EBSO Başkanı Ender Yorgancılar, 2020 yılının ekonomik tablosunu Gazeteci-Yazar Muhittin Akbel'e değerlendirdi.

2020 yılını değerlendiren EBSO Başkanı Yorgancılar, politik olayların yatırımları sekteye uğrattığını, ancak EBSO üyelerinin 2020 Ocak-Ekim döneminde, 2019'un çok üstünde, yüzde 21'lik artışla yatırım yaptığına dikkat çekti, 'Bütçesini, planlamasını doğru yapan arkadaşlarımız, yatırımlarını hayata geçirmişler. Her bir üyemizi, bu anlamda tebrik ediyorum' dedi.

Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar, 2020 yılının fotoğrafını çekti. Sorularımı samimiyetle yanıtlayan Başkan Yorgancılar, nalına da dokundu, mıhına da... İşaret ettiği çözüm önerileri, gerçekten takdire değer.

Fotoğrafı bütün olarak bakarak değerlendirmelerde bulunan Ender Yorgancılar, bakın neler söyledi:

- Sayın başkan, 2020 yılını hiç de iyi hatırlamayacağız sanırım. Hem salgın, hem ekonomik olarak ülkemize çok büyük olumsuz etkiler bıraktı. 2020 yılına bir iş dünyası temsilcisi olarak baktığınızda, bıraktığı izler konusunda olumlu veya olumsuz neler söylemek istersiniz?

E.Y.: 2020'nin insanlık tarihinde nadir rastlanır düzeyde bir olaya sahne olması ve II. Dünya Savaşı'ndan beri yaşadığımız en büyük krizle karşı karşıya kaldığımızın belirtilmesi, yaşadığımız olumsuzlukların derinliğini açık biçimde yansıtıyor. En gelişmiş ülkelerin sağlık sistemlerinin bile tıkanması, dünyanın ciddi bir sağlık krizine ne kadar hazırlıksız olduğunu gösterdi. Bu yüzden, pandeminin dünyanın modern teknoloji çağındaki en büyük sınavı olduğunu düşünüyorum. Asıl büyük olumsuzluğu ise karantina önlemleri sebebiyle, ekonomide gördük. Üstelik bu öyle olağandışı bir kriz ki; en büyük fabrikasından en küçük işletmesine kadar tüm kesimleri etkiliyor. Tabii ki, en büyük yarayı tedbirler sebebiyle kepenklerini indirmek zorunda kalan hizmet sektörü aldı. İşletmeleri desteklemek için, birbiri ardına çıkarılan teşvikler ise, tüm ülkeleri eşi görülmemiş bütçe açıklarıyla karşı karşıya bırakıyor. Ayrıca, eğitim sistemin de ortaya çıkan aksaklıklar da, bir diğer kriz ki, bunun yaralarını sarmak çok daha uzun vadelere yayılacaktır.

TASARRUF ETMENİN KIYMETİNİ ANLADIK

- 2020 yılı bize neler öğretti?

E.Y.: Her kriz, yeni fırsatlarla birlikte doğup, değişimin ve dönüşümün tohumu olur. O nedenle 2020 yılından çok şey öğrendiğimiz inancındayım. Önemli olan bu öğrendiklerimizi ne derece hayata geçirebileceğimiz. Neler öğrendiğimize gelince... Her şeyden önce, sağlık alanında bilimsel ve gelişmiş üretim altyapısına salip olmanın gerekliliğini öğrendik. Diğer öğrendiklerimizi şöyle sıralayabiliriz:

* Ürün üretimi ve hizmet sağlamada, esnek ve proaktif olmanın değerini...

* Birey, işveren ve devlet için tasarruf etmenin, ihtiyat akçesi tutmanın kıymetini...

* Tarım ve gıdada kendi kendine yetebilmenin önemini...

* Turizm sektörünün kırılganlığını..

* Teknolojideki değişimlerden kaçılamayacağını, dijital dönüşümün tercih değil, zorunluluk olduğunu...

* Doğa'ya karşı değil, doğayla uyumlu ve doğayla dost hareket edilmesi gerektiğini...

* İhtiyacımızdan daha fazlasını kullandığımızı ve daha azla yaşanılabileceğini...

* Dünyanın her an yeni krizlere açık olduğunu...

* Kriz anlarında ekip olabilmenin ve güven sağlayabilmenin avantajını...

Sokaklarda özgürce dolaşabilmenin maddi karşılığı olmadığını...

Deprem değil, binanın can aldığını...

