Dünya nüfusu yaklaşık 8,1 milyar. Bunun 2,4 milyonu Hristiyan. Aralık ayının 24’nü 25’ine bağlayan gece Hristiyan Alemi için kutsal Noel arifesi. Yaşadığım ülke Amerika’da birçok hane, Noel alışverişlerini tamamlamak üzeredir. Üzeredir diyorum, çünkü ben spor kulübü hariç zorunlu olmadıkça dışarıya adım atmıyorum. Alışveriş merkezlerine gitmeyi sevmiyorum. Son derece içine kapanık bir yaşam tarzım var. Dolayısıyla insan kalabalıklarının Noel ile yılbaşı telaşını, sadece tahayyül ediyorum. Bu durum size çok sıkıcı geliyor olabilir. Ne var ki aşağıda sıralayacağım bazı raporların sonuçlarını göz önüne alırsanız, neden yeni bir yılın takvimdeki yerine yaklaşmamıza az kaldı ya da neden bir dini inancın kutsal günü geldi çattı diye heyecanlanamadığıma, belki hak verirsiniz…
Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Gıda Programı (WFP) gibi uluslararası kuruluşların raporlarına göre: Dünya genelinde açlık çeken insanların sayısı, 2023 verilerine göre yaklaşık 735 milyon olarak tahmin edilmekte. Bu, dünya nüfusunun yaklaşık %9’una denk gelir. 2025 yılına girmemize günler kala, dünyada açlık sorunu kritik bir dönemecin eşiğinde görünüyor. Savaşlar, iklim değişikliği, ekonomik krizler ve tarımsal kaynakların azalması, dünyanın birçok bölgesinde zaten mevcut olan gıda güvensizliğini derinleştiriyor. 2025’te, açlık çeken küresel nüfusun 900 milyona ulaşması beklenirken, bu öngörü, her sekiz kişiden birinin yeterli beslenme imkanından yoksun olacağı anlamına geliyor.
2023 ve 2024, savaşların ve iç çatışmaların damgasını vurduğu yıllar olarak kayıtlara geçti. Bu dönem, özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı, Gazze-İsrail savaşı, Sudan’daki iç savaş ve Myanmar’daki şiddetli etnik çatışmaların neden olduğu kitlesel can kayıpları ve yerinden edilme krizleriyle hatırlanacak. 2023 yılında savaşlar ve iç çatışmalar sonucu hayatını kaybedenlerin toplam sayısının 250.000 ile 350.000 arasında olduğu tahmin ediliyor. Ancak, bu çatışmaların etkisi sadece bu yıllarla sınırlı kalmayacak; 2025, bu sorunların birikimlerinin öne çıktığı ve dünyanın önemli can kayıpları yaşayabileceği bir yıl olma potansiyeli taşıyor. 2025, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın sona ermemiş olabileceği bir yıl olabilir. Uzun süreli çatışmaların şekil değiştirdiği, tarafların yıpratma stratejilerine odaklandığı bir sahne karşımıza çıkabilir. Öte yandan, Orta Doğu’daki Gazze- İsrail savaşının etkileri hali hazırda bölgeye yayılmaya başladı bile. Amerika’da Trump’ın yönetimi devralmasından sonraki hedefin, İran olacağı tartışılıyor. Suriye’de henüz istikrarlı bir hükümet kurulmadı ve iç dinamiklerin Suriye’deki süreci yeni iç çatışmalara evirip evirmeyeceği henüz çok belirsiz. Afrika’da, özellikle Sahel Bölgesi ve Sudan’da, şiddet ve göç krizleri büyümeye devam edebilir. Sudan’daki çatışmalar, bölgedeki öteki ülkelerde de siyasi istikrarsızlığı tetikleyebilir.
Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü (UNHCR), Eylül 2023 sonu itibarıyla dünya genelinde zorla yerinden edilmiş kişi sayısının yaklaşık 114 milyona ulaştığını açıklamıştı. Ayrıca, 2023 yılında dünya genelinde mültecilerin %73'ü sadece beş ülkeden gelmiştir: Afganistan, Suriye, Venezuela, Ukrayna ve Sudan. Suriye'de 12 yıldır süren iç savaş nedeniyle 13,8 milyon kişi zorla yerinden edilmiştir. 2025’te, dünya genelinde ekonomik krizler veya yüksek işsizlik oranları, insanları daha iyi iş fırsatları aramak için göç etmeye zorlayabilir. 2024'teki ekonomik verilere bakacak olursak; 2025'te daha fazla insanın gelişmiş ülkelere veya daha iyi yaşam koşulları sunan bölgelere yönelebileceğini söyleyebiliriz. Orta Doğu, Afrika ve Asya'nın bazı bölgelerinde savaşlar ve iç savaşlar gibi güvenlik tehditleri göçü daha da artırabilir. İklim değişikliğinin olumsuz etkileri, özellikle düşük-orta gelirli ülkelerde tarım arazilerinin bozulması, su kaynaklarının tükenmesi gibi sebepler kitlesel göçü artırabilir. Dijitalleşme ile uzaktan çalışma imkanlarının artması, daha gelişmiş bölgelere veya ülkelere göçü kolaylaştırabilir. Bu, eğitimli genç nüfusun ekonomik fırsatlar için hareketliliğini artırabilir. Bu faktörleri göz önünde bulundurarak, 2025'teki göç oranlarının, 2024 ve önceki yıllara kıyasla artış gösterebileceğini tahmin etmek zor değil.
2023’te hızlanan iklim değişikliği ve çevresel bozulma, 2025’te dünya ekosistemini daha belirgin şekilde etkileyecek. 2025 yılında sıcaklık artışları ve aşırı hava olaylarının daha sık hale gelmesi, su kaynaklarının azalmasına ve tarımda verim kaybı yaşanmasına sebep olacaktır. Özellikle gelişmekte olan ülkeler, çevresel değişikliklere uyum sağlamakta daha fazla zorluk çekeceklerdir. Özetle, 2025’te küresel ısınmanın etkileri, göç hareketlerini ve kaynak çatışmalarını artırabilir diye düşünmek gerek.
2023 ve 2024 yıllarında, dünya genelinde eğitim imkanlarına erişimdeki eşitsizlikler hala büyük bir sorun olmaya devam ediyor. Eğitim hakkı, küresel ölçekte birçok çocuğun karşılaştığı en temel engellerin başında yer alıyor. Bu engeller, yalnızca yoksulluk, savaş ve doğal afetler gibi dışsal faktörlerle değil, aynı zamanda hükümetlerin eğitim politikalarındaki eksikliklerle de şekilleniyor. Öyle görünüyor ki, 2025 yılında da 2023 ve 2024’teki eğitim eşitsizliklerinin etkileriyle karşılaşmaya devam edeceğiz. 2023 ve 2024’te, eğitim sektöründe dünya çapında çeşitli iyileştirme adımları atılmakla birlikte, pek çok çocuk hâlâ kaliteli eğitime erişim konusunda ciddi zorluklarla karşı karşıya kaldı. Eğitimde eşitsizliğin en yoğun yaşandığı bölgeler, savaş ve çatışmaların sürdüğü Orta Doğu, Afrika ve Güney Asya’dır. Ayrıca, yoksulluk, ulaşım zorlukları, kız çocuklarının eğitimine yönelik kültürel engeller ve Covid 19 salgını sonrası toparlanmanın yavaş olması gibi faktörler de eğitimdeki eşitsizliği daha da derinleştirdi. Birleşmiş Milletlere göre, dünya genelinde her yıl yaklaşık 258 milyon çocuk ve genç eğitim fırsatlarından mahrum kalmaktadır. Bu rakam, 2023 ve 2024’te de değişiklik göstermedi; aksine, bazı bölgelerde eğitim sistemlerinin pandemiden dolayı tam anlamıyla toparlanamaması, okula gidemeyen çocuk sayısının artmasına neden oldu. 2025 yılında, 2023 ve 2024’teki gelişmelerin etkisiyle, dünya genelinde hâlâ eğitime erişemeyen çocuk sayısının yüksek olacağı öngörülebilir.
