarafını da iyi tanıyan Sayın Hasan Topal'a, elbet ulaşımla ilgili projeler konusunda da soru yöneltmiştik.
'İzmir'de körfeze Manhattan'daki köprü projesi uygulanacak, alttan metro geçecek üstten araç geçecek türü projelere nasıl bakıyorsunuz?' sorusuna verdiği yanıt şöyleydi Sayın Topal'ın:
'Gerekçesi, hedefi, amacı kimin tarafından öneriliyor olursa olsun, biz önce kent planına bakarız. Çünkü kent planında bütün kentsel geleceği görebilirsiniz. Kenti okursunuz. Aksi halde işte birisi de gelir, dünyanın en tarihi merkezine Konak Meydanı'nın orta yerine bir tünel çakar. Üçyol'dan Buca'ya planlarda bir metro hattı varken çakar! Üstelik de o iki gidiş gelişi, iki çarpı iki izli bitirebilecek bütçe ile yapar. Şimdi bunun ikisini gördüğünüz zaman deminki soru ile ilişkilendireceğim, bu kadar yanlışlıktan hakikaten ıstırap duymaya başlıyoruz.
Yani bir yandan 300 – 350 bin kişilik Buca'nın merkezle ilişkisini sonsuza kadar çözecek bir plan var burada. Ulaşım planınız da var, nazım planınız da var. Şimdi Dokuz Eylül Kampüsü gibi bir üniversiteniz var, zaman zaman 70 – 80 bin kişiye ulaşıyor. Öyle bir temel probleminiz dururken ve bu kadar da doğru tespitleriniz varken, şimdi o tüneli falan tartışmamız, bizim aldığımız eğitime, kent kültürüne, mimari kültürüne, planlama kültürüne saldırı aslında.'
Bir başka 'ulaşım' merkezli soruya da şöyle cevap vermişti Topal:
'Bize ulaşım derslerimizde öğretilen bir şey oldu. Kent merkezinde her alt geçit veya köprülü kavşak, bir sonrakini tetikler. Bu bir tuzaktır. Bir tanesini yaparsanız, artık arkasını yapmak zorundasınız. Başka şansınız yok. Bu tuzağa düşen kentler var. Ankara bunlardan bir tanesidir. Bakın şu anda yine Ankara'da felç halinde trafik. Dünyada nüfusu 3 milyona ulaşmış metropol kentlerde 'raylı sistemleri temel almayan' hiçbir programın, çözümü hedef alması mümkün değil.'
Ocak ayı başında Mimarlar Odası Başkanı ile yaptığımız bu söyleşiden alıntıyla hatırlatma yapmamın anlamı şudur. İzmir'de hepimize zaman zaman saç baş yoldurtan ulaşım probleminin kesin ve çağdaş çözümünün raylı sistem/metro olduğu gerçeğini vurgulamak.
Bu vurguyu tekrarlamamın nedeni ise meslektaşım Sinan Doğan'ın bugün Egedesonsöz'deki haberidir.
'İzmir 'raylarda' yine üvey evlat!' başlığını taşıyan haberden öğreniyoruz ki, 'Ulaştırma Bakanlığı, İstanbul'un yarım kalan metro hatları için bu yıl 750 milyon lira, Ankara'nın metro hatları için ise 955 milyon lira kaynak ayırdı. Bakanlığın İzmir'deki kent içi ulaşıma ayırdığı kaynak ise TCDD'nin Halkapınar-Otogar hattı ile beraber sadece 62 milyon lira.'
Haberin ayrıntıları arasında Ulaştırma Bakanlığın Büyükşehir'den devraldığı Üçkuyular-Narlıdere ve Üçyol-Buca Metro hatlarının (yine) yatırım programına alınmadığı…
TCDD'nin gerçekleştireceği 4.5 kilometrelik Halkapınar-Otogar Metro Hattı için bu yıl bütçede 52 milyon 186 bin lira kaynak ayrıldığı, aynı hat için geçen yıl da kaynak ayrılmasına rağmen yatırıma başlanmadığı da var…
Uzatmaya, lafın belini kırmaya hacet yok.
AKP, İzmir'i tam teslim almadan kaşığın ucuyla verip, kepçeyle (bakınız kentin ödediği vergilere) almaya devam edecek.
İşsizliğin Adana'dan sonra en fazla olduğu bu kente, ne yeni iş alanları açmaya niyeti var, ne de -CHP'li belediyelere yazıldığını bildiği için- ulaşım sorununu raylı sistem ve metroyla kökünden halletmeye…
Ulaşım konusunda 'İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin hiç günahı yoktur' gibi bir anlamı, en azından bu köşeyi düzenli okuyanlar, Ege Tv'deki 'Söz Meclisten İçeri'yi takip edenler çıkarmayacaktır.
Elbet Büyükşehir'in hatası/eksiği vs. vardır ve bu konudaki eksiklikleri/hataları gördükçe yazmayı/konuşmayı sürdürürken, 'büyük fotoğrafı' görmekten ve göstermeye çalışmaktan da kendi adıma vazgeçmeyeceğim bilinsin istedim. Zira, malumunuz seçim mevsimindeyiz ve AKP adayları belirlendiğinde ortaya yine dizboyu 35'li, 1414'lü projeler saçılacak ve en baba eleştiriler İzmir'in ulaşımı üzerine yapılacak. Hatta son Egesonsöz sohbetlerinde 'ne istediler de vermedik' diyen AKP İzmir Milletvekili Aydın Şengül gibi ' ne istediniz de vermedik' nutukları atılıp kaşık ucuyla verilenler, 'deve görünümlü pireler' olarak sıralanacak.
O günlerde muhtemelen,
'İSTANBUL: 750 milyon lira
ANKARA: 955 milyon lira
İZMİR: 62 milyon lira' rakamlarını hatırlatanlar olacaktır unutanlara. 'Ne kadar ekmek, o kadar köfte' sloganı… 'Peh, peh, peh' türküsü eşliğinde!