Yazının başında kişisel yargı ifade eden cümleler kurmaktan kaçınıyorum artık. Toplumsal olayları sergileyen güncel gelişmeleri, medya ve diğer yayın organlarından takip eden kitle için 'kör kör gözüm parmağına' bir yaklaşım, laf kalabalığı etmekten öte gitmiyor inancındayım. Bu yüzden 'Dünya garip bir yere doğru gidiyor' şeklinde, görmesini bilen hemen herkesin, zaten farkında olduğu bir genelleme yapmayacağım. Ancak, 'dünyanın çok garip bir yere gittiğinin' ayırdına varmak da pek bir şey ifade etmiyor... Zira, dünya toplumlarının en entellektüel ve sosyalist kesimlerinden, en radikal insan ve çevre hakları savunucuları/eylemcilerine kadar tüm kesimler adeta paralize olmuş durumda!

Milyarlarca insanın gözü önünde cereyan eden Gazze soykırımından, Ukrayna-Rusya savaşından, Afrika'nın iç çatışmalarından, gücü olanın güçsüzü ezdiği, sömürdüğü, yok ettiği, hukuk kurallarının değerinin epeyce aşındırıldığı kaotik bir global düzeni belirlemede; bazı aktörlerin etkisi artarken, sosyalistler ve sol kesimin Kaotik Düzene karşı direnme ve etkili mücadele yöntemleri geliştirme hususlarında, gittikçe daha az baskın faktör haline gelmesi, sizin de dikkatinizden kaçmış olamaz. Öncelikle bu küresel atmosferi layıkıyla tanımlamak gerekiyor. Aslında, yeni düzenin adı, niteliğinde gizli: 'Kaos Dünyası ya da Kaotik Düzen'. Nasıl geliyor kulağa?

Kaos kelimesi düzen karşıtlığını, karmaşayı anlatmak için kullanılır. Düzen ise belli kurallara ve yasalara göre kurulan durumları ve oluşumları açıklar. Bugünkü global ilişkiler bütününü 'Kaotik Düzen' diye adlandırmak, bu tanıma dört dörtlük denk düşmüyor mu? Uluslararası savaşlar, ticaret, anlaşmalar, örgütler vb. totalinde, uygarlığın geliştirdiği ne kadar kural, yasa ya da yöntem varsa oligarşik çıkar gruplarının lehine ve emekçi kesimlerin aleyhine, alaşağı edilmiş durumda, değil mi? Kuralsızlığın kural haline geldiği bu düzeni, başka türlü tarif etmek mümkün mü?

Yirminci yüzyılın sonlarına damgasını vuran Neoliberal düzen, daha şimdiden, yerini, uzun bir süredir bazı aktörlerin belirleyici olduğu Kaotik Düzene terketmiş görünüyor. Sözünü ettiğim Kaotik Düzenin başat/belirleyici aktörleri; neoliberal düzenin etki elemanları olan uluslararası ticari firmalar ya da finans kuruluşlarından farklı olarak, yapay zeka teknolojisinin yönettiği üretim sürecini yönlendirenler ile teknolojideki gelişmelerin gerisinde kalan toplumlarda oluşan silahlı gruplar ve gerici yapılanmalardır. Kaotik Düzenin dünyası da tıpkı soğuk savaş sonrası eski dünya düzeninde olduğu gibi, bu iki başat grubun başını çektiği iki kutuplu dünya düzenine dönüşüyor sanki. Bir tarafta teknolojik gücü ellerinde bulunduranlar, diğer tarafta ise bunun gerisinden gelen toplumlara hakim olan silahlı çeteler/mafya benzeri illegal ya da tarikat, cemaat gibi fanatik, dinci ve gerici yapılanmalara mahkum olanlar...

Örnek vererek ilerlersek; teknolojideki dev adımları, bu alanda kullanılan madenlerden bağımsız düşünemeyiz. Mesela, telekominikasyon, biyomedikal uygulamalar, lazerler, güneş enerjisi, elektronik aletler vb. gibi yüzlerce alanda kullanılan yarı iletkenler için gerekli başlıca madenler germanyum ve silikondur. Bu malzemelerin üretiminde ve ticaretinde öne çıkan ülkelere göz attığımızda, Çin'in dünyanın en büyük silikon üreticisi ve tüketicisi, arkasından Rusya ve Amerika'nın geldiğini görüyoruz. Germanyum üretiminde ve tüketiminde ise ilk sırada yine Çin yer almakta, arkasında ise Almanya ve Amerika sıralanmaktadır. Bu açıdan global düzenin hegomonik güç aktörlerine baktığımızda da adı geçen ülkelerin, yine, ilk sıralara yerleşmiş olmaları hiç de şaşırtıcı gelmiyor!

İşte, günümüz dünyasında var olan ekonomik sorunlar; jeopolitik gerilimler; etnik, siyasi ve dini çatışmaların yol açtığı toplumsal kargaşalıklar ve iç savaşlar, çevresel problemler gibi dinamiklerin oluşturduğu kaos ortamının şekillenmesi, yukarıda söz edilen teknoloji-ileri devletler ve silahlı gruplar/gerici yapılanmalar arasındaki çatışmalar ile global hegomonik güç aktörlerinin kendi aralarındaki acımasız rekabetten kaynaklanmaktadır.

Bu Kaotik Düzenin karşısında yer alması beklenen sol, sosyalist ve ilerici kesimler ise teknoloji-ileri devletlerin birbirleri ve silahlı/terör örgütleri ile aralarındaki kaynak arayışı ve paylaşım savaşına, epeydir yüksek sesle ve etkili bir biçimde itiraz edemiyorlar. Üzerlerinde ölü toprağı var dersek yeridir. Sormak istiyorum: Silkelenmenin zamanı gelmedi mi? Hatta geç kalmadınız mı? Dünyanın size her zamankinden daha çok ihtiyacı var...