Yarattığı istihdam, sağladığı döviz ve yaptığı yatırımlarla sürdürülebilir bir ekonomi için sanayinin stratejik önemini, öğrendik.

KUR ARTIŞI, MALİYETLERİ YÜKSELTİYOR

- Dövizdeki aşırı yükselme, daha sonra kendini yavaş yavaş gerilemeye bıraktı. İş dünyası, ekonomi, dövizdeki bu hareketten ne şekilde etkilendi?

E.Y.: Bilindiği üzere, pandemi öncesinde de ciddi bir kur artış dalgasıyla mücadele ediyorduk ve bu artış büyük oranda uluslararası siyasetle bağlantılıydı. İş dünyası, daha o süreçte başta döviz üzerinden borcu olan işletmeler olmak üzere olumsuz etkilenmişti. Ülkemizdeki ihracatın, azımsanmayacak ölçüde hammadde ithalatına dayanması da, kur artışının getirdiği bir diğer sorun. İşte bu olumsuzlukların üzerine, pandemi ortamı kur dengelerini özellikle ülkemiz gibi gelişmekte olan piyasalar için daha da bozdu. Bunun yanı sıra, ABD Başkanlık seçimleri ve ülkemize yönelik olası yaptırım girişimleri de, Türk Lirası'nın değer kaybını güçlendiriyor. Son faiz artırımları ve alınan diğer önlemlerle kur artışının kısmen önüne geçilmiş olsa da, özellikle politik olayların kur üzerindeki baskısını 2021'de de gözlemlemeye devam edeceğiz. Kur artışları, sanayicilerimizin girdi maliyetlerini artırmakta, bilanço yapısını bozmaktadır. İhracatın ithalata bağımlılığının yüzde 70'lerde olduğu Türk sanayisi için öngörülebilir kur, bugünün çözüm bekleyen en öncelikli konusudur.

ULUSLARARASI ÖLÇEKTE YATIRIMLAR DURMA NOKTASINDA

- İş dünyası, içinde bulunduğumuz kriz ortamına rağmen yatırım yapabildi mi? Cevabınız, evet ise, bu yatırımlar, beklentilerin neresinde kaldı?

E.Y.: Uluslararası ölçekte düşündüğümüzde yatırımların durma noktasına geldiği yadsınamaz. Tabii ki; bu durum sadece ülkemize özgü değil, pandemi sebebiyle küresel bir sorun. Ancak, pandemi haricinde de ticaret savaşlarının yaygınlaşmasının korumacı önlemleri güçlendirmesi, yatırımların küreselleşmesine de zarar veriyor. Ayrıca, diğer politik olaylar da yatırımları sekteye uğratıyor. Ulusal ölçekte incelediğimizde ise, 2020 Ocak-Ekim dönemi yatırım teşvik verileri, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21 artış kaydettiğini görüyoruz. Bu artış, pandemi dönemine göre nispeten olumlu sayılabilir. Ancak, büyümeyi ve istihdamı destekleyici yatırım artışı daha yüksek oranda ve uluslararası ölçeği de içine alan yatırımları gerektiriyor. Yatırım teşvik istatistiklerinde EBSO üyelerinin verilerini ayrıştırdığımızda; ilk 10 ayda 2019 yılının üstünde bir yatırım gerçekleştirildiğini gördük. Pandemiye rağmen, bütçesini, planlamasını doğru ve sağlıklı yapan üyeler, yatırımlarını hayata geçirmişlerdir. Her bir üyemizi, bu anlamda tebrik ediyorum.

ÜLKEMİZ POTANSİYELİNİ KULLANDIÐINDA BÜYÜME ARTAR

- Türkiye'nin ekonomik anlamda büyüdüğü ifade ediliyor, devleti yönetenler tarafından... Bu görüşe katılıyor musunuz? * İş dünyasının başarılı bir temsilcisi ve ekonomiyi, sanayiyi iyi bilen birisi olarak, bundan sonra düzlüğe çıkmak, hatta gerçek anlamda büyümek için neler yapılmalı? Ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?

