Demokrasi ve Atılım Partisi İzmir İl Başkanı Seda Kaya Ösen, Gazeteci-Yazar Muhittin Akbel'in sorularını yanıtladı.
Seda Kaya Ösen, başarılı bir iş kadını... EGİAD ve BASİFED gibi iş dünyasının iki büyük sivil toplum örgütünde başkanlık yaptı. Siyasetten uzun süre kaçmayı başardı ama sonunda DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'a yakalandı. Şimdi DEVA İzmir İl Başkanı...
Kendisiyle söyleşi yaparken, gördüm ki, 40 yıllık siyasetçi gibi konuşuyor. Siyaset havasını ciğerlerine çektikten sonra o havayı yakalamış. Partisinin niteliklerini, hedeflerini, bilinmeyen özelliklerini anlatırken çok heyecanlıydı ve başarılıydı. Fakat bunları halka yeterince anlatamamış olmanın sıkıntısını yaşadığını hissettirdi.
Muhittin Akbel sordu, Seda Kaya Ösen, dobra dobra konuştu...
- Sayın Başkan, siyaset arenasına yeni çıktınız ama geçmişte CHP'den, DSP'den 'Bizim partimizde siyaset yapın' çağrısı aldığınızı ama reddettiğinizi biliyoruz. DEVA'nın teklifini kabul ettiniz. Reddedişlerinizin ve DEVA'yı kabul edişinizin sebeplerini dinleyebilir miyiz?
DEMEK Kİ DOÐRU ZAMAN BUGÜNMÜŞ, DOÐRU YER DEVA'YMIŞ!
S.K.Ö.: Ben güçlü sivil topluma çok inanan bir insanım. Demokrasilerin olmazsa olmazı, güçlü bir medya ve güçlü bir sivil toplumdur.Doğru bilgiyi veren, iktidarla muhalefeti dengeleyen, doğru bildiğini söyleyen aktörlerdir, sivil toplum örgütleri. Türkiye'de, özellikle son 10 yılda artan baskı ortamında ne medya, ne sivil toplum, aslında varoluş sebebine uygun hareket edemiyor. Kayyumlar, şunlar bunlar, en son çıkan kanunlar... EGİAD başkanlığım dönemimde de baskılar vardı. O zaman da iktidar partisinden tepki de alırdım. Sen, sivil toplum başkanısın, hükümeti eleştiremezsin, gibi... Bu kabul edilebilir bir şey değil. Sivil toplum örgütleri, doğru bildiklerini söylemeli. Eğer bir koltuğu işgal ediyorsanız, o koltuğun hakkını vermelisiniz. Yoksa, orada oturmanızın bir manası yok. Bu bakış açısıyla hareket ettiğim için, daha önce bazı siyasi partilerin benimle ilgili tasarrufları, teklifleri oldu. Görüşmelerimiz de oldu. Ben doğru zamana, doğru yer olayına inanıyorum. Demek ki, doğru zaman, bu zamanmış. Doğru yer, Demokrasi ve Atılım Partisi'ymiş.
ALİ BABACAN'IN TEKLİFİNDEN BÜYÜK ONUR DUYDUM
- DEVA İzmir İl Başkanlığı teklifini aldığınızda neler hissettiniz? O anki duygularınızı anlatır mısınız?
S.K.Ö.: Çok gurur verici bir olay. Neden derseniz...Genel başkanımız Ali Babacan, hiç ona oy vermemiş insanlar tarafından bile çok saygıyla anılan, siyasi duruşu, kişiliği ve dürüstlüğü sebebiyle her zaman takdir toplayan bir siyasidir. Çok az insana nasip olur böyle bir şey. Halk nezdinde temiz bir algıya nasip olmak, herkese nasip olmaz. Ben kendilerini, sivil toplum örgütü başkanlığım sırasında tanımıştım. EGİAD'da bir etkinliğimize misafir etmiştim. Orada uzun süre sohbet etme fırsatı da bulmuştum. Kendileriyle, bakan olduğu dönemde başka platformlarda da bir arada bulunduk. Kendilerine karşı her zaman bir saygım, takdirim vardı. Öyle bir insandan, il başkanlığı teklifi almak, benim için çok büyük onur, çok büyük bir gururdur.
