Hanzade Ünuz, Fark Yaratanlar’da Berlin merkezli yayın yapan Metropol FM Genel Müdürü Tamer Ergün Yıkıcı ile konuştu…
Ich bin ein Berliner…
(Ben Berlinliyim…)
Diyenler giderek artıyorsa eğer son yıllarda…
Bu Alman başkentinin giderek daha ünlü bir cazibe merkezi olmasından kaynaklanıyor.
Ve Berlin'e Endüstri 4.0 yani sanayinin yüksek teknolojiyle buluşması konusunda başrol verilmesinden.
Metropol FM Genel Müdürü Tamer Ergün Yıkıcı da, 'Ich bin ein Berliner ' diyor…
Berlin merkez olmak üzere Almanya'nın dokuz kentinde yayın yapan Metropol FM gurbetçi Türklerin sesi olmuş yıllardır.
Metropol FM'in kurucusu Tamer Ergün Yıkıcı'nın başarı öyküsü Berlin'de başlıyor.
Bugün 700 bin Türk'e ulaşan Metropol FM'i 18 yıldır yönetiyor.
Kendisini Türklerin Almanya'da başarılı olmasına adamış.
Almanya'da 'Mr. Metropol FM' olarak tanınıyor.
Kendinizi dünya vatandaşı hissettiğiniz güleryüzlü Berlin'de Metropol FM Genel Müdürü Tamer Ergin Yıkıcı ile sohbet ettik.
-Yolunuz Almanya'ya nasıl düştü?
YIKICI: Aslında bu çok klasik bir göç hikayesi. Annem babam işçi olarak Almanya'ya gelmişler, ben küçük yaşta dedem ile babaannemin yanında İstanbul'da kalmışım . Onları anne baba biliyordum, benimle çok ilgilendiler. İlkokul ikinci sınıfta ise Almanya'ya geldim. Çok çabuk adaptasyon sağladım, başarılı bir öğrenci oldum. Lisede ailem kesin dönüş yaptı Türkiye'ye ve ben yine farklı bir adaptasyon süreci yaşadım. Zorluk çektim ama Türkiye'de de başarılı oldum.
-Hep başarı odaklı mıydınız?
YIKICI: Bu özelliğin dedemden kaynaklandığını düşünüyorum. Çünkü benim öznem dedemdi. Kişiliğimin gelişmesinde en önemli aktördür. Esnaf Odası Başkanı'ydı İstanbul'da. Ben daha sonra İTÜ Sakarya İnşaat Mühendisliği Fakültesi'nde okudum.
NEDENİ ÖZAL'DIR
-Neden inşaat mühendisliği… Sonra neden medya?
YIKICI: Nedeni Özal'dır. Ben Özal gençliğiyim. Özal bize mühendis olun dedi… Altın bilezik filan derken, mühendis olduk. Meslek oryantasyonu hakkında hiç fikrim yoktu. Aslında ben mimarlık ile inşaat mühendisliğini karıştırmışım. İTÜ, Berlin Teknik Üniversitesi ile kardeş üniversite olduğu için Berlin'e geldim ve endüstri mühendisliği okudum. Bitirdikten sonra da bu radyo projesi ile karşılaştım.
-Nasıl bir karşılaşma?
YIKICI: Ben New York'a gitmek için hazırlık yapıyordum. O sırada bir arkadaşım geldi, 'Berlin'de Türkçe yayın yapan bir radyo kurulmak isteniyor' dedi. Ben hep hayatımda hep bir ilki yapmak isterdim. Avrupa'daki ilk göçmen radyosunu kurma şansım olacağını fark ettim ve bunu değerlendirmek lazım dedim. Yıllar önce İstanbul'da Kaliforniya'dan bir Amerikalı profesöre rehberlik yaparken bana, 'Dünyada insanın karşısına üç tane şans çıkar. Ama insanlar bunu kullanmaya çekinirler' demişti.
