Sinema afişlerinde…
Daha janjanlı dursun diye…
Ne adını değiştirdi…
Ne de soyadını…
Bilakis…
Tam da…
Soyadına uygun 'doruk'larda yaşadı…
Hatta…
Başkalarına nasip olmayan bir lakabı vardı:
'Ben'li güzel…'
Güzelliğine güzellik katan…
Yanağındaki 'kalemsiz imza' gibi muhteşem 'ben'…
Adeta duru güzelliğinin 'alametifarika'sınden farksızdı…
Bu nedenledir ki…
Aramızdan ayrılıncaya kadar…
Hep, 'benli güzel' diye anıldı…
Soyadının anlamına uygun bir hayat sürdü…
Yıllarca…
'Doruklar'da yaşadı…
Bir asrı geride bırakan Yeşilçam'ın…
Işığı hiç eksilmeyen unutulmaz bir 'yıldızı' oldu…
'Hanımefendi' lakabı…
Çevirdiği filmlerin adına ilham oldu…
Şahane bir esmerdi…
Ve, o güzel kız…
Yıllarca…
Türkiye'nin 'Benli Küçük Hanımefendi'si olarak anıldı…
***
Ha'di daha eski yıllara gidelim…
Ankara'da dünyaya geldi…
Aile İstanbul'a göç ettiğinde o daha ilkokuldaydı…
Annesi, o güzel kızın 'hayat rotası'nı…
Adeta yeniden çizdi…
Çünkü kızından daha hırslıydı…
Sinema yıldızı olmasını istiyordu kara gözlü yavrusunun…
Henüz ortaokula devam ederken…
Dünyalar güzeli 'gamzeli' kızını…
Yıldız Dergisi'nin yarışmasına soktu…
O tarihlerde öylesi bir yarışmada boy göstermek için…
Ebeveynin yazılı izni yeterliydi...
16 yaşındaki o kız yarışmada birinci oldu…
Bu nasıl bir kaderdir ki…
Birlikte onlarca film çektiği Ayhan Işık ise…
Erkek adaylar arasında birinciliği kimselere bırakmamıştı…
O sırada takvimler 1952 yılını gösteriyordu…
***
Çok güzeldi, çok kısmetliydi…
Aynı yıl kamera karşısına geçti…
Bir gram oyunculuk eğitimi yoktu ama…
Allah vergisi yeteneği vardı…
'Çakırcalı'nın Definesi' filminde…
Ayhan Işık'la başrolü paylaştı…
Hiç aşk trafiği yaşamadan yönetmeni Faruk Kenç'e aşık oldu…
Ancak…
Faruk Genç, 'benli güzel'den 26 yaş büyüktü…
Aşk ferman dinlemedi, evlendiler…
Artık, arka arkaya film çeviriyor…
Güzelliği, oyun gücü ve yanağındaki 'ben'i ile…
Erkeklerin başını döndürüyordu…
Faruk Kenç'le dört yıl evli kaldı; Gül adını verdiği bir kızı oldu…
***
Boşanmak uğurlu mu gelmişti, bilinmez ama…
Zeki Müren'le harika bir ikili oldular…
Türkiye'nin 'Sanat Güneşi' ile…
'Kırık Plak'… 'Hep O Şarkı'… 'Bahçevan'… 'İstanbul Kaldırımları'… 'Hayat Bazen Tatlıdır'…
Filmlerini çekti; zirveye oturdu…
Ne var ki…
Herkes O'nu Ayhan Işık'a çok yakıştırıyordu…
Birlikte çevirdikleri 'Küçük Hanımefendi' serisi gişeleri patlattı…
Küçük Hanımefendi öylesine '1 Numara' oldu ki…
Avrupa'da bile çekimler yapıldı…
Türkiye'nin 'benli' ve 'gamzeli' güzeli…
Artık…
Melodramların ve duygusal güldürülerin…
Değişmez oyuncusu olmuştu…
O tarihlerde, ikinci evliliğini…