BABACAN, O GÜN KENDİ KONUŞMASINI BIRAKTI, MELEK YATIRIMI KONUŞTU
- Ali Babacan'ın bakanken, EGİAD başkanlığınız döneminde düzenlediğiniz Melek Yatırım Ağı etkinliğine katıldığını,ekonomiyle iç içe oluşunuzdan etkilendiğini biliyoruz. Aradan geçen 7 yılın sonunda size partisinin il başkanlığını teklif etmesi, çok kıymetli olmalı. O etkinlikte neler yaşandı? Ali Babacan'ın dikkatini çeken olay neydi?
S.K.Ö.: O etkinlikten bu yana çok zaman geçti. Melek Yatırım Ağı etkinliği düzenlemiştik. Melek Yatırım, bilinen bir şeydi. EGİAD'ın uzun soluklu bir projesidir bu. Benden önce başlamıştır, ben devam ettirdim, benden sonra gelen arkadaşlar çıtayı daha yukarı çıkardı. EGİAD'da, ben göreve geldim, eski yönetimin yaptığı ne varsa, bozayım, yeni sistem getireceğim gibi bir anlayış yoktur. Melek Yatırım'ın yayılması için çok çalıştık. Ben bunu Sayın Ali Babacan'a anlattığımda o da çok etkilendi. O kadar etkilendi ki, hazırladığı kendi konuşmasını bir kenara koyup, Melek Yatırım Ağı'nın güzelliğini, nasıl etkilendiğini anlatan bir konuşma yaptı. Konuşmanın tamamı Melek Yatırımcı, girişimcilik üzerineydi. Şimdi daha kötü durumda ama o zaman da genç işsizlik vardı. Üniversite mezunu, meslek lisesi mezunu gençlerin işsiz olmasının, ayrıca sosyo ekonomik etkileri de söz konusu tabii ki. Bu durum, geleceği tehlikeye atan bir sosyal olguydu aynı zamanda. İnsanların üniversiteden mezun olduktan sonra önceliği memur olmak olmasın, ben de bir şirket kurayım, ben de kendi işyerimi açayım, ben de işveren olayım, demesini sağlayacak bir çalışmaydı. Ali bey, bu üzerinde durduğumuz gerçekçi sorunlara yönelik çözüm çalışmalarımızdan çok etkilendi. İşte böyle... Genel başkanımız Ali Babacan ile işte böyle güzel anılarımız var.
KAYA AİLESİ, ASLINDA ANAVATAN PARTİLİYDİ
-Sosyal demokrat bir aileden geldiğiniz konuşuluyor. DEVA gibi sağ bir partiye il başkanı olmanız, orada siyaset yapacak olmanız, aileniz tarafından nasıl karşılandı?
S.K.Ö.: Aslında bizim ailemiz Özal, Anavatan Partiliydi. Liberal ekonomiye inanan bir aileyiz. Özellikle son 18 yılda, AK Parti iktidarında insanlar hayat tarzı ve Cumhuriyet değerleri kaygısı yaşıyor. Meclise bakıyorsunuz, AK Parti ve CHP'nin ağırlıkta olduğu bir ortam görüyoruz. O günden beri de kutuplaşma başladı. Sosyal demokrat, liberal, veya sağ-sol olarak değil, Cumhuriyet değerlerini savunan insanların yanındayız. Ailemin, sosyal demokrat bir aile olduğunu söyleyemem. Çok uzun süre ailem Anavatan Partiliydi. İzmir için derler ki, solun kalesi. Hiç de öyle değil aslında. Buna inanmamak lazım. Ben İzmir'in, her zaman demokrasinin kalesi olduğunu düşünüyorum. Demokrasinin ve Cumhuriyet kazanımlarının kalesidir. İzmir'de CHP'nin iktidarının, daha çok ideolojik olduğunu düşünüyorum. CHP'ye verilen oyların da sol oyları olduğunu açıkçası düşünmüyorum.