-Şans kapıyı üç kez mi çalarmış?
YIKICI: Evet istatistik olarak üç defa geliyor şans. Bunu değerlendirirseniz mutlu bir hayat sürersiniz. Mutlu yaşamı da sadece zenginlik değil, dolu tatminli bir yaşam anlamında söylüyor. Bazı insanların karşısına da bir ilki gerçekleştirme şansı çıkar demişti. Ben de işte bu ilki yakaladım.
METROPOL FM'İN DOÐUŞU
-Türkler için radyo kurma fikri nasıl çıkıyor?
YIKICI: Bu konu çok önemli bir Alman medya uzmanın aklına geliyor ve yanına Türk partner arıyordu. Bize 'Bu önemli bir proje ama iki sene bedava çalışacaksınız' dedi. Siz bize ne vereceksiniz dedim, 'Hiçbir Türk'te olmayan Avrupa'daki medya bilgisini vereceğim' dedi. Bilgi paradır, tamam dedim. İki sene birlikte çalıştık, projeyi yazdık.
O zaman bütün dostlarımız bize Don Kişot gözüyle bakıyordu. Çünkü o dönemde entegrasyon önemli değildi, Türkler önemsiz bir grup gibi görülüyordu. Bizim projeye inanan hiç kimse yoktu. Sonra o projeyle radyo lisans ihalesine girdik, 1998 Aralık ayıydı ve kazandık. O zamanlar Türkçe haber demek sadece Türkiye haberi demekti. Analitik bir yaklaşımla ben yüzde 50'si Türkiye haberi, yüzde 50'si Almanya, Berlin haberi olacak dedim. Türk gazeteleri daha sonra Avrupa sayfası hazırlarken bizi çağırdılar, nasıl yapıyorsunuz diye…
-Almanya'dan sokaktan, günlük yaşamdan da Türkçe haberler verdiniz…
YIKICI: Evet, bunun için de Almanya'da yaşayan Türklerin ciğerini tanımak gerekiyordu. Ama o sırada Almanya'da yetişmiş Türk gazeteci yoktu. Mecburen ilk ofisimizi bir akademiye çevirdik, Metropol FM önce bir akademi işlevi gördü.
HER YERDE METROPOL FM
-Finansı nasıl sağladınız?
YIKICI: Bir Alman yatırımcı bulduk, Süddeutsche Zeitung gibi gazeteleri yayınlayan Medien Union grubu Almanya'nın dördüncü büyük medya grubuydu. Ve biz de yönetici olarak işe başladık.
-Ne zaman yayına başladı Metropol FM?
YIKICI: 1999 yılının Haziran ayında. Hiç unutmuyorum henüz test yayını yaptığımız günlerde Berlin Kreuzberg'de her taraftan Metropol FM duyuluyordu. Ben bunda iş var dedim ve ondan sonra bizim dinleyici oranımız yüzde 80'in altına hiç düşmedi.
-Dinleyici sayısı olarak değerlendirirsek…
YIKICI: Biz Almanya'nın dokuz kentinde yayın yapıyoruz. Ama Berlin'de 250 bin Türk kökenli insan yaşıyor. Başta Alman firmalarından reklam almakta zorluk çekiyorduk, Türklerin alım gücünün giderek yükselmesiyle onlar da reklam vermeye başladılar. Türk tüketicisini Almanlara anlatan projeler yaptık. Türk tüketicinin alım gücü yüksek, sadık, pozitif özelliklerini anlatarak Almanlardaki önyargıları yıktık. Öte yandan etnik ekonomi diye bir şey var, etnik kökenli firmaların başarılı olması önemli. Esnafımıza da seminerler düzenledik. Bizim katkımız oldu ama onlar başardılar. Metropol FM kurulduğunda iki Türk mobilya mağazası vardı Berlin'de şimdi onlarca var. Birçok Türk market zinciri var. Etnik ekonomi Berlin'de Kuzey Ren Westfalya Eyaleti'ne göre çok çok ileridedir. Bu da bizim Türk iş dünyasına çok ciddi bir know how sunmamızla ilgili.
