Hanzade Ünuz, Egeli Veteran Tenis Derneği Tenis Kulübü Başkanı Vefa Doğu ile tenis sporunun hayatımıza kattığı değerleri konuştu.

Gizli bir cennet gibi…

Köşeyi dönünce aniden diye karşınıza çıkıyor.

Yemyeşil ağaçlık bir alan, sessiz sakin.

Balçova'nın göbeğindeki Egeli Tenis Veteran Derneği'nin Tenis Kulübü'nden bahsediyorum.

Bugüne dek bu güzel tesisten haberdar değildim.

Bu kadar samimi ve sempatik ortamı olan bir tenis kulübü de görmemiştim doğrusu.

Kulüp Başkanı Vefa Doğu iflah olmaz bir tenis tutkunu.

Zengin sporu diye bilinen tenisi 7'den 70'e yaymak için çabalıyor.

Emekli Havacı Albay olan Vefa Doğu, 'Tenisten hayatı öğrendim' diyecek kadar gönül vermiş bu spora.

Tenisin gençlere hedef koymak, mücadele, kaybetmek ve kazanmayı öğretmesi açısından çok önemli olduğunu söylüyor.

Vefa Doğu spor konusunda tatlı bir sitemde bulunarak 'Zoru sevmiyor İzmirliler' diyor.

Genelde 'Koşmayayım, terlemeyeyim' diye düşünen İzmirliler'e tenisin artık kolayca ulaşılabilir bir spor olduğunu söyleyerek, 'Tenis artık sokağa çıktı' diyor ve kortlara davet ediyor.

-Vefa Bey tenise ne zamana başladınız?

Ben tenise 1995 yılında başladım. 1990'lı yıllarda bir tenis kulübüne üye olmak, tenis oynamak lükstü. Benim Silahlı Kuvvetler'de olmam itibarıyla kulüp sorunumuz olmadı. Sahalarımız vardı, oynama şansımız vardı. Hala toplumda tenis zengin sporu diye bir algı var. Oysa zenginlik tenis oyunundan değil, kulübe üye olmanın şartlarından kaynaklanıyor.

-Tenis halk sporu değildi..

Halk sporu değildi, çünkü kulüplerin üye aidatlarını kaldıracak vatandaşımız çok sınırlı. Fakat geçen süre içinde belediyelerin bu işe el atmasıyla tenis sokağa çıktı. Halka yayılmaya başladı. Balçova Belediyesi'nin, Narlıdere Belediyesi'nin kortları var, Karşıyaka'da sahilde kortlar var. İnsanlar artık bir raket, bir top elde ettiği zaman tenis oynayabiliyor. Bu da tenisin hızla yaygınlaşmasına neden oldu.

-Demek ki aslında tenise ilgi var…

İlgi, yetenek kesinlikle hep vardı. Bütün mesele paraydı. Tenis pahalı bir spor yargısını yıkamadık.

İZMİRLİ ZORA GELMİYOR

-İzmir'in iklimi ve insan dokusu tenise çok uygun değil mi?

İzmir'in dokusu uygun da, İzmir'in zora gelmeyen bir insan yapısı var.

-Nasıl yani tembel miyiz?

Evet, İzmirli otursun Kordon'da birasını içsin, balığını atsın, mangalını çevirsin… 'Ben koşmayayım arkadaş, yürümeyeyim… ' diyor inanın ki. Zora gelmiyor.

-Terlemek mi istemiyoruz acaba?

(Gülüyor) Terlemek istemiyor, evet. Zora gelmiyor. Tenis zor bir spordur, öğrenilmesi en zor sporların başında gelir. Becerisi çok yüksek bir spordur. Bakın yetenek sporu demiyorum, asla yetenek değil. Herkes öğrenebilir. Ancak bir Federer, bir Nadal olacaksanız yetenek söz konusu. Ama herkes keyif alacak düzeyde tenis oynayabilir.

TENİSİN YAŞI YOK

-Tenisin yaşı var mı?

Tenisin gerçekten yaşı yok. Futbol, basketbol, voleybol gibi değil. Bunlar belli bir yaştan sonra oynaması çok güç sporlar, çünkü temaslı sporlar. Temaslı sporlar sıkıntılıdır, sakatlık yaşanabilir. Ben tenise 35 yaşında başladım, 20 yıldır tenis oynuyorum. Ben senenin 365 gününün 380 günü tenis oynuyorum. Neden çünkü aktif bir oyuncuyum, bazı günler hem sabah hem akşam oynuyorum.

