EGEDESONSÖZ - Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Gülhan Gürler, SONSÖZ TV’de kalıcı yaz saati uygulaması ve elektrikle ilgili çeşitle konularda çok önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin doğusundaki Iğdır ile batısındaki İzmir arasında 76 dakikalık fark olduğunu, kalıcı yaz saatinin de Iğdır’ın da doğusunda bulunan 45’inci meridyene göre belirlendiğini hatırlatan Başkan Gürler, bu uygulamanın özellikle batı kesiminde yol açtığı sıkıntıların giderilmesi için çeşitli öneriler getirdi. Gazeteci yazar Muhittin Akbel’in programında, ülkenin tam ortasından geçen meridyene göre saat belirlenmesi ya da ikili saat uygulamasına geçilmesinin uygun olabileceğini söyledi.
BAKANLIKTA TASARRUF OLDUĞUNA DAİR EN KÜÇÜK BİR VERİ YOK
Kalıcı yaz saati uygulaması ile tasarruf yapıldığı iddiasını, rakamlarla yalanlayan Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Gülhan Gürler, “İTÜ o yönde bir rapor yazdı diyorlar ama o raporu gören yok. Bizim yaptığımız araştırmada tasarruf yok, daha çok tüketim var” dedi. Başkan Gürler, şu değerlendirmelerde bulundu:
“26 Mart 2016 tarihine kadar, daha çok gün ışığı alınan bahar aylarında saatlerimizi bir saat ileriye alıp yaz saatine geçiyorduk. Ekim ayında da saatleri bir saat geri alıp kış saatine geçiyorduk. 26 Mart 2016’da yaz saatine geçtik, Ekim ayında saatlerimizi bir saat geri alıp kış saatine geçiş yapacaktık ki, o gün Resmi Gazete’de yayımlanan bir kanunla kalıcı yaz saati uygulamasının devam edeceğini öğrendik. 8 saattir bu uygulamadan vazgeçilmesi için mücadele ediyoruz. Aradan geçen 8 yıl içerisinde biz Oda olarak her sene, Ekim ayı geldiğinde, bu uygulamanın gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyip duruyoruz. Bu uygulamayla enerji tasarrufu elde edileceği öne sürüldü. Bu yönden İTÜ tarafından hazırlanmış bir rapor olduğu söylendi. 8 yıldır, o rapora ulaşmaya çalışıyoruz. Hiç kimse o raporu görmedi, göremedi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın yapmış olduğu bir çalışma ve ortaya konmuş bir veri yok. Elektrik Mühendisleri Odası olarak bu uygulamanın ilk yılında bir araştırma yaptık. 2016 yılının Kasım ve Aralık, 2017’nin Ocak, Şubat ve Mart aylarını kapsayan 5 aylık dönemle, bir yıl önceki aynı dönemi karşılaştırdığımızda, yeni uygulama nedeniyle ülke çapında 7 milyar kw/saatlik bir enerji israfı olduğunu gördük. Yani tasarruf falan sağlamamış bu uygulama. Biz Oda olarak böyle bir çalışma yapıyoruz ama bakanlığın yaptığı bir şey yok. Sadece söylemler var ve biz 8 yıldır bu uygulamadan vazgeçilmesi için çağrı yapıyoruz. 2017 yılında Danıştay’a dava açıldı ve Danıştay, yürütmeyi durdurma kararı verdi. Yine bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Danıştay kararı göz ardı edildi, uygulamadan yine de vazgeçilmedi. Böylesine yoğun bir kamuoyu tepkisi ve tasarrufun söz konusu dahi olmadığı yönünde bizim elimizde çok net veriler bulunduğu halde bu uygulamada neden bu kadar ısrar ediliyor, inanın biz de anlayamıyoruz.”