DEVA, SAÐ VEYA SOL PARTİ DEÐİLDİR; ANA AKIM PARTİSİDİR
- İzmirliler sandığa gittiğinde, belli başlı partiler üzerinde yoğunlaşır; CHP, AK Parti, MHP, İYİ Parti gibi... Her partiye sıcak da bakmaz. DEVA'nın İzmirlilerden ne kadar karşılık göreceğini öngörüyorsunuz?
S.K.Ö.: Öncelikle şunu söylemek isterim ki, biz, kendini sağ veya sol parti olarak konumlandıran bir parti değiliz. Bizi diğer partilerden ayıran en önemli özelliklerden biri, DEVA'nın ana akım partisi olmasıdır. Benim de burada siyaset yapma isteğimin temelinde bu yatar. Yani sizin siyasi görüşünüz, hayat görüşünüz ne olursa olsun, eğer demokrasiye, herkesin yaşama hakkına inanıyorsanız, Türkiye'nin hak ettiği ekonomik refah seviyesinde yaşaması gerektiğine inanıyorsanız, DEVA Partisi'nde her zaman yeriniz vardır. Genel merkeze de baksanız, il yönetimimize de baksanız, her görüşten, her partiden insan olduğunu görürsünüz. Veri bankasında İstanbul'da 20 bin, İzmir'de 4 bine yakın başvuru var. Başvuruda bulunan vatandaşlara genel merkezimiz bir anket yaptı. DEVA Partisi'nde yer almak istiyorsunuz, ama siz daha önce hangi partiye oy veriyordunuz, diye sordu. Ortaya çıkan sonuç şöyle: Yüzde 30 AK Parti, yüzde 20 CHP, yüzde 10 İYİ Parti, yüzde 10 MHP ve yüzde 10 HDP şeklinde. Aslında bu, şu andaki Türkiye yelpazesinin birebir küçültülmüş halidir. Bu bize neyi gösteriyor? DEVA Partisi'nin, her siyasi geçmişten insanı, ana akımın içine çekmeyi başardığını gösteriyor. Bunu biz sahada da görüyoruz. Kınık'tan Bergama'ya, Kiraz'dan Ödemiş'e, Urla'dan, Konak'tan, Güzelbahçe'den her yerde esnaf ziyaretlerimizi yaptık. Şunu açıkça söyleyebilirim ki, ben gittiğimiz hiçbir yerde tepkiyle karşılaşmadım. İçimizde AK Parti'de, CHP'de siyaset yapmış arkadaşlar var. Onlar diyor ki, biz şurada, burada tepki görürdük. Ne mutlu bize ki, biz bunu hiçbir yerde yaşamıyoruz. Esnaftan, halktan çok büyük ilgi ve sevgi görüyoruz. O yüzden de İzmir'den, İzmirlilerden umutluyum.
Nasıl bir oranda kabul göreceğimiz konusuna gelince... Şu anda oran beklentisini söylemem mümkün değil. İlçe teşkilatlarımızın yarısını tamamlayabildik çünkü. 2.5 ayda 15 ilçemizin başkanları belli oldu. 5-6 tanesinin yönetim kurulu ve teşkilatları oluştu. Diğerlerini de en kısa zamanda tamamlayacağız. Bizim şu anda en önemli siyasi hedefimiz, (1 Temmuz, seçimlere katılabilme tarihimizdir) o tarihe kadar teşkilatlanma çalışmalarımızı tamamlamak. İlçe, mahalle ve sandığa kadar, çabalarımız devam edecek. Yani 1 Temmuz'a kadar olacak herhangi bir seçime katılma hakkını elde etmek için buna mecburuz.
KADROLARIMIZIN YARISI, HİÇ SİYASET YAPMAMIŞ İNSANLARDAN OLUŞUYOR
- Ali Babacan'ın AK Parti'de siyaset yapmış olmasını, İzmir özelinde bir handikap olarak görüyor musunuz? Malum, yerel seçimlerde AK Parti'yi tercih etmedi, genel seçimlerde birinci parti yapmadı.