-Tenisten önce spor yaptınız mı?

Ben Harp Okulu'nda atlettim. Uzun yıllar atletizmle ilgilendim. Emekli Albayım. Havacıydım, lojistikçiydim.

ÇELİK ÇOMAK OYNAMAK

-Profesyonel tenisçiler kaç yaşında başlıyorlar bu spora?

Eğer performans sporundan bahsediyorsanız, yani dünya sıralamasına girecek bir düzeyden bahsediyorsak bunun ideal yaşı 6'dır. Ama 6 yaş tenise başlama yaşı değildir. 6 ile 9 yaşlar arasında tenisin altyapısını oluşturacak antrenmanlar yaptırılır. Algılamayı, çabukluğu, hissetmeyi güçlendirecek çalışmalar. Ben çocukluğumda oynadığım oyunlar nedeniyle tenisi çabuk geliştirdim. Biz çocukken çelik çomak oynardık, istop oynardık bilmiyorum siz oynadınız mı?

-Yetiştim ben de çelik çomağa…

İnanın tüm bu oyunlar tenisin altyapısını destekliyor. Ama şimdiki çocuklar bilgisayardan geldiği için bu becerileri çok düşük, koordinasyonları çok zayıf.

-Çok enteresan, o kadar fark ediyor mu?

Çok fark eder. Koordinasyonu gelişmemiş bir insanın tenis oynaması zorlaşıyor. Çocuğun sokakta oyun oynaması çok önemli. Mahalle oyunları yani. Çocuklara bir şeyi öğretmek zaten oyundan geçer.

BABADAN HOCA OLMAZ

-Sizin ailede tenis oynayan başka biri var mı?

Kızım da oynuyor ama ben orada bir yanlış yaptım. Babadan hoca olmaz hesabı, biraz eziyet oldu onun açısından. Aslında çocuğu mutlaka bir kulübe vermek gerekir, çocuğun arkadaşlarıyla gelişmesi gerekir. Ben bu işi çok biliyorum, öğretirim duygusu çok yanlış bir şey.

-İzmir'e gelişiniz?

İzmir'e emekli olunca geldim, eşim İzmirli. Buradan bir ev edindik ama benim ilk baktığım şey bir tenis kulübüne yakın olmaktır. İnsanların ev alırken öncelikleri olur. Deniz kenarı, okula yakın olsun derler. Ben de kulübüme yakın olsun dedim. Ben böyle bir kulüpte yaşlanmak istiyorum.

-Üye şartlarınız nedir?

Biz dernekler kanununa tabiyiz. Biz bir dernek kulübüz. Dernekler kanunun yönetmeliği şartlarına göre üye alırız. Adli sicili bozuk kişileri almayız örneğin. Referans gerekir çünkü bir sıkıntı yapmasını istemeyiz. Bir kişi bile kulübü bozabilir. Bizde üyelik her sene yenilenir. Bu 200 kişi hep aynı kişiler değil, çok dinamik bir kulübüz biz.

GÜNDE 3 LİRA

-Aidatı ne kadar?

Yılda 1.200 lira. Ayda 100 lira, günde 3 liraya gelir. Günde 3 liraya insana duş bile aldırmazlar. Burada her türlü altyapımız var. Küçük bir fitness salonumuz, sosyal etkinliklerimiz, kafemiz var. Tenis sahalarına oyun başına ayrıca ücret ödemezsiniz. Ama kurallarımız da sıkıdır. 10 kişiyi geçen bir grupsa mutlaka kurallarınız olmalı. Aksi takdirde yozlaşır, kaos çıkar çünkü.

-Tesis kulübün kendi mülkü mü?

Hayır Balçova Belediyesi'ne ait. Biz belediyeden kiralıyoruz. Balçova Belediyesi kulübümüzün 20 yıldır yaşamasının en büyük destekçisi. Tenisi sevenler bizi mutlaka buluyor.

SPORCU VE SANATÇIDAN ZARAR GELMEZ

-Spor yapan insan daha hoşgörülüdür diyebilir miyiz?

Sporcu ile sanatçıdan zarar gelmez. O ruh yapısını taşıyan insan kolay kolay kötülük yapmaz. Dengeli olur, insanlara iyi davranır, çevreyi korur. Sporun sadece fiziksel katkısı yok, en büyük katkısı mental ve ruhsaldır.