BERLİNLİ HİSSETMEK
-Parçalar birleşip bir bütün oluşturmuş…
YIKICI: Kendi pazarımızı yarattık. Bu radyoyu taşıyacak bir reklam pazarı yoktu, biz o etnik pazarı da yarattık. Hem Alman şirketleri Türk tüketicisini tanıdı, hem de Türk firmaları kendilerini pazarlamayı öğrendiler.
-Dinleyenleriniz açısından neler yaşadınız?
YIKICI: Berlin'de yaşayan Türklerin kendilerini Berlinli hissetmelerini güçlendirdik. Stutgart'ta, Manheim'da yaşayanların memleket hissini güçlendirdik. Bu neden önemli? Burada yaşayan Türklerin başarılı olmaları için önemli. Aidiyet hissi olunca beraberinde özgüven de geliyor.
-Anlaşılan sadece radyo yayını yapmamışsınız…
YIKICI: Mecburduk, başka şansımız yoktu. Klasik anlamda sadece radyoculuk yapsaydık, bu radyo kapanmıştı. Biz şunu fark ettik, toplumun gelişiminde de aktif rol oynamalıyız.
ÖNYARGILARI KIRMAK ÖNEMLİ
-Bir yaşam kültürü oluşturmuşsunuz, Berlinli olmayı sağlamışsınız…
YIKICI: O yüzden Almanlar bana 'Mr. Metropol FM' diyor ya. Şimdi biz Cumhurbaşkanlığı'na, Başbakanlık'a, Bakanlıklara, değişik enstitülere danışmanlık yapıyorsak, bizi komisyon üyesi yapıyorlarsa bundan ötürüdür. Bizim tecrübemizden faydalanıyorlar. Benim uzmanlık alanım, Almanya'daki bir göçmen gruba diyalog oluşturmak, entegrasyon sürecinde bilgi paketleri hazırlamak. Bilgiyi onların anlayabileceği şekilde taşımak çok önemli. Karşılıklı önyargıyı kırmak da önemli.
-Aslında bir iletişim danışmanlığı bu anlattığınız işler…
YIKICI: Evet öyle, entegrasyon yerine Türklerin Almanya'da daha başarılı olması için yapılması gereken çalışmalar diyorum ben kısaca buna. Eğitim ve çocuk yetiştirmede de destek oluyoruz. Bizim kültürümüzde özellikle Türk erkek çocukları okulda problem yaşıyor.
-Ne gibi?
YIKICI: Ebeveynleri tarafından şımartılıyorlar, konsantrasyon problemleri var. Disiplin problemleri var. Kızlar da ise içe kapanıklık sorunu var. Bizde ebeveynler çocuklarla kaliteli zaman geçirmiyorlar, çocuklarımızın genel bilgisi düşük. Okula başladığında Alman çocuklarına göre iki sıfır geriden başlıyorlar ve bu açığı kapatmaya çalışırken eziklik yaşıyor. Bunu kapatmak için Türk anne babasını güçlendirmek gerekiyor.
SEÇEN VATANDAŞIN ÖNEMİ
-Anne babalar ne istiyor?
YIKICI: Türk anne babalar çocukları hızla para kazanacak şekilde motive ediyorlar. Çocuklarının Alman firmalarında işe giremeyecekleri kanısındalar.
-Sizin yayın yaptığınız bölgelerde toplam kaç bin Türk yaşıyor?
YIKICI: Yaklaşık 700 bin Türk civarında. Biz yayınlarımızda Türklere Almanya'daki yerel seçimlere katılmalarının önemini, seçen vatandaşın neden önemli olduğunu da anlatıyoruz. Kendimizi geliştirmemiz lazım diyoruz. Bilgi dünyasına katılmamız lazım, Almanya'da başarılı olman için şu imkanlar var, şu hakların var diyoruz. Radyonun altyapısı bunun üzerine kurulu, bunu da endirekt yolla yapıyoruz.