S.K.Ö.: Şöyle bakmam lazım. Bir kere kadrolarımızın yüzde 50'si, Ankara'da da böyle, İzmir'de de böyle, daha önce hiç siyaset yapmamış kişilerden oluşuyor. Bizim kotalarımız var. Bu, daha önce hiç denenmemiş bir şey. Klişe siyasette biliyorsunuz, bir parti kurulduğu zaman, genel başkan bir il başkanı görevlendirir, o da bildiği, tanıdığı arkadaşlarıyla il yönetimini kurar, beraber çalışmak istediği isimleri ilçe başkanı olarak atar. Normalde böyle bir teşkilatlanma olur. Bizde sistem çok farklı. Türkiye'de olmasını istediğimiz sistemi şu anda DEVA Partisi uyguluyor. Bize 4 bin civarında başvuru var, İzmir özelinde, DEVA Partisi'nde çalışmak isteyen... Önce bu kişileri telefonla tek tek aradık. Bazıları gönüllü çalışmak istediğini söyledi, bazıları teşkilatta çalışmak istediğini bildirdi. Teşkilatlarda çalışmak isteyenleri bir daha aradık. Sonuçta 600-700 kişiyle il binamızda mülakat yaptık. Bu mülakatlar sonucu il ve ilçe teşkilatlarını oluşturduk. Şu anda 15 ilçe başkanımızdan 10'u, veri bankasından yapılan başvurular sonucu seçilmiş arkadaşlarımız. Hiçbiri daha önce hayatımızda görmedik. Sadece mülakatlarda tanıştık ve onlarla çalışma kararı aldık. Liyakatin, DEVA Partisi'nde ne kadar önemli bir değer olduğunu gösterdik. İstanbul'un il başkanı bile veri bankasından seçildi. Böyle bir sistemi, hiçbir siyasi partide göremezsiniz. Genel başkanımızın datasında, AK Parti'den gelen katılımcılar da var, farklı siyasi ekollerden gelen katılımcılar da var. Şu anda ülkemizde bir kutuplaşma var. Bizimle siyaset yapmak isteyen arkadaşların düşüncesi şu: Biz bu düzeni nasıl değiştirebiliriz. İki kutuplu siyaset bizi, bugünlere getirdi. Geldiğimiz nokta ortada. Ekonomik açıdan 2013 yılında, Hollanda'dan büyük bir gayrisafi milli hasılamız varken, 2020'de bunun yüzde 50 azaldığını görüyoruz. Aynı şekilde gelir adaletsizliğinde dünyada 12. sıradayız. Önümüzde kabile devletleri var. Genel başkanımızın ekonominin başında olduğu dönemlerde kişi başı milli gelirin ne kadar yükseldiğini, 12 bin 600 dolara kadar çıktığını görüyoruz. Şu andaki sistem değişmezse, böyle gelmiş, böyle devam edecek. Biz ileriye bakıyoruz. Çünkü Türkiye'nin gelişmesinde en önemli unsurun, konsensüs ortamında, işbirliği ortamında, yani gelecek ideallerinde birleşmek olduğunu düşünüyoruz. Geçmişi tartışarak hiçbir yere varamayız. Türkiye'nin siyasi geçmişinde öyle olaylar var ki, mesela 12 Eylül... 12 Eylül konusunda bile herkes aynı düşünceye sahip değil. Ama gelecek projeksiyonunda, Türkiye gelecekte nasıl olmalı hayalinde birleşebiliriz. Bizi masanın etrafında birleştiren de bu idealdir. O ideal de nedir derseniz... Türkiye'nin evrensel demokrasi, insan hakları konusuna saygılı, yüzü batıya dönük, Avrupa Birliği projeksiyonu olan, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, gelir adaletinin olduğu bir ülke olması... Biz bu hedefin arkasındayız. Kim daha önce, hangi siyasi partide siyaset yapmış, çok takıldığımız bir şey değil.