Yeşilçam'ın ünlü yapımcılarından Özdemir Birsel'le yaptı…
Ondan da Aydın adında bir oğlu oldu…
Mutlu muydu, bilinmez ama…
Özdemir Birsel'le, bu dünyaya veda edinceye kadar evli kaldı…
***
Kader ağlarını örmeye başladığında…
Türkiye, 70'li yılları yaşamaya başlamıştı…
O sırada…
Neredeyse tüm sinema yıldızlarının yaptığı gibi…
Sahneye çıkmaya karar verdi…
Çakıl Gazinosu ile anlaştı…
Ancak, ne acıdır ki…
Genel provada söyleyeceği eserin sözlerini unutunca…
Şarkıcılık hayali başlamadan sona erdi…
***
1970'lerde 'Yeşilçam'da Değişim' başlamıştı…
Önce starlığını…
Ardından sağlığını kaybetmeye başladı…
Görenler tanıyamıyordu o efsane güzeli…
Kiloları kabusa dönüştü…
Yaptığı diyetler de işe yaramıyordu…
O yıllarda yasal bir ilacı kullanmaya başladı…
O ilaç hem zayıflatıyor hem de inanılmaz enerji veriyordu…
Hatta derler ki…
Aynı ilacı Zeki Müren'e de tavsiye etti…
'Sanat Güneşi', bir-iki denedi sonra…
'Enerjinin bu kadarı da çok fazla' deyip, bi'daha o ilacı kullanmadı…
***
Ancak…
Talihsiz yıldız, o ilacın batağına düşmüştü bir kez…
Artık…
Eski 'Küçük Hanımefendi'den eser yoktu…
Her tarafı titriyordu…
Sonunda Sağlık Bakanlığı, o ilaçları yasakladı…
Ne var ki, iş işten geçmişti…
Bu sefer hızla kilo almaya başladı…
Şişli'deki Fransız Lape Psikiyatri Hastanesi'nde…
O'nu yatağa bağlamak zorunda kaldılar…
Evine icra geldi…
Dayanamadı, başucuna bir mektup bıraktı…
Uyku hapı ile intihara kalkıştı…
Zor kurtardılar…
***
Sadece bir kez…
TV için çekilen Vita Yağı reklamında oynadı…
Yıl, 1985'ti…
Hayatının hatasını yaptı…
Reklamdan çok 'Küçük Hanımefendi'nin kiloları konuşulunca…
Bir kez daha hayal kırıklığı yaşadı…
O tarihten itibaren…
'Hayranlarım beni hep filmlerdeki gibi hatırlasın' diyerek…
İnzivaya çekildiğinde…
120 kiloydu…
Kilolarından utandı…
Ölene kadar da kimseye görünmedi…
Ne acı değil mi?
***
Efsane sanatçı Belgin Doruk…
16 Mart 1995'te…
Kalp krizinden son nefesini verdiğinde…
Henüz 59 yaşındaydı…
Gözleri gibi 'kara bahtı' izin verseydi ve…
Yaşasaydı, bugün 88 yaşında olacaktı…
***
Anlamlı bir soruyla bitiriyoruz…
Kader'le…
'Her şey yolunda!' diye el sıkışmak mümkün mü?
Değil, tabii ki…
Güldürerek sevindiren alın yazısı…
Bi'de bakmışın…
Şakır şakır ağlatıyor…
Hayatımızdaki her iniş / çıkışın bi'sürü nedeni var!
Belgin Doruk…
Yeşilçam'ın zirvesini yaşamış…
Ünlü olmanın tadını çıkarmış…
Alkışlarla efsaneleşmiş…
Gelgelelim…
Ancak filmlerde yaşanır bir acı sonla…
Bu dünyaya veda etmiş…
Olağanüstü güzel bir kadındı…
Nokta…
Sonsöz: 'Şöhret, ölümün maskesidir… Kimseye miras kalmaz… / Carlos Fuentes – Meksikalı Yazar…'