GELECEK GÖÇMENLERDE
-Emeklerinizin karşılığını aldınız mı, mutlu musunuz?
YIKICI: Evet, bakarsanız 24 yaşımda geldim Almanya'ya göçmen olarak. Bugün Almanya'da bir Alman yayın grubu içerisinde tek Genel Müdür sıfatı taşıyan Türk kökenli yabancı kişiyim. Birçok komisyonda görev yapıyorsunuz. Bunun maddi karşılığı var mı? Kısmen var, kısmen yok. Sonuçta burada herhangi bir şey değil, değeri olan bir şey yapan kişi duygusuyla yaşıyorsunuz. Ben mutluluğu böyle tanımlıyorum, yaptığınız işi seviyorsanız mutlusunuz. Benim bu şansım var, yaptığım işi seviyorum, büyük tatmin yaşıyorum.
-Türkiye'ye geliyor musunuz?
YIKICI: İş için sık sık geliyorum, ailem Türkiye'de yaşıyor ve geldiğimde kızımla üç hafta tatil yapıyoruz. Türkiye benim hayatımda çok önemli, benim kalbimin yarısı Türkiye. Ekonomik olarak geleceğimi garanti altına alsam Türkiye'ye gidip Türkiye'de bedava sosyal projeler yapacağım. 'Lernen Macht Stark' (Öğrenmek Güç Verir), bu Almanya'da yapılmış en başarılı projelerdendir. Türk anne babasına çocuğun okul sonrası nasıl gelişebileceğini anlatan bir projedir. Eğitim alanında Avrupalılar ile biz Türkler arasındaki en büyük fark burada yatmaktadır. Bu projeyi Robert Bosch Vakfı ile yapmıştık. Çok büyük ilgi görmüştü, çünkü aslında Türk anne babalar çocuklarının geleceği için büyük bir hırs içinde. Ben Anadolu'daki insanların da aynı ihtiyacı taşıdığını düşünüyorum. İnsanların dünyasına girdiğinizde, onların ihtiyaçlarını karşıladığınızda da çok büyük reyting yaparsınız.
-Yayın içeriğinize herhangi bir müdahale olması söz konusu mu?
YIKICI: En ufak bir müdahale söz konusu değildir. Ben şirket sahibi Dr. Schaub ile direkt bağlı çalışıyorum. Sadece bir kere son derece nazik bir şekilde 'Sezen Aksu'nun son CD'sini çalabilir misiniz? diye sormuştu. Ben de, 'Önce dinlemem lazım' demiştim (gülüyor). Onun dışında asla hiçbir yayın müdahalesi yoktur. Dostluğumuz çerçevesinde ben farklı perspektifler anlatıyorum kendisine, geleceği anlatıyorum. Almanya'nın geleceğinin göçmenler olduğunu anlatıyorum.
MEDYA TOPLUMUN AYNASIDIR
-Alman medyasında özellikle dikkat edilen noktalar nedir?
YIKICI: Gerçeğe bağlılık prensi, objektif olmak ve insanları bilgilendirmek. Bu sorumlulukları taşımak zorundasınız. Medya toplumun aynasıdır ama nasıl bir ayna? Toplum yanlış bir yöne gidiyorsa bu yanlışı göstermekle yükümlüyüz anlamında eleştirel bir ayna. Alman siyaseti medyaya yaptırım uygulamaz özel kanallara ancak sürekli istişare halindedir. Sağcılık, şiddet gibi sorunlar hakkında görüşürler. RTL'in akademisi var, Axel Springer'ın akademisi var muhabir yetiştiriyorlar. Almanya'da 15 RTÜK var. Her 15 eyalette komisyonlar var, bunların üzerinde algı operasyonu yapmak çok zor. Bu ittifak ülkelerinin Almanya'da yeniden bir algı operasyonu yapılamaması için 1950'li yıllarda geliştirdikleri bir önlem. Göbels'i biliyorsunuz, adam algı operasyonunun büyük kısmını zamanında radyo üzerinden yapmış.
