90'lı yıllarda ekonomide kriz üzerine krizin yaşandığı, yüz binlerin bir günde işsiz kaldığı, ülkenin doğusundaki 'düşük yoğunluklu savaş' gözlerimizin önünde cereyan etmese de etkilerini her an her alanda hissettiğimiz, suikastların/ölümlerin/faili meçhullerin gündemimizden hiç eksik olmadığı kara/kapkara günlerde…
Çalıştığım gazetenin patron vekili gündem toplantısına iç açıcı(!) bir öneriyle gelmişti. Önerisi, bu kara gündemi renklendirmek için sayfalardan birini (hayali) pembeye boyamaktı. Sayfanın adı 'pembe haberler' olacak, 'kara sayfalar'dan bunalanlar kendilerini 'pembe sayfaya' atıp serinleyecek/gevşeyecek/mutlu olacaklardı.
Patronun 'öneri' dediği şey nihayetinde 'talimattı', yaptık.
Her gün o sayfayı mutlu/umutlu/sevimli/güleryüzlü haberlerle doldurduk.
Kara gündemin içinden pembe haber bulmak için yırtındık, kazındık, gün geldi dış haberlerden tırtıkladık, gün geldi, kimi habere takla attırıp kırmızının rengini açıp pembeye dönüştürdük, gün geldi iç açıcı haber bulabilmek için tüm gazete sayfalarını yapmaktan daha fazla zorlandık, ama uzun süre 'pembe sayfa'yı sürdürdük.
Ne zaman pes edip pembeden vazgeçtiğimizi hatırlamıyorum ama ülkedeki gündem ne zaman kapkara olsa, aklıma hep o pembe sayfa, zorlayarak da olsa bulduğumuz pembe haberler geliyor. O günlerde patron zoruyla yaptığımız uygulama için 'kandırmaca da olsa fena fikir değilmiş, hiç değilse anlık gülümseme yaratıyormuş' diye iç geçirmiyor değilim… Zira günler 'beterin beteri' içeriğinde; 'pembe haberi ara ki bulasın' formatında ilerliyor.
Ekonomide krizin ayak sesleri duyuluyor, işsizlik rakamları saklanamayacak kadar yükseliyor, kapılarımızın dibindeki kanlı savaş içimize girdi/girecek halde derken… Dilimizden 'Allahım bu ülkeyi iç savaştan koru' duaları düşmezken, önümüze düşen bir başka haber, 'pembe haberler ihtimali'ni daha da uzaklaştırıyor ülkeden.
TBMM'ye iktidar vekillerince taşınan güvenlik paketi teklifi, gelecek olanların da habercisi zira.
Polisin yetkilerini artıran yeni düzenlemelere göre, hakimler sanığın kaçma süphesine bakmadan tutuklama kararı verebilecek.
Şüpheli veya sanığın yakalanabileceği ya da suç delillerinin elde edilebileceği hususlar varsa, polis 'makul' şüphe olduğu zaman gerekli aramayı yapabilecek. (Bu aramanın yapılabilmesi ilgili maddede somut delillere dayalı 'kuvvetli' şüphe ifadesi yer alıyordu.)
Dinleme kapsamı genişleyecek, tek bir hakim kararıyla dinleme yapılabilecek.
Örgüt suçlarında, 'cemaat tasfiyesi' gerekçesiyle tasfiye edilen Özel Yetkili Mahkemeler'in yerine kurulan Sulh Ceza Mahkemeleri'ne verilen yetki artacak. (Gitti DGM, geldi ÖYM; gitti ÖYM, geldi SCM olacak.)
Anayasal suçlarda sanığın malvarlığına el konacak.
Özetin özetini yazdığım teklifin tamamına bir tıkla ulaşabilirsiniz. Ama şu hali bile 'pembe sayfa' oluşturma ihtiyacını doğuran 90'lardaki yargısız infazları, işkenceleri, vaka-i adliyeden hale gelmiş keyfi gözaltılarını çağrıştırıp polis devletine dönüş kaygısını tırmandırmıyor mu sizde de?
Meslektaşım/arkadaşım Celal Başlangıç'ın face'deki 'Merak etmeyin, yeni yasa değişikliğiyle 'polis devleti' olmuyoruz! Zaten polis devletiydik. Şimdi 'ileri polis devleti' oluyoruz' sözleri, fazlasıyla gerçek değil mi?
Önce 'Paralel yapı', ardından Kobani olaylarıyla polise, mevcut olan yetmezmiş gibi daha acımasız yetkiler verilmesi yolunun açılması… 'Vatan hainlerine karşı tedbir almak' sloganıyla, AKP'nin kendisine muhalif olan tüm kesimlere karşı antidemokratik yeni düzenlemeler icat etmesi… Yakın gelecekte kara haberleri nasıl çoğaltacağını gösterecek hepimize.
Yeni bir 'pembe sayfa' icadı da yetmeyecek/kesmeyecek hiçbirimizi korkarım…