YILDA İKİ KEZ SAAT DEĞİŞTİRMEK DE ÇÖZÜM DEĞİL AMA BAŞKA FORMÜLLER VAR
Uygulamanın, insan psikolojini de bozduğunu, çocuklar ve çalışanlar üzerinde çöküntü yarattığını öne süren Başkan Gürler, “Kış saatine geçme dışında bir çözüm öneriniz var mı?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Yılda iki kez saat değiştirmek, net bir çözüm değil. Her yıl saatler bir ileri bir geri alınsın diye diretmiyoruz Elektrik Mühendisleri Odası olarak. Ancak mühendislik var, bilim var, onlara da kulak vermek gerekiyor. Bu sorunun aslında oldukça kolay çözümleri var. Türkiye, 26-45 meridyenleri arasında bir ülke. Biz şu anda Iğdır’ın bile doğusundan geçen 45’inci meridyene göre yaşıyoruz. 45’inci meridyen ile İzmir’den geçen meridyen arasında tam 76 dakikalık bir saat farkı var. Diğer bir deyişle ülkemizin doğusuyla batısı arasında bir saatten fazla zaman farkı olduğu görülüyor. Tüm ülkeyi siz Iğdır’dan geçen meridyenin saatine göre uygulama yaparsanız, batıdakiler bundan çok daha fazla zarar görür. Biz şöyle bir çözüm öneriyoruz. Iğdır’dan değil de nüfusun ve sanayinin yoğun olduğu batıdan geçen bir meridyeni yerel saat olarak alın, ülke ona göre yaşasın. Veya ülkenin tam ortasından bir meridyen alın, o meridyenin saatiyle yönetin ki doğu da batı da aynı oranda etkilensin bu uygulamadan… Bu uygulamadan en çok mağdur olanlar, batıda yaşayanlardır. Doğu ve Güneydoğu, bizim kadar etkilenmiyor. Ayrıca ikili saat sistemine geçebiliriz. Ülkenin doğusunda saat 08.00 iken batıda 07.00 olur mesela. Nüfus ve sanayiyi dikkate almadığınızda Türkiye’nin ortalaması, Yozgat’ın biraz altında bir yere denk geliyor. Nüfusu dikkate alırsanız, en uygun meridyenin 30’uncu meridyen olduğunu görüyoruz. O da Yozgat’ın biraz daha batısına düşüyor. Bilime, mühendisliğe kulak verip pekala bir çözüm bulunabilir.”
VALİLİK, OKUL GİRİŞİ VE ÇIKIŞI İLE MESAİLE SAATLERİNİ DÜZENLEYEBİLİR
Özellikle Ocak ve şubat aylarında, batıdaki öğrenciler derslerine girdikten, insanlarımız işlerine başladıktan en az yarım saat sonra gün ışığının ortaya çıktığını belirten Başkan Gürler, “Bu durum herkesi psikolojik olarak da olumsuz etkiliyor. Yaptığımız bir çalışmada uzman bir psikolog arkadaşın dediği gibi o karanlıkta okula ya da işe gitmek, vücudun ritmini düşünüyor. Verimliliği azaltıyor. Zifiri karanlıkta kalkıp yola çıkmanın insan psikolojini ne kadar berbat hale getirdiğini pekala herkes biliyor. Biz eleştirdiğimiz zaman, yetkililer de topu Valiliklere atıyor. Diyorlar ki, Valilikler bu konuda bir çalışma yapsın. Çeşitli platformlarda Valiliklere gerekli çağrılarda bulunuyoruz. Madem bu uygulamada ısrar ediliyor, o halde Valilikler mesai saatlerini, okula başlama ve çıkış saatlerini düzenlesin. Yaşadığımız eziyetten hiç olmazsa böyle bir yöntem sayesinde biraz olsun uzaklaşalım. Ülke olarak buna bir çözüm üretemiyorsak, bari Valilik düzenlemesiyle kısmi de olsa çözüme kavuşturulsun” dedi.
