Baba, oğul…
Yarım yüzyıldan fazla Suriye’yi yönettiler…
Bunu yaparken…
Halka kan kusturdular!
Baba Hafız Esad…
Ordu’da albaydı…
Halkı “kuzu” gibiydi…
Kansız darbeyle devletin başı oldu…
Niyeti bozuktu…
Dikta yönetimini tercih etti…
Orduyu bahane ederek…
Özellikle istihbarat servisini güçlendirdi…
Öyle bir hale geldi ki…
Bi’ailenin evladı babasını ihbar ediyor…
Olmadık yalanlarla…
Babalar çocuklarını kör kuyulara attırıyordu…
İşkence…
Esad Ailesi’nin adeta “hobi”si haline gelmişti…
***
Baba Esad’ın gözü karaydı…
40 yıl önce yaşanan “Hama Katliamı” hiç unutulmadı…
Hedef, “Müslüman Kardeşler”di…
Yaklaşık 40 bin kişi can verdi…
“El Rakka Katliamı”nda ise…
Vatandaşları bir okula sokup; üstlerinden kilitlediler…
Öyle vicdansızlardı ki…
Okulu, içindekilerle birlikte yaktılar…
***
Esad Ailesi…
Arkasında hep kanlı işler bırakıyordu…
Baba Esad’ın yerine büyük oğul Basil geçecekti ama…
Kader çoktan ağlarını örmüştü…
O sırada 33 yaşındaki evlat için…
Azrail kararını vermişti bi’kere…
Şam’daki trafik kazasında Baba Esad büyük oğlu için ağlıyordu…
Eli kanlı o ailede…
Bu kez iktidara kimin geleceği konusunda kavga başladı…
***
Hafız Esad’ın en büyük ikinci oğlu “Beşar” ise…
Ülkeyi yönetmek yerine “göz hastalıkları” alanında…
Uzmanlaşmayı tercih ediyordu ama…
Babasının dediği dedikti…
İngiltere’deki eğitimi bıraktı; Ordu’ya katıldı; adım adım yükseldi…
Göz doktorluğundan…
Suriye Devlet Başkanlığı’na yükselişini kendi halkı bile anlayamadı…
***
24 yıl önce babasının ölümünün ardından…
Suriye parlamentosu…
Cumhurbaşkanlığı yaş sınırını Esad’ın yaşı olan 34’e indirmek için…
Sadece birkaç saat içinde anayasayı değiştirdi(!)
Bu değişiklik…
Rakipsiz bir seçimle babasının yerine geçmesini sağladı…
Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri…
Genç ve ilerici bir lider imajı sunan Esad’dan umutluydu…
Genç devlet liderinin, 2000 yılında evlendiği…
Londra'da büyümüş…
Suriye kökenli eski bir yatırım bankacısı olan eşi Esma Esad…
Bu olumlu görüşleri destekliyordu…
***
Yarın nelerin olacağı…
O günlerde kendini hissettirmişti…
Esad, her yedi yılda bir yapılan seçimleri kazandı…
Ne var ki…
2021’de düzenlenen seçimler…
ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya tarafından…
“Hileli Seçim” olarak nitelendirildi…
***
Halk ayaklandı…
Suriye’de “insan kıyımı” başladı…
Suriye’yi bugünkü haline getiren iç savaşta…
Sadece ilk birkaç ayda…
Binlerce kişi öldürüldü; cezaevlerinde çürümeye terk edildi…
***
Korkunç olan şudur:
Esad’ın güçleri…
Yıllarca süren iç savaş boyunca…
Kendi halkına karşı kimyasal silah kullandı…
Çoluk, çocuk ve yaşlı demeden…
Kendi vatandaşlarını “böcek” gibi öldürdü…
Ölümden kaçanlar…
Türkiye’ye sığındı…
Takvimler o sırada 2011’e gösteriyordu…
***
Şu ana kadar…
Bir “Vampir Ailesi” gibi…
Kendi halkının kanını emerek bugünlere gelen…
Göz doktoru Beşar Esad…
Ülkesini…
Ağlayan milletini…
Her şeyi bırakarak…
Uluslararası haberlere göre…
Eşi ve üç çocuğu ile…
(Tabii, doğruysa…)
Rusya’da saklanıyor…
***
Geride kalan ise…
On binlerce ceset…
Anasız – babasız kalan çocuklar…
Yakılan – yıkılan bir Suriye ve…
Beşar Esad yönetiminin…
Dünyanın…
“İnsan Mezbahası” olarak tanıdığı…
Şam’daki “Sednaya Hapishanesi”…
***
Peşin peşin söylemek gerekirse…
O hapishane…
Yani “Sednaya”…
Mahkumlara göre…
Tanrı’nın olmadığı bir “işkence merkezi”ydi…
İnsan hakları örgütleri…
O hapishanede uygulanan “72 farklı işkence yöntemi”ni belgeledi…
Suriye'de 2011 yılında başlayan iç savaş boyunca…
En az “15 bin” kişinin…
İşkence altında yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor…
Şam'ı ele geçiren rejim karşıtı güçler…
Hala şu sırada…
“Sednaya Hapishanesi”nin…
Yeraltı hücrelerinde mahsur kalan mahkumlara ulaşmak için…
Haritalara bakarak binanın yapısını çözmeye çalışıyor…
***
Bitiriyoruz…
Çoluğu-çocuğu olan bir “Hanedan Ailesi”…
Nasıl?
Böylesine canavarlaşır?
“Suriye İnsan Hakları Gözlemevi”ne göre…
Beşşar Esad yanlısı güçler…
Sivil ölümlerin “yüzde 90”ından fazlasına neden oldu…
İç savaş, en az “580 bin” kişinin ölümü kayıtlarda yer alıyor…
İnsanoğlu…
Nasıl böylesine canavarlaşabilir?
Bilen var mı?
Nokta…
Hamiş: Hatırlatmak istemezdik ama… “12 Eylül Darbesi”nin üzerinden an itibarıyla 44 yıl geçti… Ne yaşananlar değişti, ne yaralar iyileşti... Mesela o günlerin bir üniversitelisi anlatıyor: “Emniyete girerken çakmağımla bıyıklarımı yaktılar. Aralıksız kaba sopa vardı, gece gündüz… İlk askıya aldıklarında göğsümün yarıldığını hissetmiştim…” Bir başka mağdur: “Hukuk mukuk diye bir şey yoktu… Gözler sürekli bağlıydı, yemek yoktu…" Bir diğeri: “90 gün gözaltında kaldım, 90 gün boyunca işkence gördüm… Her gün, hoş geldin dayağı ile karşılanıyordum…”
Sonsöz: “İnsan haklarını inkar etmek, insanlığa meydan okumaktır… / Nelson Mandela – Güney Afrikalı yurttaşlık hakları aktivisti ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ilk siyahi devlet başkanı…