İNSANLAR, LİDERLERE BAKTIÐINDA SEVİYE GÖRMELİ
- DEVA İzmir İl Başkanı olarak İzmir'deki siyaseti nasıl buluyorsunuz? Siz nasıl bir anlayış içinde olacaksınız?
S.K.Ö.: Önceliğimiz, teşkilatlarımızı kurmak ve kendimizi halka anlatmak. Çünkü biz, sizler hariç, hiçbir basına çıkamıyoruz. Vergimizi verdiğimiz TRT'de bile ismimiz geçmiyor. Gençler, bilinçli İzmir halkı, bilinçli seçmen. Genel olarak baktığınız zaman da halka kendimizi anlatmamız hiç de kolay değil. Bizim birinci hedefimiz, DEVA Partisi'ni halka anlatmak. Birçok insan Ali Babacan'ın kim olduğunu, imajını çok iyi biliyor ama hala partimizle olan bağını tam oturtamadı. Yerel siyaseti yakından takip ediyoruz. Önümüzdeki dönemde bu konuda daha aktif çalışmalar içine gireceğiz. Bizim siyasi duruşumuz, Genel Başkanımız Ali Babacan'ın görüşleriyle paraleldir. Siyasetin, insanların birbirine hakaret ettiği, kırıcı dil kullandığı, aşağılayıcı bir mecra olmaması gerektiği görüşünü savunuyoruz. Her şeyde olduğu gibi siyasette de bir seviye olmalı. İnsanlar, oy verecekleri liderlere baktığında bir seviye görmeli. Sadece muhalefet yapmış olmak için muhalefet yapmayı da çok doğru bulmuyoruz.
KADINLARLA, GENÇLERLE AYNI ÇATI ALTINDA SİYASET YAPIYORUZ
- İzmir için hayalleriniz nelerdir? İzmir'de neyi görmek istiyorsunuz? Kent için öne çıkan projelerinizden bazılarını açıklar mısınız?
S.K.Ö.: Son 4-5 ayda İzmir'de yaşadıklarımıza bakarsak, kentin öncelikli ihtiyaçlarının kentsel dönüşüm, altyapı sorunlarının çözümü olduğunu görüyoruz. İzmir'in hak ettiği güzellikte olması ve doğal afetlere karşı altyapının hak ettiği seviyede olmasını arzu ediyoruz. Küresel ısınmayı liderler ne kadar reddetseler de, biz bunun gerçek olduğunu görüyoruz. Çeşme'de hortum oluyor. 5 yıl önce Çeşme'de hortum olacağını söyleseler, inanmazdık. Kent planlamasının, iklim değişikliğine göre yapılması lazım. Kısa ve uzun vadeli planlar hazırlanarak master plan çerçevesinde İzmir'in hak ettiği Akdeniz Yıldızı olması lazım. İzmir, cinsiyet eşitliğinin yüksek olduğu bir kent. İş yönetmeye geldiği zaman bunu göremiyoruz. Kadınlar, siyasette daha aktif rol almalı. Sivil toplum örgütlerinde daha çok kadın başkan olmalı. Benim en önemli siyasi hedefim, kadınların bu konularda daha aktif olmaları için çalışmak olacak. Bugün İzmir gibi bir şehirde bile yeterince kadın milletvekilimiz yok. Yeterli sayıda kadın belediye başkanımız yok. İzmirliler, bunu daha çok düşünmeli. DEVA'nin beş ilçe başkanı kadın. 15 ilçemizin beşinde kadın ilçe başkanımız var. 30 ilçemizde bu sayısı 10'a çıkaracağız. Bizim Muş il başkanımız kadın, Van il başkanımız kadın, Gümüşhane il başkanımız kadın, Samsun il başkanımız kadın, Isparta il başkanı kadın... Tüm bunlar, kadının DEVA'da ne kadar destek bulduğunu, ne kadar karşılık ve saygı gördüğünü gösteriyor. DEVA, en fazla kadın il başkanı olan partidir. İzmir İl teşkilatında yüzde 35 cinsiyet kotası vardır. Yüzde 35 kadın da olabilir, erkek de olabilir. Yüzde 20 de genç kotası vardır. Genç denince, 30 yaş ve altı olarak kabul ediyoruz. Bizde kadın kolları, gençlik kolları yok. Kadınlarımız da gençlerimiz de ana yönetimin içinde çalışıyorlar. Klişe siyasette bir ana bünye vardır. Orada orta yaşlı erkekler vardır. Kadınlar ev ziyaretleri yapar, gençler bayrak asar, konvoy yapar. Bizim siyasi anlayışımız böyle değil. Biz hepimiz aynı çatı altında siyaset yapıyoruz. Kararı hep beraber alıyoruz.Herkesin liyakatle işini yaptığı bir partiyiz. Kadınların siyasete katılması konusunda devrim yapacağıma inanıyorum. Biz bunları yapınca, diğer partiler de bu konuda kendilerine çekidüzen verecektir.
