Konak Belediye Başkanı Pekdaş, Ege’de Sonsöz Sohbetleri’ne konuk oldu. Gazeteciler Yaldız, Dokak, Soyoğul, Yapar ve Ünuz’un sorularını yanıtladı...

Ege'de Sonsöz ekibi olarak Başkanlık koltuğundaki ikinci yılında CHP'li Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş ile bir kez daha buluştuk.

İlk yıl yaptığımız röportajda Başkan Pekdaş'ın içine girdiği düzeni eleştiren 'Tekere çomak soktum' açıklaması gündeme bomba gibi düşmüştü...

Geçen süre içinde koltuğuna iyice ısındığı görülen Sema Pekdaş, günde 1 milyon kişinin ayak bastığı İzmir'in kalbi Konak ilçesinin hala çok sorunlu bir bölge olduğunu kabul ediyor.

Konak Belediyesi'ni hala hantal buluyor.

Ama artık karşımızda Konak'ın sinir uçlarını tanıyan bir Başkan Pekdaş var.

Tartışmaların eksik olmadığı Konak Belediye meclisinden gülümseyerek, 'Meclisimden çok memnunum' diye bahsediyor.

Mecliste hala 'Bu kadını nasıl ağlatırız' bakış açısıyla davranan bazı meclis üyeleri olduğunu söyleyen Sema Pekdaş, 'Ağlarım, onların haline ağlarım' diyor.

Bir yandan iç muhalefet, bir yandan dış muhalefetle boğuşan ama artık iyice antremanlı görünen Başkan Pekdaş kendini çok iyi hissettiğini söylüyor ve 'Öldürmeyen darbe güçlendirir' diyerek rakiplerine meydan okuyor...

Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, Ege'de Sonsöz Sohbetleri'ne konuk oldu. Gazeteciler Ümit Yaldız, Fahrettin Dokak, Gönül Soyoğul, Fatih Yapar ve Hanzade Ünuz'un sorularını yanıtladı...

İki yıl nasıl geçti, Başkanlığı sevdiniz mi? Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

-Çok iyi hissediyorum. İlk yıldan daha farklı ve daha iyi bir noktada hissediyorum.

Geçen yılki röportajda Konak'a koyduğunuz teşhisten memnun değildiniz?

-Çok sorunluydu. Gene öyle. Ama biz bir yerden başladık ve gidiyor. Gültepe'nin planları, diğer yapmamız gereken pazaryerleri konusunda ciddi sorunlar vardı, oralarda ciddi adımlar attık. İpin ucunun yakalandığı ve çözülmeye başlandığı bir süreç yaşanıyor benim açımdan. Bundan sonrası uygulamaların tıkır tıkır gerçekleşeceği bir dönem.

Fotoğrafı tam olarak çektiniz yani...

-Evet. Konak sinir uçlarının nereler olduğunu biliyorum.

YAPI HALA HANTAL

En önemli tespitiniz belediye yapısının hantallığı, çalışamıyor olmasıydı...

-Gene hantal. Doğru adamı doğru yere koymalısınız. İyi bir mühendistir, iyi bir mimardır ama her iş aynı nitelikte değil. Bazı işler var ki takibi, sürdürebilirliği önemli. Sonucunun hemen alınmadığı ve aşama aşama o işi sürdürmelisiniz. Dolayısıyla insanların bulundukları pozisyonlara kendi kimlikleriyle, iş yapma tarzlarıyla da uygun olması lazım.

Nasıl bir yöntem izliyorsunuz bunun için?

-Belediyede çok vakit harcıyorum. Yaptıkları işlerin geri dönüşlerini alıyorum ilgililerden. Halktan, iş sahiplerinden dinliyorum. Ben sohbet ediyorum.

Bir nevi iç işleyiş anketi yapıyorsunuz yani...

-Benim kendime göre ölçümlerim var. Değerlendiriyorum. Ben plan, proje okumayı öğrendim. Mevzuaata bakıyorum. Tartışırken nasıl yaklaştığını görüyorum. Konuşturuyorum. Bir işe getirdiği çözümlere bakıyorum. Kendisini nasıl ifade edebildiğine bakıyorum. Belediyede kendisini ifade edemeyen birisinin karşısındakini ikna etme becerisi de düşük olur. Biz her şeye 'evet' diyememe durumundayız. Bağlı olduğumuz mevzuat var, kaynaklarımızın uygunluğu sorunu var. 'Hayır' derken bile bunu anlatmamız lazım. İnsanın belediyen ayrılırken buna ikna olması lazım.