E.Y.: Ülkemiz ekonomisi, 2018 ve 2019'da sırasıyla yüzde 3,0 ve yüzde 0,9 oranında büyüdü. 2020'de ise ilk çeyrekteki yüzde 4,5'luk büyümenin ardından, ikinci çeyrekte diğer tüm ülkelerde olduğu gibi pandeminin etkisiyle yüzde 9,9 daralma kaydettik. Karantina önlemlerinin nispeten gevşetildiği üçüncü çeyrekte yüzde 6,7'lik büyüme kaydedilse de, son çeyrekte önlemlerin tekrar geri gelmesi, büyümeyi tekrar aşağıya çekecektir. Elbette, burada pandeminin konjonktürel etkisi mevcut. Ancak, pandemi öncesi büyüme verilerimizde, ülkemizin potansiyelinin gerisinde kaldığını bir diğer gerçek. Örneğin; 2004-2006 yıllarında reform sürecinde ve 2009 global krizi sonrasındaki 2010-2014 yılları arasındaki toparlanma sürecinde çift haneye yaklaşan büyüme oranları, ülkemizin potansiyelini kullandığında yakalayabildiği gerçek büyüme ivmesini ortaya koyuyor.

ÜRETİM YOKSA KALKINMAK HAYALDİR

- Oranlar elbette önemli ama kalkınma modelimiz ne olmalı?

E.Y.: Ülkemizi geleceğe götürecek kilit nokta ise büyüme oranından ziyade büyüme modelidir. Biz iş dünyası olarak, sadece finans ve inşaat sektörlerine dayalı büyüme modellerinin uzun vadede yeterli olmadığını ve asıl büyümenin üretimden geçtiğini her zaman vurguladık. Ege Bölgesi Sanayi Odamızın mottosu haline gelen 'Üretim yoksa kalkınmak hayaldir.' sözü, nasıl bir büyüme modeline ihtiyacımız olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu yüzden gelecek, dijitalleşmeyle bezenmiş katma değerli üretimden geçiyor. Bu da elbette, köklü reformlar gerektiriyor. Bu yüzden, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından dile getirilen 2021'in reformlar yılı olmasını çok önemsiyoruz. Sadece rakamsal anlamda niceliksel büyümenin kapsayıcılığı da bir o kadar zayıf kalmaktadır. Sürdürülebilir bir ekonomi için istihdam yaratan, yatırımla, üretimle büyüyen bir Türkiye hedefimiz olmalıdır. Böylece basamakları hızla tırmanabiliriz.

SANAYİ 4.0'A GEÇİŞ İÇİN VAKTİMİZ KALMADI

- İşsizliğin artması, özellikle gençlerin iş bulamaması, bir işadamı olarak sizi de üzüyor, biliyorum. Çare nedir? İstihdamı artırmak için hangi radikal kararları alıp hayata geçirmek gerekiyor?

E.Y.: İşsizlik, gençler açısından, toplumsal açıdan ve ülke açısından en önemsenmesi gereken konuların başında gelmelidir. Son yıllardaki artış, durumun ciddiyetini ortaya koymaktadır. Uzun vadeli çaresi, doğrudan yatırımlarla sürdürülebilir istihdam sağlayabilmek. Bunun için de hukuktan teşviklere kadar yatırım ortamının cazip hale gelmesi şarttır.

Diğer yandan, eğitim sistemini çağın ve iş dünyasının gereklerine uygun biçimde başlı başına yeniden ele almak gerekmektedir. Çağın gereği olan Sanayi 4.0'ı hayata geçirebilmek için öncelikle Eğitim 4.0'ı hayata geçirmemiz gerekiyor. Asıl sorunun, işsizlikten ziyade mesleksizlik olduğunu da her fırsatta dile getiriyoruz. Neredeyse her mahallede kurulan üniversitelerden alınan diplomalarla, gençlerimiz masa başı iş hayaline odaklanırken, atıl olma gerçeği ile karşı karşıya kalmaktadır. Ülkemizde, ne işte ne de eğitimde olan gençlerin oranı OECD ülkeleri içinde ilk sırada. Bu da bir yerlerde hata yaptığımızı açıkça göstermektedir.

İstihdam piyasasında arz ve talep uyuşmazlığı bugün 35 yaşında ailesinin eline bakan gençler yarattı. Bu, gelişmekte olan, hedefleri büyük ülkemiz adına çok hazindir. Pandeminin dijitalleşmeye ve Sanayi 4.0'a geçiş sürecini çok daha kısalttığını dikkate alırsak, kaybedecek vaktimizin kalmadığı da aşikar. Bu açıdan, mesleki eğitimin bir memleket meselesi olarak ele alınmasını, atıl kalan bölümlerin, üniversitelerin kapatılmasını, sanayi 4.0 doğrultusunda yeni bölümler açılmasını çok önemsiyoruz. Diğer taraftan, Sanayi-Üniversite işbirliği projelerinin geliştirilmesi de, bir diğer istihdam besleyici çözüm olacaktır.