2023 ve 2024 yılları, küresel barınma sorunuyla mücadelede kritik yıllar oldu. Dünya genelindeki konut sıkıntısı, özellikle yoksul ve gelişmekte olan ülkelerde, hızla artan nüfus ve ekonomik zorluklarla birlikte daha da derinleşti. 2023 ve 2024'te şehirleşme oranı dünya genelinde arttı, özellikle gelişmekte olan ülkelerde kırsaldan şehirlere göç devam etti. Bu durum, mevcut altyapı ve konut sektörünü zorlamaya devam ediyor. 2025’e doğru, özellikle büyük şehirlerde barınma talepleri daha da artacak. Birçok büyük şehirde konut stoku yetersiz kalmakta. 2023 ve 2024’te bu sorunun farkına vararak bazı şehirlerde yeni konut projeleri başlatılmış olsa da dünya genelinde ciddi bir barınma açığı bulunuyor. Bu, 2025’te hala önemli bir sorun olacak. 2023 ve 2024’te birçok ülkede, özellikle gelişmiş ekonomilerde, konut fiyatlarında büyük bir artış gözlemlendi. Bu durum, düşük gelirli ailelerin konut sahibi olmasını giderek zorlaştırdı. 2025’te, bu fiyat artışlarının devam etmesi bekleniyor. Ayrıca, kira fiyatları da yükselmeye devam edebilir, bu da barınma sorununu daha da derinleştirecektir. Barınma sorunu, gelir eşitsizliği ile yakından bağlantılıdır. 2023 ve 2024 yıllarında, gelir eşitsizliği bazı bölgelerde daha da arttı. Bu eşitsizlik, özellikle düşük gelirli kesimlerin barınma imkanlarını kısıtlıyor. 2025’te, düşük gelirli bireylerin uygun fiyatlı konut bulmakta daha fazla zorlanması bekleniyor. 2023 ve 2024’te, büyük iklim felaketleri ve doğal afetler, milyonlarca insanı evsiz bıraktı. Özellikle seller, orman yangınları, kasırgalar ve diğer iklim olayları, insanların yaşadığı bölgeleri yok etti veya yerinden etti. Bu durum, barınma krizinin daha da büyümesine neden oldu. 2025’te, iklim değişikliğinin etkisiyle daha fazla insanın barınma sorunu yaşayacağı öngörülmektedir. 2023 ve 2024 yıllarında, savaş ve çatışmalar, özellikle Orta Doğu ve Afrika’da milyonlarca insanı evlerinden etti. Bu tür çatışmalar, yerinden edilmenin bir diğer önemli nedeni oldu. 2025 yılına doğru, bu tür çatışmaların da barınma sorununa olan etkisi sürebilir. 2023 ve 2024’te, birçok ülkede sosyal konut projeleri başlatıldı. Ancak, bu projelerin çoğu sınırlı kaldı ve yalnızca belirli bölgelerde etkili olabildi. 2025’te, bu tür projelerin sayısının artması beklense de, dünya genelindeki barınma ihtiyacının çok büyük olduğu göz önüne alındığında, çözümün yeterli olmayacağı tahmin edilebilir. Özel sektör de uygun fiyatlı konut üretiminde bazı girişimlerde bulunuyor. Ancak, özellikle büyük şehirlerde arsa maliyetlerinin yüksekliği, özel sektörün bu alandaki yatırımlarını sınırlıyor. Bu, 2025’te de barınma krizinin çözülmesi için önemli bir engel teşkil edebilir. Netice itibarıyla, 2025 yılına doğru, barınma sorunu dünya genelinde hala büyük bir meydan okuma olmaya devam edecek. 2023 ve 2024’teki veriler ışığında, dünya genelinde milyonlarca insanın hâlâ barınma sorunu yaşayacağını varsayabiliriz.