İHALELER SADELEŞTİ

Diğer ilçe belediyeleri arasında taşeron işçi sorununu en iyi yöneten Konak Belediyesi. Size maliyeti nedir?

-Aynı masada oturan, aynı işi yapan birisi ortalama 3 bin civarında para alıyor, diğeri de 1000 lira alıyorsa o yerde iş üretilmez. Sayıları 11-12'yi bulan taşeron vardı. Her müdürlük ayrı ihale yapmıştı. Çok dağınık, kontrol edilebilmekten uzak, iş barışını önemli ölçüde zedeleyen bir hizmet alımı sözleşmesi söz konusuydu. O işi düzelttik ve ihale Merbel'de kaldı. Her müdürlük kendi içinde ihale yaparsa bu kontrolsüz bir mekanizma oluyor. Biz bunları sadeleştirelim istedik. Temizlik ihalesi, süpürge ihalesi, yardımcı büro personeli ihalesi ve güvenlik ihalesi olmak üzere hepsi sadeleşmiş durumda. İhaleleri yaparken, ücret çıkarırken ihaleye asgari ücretin yüzde 90 fazlasını rakam olarak koymuştuk. O zaman 800-900 lira civarlarındaydı, 1600-1650 civarında oldu, şimdi de 2150-2160 lira civarında...

Kaç personel, kaç işçi, kaç memuru yönetiyorsunuz?

-Hepsi 2 bin civarında. Taşeron da dahil 2 bin kişi. Bizim sürdürülebilir bir bütçemiz var. Maaşları aksaksız öderiz diye düşünüyoruz. İşgal paraları bize geldi mesela. Toparladık. Bir şey daha çıkar yine toparlarız.

2 bin çalışan yeterli mi Konak için, fazla mı?

-2 bin kişi aslında fazla. Bu bütçeye göre fazla. Ama belediye işi olarak düşünürseniz, temizlik yapıyoruz, çöp topluyoruz, park yapıyoruz.

MECLİSİMDEN ÇOK MEMNUNUM

Konak meclisi oldukça hareketli geçiyor değil mi?

-Ben meclisimden çok memnunum. Ben polemik yapmayı da seviyorum. Her mesleğin insanda geliştirdiği davranış kalıpları var. Belki mesleki deformasyon da var. Bunu olumlu ya da olumsuz anlamda söylemiyorum. 30 yıl avukatlık yaparsan önce bir şeyin defosunu görmeye başlıyorum. Önce defosu gözüme çarpıyor. Açıklama yapma gereği hissediyorum. Bir şeyi anlatırken gerekçeli anlatıyorum. Karşımdakini ikna etmek, farklı boyutunu görmesini sağlamaya çalışıyorum. Ben böyleyim. Bilgi edinmek de böyle bir şey aslında. Kimliğimi, tarzımı değiştirirsem ben olmaktan vazgeçerim diye düşünüyorum.

Bilgi edinmeyi suistimal edenler olduğu için mi mecliste agresif davranıyorsunuz?

-Gerilim var diye göstermek istiyorlar belki.

Ne istediler de vermediniz?

-Ben hukuka bağlıyım. Bu işi yapan memur arkadaşlar da görevlerini yasaya göre yapmak zorundalar. Her şeye evet demeyeceğiz tabii ki...

Bu dönem umut var mı mecliste?

-Ben hiç umutsuz olmadım. Arada bir dalgalar kabarır, söner. Bunlar olur.

SİNİR SİSTEMİM İYİMİŞ

Meclis tartışmalarında kimyanız bozulmuyor mu, nasıl dayanıyorsunuz?

-Çok kısa süreli bozuluyor. İyi bir sinir sistemim varmış. 'Öldürmeyen her darbe güçlendirir' lafı güzel bir laf. Kendimi çok rahat hissediyorum. Kocam ilk evlendiğimizde 'Senin kafan kompartman kompartman' demişti. Kafamda böyle hazneler var. Hemen oraya atabiliyorum.

Parti içi muhalefet var, bir de parti dışı muhalefet var. Dozundan, seviyesinden, üslubundan memnun musunuz?

