Atatürk konulu 50'den fazla kitap yazan, yüzlerce Atatürk fotoğrafları sergisi açan Hanri Benazus, Muhittin Akbel'in sorularını yanıtladı.
Bugün bayram, Türk'ün en büyük bayramı... 29 Ekim Ulusal Egemenlik ve Cumhuriyet Bayramı...
Atatürk'ün 'En büyük eserim' dediği Cumhuriyet'in kuruluş yıldönümünü kutlarken, Atatürk fotoğrafları sergileri, Atatürk konulu kitapları ve yurtiçinde, yurtdışında katıldığı binlerce konferansta Atatürk'ü anlatan Hanri Benazus'ten Atatürk'ü anlatmasını, duygularını özetlemesini istedik. 40 yıllık dostum, ağabeyim Hanri Benazus'un konferanslarına katıldım, çok büyük bir gururla dinledim kendisini... Bazen tebessüm ederek, bazen gözlerimin yaşını silerek...
Hanri Benazus'u bilenler biliyor. Bilmeyenler de tanısın diye, farklı bir röportaj yaptım kendisiyle... Ben Muhittin Akbel sordum, Hanri Benazus yanıtladı. Buyrun sohbetimize...
EN BÜYÜK COŞKUYU, İLKOKULDAYKEN RESMİ GEÇİTTE YAŞADIM
- Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşun 97. yıldönümü kutluyoruz. Bu büyük bayramı en çok yaşayanlardan biri olarak, 91 yaşındaki Hanri Benazus, bugün neler hissediyor acaba?
H.B.: En güzel coşkuları, en büyük coşkuları, daha ilkokuldayken yaşadığımı itiraf etmeliyim. O zamanki resmi geçit törenlerine katılmak yok mu... Beni mest ederdi. O zamanki duygularımı anlatmaya kelimeler yetmez. Son yıllarda 29 Ekim Ulusal Egemenlik ve Cumhuriyet Bayramı kutlamaları iyice rutinleşti. Ancak son yıllarda bir şey dikkatimi çekiyor. Son 10-15 yıldır, toplum olarak bir uyanış durumundayız. Eskiden 29 Ekim, 10 Kasım gibi özel günlerde 30-35 bin kişi giderdi Anıtkabir'e.. Bu rakam olay olurdu, gazeteler manşetlere çıkarırdı. Bugün Anıtkabir'e, 1 milyon, 1.5 milyon kişi gitmeye başladı.Bu büyük bir uyanıştır. Bu, Cumhuriyet'e tam sahiplenme atılımıdır. Ben çok mutlu oluyorum, bu ziyaretlerin artışından... Ziyaretlerin yoğunluğu, büyük uyanışın işaretidir.
ATATÜRK, BENİM REHBERİM, BİTMEYEN BORCUMDUR
- 7 yaşında Atatürk'ün dizinin dizinde olmuş, kendi ifadenizle, Atatürk'ün leblebilerini araklamış biri olarak, Atatürk bugün sizin için nasıl bir anlam taşıyor?
H.B.: Atatürk, benim bir ömür boyu rehberim. Daha önemlisi, beni Türklüğe terfi ettiren tek kişidir, Mustafa Kemal Atatürk...Çünkü sarı, kıvırcık saçlarımı okşarken, adımı, soyadımı sordu. Hanri Benazus, dedim. Adımı soyadımı söylediğim zaman bana sen kimsin, diye sormadı. Senin adın neden Ali, Veli, Mehmet, İbrahim, Süleyman değil, diye sormadı. Atatürk'ü gördüğümde 7 yaşını 7 ay geçmiştim. Ne mutlu Türküm demenin anlamını o yaşta öğrendim ben... Onun için Atatürk, benim ömür boyu rehberim, bitmeyen borcumdur.
50'DEN FAZLA KİTAP, YÜZLERCE SERGİ, BİNLERCE KONFERANS
- Atatürk konulu kitaplarınızın sayısı kaç oldu? Bunca bilgiyi nasıl edindiniz? Atatürk sevdanızın temelinde o sarı leblebiler mi var sadece? Yoksa bilmediğimiz başka bir sebep de var mı?