ÖZELLEŞTİRME SONRASI ŞİRKET, ALTYAPIYA YATIRIM YAPMADI
Özelleştirmede elektrik hizmetini alan firmaların, her bir yatırımı maliyet olarak gördükleri için hiçbir yatırım ve mevcuttakileri iyileştirme yoluna girmediğini öne süren Oda Başkanı Gülhan Gürler, geçtiğimiz Temmuz ayında elektrik akımına kapılan iki genç insanın ölümüne sebep olan olayla ilgili konuştu. Alsancak’taki altyapı sıkıntısının tüm kent genelinde de söz konusu olduğuna vurgu yapan Başkan Gürler, şu bilgileri aktardı:
“O talihsiz kazada hayatlarını kaybeden iki yurttaşımıza Allah’tan rahmet diliyorum. O olayın meydana gelmesinden çok kısa bir süre sonra, olay yerinde incelemelerde bulunarak gerekli raporları tuttuk. Bizim eleştirimiz daha ilk andan itibaren, bu dağıtım şebekelerinde olan özelleştirmeye dairdi. Söz konusu davada aslında bizim eleştirdiğimiz bu sistemin mağduru olan meslektaşlarımız yargılanıyorlar. Özelleştirme ile bu hizmeti kamudan alıyorsanız, aldığınız sistemi iyileştirmek zorundasınız. Özelleştirmeyle hizmeti alan firmalar, her bir yatırımı maliyet olarak gördükleri için hiçbir iyileştirme yapmıyor. Hal böyle olunca da şebeke dökülüyor. İstenmeyen kazalar olunca da bizim arkadaşlarımız günah keçisi oluyor. Özelleştirmenin sebebi nedir? Kamu, yatırım yapamıyor, özelleştirelim de onlar yatırım yapsınlar, demektir özelleştirme. Mantık budur. Ne yazık ki ülkemizde bu iş daha da kötüye gidiyor. Alsancak’ta iki kişinin ölümüne sebep olan bu kötü altyapı, sadece Alsancak’ta mı? Bu soruya keşke ‘hayır’ diyebilseydim! Ne yazık ki İzmir’in her tarafında elektrik altyapısı dökülüyor. Elektrik dağıtım şirketlerini denetlemesi gereken EPDK ve TEDAŞ var. Söz konusu ölümlü olayın yaşandığı yerde ciddi bir inceleme araştırma yapılması konusunda EPDK ve TEDAŞ’ı göreve çağırmıştık. Fakat iki kurumdan da bu konuda bir adım atıldığını göremedik. Böyle bir görevi yerine getirmediler. Şu anda Alsancak bölgesinde özel şirket dışında çalışmaları yapan kimse yok. Bu bir kamu hizmetidir. Kullanılan da kamu malıdır. Dağıtım şirketleri, bu görevin sonunda bunları kamuya tekrar devredecek. Şirket, yatırımını yapmalı, sistemi iyileştirmeli. Bir kamu hizmeti veren bir meslek odasıyız. Alsancak’taki olay, Temmuz ayında oldu. Odamızın Ocak sayısı dergisinde, Alsancak bölgesindeki sorunu fotoğraflarla haberleştirmiştik. O sorunu bir aylar önce gündeme taşımışız. Bu sorunu tespit etme görevi EPDK ve TEDAŞ olmasına rağmen biz bir kamu görevi yaparak ortaya koyduk. EPDK veya TEDAŞ, bu tür sorunların tespiti ve çözümü konusunda bizden yardım istese, seve seve yerine getiririz.”
FATURANIN YÜZDE 23,8’İ TÜKETİM, YÜZDE 65,9’U İSE DAĞITIM BEDELİ!