-Memmun olmadığım zamanlar oldu.

İçerideki ya da dışarıdaki muhalefetten canınızı en çok ne sıkar?

Bunlar iyi şeylerdir ama keşke hepsi bizi ilerletmeye, eksiklerimizi tamamlamaya yönelik olsa. Biz iş yaparken bir şeyleri görmüyoruz. Dışarıdan bir göz bize lazım. Basında çıkan haberlerden bir şeyler öğreniyorum. Muhtarlık kulübesini kaldırıma yapmışlar. Onu basından öğrendim hemen ekibi gönderdim.

113 mahalle, 400 bin insanın yaşadığı, 1 milyon insanın her gün ziyaret ettiği bir yer Konak. Mutlaka eksiğimiz var. Ama gerçek olmayan şeyler, yani yalan söyleniyorsa ve suistimal ediliyorsa, samimiyetsizse, kaşımak isteniyorsa ben bunlara üzülüyorum. Kamusal bir sorumluluk da yerine getiriyoruz. Ömür'ün (Şanlı) şehit ailelerine parayı kesti dediği şey tamamen yalan. Şehit ailelerine para ödemek gibi bir durum da yok. Konu asker ailelerine yardımken, bu kaç defa açıklanmışken hala şehit ailelerin parasını kesti demek, bunun üzerinden siyaset yapmak acizliktir.

Asker ailelerine yardımı kestiniz mi?

Kesmedik. Yeni bir yasa çıktı. Bizim parayı verdiğimiz yasa 30'lu, 40'lı yıllarda çıkmış uygulanmaya. Kadük olan bir kanun. Yeni kanun çıktı, bu görevi kaymakamlığa verdiler. Hem kaymakamlık, hem biz ödüyoruz bunu. Burada sağlıklı bir sistem oturtmak amacıyla kanun gereği olarak ilk kaymakamlığa başvuruyor, kaymakamlığa yaptırtıyoruz. Kaymakamlıktan alıyor. Alamasalar bile ek yardımı biz yapıyoruz. Hala daha bütün ilçeler arasında en fazla parayı ödeyen biziz.

Şehit aileleri ile ilgili ne yapıyorsunuz?

-Biz yaptığımız yardımları açıklamıyoruz. Her akşam 100'e yakın aileye sıcak yemek götürüyoruz.

Konak'taki 113 mahalleye de gittiniz mi?

-Gittim. Hepsine ayak bastım.

Muhtar ziyaretleri bitti mi?

-Muhtar ziyaretleri de yapıyoruz tabii ama şimdi başka bir şey de geliştirdik. Bunlar geldim, merhaba, eyvallah ziyaretleri değil. Şimdi esnafla sabah erkenden buluşup kahvaltı yapıyoruz. Sohbet ediyoruz.

En büyük sıkıntı hangi birimde yaşanıyor? Belediyenin en iyi ve en sıkıntılı birimi hangisi?

-Hala en iyi birimim şudur diye bir birimim yok. Benim standırdım daha yüksek.

KONAK'A ÖZEL DESTEK LAZIM

İşleyişte en büyük sıkıntı temizlik mi, zabıta mı?

-Zabıtanın da, temizliğin de verimli iş yapması için kentin planlı olması lazım. Yaptığınız temizliğin kendisini göstermesi lazım. Bizim temizliğimiz iyi çalışıyor ama bu temizliğin kendisi gösterememe sorunu var. Çok özverili, üç vardiya çalışıyoruz. Konak 150 yıllık bir belediye. Eski yerleşim yeri olmaktan kaynaklanan pek çok sorunumuz var. Yazın ciddi bir göçmen sorunu yaşadık. 2 bin 500 tescilli binanın olduğu yerde, onların o halde görünümü... Bu zenginliği ortaya çıkarabilecek yatırımlara ihtiyacımız var. Bu da merkezi hükümetin desteği olmaksızın olacak bir şey değildir. Konak'a, İzmir'e özel destek lazım.

Kentsel dönüşüm mü?

-Her anlamda destek lazım. 6306 sayılı yasa uyarınca kentsel dönüşüm yapmak mümkün değil. Bu yasa eksik bir yasadır. Buralarda kentsel dönüşüm yapılması için merkezi hükümetin bütçe desteği şart. Tarihi eserlerin restorasyonu için de bütçe gerekiyor. Biz kendi aktardığımız paylardan oluşan bütçeden kendi aktardığımız pay kadar bile bütçe alamıyoruz.