- Seda Kaya Ösen'in, olmazsa olmazları nelerdir? Yani kırmızı çizgileriniz...
S.K.Ö.: Atatürk'ün çizdiği yolda, Cumhuriyetin kazanımları ve değerleri, artı liyakatli ve dürüst siyasetten asla taviz vermem. Yolsuzluklar, rant konusunda asla taviz vermem. Açıkçası başkan olduğum kurumda da bunların olmasına izin vermem.
İKTİDARDAN VE MUHALEFETTEN MEMNUN OLMAYANLARIN PARTİSİYİZ
- Siyaseten bir hedefiniz var mı? Belediye başkanlığı, milletvekilliği gibi...
S.K.Ö.: Kadınların siyasete girmesi konusu, benim çok önemsediğim bir hedef. Belki bir kız çocuğu annesi olduğum için böyle düşünüyor olabilirim. Belki de Türkiye'de işlenen kadın cinayetlerinden duyduğum üzüntüdendir, tepkidendir. Türkiye'de kadın nüfusu yüzde 52 ise, bizim de mecliste yüzde 50 olmamız lazım. Belediye başkanlarımızın da yarısının kadın olması lazım. Ben kadın il başkanı olduğum için, ilçe başkanlığını kabul eden kadınlarımız var. Benim birlikte çalışmak istediğim hiçbir erkek arkadaşım, ilçe başkanı veya il yönetiminde,beni reddetmedi. Ama kadınların üçte biri reddediyor. Çünkü kiminin eşi eşi, kiminin babası izin vermiyor. Çocuğuna destek olmak zorunda olduğu için çalışamayacağını söyleyen var. Kadının çok büyük sorumlulukları var. Tüm bunlardan dolayı kadın, yöneticilik yapamıyor. Genel başkanımıza söz verdim; 10 ilçe başkanımız kadın olacak diye. Şu anda hiç anket yaptırmadık. Mevcut şartlarda, korku ortamında birçok insan, kendi parti tariflerini söylemekten çekiniyor. Şu anda yapılan anketlerin objektif olduğunu da düşünmüyorum. Olduğundan yüksek, olduğundan düşük gösteren anketler var. Esnafın, halkın ayağına gittiğinizde, onların arasına karıştığınızda, toplumdaki karşılığınızı görüyorsunuz. Çünkü insanlar iktidardan da muhalefetten de sıkılmış durumda. İki taraftan da yorgunluk var. Eğer insanlar içinde bulundukları ortamdan memnunca, oy verdikleri partiyi desteklemeye devam edecektir. Yani iktidar partisine oy verip memnunsanız, ekonomiden, geldiğiniz noktadan memnunsanız, insan haklarından, adaletten memnunsanız, muhalefetten memnunsanız, tabii ki o partilere oy vermeye devam edersiniz. Biz, bunlardan mutlu olmayanların partisiyiz. İktidardan da muhalefetten de memnun olmayanların partisiyiz, alternatifiyiz.