-Spor yapamasanız nasıl hissedersiniz?

Herhalde depresyona girerim. Ama insan isterse mutlaka bir spor yapabilir. Ben bu kortlara gelemesem de mesela yürüyüş yaparım, dağa çıkarım. İnsanın fiziksel ve ruhsal dinlenmesi ters çalışır. Fiziksel yorgunluğu almak istiyorsanız mutlaka mental bir faaliyet yapmak zorundasınız. Mental yorgunluğu atmak istiyorsanız mutlaka fiziksel bir faaliyet yapmak zorundasınız.

Ben bunu yaşadım, Genel Kurmay'da çalışıyordum. Çok ağır mesai şartları vardır Genel Kurmay'ın. Akşam 19.00'da işten çıktığımda kendimi spora atardım. Herkes bu yorgunlukla nasıl gidiyorsun spora derdi. Ben de dinlenmeye gidiyorum derdim. Spordan çıkıp duşumu alıp evime gittiğimde, kafam dinlenmiş gidiyordum. Ailemle daha iyi ilişkilerim oluyordu, çocuğumla daha iyi iletişim kuruyordum. Çünkü siz sağlıklı iseniz etrafınızdakilere sağlıklı davranırsınız. Sizde problem varsa hep etrafınızı suçlamaya başlarsınız. Bana böyle baktı, bana şunu dedi… Kendinle kavgalı oluyorsun, bu da dışarı yansıyor.

TOP YEMEK…

-Çok yönlü bir fayda…

Ben tenisten sadece sporu öğrenmedim. Samimiyetle söylüyorum ben tenisten hayatı öğrendim. Tenis sadece bir spor dalı değil, insana birçok şey öğretiyor. Ben tenise hayatın minimize edilmiş hali diye bakıyorum. Korta girdiğinizde karşınızda bir rakip var. Bir kere centilmenlik ön plandadır, karşı tarafın attığı top çizginin kenarına düştüğünde out demeniz, sizin kişiliğinizi ölçme durumudur.

-Karakteri de mi yansıtıyor?

Vicdanınızı, ahlakınızı pekiştirir. Rakip itiraz edemez, hakem yok. Teniste camiada da kaybedersiniz aksi durumda, sizin için 'top yiyor' derler.

-Tabir o mudur, 'Top yemek'?

Aynen odur, 'Top yemek' denir. Kimse bu tabire layık olmak istemez. Teniste mücadele vardır, aynı hayatta olduğu gibi. Kazanma var, kaybetme var. Çocuklar bu kortlarda kaybetmeyi de öğreniyor. Dolayısıyla hayatı ıskalamayacak. Kaybetmeyi öğrenmek çok önemlidir, sonuna kadar mücadele etmeyi öğrenmek çok önemlidir. Pes etmemeyi öğrenmek çok önemlidir.

-Kazandığı zaman da…

Kazandığınız zaman da abartmadan hazmetmeyi öğreniyorsunuz. Şimdi bunları yaşamamış, öğrenmemiş bir insan belirli makamlarda çok kazandıkları zaman kendilerini kaybediyorlar. Veya kaybettikleri zaman da etraflarına zarar veriyorlar. O nedenle böyle oyun yönü, kaybetme ve kazanma yönü olan sporlara çocukları yönlendirmek gerektiğini düşünüyorum.

-Kaç tenis kortu var tesiste?

Bizim dört tenis kortumuz var. Avrupa'da normalde bir korta 60 kişi üye olur, standardı budur. Bizim de kaldırabileceğimiz maksimum üye sayısı 300'dür. Biz ticari kaygıyla birilerini üye yapıp kimseyi tenisten mahrum etmek istemeyiz.

-Dernek kurumsal bir anlayışla çalışıyor anlaşılan…

Bizden önceki yönetimlere çok şey borçluyuz gerçekten de. Ben sadece iki yıldır yöneticiyim burada. Borçluyuz çünkü 0 ile 1 arasındaki fark, 1 ile 1000 arasındaki farktan çok daha büyüktür. Yani bir şeyi sıfırdan yapmak çok zordur. Yapılmış bir şeyin üzerine eklemek gerçekten de çok kolaydır. Bizim büyüklerimiz 0 ile 1 arasını yapmışlar, bizim işimiz kolay aslında. Gerçek zorluğu onlar yaşamışlar. Biz kurucu üyelerimize minnettarız, çok teşekkür ediyoruz.