Ne alıyorsunuz hükümetten?

-Geçen yıl emlak vergilerinden 5 milyon liraktardık, 1 milyon 250 bin lira aldık. Bütün İzmir pay aktardı. Ben 5 yatırıyorsam, 10 alabilmeliyim.

YAÐMUR KANALLARI BİTMEDİ

Peki İzmirli ile bir şey yapılamaz mı? Bir kampanya düzenlenez mi? Her yer toz toprak, binalar boyanamaz mı hiç olmazsa?

-Büyükşehir ile de bunu görüştük. Temizliğin sadece çöp toplamak ve süpürmekle sınırlı olmadığını, temizlik için binaların restorasyonundan tutun park bahçelerin derli toplu olmasına kadar her şeyin etkili olduğunu düşünüyorum. Görüş birliği de oluştu. Yancak Alsancak'ta İZSU girdi. Alsancak'ta bütün bu çalışmalar bittikten sonra sokakları düzenleyelim demiştik. Fakat yağmur kanalları da henüz bitmediği için ona da girmiyoruz, yeniden kazılmasın diye. Onlar bittikten sonra Alsancak'ın altyapı problemi bitmiş oluyor. Biz bütün sokaklara gireceğiz...

O zaman da elektrik kablolarını aşağıya almaya kalkarlar...

-O zamana kadar bizim yaptığımız iş eskir. Konak'ta eksime, yıpranma payı çok fazla. Yaptığımız an eskimeye başlıyor. Çünkü kullanım fazla. O bölgede hiçbir sokak eşit değil. Biz şimdi UKOME toplantılarına da katılıyoruz. Hangi sokakların trafiği kapalı olup olmaması konusunda yeni bir çalışma daha yapılacak. Planda trafiğe açık gözüküyor ama tersi. Bunları düzenliyoruz.

SEVGİ SOKAÐI'NA İTİRAZ ETTİK

Sevgi sokağı trafiğe açılacak mı?

-Zannetmiyorum.

Dominik caddesinin ve Sevgi yolunun trafiğe açılması kararı var. Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası'nın itirazı var.

-Biz de itiraz ettik.

Büyükşehir Belediyesi de reddetti ama...

-O planlar üzerinde yeniden çalışılıyor.

İzmir'de geçtiğimiz yıl yaklaşık 500 bin mülteci İzmir'den geldi geçti. Önümüzdeki yıl bunun 1 milyona ulaşacağı söyleniyor. Basmane, Konak burada önemli role sahip. Konak belediyesi olarak o sürece nasıl bir katkı koydunuz?

-Ben o dönem ulusal, uluslarası televizyonlarda da konuştum bu meseleyi. Geçen mayısta Göç İdaresi İl Müdürlüğü kuruldu. 'Bizim kanunen böyle bir görevimiz ve bütçemiz yok. Ama bu kentin sorunu. Gelen göçmenlere üzülüyoruz ama kente de üzülüyoruz. Bizi toplantıya çağırsın Vali ya da Göç İdaresi Müdürü. Oturalım, neler yapabileceğimizi konuşalım protokole bağlayalım' dedim. Hiçbir cevap gelmedi.

Valilikten ya da emniyetten size...

-Hiçbir şey yok.

MÜLTECİ GERÇEÐİ

Siz ne yapıyorsunuz mülteciler için?

-Çorba veriyorsun, kıyafet veriyorsun sosyal yardım kapsamında. Yardımlar buluyoruz. O bağışları veriyoruz. Bizim yardımlarımız pansuman bile değil. Bizim artık yerleşik mültecilerimiz de var. Hemşerimiz gibi yaşayan Suriyelilere ne yapacağız? Esas soru bu. Bunlar da bu kentin gerçekliği. Kendilerini kente ait hissetmeleri lazım.

İl müdürlüğü bir şey yapıyor mu?

-Kartlar veriyorlar. Okuldur, sağlıktır o gibi sorunların çözümünde varlar.

AZİZ BAŞKAN FAZLA EŞİTLİKÇİ

Seçimlerde Aziz Kocaoğlu'nun en net desteğini alan birkaç isimden birisiniz. Positif ayrımcılık var mı, Aziz Bey'in desteğini hala hissediyor musunuz?

