Trafikte ölenlerin yüzde 23'ü yayalar…Yılbaşından geçerli olmak üzere, Karayolları Trafik Kanunu'nun 74'üncü maddesinde yapılan değişiklikle, trafikteki can kayıplarının yaklaşık yüzde 23'ünü oluşturan yayalara yönelik devrim niteliğinde bir adım atıldı. Yapılan düzenleme ile 'Yaya Öncelikli Trafik' anlayışı yasal bir zemine oturtuldu. Düzenleme ile artık araç sürücüleri, trafik polisi veya trafik ışığı bulunmayan ancak trafik işareti veya levhalarıyla belirlenmiş kavşak giriş ve çıkışlarına, yaya veya okul geçitlerine yaklaşırken 'yavaşlamak', buralardan geçen veya geçmek üzere bulunan yaya varsa 'ilk geçiş hakkını vermesi'zorunlu hale geldi.

Bu amaçla İçişleri Bakanlığınca 'Öncelik Hayatın, Öncelik Yayanın' sloganıyla 2019 yılı 'Yaya Öncelikli Trafik Yılı' ilan edildi. Bu kapsamda 81 ilde 6 Şubat günü bir de eylem yapıldı. Anlaşılan yıl boyu bukampanya kamuoyuna duyurulacak.

Bir türlü ehliyet sahibi olamamış ama gezmekten tozmaktan, güzel kentimizi yaya olarak da gezmekten pek keyif alan bir insan olarak yayalar için alınan her kararı sonuna kadar destekliyorum.

Yaya geçitlerinde insanların üzerine üzerine otomobil süren acurları, 'yuhh İstanbullu musun sen' diye uyaran arkadaşlarıma da her zaman hak veririm. Eskiden İzmir'de bu kadar çok kırmızı ışık da yoktu ama yayalar açısından da güvenli şehirdi açıkçası… Şimdi de İstanbul ve Ankara'dan daha güvenli kuşkusuz ama yayaya saygıda eski günler yok…

***

Burada ister istemez 'Eğitim Şart!' demek geldi içimden… Hani her sorunu, eninde sonunda getirir; 'eğitim' meselesine bağlarız ya. 'Eğitim şart!' der, son noktayı koyduğumuzu düşünürüz ya.

O halde, artık okul çağını çoktan geçmiş olanlar için nasıl bir çare düşünülmeli? Yani diyelim ki, aksaklığı tespit ettik. Ve çözüm olarak da eğitim gerektiğine karar verdik. Bu nasıl olabilecek? Kurslar mı açacağız? İnsanları özel olarak eğitime mi tabi tutacağız? Hatta, bunu zorunlu mu kılacağız?

Aslında 'evet'. Ama tek başına değil.

Şöyle ki! Bu, senelerdir ıskaladığımız bir konu. Denemesi gereken çözüm; sürekli, sosyal ve örgün eğitim anlayışını toplumsal yaşam alanlarına yerleştirebilmek olmalı.

Daha açık söylemek gerekirse; toplumsal kuralların hatırlanması gerektiği yerlerde, bugünkü konumuz olan yaya geçidi meselesinde, bu uyarıların çok sık ve net algılanabilir bir konum ve şekilde sergilenmesi.

Bu kurallara uyulup uyulmadığının ciddi bir şekilde denetlenmesi. Uymamaya direnenlerin de ceza olarak, kurslara alınması. Bunlara yabancı ülkelerden aşinayız. Ve hatta, bu tür örnekleri biraz da alayla karşılar, nükteli bir şekilde birbirimize aktarırız.

Oysa, toplumsal ve top-yekun eğitimin tek yolu bu:

Sık sık hatırlatmak ve hatırlamak.

Eğitimin temelini, ezber ve pratiğin oluşturduğu gibi.