H.B.: Yazdığım genel kitap sayısı 100 oldu.Bu kitapların 50'den fazlası, Atatürk ile ilgili... Bunca yıldır Atatürk ile ilgili bilgileri araştırdım, araştırmaya da devam ediyorum. TBMM'nin ilk açıldığı günden itibaren tüm zabıtları, 189 cilt olarak bende var. En büyük kaynağım, o zabıtlar oldu. Kitaplarımda kaynakçalar yazılıdır. O kaynakçaların hepsini okudum. Atatürk sevgimin bir tarifi yok. Atatürk'ün leblebilerini cebine indirmem, bu hatıram, Atatürk sevgisinin başlangıcıdır elbette. Sarı saçlarımı okşarken, ben de ona hayran hayran bakıyordum. Hayran olunmayacak gibi değildi. Ama beni Atatürk kitapları yazmaya, Atatürk fotoğrafları sergisi açmaya en çok teşvik eden olay, biraz önce de değindiğim gibi, Atatürk'ün beni Türklüğe terfi ettirmesidir. Beni bu memleketin bir vatandaşı olarak saygın bir yere taşıdı. Bu bana yetiyor, artıyor bile. Bir de şöyle bir olay oldu hayatımda... Daha 17 yaşındayken, bir Atatürk fotoğrafını çok beğendim. Haftalıklarımdan biriktirdim, o fotoğrafı satın aldım. O günden itibaren, yani 73 yıldır Atatürk fotoğraflarını arşivliyorum. Bunun adı, bir hobi olarak açıklanamaz. Bunun adı, sorumluluktur. Bu sorumlulukla kendimi Atatürk fotoğraflarına sahip çıkmayı görev saydım.Şu an elimde 10 bin fotoğraflık müthiş bir arşiv var.
- Türkiye'de sanırım en çok Atatürk fotoğrafları sergisi açan kişi, sizsiniz. oldu.
H.B.: Açtığım sergilerin, katıldığım konferansların sayısı, 1000'i geçmiştir. Üç sene evvel, Londra'da Avam Karaması içinde sergi açtım.İngilizlere, milletvekillerine, cepheden de yakından tanıdıkları Atatürk'ü anlattım. Paris'te, Paris Tarih Akademisi'nde, Fransa Millet Meclisi'nde de sergi açtım. Onlar da Atatürk'ü pekala savaş cephelerinden tanıyorlardı. Onlara da Atatürk'ü anlattım. Bu onur, bana yeter.
İKİ KARE ATATÜRK FOTOÐRAF İÇİN GÜNÜBİRLİK ABD'YE GİTTİM
- Atatürk'ün hiç bilinmeyen bir fotoğrafını almak için ABD'ye kadar gitmişsiniz. O anınızı anlatır mısınız?
H.B.: Bir gün telefon geldi, Amerika Birleşik Devletleri'nden... Arayan, bir fotoğrafçıydı. Bende çok özel iki adet Atatürk fotoğrafı var, satmak istiyorum, dedi. Fiyatını da söyledi. Kendi kendime konuştum, beni dolandırmak isteyen biri herhalde, dedim. Atatürk'ün fotoğrafları Amerika'da, ne alaka, dedim. Sonra içime kurt düştü, ya doğruysa, diye düşündüm. O zaman iş hayatımın zirvesindeydim. Amerika'daki temsilcimi aradım, o adamı bir araştırmasını istedim. O arkadaşım gitti, araştırdı. Meğer o fotoğrafçının babası, 1921'de ülkemize gelmiş, Atatürk ile röportaj yapmış bir gazeteciymiş. Atatürk'ün fotoğraflarını da bizzat kendisi çekmiş. Fotoğrafçıya telefon ettim, ben geliyorum, parayı da hazırladım, dedim. Atladım uçağa, gittim Waşhington'a, fotoğrafı ve filmleri aldım, parasını verdim, akşam uçağıyla döndüm.İki kare fotoğraf için günübirlik ABD'ye gidip gelme hikayemin özeti budur.
HİÇ KİMSENİN, YAŞADIÐIMIZ MEMLEKETİ KURTARAN ATATÜRK'Ü REDDETME HAKI YOK
- Bugün Atatürk'ün ışığını görmek istemeyen, onun çizgisinden uzaklaşmaya çalışan bir kesim olduğunu hepimiz biliyoruz. Onlara ne söylemek istersiniz?
H.B.: Ben onların, Atatürk ile ilgili anlattıklarında samimi olduklarına inanmıyorum. Çeşitli etkenler, onları Atatürk düşmanlığı yaptırıyor olabilir. Ama hiçbirinin, bu yaşanan memleketi kurtaran Atatürk'ü reddetme hakkı yok, şansı da yok. Bu bir gerçek. Onlara söyleyeceğim tek cümle var. Tüm konferanslarımda bu cümleyi kullanırım. O cümle, bana ait değil. Belçikalı birine ait. Daniel Dumolin, Belçikalı bir aydın bir yazar... Bu arkadaş, aynı zamanda Brüksel'de Türk Kültürünü Geliştirme Derneği'nde başkanlık da yapmış biridir. Bir kitap yazmış, adı, Atatürk'ten Düşünceler... Atatürk'ün sözlerini sıraya koymuş. Önsözünde şöyle bir cümle var; Türkiye, unutma! Atatürk'ü Allah'a borçlusun. Ama geri kalan her şeyi de Atatürk'e... Bu önsözü okudukça, hatırladıkça hem ürperirim, hem de seferinde, her konuşmamda söylerim. Bugün Atatürk çizgisinden sapanlar da bu sözü içlerine sindirsin.