-Türkiye'de çalışmayı düşündünüz mü?
YIKICI: Ben Türkiye'den gelen tekliflere hep olumsuz yanıt verdim. Ben Türkiye'deki medyanın başarısını kuralsızlıklara bağlıyorum. Türk medyasında her şey para üzerine kurulu. Bu çok negatif bir şey. O zaman bu işi yapan insanlar da esnaf gibi davranıyor. Ama medyanın esnafın elinde olmaması lazım. Medya esnafın elindeyse o zaman her şey mümkün, çünkü esnaf para kazanmak için her şeyi yapabilir. Ben medya tüketicisi olarak Türk medyasını takip edemiyorum. Türkiye'de onun adamı bunun adamı olma konusu da var. Ben Türkiye'den gelen bir teklifi kabul etsem, birinin adamı olmam gerekiyor. O zaman onun yaptığı hatayı da kabul etmem ve onun hatasının bir parçası olmam anlamına geliyor. Ben burada patrona 'Ben buna katılmıyorum' diyebiliyorum. Türkiye'de bu şansım olduğunu sanmıyorum.
MEDYADA MİLLİYETÇİLİK AKIMI
-Sadece Türk medyasında mı görüyorsunuz bu bozukluğu?
YIKICI: Hayır, Amerika da o yönde ilerliyor. Avrupa da öyle, medyada ciddi bir polarizasyon başladı. Globalleşmenin tersi bir trend olarak şimdi milliyetçilik akımı var. Bu medyayı negatif şekilde etkiliyor. Hükümetler medya üzerinden kendi ideolojilerini yayarak geleceklerini garanti altına almaya çalışıyorlar. Ama bunun vebalini toplumlar ödeyecek, çünkü giderek ayrışacaklar.
BERLİN, NEW YORK GİBİ
-Hep Berlin'den bahsettik. Berlin'in farkı nedir?
YIKICI: Berlin, New York oldu. Yollarda geziyorsunuz, İngiliz'i Fransız'ı, İtalyan'ı, Arap'ı, Türkü her millet var. Berlin metropol özelliği olan bir kent. Bir de genç nüfus için dünyada start up merkezi oldu. Silikon Vadisi'nden sonra dünyada en çok startup şirketi kurulan yer Berlin. Bu da ciddi şekilde teşvik ediliyor. Endüstri 4.0 teşvik girişimleri çok yoğun, çok önem veriliyor. Büyük yatırım yapılıyor. Genç nüfus iş bulmak için Almanya'ya özellikle de artık Berlin'e geliyor. Çünkü Berlin aynı zamanda ucuz bir Başkent. Bütün kuzey Avrupa başkentlerine göre daha ucuz, oteller ve restoranlara baktığınızda bunu görebiliyorsunuz. Herkes yeni bir iş kuruyor, iş bulmak kolay. Yaşam tarzı daha geniş, kimse kimseye karışmıyor.
-Öyle asık suratlı da değil Berlin'de sokaktaki Almanlar…
YIKICI: Ben bunu yeni taşınılan bir apartmana benzetiyorum. Herkes yeni taşınır ve birbirini merak eder kim kimdir diye. Berlin biraz yeni bir apartman gibi, herkes yeni gelmiş… New York da öyledir biraz. New York'ta da herkes birbirine karşı açıktır. Berlin de böyle heyecan verici bir dönem yaşıyor. İnsanların var olabilecekleri bir ortam var. Mesela Paris'te herkes için normlar bellidir. Köşeler tutuludur. Berlin şimdilerde New York'un 80'li 90'lı yıllarındaki halini yaşıyor.