EGELİ TENİS VETERAN DERNEÐİ

-Veteran kulübü adı nereden geliyor?

Tenis bir hobidir. Biz profesyonel anlamda yapmadığımız için bu bir veteran sporu. Bu kulübe girdiğim an sıcaklık gördüm, üye oldum. Kulüp yöneticileri veteran tenisinin en iyi oyuncularının kendi üyeleri olduğunu söylediler. Veteran tenisinin en faal işlediği kulüptür bizim kulüp. Kültürpark Tenis Kulübü'nün yaklaşık 700 – 800 üyesi var ama aktif tenis oynayan sayısı 70 – 8'i geçmez. Bizim 200 kadar üyemiz olmasına rağmen bunun yaklaşık yüzde 50'si aktif tenisçidir.

-Veteranın anlamı nedir?

Veteran bir işi yapmış, belli bir yaştan sonra profesyonellik kısmı ortadan kalkmış, parasal kısmı olmayan bu işi hobi olarak yapan belli bir yaşın üzerindeki kişilere deniyor.

-Milli oyuncular da varmış üyeleriniz arasında?

Evet, farklı kategorilerde oynayan milli oyuncularımız var. Zaten biz veteran kulübüz. Egeli Tenis Veteran Derneği'yiz.

-İlk kurucuları kim derneğin?

İlk kurucumuz Necdet Kestelli. Kendisi onursal üyemizdir. Tenise gönül vermiş kişiler bir araya gelip derneği kurmuşlar. Bizden önceki yönetimlerin başlattığı 'Cumhuriyet Çocukları' adlı bir sosyal projemiz de var. Her sene 29 Ekim haftasında 'Cumhuriyet Çocukları' turnuvası yapıyoruz. Tüm İzmirliler'e açık yapıyoruz, hem tenis oynamak hem de bağış yapmak için. Balçova Belediyesi bize bu anlamda büyük destek oluyor. Turnuvayı gerçekleştirmemiz için önemli katkıları oluyor. Büyükşehir Belediyesi de katkı koyuyor. Kazandığımızı tüm geliri 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi burs grubu çocuklarına bağışlıyoruz. Eğitime destek olunuyor. Gerçekten duyarlı insanlar var ve bağışta bulunuyorlar.

HEDEF KOYMAYI ÖÐRENMEK

-Spor size ne kazandırdı?

Bir insanın çok başarılı olması bence çok önemli değil. Önemli olan sağlıklı ve başarılı olması. Sağlıksız bir insan hayatta başarılı da olsa mutlu olamaz. Hayatın hiçbir kademesinde mutlu olamaz, ne evinde, ne işinde, ne de çocuğuyla mutlu olamaz. Bir markette kasiyer de olsa eğer ruhsal ve fiziksel sağlığı yerindeyse bence o insandan mutlusu yoktur.

-Politikacı da olsa, general de olsa…

Hiç fark etmez, önce ruhsal sağlık önemli. İnsan insanı eğitir. İnsan, insanlardan uzak kalmamalıdır. Çocukları kötülükten uzak tutacağım diye evin içine hapsetmemek gerekir. Çocukları bilgisayara ve sosyal medyaya hapsederek özellikle ruh yapılarını köreltiyoruz. Geçimsiz insanlar oluyorlar. Ailelere nacizane tavsiyem çocuklarını küçük yaşlardan itibaren sportif faaliyetlere yönlendirsinler. Spor hem ruhuna, hem fiziğine hitap edecektir. Atatürk zamanında söylemiş, 'Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur' demiş. Bunun ötesi yok yani.

-Gençler için önemi?

Bugün gençlerin hedef çıtası çok düşük. Tenis gibi bir spor insanın önüne hep bir hedef koyuyor. Hiçbir zaman mükemmel olmuyorsunuz, her zaman sizden daha hızlı daha yetenekli daha iyi birileri oluyor. Bu da sizi hep gelişmeye, daha iyi olmaya itiyor. Tenisin en önemli özelliği bence çocuklara hedef koymayı ve o hedefe ulaşmayı öğretmesidir derim. Emeğe saygıyı öğretir. Değer yargıları kazandırır. İnsanı farkında olmadan geliştirir, kişilik haline gelir. Kişilik bir kader değildir. Annesi babası dürüst diye çocuk da dürüst olacak diye bir şey yoktur. Kişilik eğitimle gelişir, oluşur. Hayat boyu da geliştirilebilir.