ÇOCUKLARA TAVSİYEMDİR; HER BİRİNİZ ATATÜRK OLUN!
- Sizin bir konferansınızı izlemiştim, çocuklara 'Atatürkçü olmayın, Atatürk olun' şeklinde bir söylemde bulunmuştunuz. Çocuklar neden ve nasıl Atatürk olmalı? Bu konuyu, bu söylemi biraz açar mısınız?
H.B.: Ben şuna inanıyorum. Atatürk'ü sıradan bir birey olarak görmemek lazım. Atatürk, çok geniş kapsamlı düşünen bir liderdi. Benim çocuklara söylediğim şu: Bakın, Atatürk, sizin yaşınızdayken, sizin gibi bir öğrenciydi. O günün şartları, onu, Mustafa Kemal'den Atatürk'e taşıdı. Bu millet, ona Atatürk soyadını verdi. O, bir öğrenciyken Atatürk olsuysa, siz niye olmayasınız? Sen bir yönünü yap Atatürk ol, bir başka arkadaşın diğer yönünü benimsesin Atatürk olsun, öteki özelliklerini taşısın.Doktor olacaksan, Atatürk gibi ol. Mühendis olacaksan, Atatürk gibi ol. Çünkü Atatürk, öyle çok dağıtıldı ki günümüzde... Herkes ayrı bir yerinden tutuyor. Geçenlerde bir televizyon programında, ben Atatürkçü değilim, diye bağırdım.
ÖLÜNCEYE KADAR ATATÜRK'Ü ANLATMAYA DEVAM EDECEÐİM
- Yurtiçinde, yurtdışında sergi açma, konferanslara konuşmacı olarak katılma konusunda yoğun bir trafik yaşıyorsunuz. Bu taleplere yetişebiliyor musunuz?
H.B.: Gerçekten sergiler, konferanslar, çok yoğun geçiyor. Hiç bir şikayetim, en küçük bir yakınmam yok. Zevkle, mutlulukla yapıyorum. Mesela 14 Kasım'a kadar, biri Washington, ikisi New York'ta, biri Boston'da, biri Florida'da, biri Los Angeles'ta konferansım var. Video konferansla katılacağım. Daha sonra biri Londra'da, ikisi Paris'te, biri de Melbourne'de konferansım olacak. Buralara zoom'la bağlanarak video konferans sistemiyle Atatürk'ü anlatacağım. 10 Kasım, 29 Ekim gibi çok özel günlerde, aynı gün içinde iki-üç konferansa katıldığım oldu. Yurtiçinden de çok talep var. Elimden geldiğinde Atatürk'ü anlatıyorum. Ölünceye kadar insanlara Atatürk'ü anlatmaya devam edeceğim.
CUMHURİYET'İN TEMELLERİ ÇOK SAÐLAM... ÖRNEK Mİ?
- Sosyal medyada, yada uluorta, Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı söylemlerde bulunanlar var ülkemizde... Onların söylemlerini duyduğunuzda neler hissediyorsunuz? Cumhuriyet'in geleceğiyle ilgili bir kaygı taşıyor musunuz? Onlara bir mesaj vermek ister misiniz?
H.B.: Cumhuriyet'in geleceğiyle ilgili en küçük bir kaygım yok. Atatürk ve Cumhuriyet karşıtları, önce çevreye bir baksınlar, Cumhuriyet'in kıymetini o zaman anlarlar. Irak'ta, Suriye'de, Kafkaslar'da, Afganistan'da, Libya'da savaşlar oluyor. Oralarda savaşlar olurken, her şeye rağmen dimdik duran bir Türkiye var. Dimdik, ayakta... İnsan, korktuğunu sevemez. Ama sevdiğinden korkar. Hiç kimse Türkiye'ye diş geçiremez. Çünkü Cumhuriyetin temeli çok sağlam. Gerçek Atatürkçülüğü öğrensinler. Şunun, bunun dolduruşuna gelmesinler. Şunu da kabul etsinler ki, Atatürk, herkes gibi bir insandı. Hata yapmıştır, kusur işlemiştir. Hatasını, kusurunu bir kefeye koysak, yaptıklarını, kazandırdıklarını diğer kefeye koysak, kazandırdıkları çok daha ağır basar.