Yazıya EGİAD'ın yeni başkanı Aydın Buğra İlter'i kutlayarak başlayalım. EGİAD, İzmir'in yerli ve yabancı yatırımcılar tarafından neden tercih edilmesi gerektiği konusunda somut verilere dayanan, İzmir'in mukayeseli üstünlüklerini ortaya koyan ve kamuoyu başta olmak üzere, resmi kurumlar ve STK'larla paylaşılacak bir rapor hazırlayarak yine bir ilke imza attı.

Rapor için çalışanları da kutlayalım…. DEÜ'den Prof. Dr. Sedef Akgüngör, EÜ'den Prof. Dr. Neşe Kumral ve Necmettin Çelik…

İzmir ne kentidir? Sanayi kenti, ticaret kenti, fuarlar ve kongreler kenti, finans kenti, turizm kenti, bilişim kenti… Karar bir türlü verilememiştir. EGİAD Başkanı İlter'in tespiti doğrudur: İzmir, Türkiye'nin üçüncü büyük kenti olarak sosyal, ekonomik ve kültürel yaşam yönünden her kesimden insanın yerleşmek ve yaşamak istediği kent sıralamasında ilk sıradadır. Ve bugüne kadar onlarca toplantı yüzlerce rapor yayınlamıştır.

İlber Ortaylı'nın şu tanımını rapor, kitap vb. araştırma okurken hiç aklımdan çıkarmam: Mukayeseli yapmıyorsan bir şey yapmıyorsun… O nedenle memlekette basın bülteninden bozma köşe yazısından geçilmiyor. İzmir'in mukayeseli üstünlüklerini bütüncül bir yaklaşımla ve farklı parametreler açısından incelemeyi amaçladıklarını söylemiş Başkan İlter… Mukayese ile mümkündür anlamak… EGİAD Başkanı 'Sürdürülebilir bir kentsel gelişme için devlet, yerel yönetimler, meslek kuruluşları ve sivil toplumun yanı sıra üniversitelerin ve diğer eğitim kurumlarının birlikte çalışmaları gerekmektedir' sözü önemlidir.

İzmir'de iyi bir insan kaynağı olduğu raporda da dile getirilmiş. Son üç yıldır İzmir'de sadece emekliler ev almıyor, güzel kentimizin kültürel dokusu ve insanlarının kalitesi de onları buraya çeken. Elbette Ahmet Piriştina ile başlayan Aziz Kocaoğlu ile devam eden sosyal demokrat belediyecilik ve onlara oy veren yüzbinlerin 'kentin her türlü birikiminin korunması adına' ortaya koyduğu kararlılıktır.

Prof. Akgüngör'ün şu saptamasına katılıyorum: İzmir'de geliştirilecek bir akıllı uzmanlaşma stratejisi, İzmir'in eğitime, bilgiye ve yeniliğe dayalı, kaynakların verimli kullanıldığı, çevreye daha duyarlı ve daha rekabetçi, ekonomik ve sosyal uyumun sağlandığı ve yüksek istihdamın olduğu bir ekonomiye ve sonuçta ulusal büyümeye daha fazla katkı sağlayan, yaşam kalitesi yüksek bir bölgeye dönüşmesinde önemli bir rol oynayacaktır.

İzmir'in farkı İstanbul'da, Ankara'da havalimanına doğru giderken 'bir an önce tüyelim buralardan' ruh halini üzerimize yıkan 'yüksek yaşam kalitesidir'…

***

Bu kentte ücretli ya da gönüllü olarak STK'larda görev alan herkese düşen görev bu güzel kenti 'Dünya Kenti' yapmaktır.

Bu kent sadece 'itiraz' eden değil 'yenilikçilikten' yana da bir kenttir. Doğru gelişmenin kuralları da bellidir. Hem büyüyeceksin, hem üreteceksin, hem de koruyacaksın. Bu coğrafyadaki tarihsel kültürü, yeni bir anlayışla İzmir'de yeniden canlandırmak, onunla bütünleşmeyi başarabildiğimiz gün gerçek bir 'Dünya Kenti' olacağız…