-Hissediyorum. Aziz Başkanın rahat olmasını sağlamak da görevimiz. Biz projeleri yaparken Aziz Başkanla da görüşüyoruz. Hizmet binası yeri, pazaryeriyle ilgili destek verecek. Büyük projeleri birlikte yapıyoruz. Biz kendi işlerimizi yürütmeliyiz, büyük yatırımlar için de desteğimizi isteriz. Onu ver, bunu ver diye bir ilişki olmaz.

Plan dışında ne beklentiniz var Aziz Başkandan?

-Hizmet binası için destek bekliyoruz. Bir de Eşrefpaşa pazarının kalkması gerekiyor. Oradan Roma yolu geçiyor.Onun için güzel bir yer bulduk. TOKİ'yle görüştük, mutabakat sağlanmak üzere. Aziz Başkanla da konuştum. Hem pazaryeri, hem sosyal donatı anlamında 7 bin metrekarelik yer bulmak çok müthiş bir şey. Aziz Başkan 'Pazarlığını yap, yardım ederim' dedi. TOKİ'den de olumlu çıktı, Başbakanlığa tasdike gidiyor. Oraya güzel bir pazaryeri ve sosyal donatı alanı yaparsak bölgenin nefes alacağı bir yer olacak.

Otopark da yapacak mısınız?

-Altına yapacağız. Gültepe'deki ekmek fabrikasını olduğu yeri aldım. Oraya spor salonu yapacağız.

Tramvay Konak yatırımı olarak değil mi?

-İzmir yatırımı diyor Aziz Bey.

Kendinizi üvey hissetmiyorsunuz yani?

-Hissetmiyorum. Biz de belediyeyiz. Bizim de bütçemiz var. Önce onu yönetelim. Kalıcı büyük yatırımlar için destek isteriz.

Üvey evlat gibi hisseden ilçe Belediye Başkanları var ama...

-Kimsenin üvey evlat gibi hissetmesi doğru değil. Aziz Başkan gereğinden fazla adaletçi ve eşitlikçi.

KONAK, PARTİ BELEDİYESİ DEÐİL

CHP örgütüyle ilişkiler nasıl? Örgüt-Başkan ilişkisi CHP'de ya çok içiçe ya da çok dışdışadır.Sizinkisi ikinciye yakın gibi...

-Her kurumun kendi işi olduğuna inanırım. Zırt pırt, gündelik işlere ilişkin kapısını aşındırmamam gerektiğini biliyorum dedim Aziz Başkan için. Benim de bütçem var. Kurumla ilişkinin bir ayarı olması lazım. Biz AK Parti'yi parti devleti olduğu için eleştiriyoruz. Ben eleştirirken öyle söylüyorum.

Konak Belediyesi de halkın belediyesi, parti belediyesi değil. Ben sosyal demokrat bir CHP'li olarak, Cumhuriyet Halk Partisi'nin programını, sosyal demokrat belediyeciliğini hayata geçirmekle yükümlüyüm. Halkın belediyesini yaratmak amacım. Dolayısıyla partiyle olan ilişkimin de böyle olması gerektiğini biliyorum. Partili kimliğimi çok önemsiyorum. Ama bu sorumlulukla hareket etmenin örgüt - belediye ilişkilerini içiçe geçirmek olmadığını da biliyorum.

İlçe başkanı, ilçe yöneticileri, belediyede çalışanlar...

-Böyle bir şeyi doğru bulmuyorum.

Ama çalışıyorlar.

-Burada bu işini yapar, orada o işini yapar. Herkesin bir siyasi düşüncesi var, herkes bir partiye üye olabilir. Ama onun parti üyeliği veya başka bir parti üyeliği belediyede iş yaparken öne çıkmamalı. Liyakattır orada esas olan. Liyakatla partililik başka bir şeydir. Parti üyesi olmak hakkıdır, gerekirse siyasi olarak bana da karşı çıkmalıdır ama işini iyi yapıyorsa ben onun oradaki görevini önemserim.

ÖRGÜTE KIRGINIM

Size yapılan faşist yakıştırmasını unuttunuz mu?

-Unutmadım.

Nasıl cevap vereceksiniz?

-Faşist olmadığımı göstererek. Sonra da 'Biz bunu böyle söylemedik' dediler.