Elektrik faturalarının şişkin olmasının sebeplerini irdeleyen Başkan Gürler, “Elektrik enerjisi fazlalığı olan ülkemizde elektrik neden pahalı?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Elektrik enerjisi, tüm mal ve hizmetler için temel bir gereksinim, olmazsa olmaz bir altyapıdır. Elektriğe zam geldiği zaman iğneden ipliğe her şey zam geliyor. Alım gücümüzü göz ardı ettiğimizde elektriği, Avrupa ülkelerinden daha ucuz kullandığımızı söyleyebilirim. Paramızın alım gücünü ve diğer faktörleri dikkate aldığımızda ise ne yazık ki elektriği pahalı kullanıyoruz. Evet; ülkemizde elektrik enerjisi fazlası var. Tüketimden çok, üretim var. Enerji fazlamız olduğu halde neden ucuz elektrik kullanamıyoruz? Bu sorunun cevabını inanın biz de bilmiyoruz ama odamızın yaptığı bir çalışmaya bakarak bir değerlendirme yapabiliriz. 4 kişilik bir aile, asgari düzeyde tüketimi 230 kw/saattir. Günlük tüketimi 8 kw/saati geçmeyen bu aile için Aralık 2024 itibariyle fatura, 476 lira. Bu faturanın sadece yüzde 23’8’i enerji tüketim bedeli. Yüzde 65,9’u ise dağıtım bedeli. Fon ve vergiler ise yüzde 10,3… 476 liranın 314 lirası, dağıtım bedeli olarak alınıyor. Faturanın aslan payı, dağıtım şirketlerine, dağıtım bedeli adı altında gidiyor.”
DOĞA KOŞULLARINA BAĞLI KESİNTİ KABUL EDİLEMEZ
Yaz ve kış aylarında klima kullanımı nedeniyle oluşan arızalarla ilgili değerlendirme yapan Başkan Gürler, şunları söyledi:
“Mevcut elektrik altyapısı zaten yetersiz durumda. Yeni yapılanlarda da imar değişikliği nedeniyle orada bir yoğunluk oluşuyor. Sistem daha yetersiz hale geliyor. Günümüzde enerji, erişim, insan hakkıdır ve bunun sürdürülebilir olması gerekiyor. Yağmur yağdı, kar yağdı, yok rüzgar çıktı gibi gerekçelerle enerji kesintisi söz konusu olmamalı. 4 yıl önceydi sanırım, Isparta’da kar yağdı, koca şehir 3 gün boyunca elektriksiz kaldı. Bu çağda böyle sorunları artık yaşamamamız lazım. Dolayısıyla elektrik altyapısına ciddi yatırımlar yapmamız lazım. Enerji kesintisi, doğa koşullarına bağlı olmamalı, gerekli önlemler alınmalı.”
KAMUYA GEÇİLİR, TÜM SORUNLAR BİTER
Başkan Gülhan Gürler, kaçak elektrik tüketimiyle ilgili olarak da şu değerlendirmelerde bulundu:
“Özelleştirme yapılırken, öncelik neydi? Kayıp kaçak enerjinin önüne geçmekti! Esas gerekçe buydu. Kayıp kaçağın önüne geçilecek, kamu bunu başaramadı, özelleştirmeyle bu sorun çözülecek, deniyordu. Özelleştirilince de bunun önüne geçilemedi. Eskiden ulusal tarifede bir kalem olarak ‘kayıp kaçak’ bedeli vardı. Artık faturada bu yok. Çünkü o kayıp kaçak bedelini, dağıtım bedelinin içine yedirdiler. Evet; doğuda, güneydoğuda kaçak elektrik kullanımı yaygın ama batıda da ticarethanelerde kaçak elektrik kullanımı arttı. Kaçak ve kayıp enerjiyi tüm ülke, dağıtım bedeli adı altında ödüyor. Özelleştirmeler, güya çözüm olacaktı ama olmadı. Bu noktada şunu söylemek istiyorum: Acilen kamulaştırma şart. Bunların önüne geçmenin tek yolu, kamulaştırmadır. Kamulaştırma olmadan bu işlerin yola girmesi mümkün değil.”