Sağlık hizmetlerine erişim, 2023 ve 2024 yıllarında dünya genelinde önemli bir tartışma konusu olmaya devam etti. Küresel sağlık sistemleri, özellikle pandemi sonrası dönemde ciddi sınavlardan geçti ve bu süreçte sağlık hizmetlerine olan talep arttı. 2025 yılına doğru, bu yıllardaki gelişmeleri göz önünde bulundurursak, ucuz ve nitelikli sağlığa erişim konusunda önemli değişiklikler ve zorluklar bekleniyor. Gelişmekte olan ülkelerde, sağlık sigortasının düşük yaygınlık oranı ve sağlık harcamalarının büyük bir kısmının kişisel ödeme yükümlülüğüyle yapılması, sağlığa erişimi kısıtlayan önemli faktörler arasında yer aldı. 2025'te de bu durumun değişmesi için büyük bir çaba gerekebilir. Yoksulluk, sağlık hizmetlerinin erişilebilirliğini zorlaştırmaya devam edecektir. 2023 ve 2024 yıllarında bazı ülkelerde sağlık sigortası sistemlerinde iyileştirmeler yapılmış olsa dahi, sağlık sigortasının tüm nüfusa ulaşması halen büyük bir engel olarak kalmaktadır. 2025’te devletlerin sağlık sigortası sistemlerine daha fazla yatırım yapması gerekebilir, ancak bu süreç uzun vadeli olabilir. 2023 ve 2024’te, kırsal bölgelerde yaşayan insanlar için sağlık hizmetlerine erişim oldukça sınırlıydı. Özellikle düşük gelirli bölgelerdeki sağlık tesislerinin yetersizliği ve sağlık çalışanlarının azlığı, bu sorunu daha da derinleştirdi. 2025’te, kırsal alanlardaki sağlık hizmetleri hala yetersiz kalabilir, bu da sağlık eşitsizliklerini artırabilir. Gelişmekte olan ülkelerde sağlık sistemine yapılan yatırımlar sınırlı kaldı. 2023 ve 2024’te bazı uluslararası yardımlar ve gelişmiş ülkeler tarafından yapılan yatırımlar oldu, ancak, dünya genelinde yeterli sağlık altyapısının oluşturulması için daha fazla kaynağa ihtiyaç duyulacaktır. 2025’te bu sorunun hala devam etmesi muhtemeldir. 2023 ve 2024'te, aşıların dünya genelinde eşit dağıtılması için bazı adımlar atılmış olsa bile, bu süreçte hâlâ büyük eşitsizlikler vardır. 2025'te, yeni sağlık krizlerine karşı aşıların adil bir şekilde dağıtılması, sağlık hizmetlerine erişimde önemli bir faktör olacak. Ancak, bu konuda küresel iş birliklerinin daha da güçlendirilmesi gerekebilir. Sonuç olarak, 2025'te dünya genelinde ucuz ve nitelikli sağlık hizmetlerine erişim, birçok gelişmekte olan ülkede hala sınırlı olacak görünüyor.
2025 yılı öngörülerime, 2025 yılı kehanetlerim dememe aldırmayın. Yukarıda sıraladıklarıma, hepsi verilere ve bilimsel analizlere dayalı daha uzun bir liste ekleyebilirim. Tüm bu kehanetlerime karşılık, içinizde hala sevinç ve mutlulukla 2025’i karşılamaya hazırlananlar var ise, lütfen iyimserliğinize sebep olan sırrınız ne ise benimle de paylaşır mısınız diye sormak dışında diyecek bir şeyim yok sanırım!