CHP İlçe Başkanlığının duruşunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Benim örgüte kırgınlığım bu noktadadır.

İlçe Başkanının tavrından dolayı mı?

-Evet. Örgütün bu sorunu çözmesi gerekirdi. Örgüt bu sorunu görmezden geldi. Örgütün organları anlamında bu konular çözülmeliydi. Faşist denmemiş, yönetim tarzı olarak faşist denmiş denilerek üstü kapatılmaya çalışılmış.

İnandınız mı bu açıklamaya?

-İnanmadım.

KONAK İZMİR'İN KALBİ

Hizmetlerle ilgili memnuniyet araştırması yaptırdınız mı?

-Yaptırtmadım. Belki eksikliğim bu.

Konak'la aranızda devamlı nükseden bir sorun var. Neden Konak?

-Konak İzmir'in görünen tarafı, kalbi. Herkes Konak'ı görüyor.

Konak hep karışık bir yerdi...

-Merkezde görünür. Bir de çok farklı sosyal dokuları içinde barındırıyor. Sanayiye gittim geçen gün, hiçbiri Konaklı değil ama zamanları Konak'ta geçiyor. Konak'la ilgili herkesin bir fikri var. Her gün en az 1 milyon kişi Konak'ı konuşuyor. Konak'ta çok sorun var. Hiç bitmez. Dünya değişiyor, teknoloji değişiyor... Burası çok sorun üreten bir yer. Bu sorunların bitmesi mümkün değil. Ama düzenli bir hal alması başka bir şeydir.

İzmirliler sizi sokakta görecekler mi?

-Yeterince sokaktayım. 1. Sanayi'ye gittim geçenlerde bir günümü aldı. Tepecik'te dolaşıyorum, Güzelyalı'da dolaşıyorum. Ben belediyeye saat 17.00'den sonra gidip 21.00'e kadar çalışıyorum.

Sizin hayata geçirdiğiniz sözler yüzdelik dilimle ne durumda?

-Hepsine başladım. Planların yapılıyor olması, projelendirilmesi bile icraata başlamaktır. Semt merkezlerini nitelikli hale getirdik. İleri yaş merkezimiz çok iyi çalışan merkez haline geldi. Hizmet binamızı, pazaryerlerini bitireceğiz. Okullara dokunuyoruz. Hizmet binasını bitirmek en önemli şeydi, uygulama projesi çiziliyor.

Nerede olacak Konak Belediyesi?

-Tepecik pazaryerinin olduğu yerde.

24 yıllık Basmane çukuru sorunu var. Ne düşünüyorsunuz?

-Keşke orası Kültürparkla bütünleşmiş olsaydı. Merkezde kamu arazisi hiç yok. Keşke olabilseydi. Umarım bu proje kentin dokusunu bozmayan yararlı bir proje olur.

'AÐLATALIM BU KADINI' DİYORLAR

Bir dönem politik olarak yıpratılmaya çalışıldınız. bir süreci yaşadınız. Nedeni neydi sizce? Bir yere gelmiş bir kadın olmak nasıl bir şey...

-Hazmedilemiyor mu acaba...

Erkek olsaydınız, mecliste bu kadar gürültülü ses çıkar mıydı?

-Biz bir de güçlü kadınlar olmak zorundayız diyoruz. Üstüne gidiyoruz... Biz başarısız olsak, Sema'nın başarısızlığı denmez, kadınlar bu işi yapamaz denir. Erkek olunca Ahmet yapamadı deniliyor. Bizde ise kadınlara çıkıyor bu fatura.

Mücadele ederken erkekleşiyor musunuz?

-Hayır. Gözlerimin dolduğu çok oldu...

Erkeklerle mücadele ederken o dik tavrınız karşı tarafı 'Nereden nasıl ezeriz'e getiriyor.

-Belki de öyle. Oturtup ağlatalım bu kadını diye düşünüyorlar.

Mecliste sizi ağlatmaya çalışan bir grup var.

-Ağlarım. Ağlamak da gülmek kadar normal bir durum. Onların haline ağlarım. Ben duygularımı belli etmekten sıkıntı duymuyorum. Ama geri adım atmıyorum. Duygularımı niye içimde şişireyim? Açık insan olmak açısından bunları dile getirmekte yarar var.

Bunu CHP'li meclis üyelerine de öneriyor musunuz?

