34 yıl öncesinin Türkiye'si…

Yıldız tarihi:

'6 Ekim 1990 Cumartesi...'

***

Genç kızın adı Kumru'ydu...

Türkiye'nin çok yakından tanıdığı annesiyle birlikte yaşadığı...

Ankara'nın...

Çankaya İlçesi Köroğlu Caddesi'ndeki…

Evine girmek için çantasından anahtarı çıkarırken...

Gözü kargo şirketinin kapıya bıraktığı nota ilişti…

Minik pusulada…

'Paketinizi almanız için sizi bekliyoruz!'

Cümlesi dikkati çekiyordu...

Gönderici, 'İlmî Araştırmalar Vakfı'ydı…

Prof. Dr. Bahriye Üçok'a bir kitap gelmişti büyük ihtimalle...

Kumru… Kapıdan annesine selendi:

'Sana kargo gelmiş, hemen alıp geleceğim…'

Bahriye Hoca telaşlanmıştı…

Bir nefeste sordu:

'Ne yollamışlar, kim yollamış?'

Kumru, annesine karşılık verdi:

'Merak etme ben şimdi gider alırım'…

Eve girmekten vazgeçti…

Doğru, kargo şirketine gitti…

İmza attı; paketi aldı…

Eve döndüğünde…

Paketi girişteki mermer konsolun üstüne bıraktı...

Annesine…

Şakacıktan 'Bombanı getirdim…' diye seslendi…

Bahriye Üçok…

Ölüm tehditleri aldığı için çok dikkatliydi…

Bomba eğitimine bile katılmıştı…

Ancak…

Paketin yırtılan bir ucundan…

İçinde bir kitap olduğu selli oluyordu…

'Kitaptan ne zarar gelir ki…' diye içinden geçirdi…

Makasla paketin ipini kesti ama açamadı…

Hemen kızına seslendi:

'Biraz zor açılıyor… Bunun içinde bir şey mi var, nedir? Yine de sen benden uzak dur... Ben de bunu dışarıda açayım...'

O sırada evdeki usta da…

Banyodaki şofbeni tamir ediyordu…

Kumru, tam banyoya doğru yönelmişti ki…

Önce kulakları sağır eden bir gürültü…

Ardından boğuk bir çığlık duyuldu…

Kumru…

'Anne… Annem…' diye bağırdı...

Ses yoktu...

Dumanlar dağılırken…

Ömrü boyunca unutamayacağı bir şekilde annesini gördü…

Prof. Dr. Bahriye Üçok'un…

Sol kolu başının altından geçmiş, havada gibi duruyordu...

Kolun ucunda eli yoktu…

Kumru taş kesilmişti…

Ağlayamıyordu bile!

O sırada saatler 16.30'u gösteriyordu...

***

Hastaneye götürülürken…

Bahriye Hoca'nın…

Sadece eli değil…

İki bacağı ve bir kolunun koptuğu…

Gözünün de yerinde olmadığı fark edildi…

Hastaneye ulaştırıldığında son nefesini verdi…

O sırada…

70'li yaşın ilk basamağındaydı…

***

Bu korkunç olay…

Türkiye Cumhuriyeti Tarihi'nde…

Suikaste kurban giden 'ilk anne' olarak kayıtlara geçti…

Ve yine…

Türkiye'de ilk kez bir kadın…

Düşünceleri nedeniyle katlediliyordu…

Şu ayrıntı önemlidir:

O'nu katledenler…

Şu hesabı yaptılar:

Bahriye Üçok…

Hayatını aydınlanmaya adamıştı…

Ancak ucundan da olsa…

Bir kitabı görünce kargo paketini açabilirdi…

Çünkü…

Bir kitaptan zarar görülmeyeceğine inanan bir bilim insanıydı…

Hesap tutmuştu!

***

Türkiye'nin…

İlk kadın İlahiyat Profesörü'ydü Bahriye Üçok…

Atatürk, Samsun'a çıkmadan bir hafta önce…

Karadeniz'in yıldızı Trabzon'da dünyaya gelmişti…

Tarihçi, siyaset bilimci ve politikacıydı…

Aynı zamanda…

Devlet Konservatuarı Opera Bölümü'nden de mezun olmuştu…

Çok iyi derecede…

Arapça ve Farsça biliyordu…

Kur'an-ı Kerim'e bağlı kalarak…

İslam dinini hep…

Çağdaş, gerçekçi ve dinin özünde bulunan hoşgörüyle yorumladı…

80'li yılların sonunda…

Bir televizyon programında…

'İslamda örtünme ve oruç tutmanın zorunlu olmadığı'nı dile getirmişti…

O günden sonra tehditler almaya başladı…

***

Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından…

1971'de senatör seçildi…

Siyasi tercihini hiç değiştirmedi; hep 'Sol' kanatta yer aldı…

CHP'den Ordu Milletvekili seçildi…

***

Korkunç cinayeti…

İslami Hareket adlı örgüt üstlendi…

Ertesi gün 'Cumhuriyet Gazetesi' haberi şöyle duyurdu:

'Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun'dan sonra türbana karşı tavrı ve laikliği savunmasıyla tanınan Prof. Dr. Bahriye Üçok da suikast sonucu öldürüldü… Cinayeti, (İslami Hareket) adlı örgüt üstlendi... Cumhuriyet Gazetesi'ni arayarak İslami Hareket Örgütü adına konuştuğunu bildiren kişi Üçok'u (tesettür konusundaki düşünceleri yüzünden) cezalandırdıklarını söyledi… Aynı kişi (İslam'a sınır koyanları öldürmeyi borç bildiklerini) belirtti…'

***

Suikastın ardından…

Bugün itibarıyla 34 yıl geçti…

Bir arpa boyu yol bile alınamadı…

Her şey karanlıkta kaldı…

Kapandı, gitti…

Kızı Kumru'nun hayatı…

Hiçbir zaman eskisi gibi olmadı…

Annesinin acı sonuyla kahroldu…

16 yıl önce 'Sabah' gazetesine şunları söylemişti:

'Bombayı anneme kendi ellerimle verdim… İnsan her şeye alışıyor ama bu olaya alışmam mümkün değil…'

***

İzmirli kadim dostum…

Bir dönemin CHP Kadın Kolları MYK üyesi…

24. Dönem Milletvekili adayı…

18. Olağanüstü Kurultay'da Parti Meclisi Üyesi seçilen…

Elfin Tataroğlu…

2019'da…

'Bahriye Üçok'un acı kaderini…

'Aydınlanma yolunda bir ömür / Bahriye'

Adını verdiği…

Neredeyse 20 küsur baskı yapan kitabını anlatırken…

Dudaklarından şunlar dökülüyordu:

'Bahriye Üçok'un, sadece 6 Ekim'lerde siyah - beyaz vesikalık fotoğrafla anılacak biri olmadığını, aslında onun aynı zamanda çok değerli bir aydın, mücadeleci bir akademisyen, bir eş ve anne olduğunu bugünlere yansıtmak gerekiyordu… Ben o görev ve sorumluluk dahilinde, Bahriye Üçok'un hayatını yazarak başlamak istedim… Çünkü, bence bu bir görevdi…'

***

Bitiriyoruz…

Bahriye Üçok'a göre aydınlanmanın tek yolu…

Cumhuriyet'in temel niteliklerine sahip çıkmakla mümkündü...

Bu nedenle…

Hem 'çağdaş öğrenciler' yetiştirdi…

Hem de 'Aydınlık Türkiye' için emek verdi…

O'nsuz geçen 34 yıl içinde…

20 hükümet kuruldu…

10 başbakan görev yaptı…

Beş cumhurbaşkanı Devlet'i temsil etti…

Sayısız seçim ve halk oylaması yaşadık…

Ama…

Ne hikmetse...

Eve bombalı kitap gönderenler karanlıkta kaldı!

Nokta…

Hamiş 1: (Genç okuyucular için): 1990 Trabzon doğumlu Bahriye Üçok, Yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Ortaçağ Türk-İslam Tarihi Bölümü'nde tamamladı… Aynı zamanda Devlet Konservatuvarı Opera Bölümü'ne de devam etti ve bu bölümü de bitirdi...

1953 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin ilk kadın öğretim üyesi olarak tarihe geçti... Kur'an-ı Kerim'e bağlı kalarak İslam dinini çağdaş, gerçekçi ve dinin özünde bulunan hoşgörüyle yorumladı... 1971'de Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından kontenjandan senatör seçildi... Siyasi tercihini CHP'den yana kullandı... 1983 seçimlerinde Halkçı Parti'den Ordu milletvekili olarak TBMM'ye girdi...

Hamiş 2: Prof. Dr. Bahiye Üçok, taaa 47 yıl önce İmam Nikahı için şöyle yazmış: '…imam nikahı kıydırma ne ekonomik, ne de pratik nedenlere dayanmaktadır… Sadece dinsel bir gereğin yerine getirilmesidir ama hiç bir dini yanı yoktur.'

Sonsöz: 'Her yağmur damlası bir yeşil yaratmak içindir… Sanmasınlar yıkıldık, sanmasınlar çöktük… Bir başka bahar için sadece yaprak döktük… / Hz. Mevlana…'