-Öneririm tabii. Açık olmak iyi bir şeydir. Duygularımızı söyleyelim. Faşist tartışmasından sonra biz iyileştik. Kongrede de son üç gün kala başka bir arkadaşı destekledim. İnsanları aradım. Seçimlerin en güzel tarafı insanların propaganda yapma haklarının olmasıdır. Telefon açtım insanlara 'Ben size desteklediğim adayı söylemek istiyorum, paylaşmak istiyorum. Siz de desteklerseniz sevinirim' dedim.

Desteklemediği için işten atmadınız yani?

-Kimi attım? Ben hiçbir personelimi aramadım. Muhtarları, tanıdığım insanların bir kısmını aradım. Bunlar normal bir şeydir. Seçim döneminde seçim çalışması yapılır.

İTİBARSIZLAŞTIRMAK İSTEDİLER

Baro Başkanlığınızda bir disiplin dosyasını işleme koymadığınıza yönelik bir disiplin işlemi başlatıldı. Aydın Özcan yönetimi niye böyle bir şey yapıyor?

-Ben beraat ettim o davadan. Zaten geçmişte de benim üzerimde dönen Atatürkçülük işinde o yönetimin de dahli vardı. Ben müvekkilimin tahsil ettiğim parasını ödedim ama belgesini almamıştım. İki yıl sonra ben Baro Başkanı olduktan sonra şikayet ediyor. Baro Başkanı olduktan sonra davayı takip edemeyeceğimden ilişkiyi bitiriyoruz. Mahkemede hakim adama 'Sen şu işle ilgili kaç para aldın' diye soruyor, '8 bin lira ödedi bana' diyor. Kendisi söylüyor. Ve ben davanın bu kadar çabuk biteceğini düşünmemiştim. Sonra bilirkişiye gitti. Bilirkişi benim alacaklı olacağımı söyledi. Biz şikayetçi olunca da hem baroda disiplin savcılık üzerine açılır, bir de kişinin kendi dosyası olur. Kişinin kendi dosyasıyla ilgili kayıp dosya dendi. Benim beraat ettiğim dosyayı kaybetsem ne, kaybetmesem ne.

Ne işlerine yarayacak böyle bir şey?

-İtibarsızlaştırmak için olabilir. İki tane dosya var. Asıl dosya savcılığın dosyası. O dosya baroya gönderiliyor. O dosya zaten baroda. Hükümsüz dosyanın kaybı yoktur. Asıl dosya savcılık üzerine baroya gelen. Mahkemeden beraat ettim, bilirkişi alacaklı dedi.

YARGIDA UMUTVAR DEÐİLİM

Türkiye'deki adaletin seyri nasıl sizce?

-Okuyorum, takip ediyorum. Çok daha kötü gidiyor. Sistemle çok oynadılar gerçekten kötü noktadayız.

Yargıdaki paralel yapılanmaya dönük operasyonlara nasıl bakıyorsunuz? Aziz Beyin davası da dahil bir sürü dava kadük oldu.

-Ama o dava olmadı.

Aziz Beyle siz o davada birlikteydiniz. Davanın sonuna gelindi. Bu süreçte sizde oluşan duygu neydi?

-Yargının bu kadar siyasete müdahil olduğu yerlerde idare edilemez yönetimler ortaya çıkar.

Yargının geleceğine ilişkin...

-Umutvar değilim. Siyasallaştı. Her hakimin etiketi oldu. Hakimler artık saraydakini ürkütmemek için karar veriyorlar. Adaleti olmayan ülkenin geleceği de yoktur. Adalet duygusunu güçlendirmeliyiz.

SEMA PEKDAŞ HER ZAMAN ÖNDEDİR

Başkanlık koltuğunun yükseltebileceği egodan kendinizi nasıl korunuyorsunuz?

Temizlik işçileri ne iş yapıyorsa ben de o işi yapıyorum. Benim tek farkım seçilerek gelmem. Ben de bir iş yapıyorum. Bana bir de para veriliyor. Şu kanuna tabisin, şu işleri yapacaksın diyorlar.

Başkan sıfatınız...

-Sema Pekdaş her zaman daha öndedir. Ben kendi yaşam biçimimle varım. Üç yıl sonra bu görev bitecek, eyvallah ben kendi işimi yapacağım. Başkanlık belki bitecek... Ama avukatlığa başlayacağım.