EBSO Meclis Başkanı, sanayici Salih Esen, yazarımız İhsan Özbelge Özduran’ın sorularını yanıtladı.

Yatırımları ve tecrübeleriyle iş dünyasına, İzmir'e ve ülkeye değer katan iflah olmaz bir sanayici ile sohbet ederken; iyi bir evlat olmanın, iyi bir aile babası olmanın özeni ile yazılmış başarılı bir hayat hikayesi idi dinlediklerim... Girişimcilik ruhu ile disiplinleri ve prensipleri doğrultusunda edindiği tecrübelerini gelecek kuşaklara aktarmak isterken ülkenin geleceğini düşünüyordu… 'Çocularıma bırakacağım en değerli miras EBSO'dur' diyen Salih Esen, kurum kültürü ve aidiyet duygularının altını da yine büyük bir özen ve incelikle çiziyordu… EBSO Vakfı burs çalışmaları nedeniyle benim de 20 yıl boyunca gidip geldiğim bu binanın her bir salonuna sinmiş anıları, geçmişin koynuna bırakırken yarınlara ısmarladım… Tüm bu çalışmalarda, desteklerini aldığımız başkanıma teşekkürlerle...

***

Salih Esen'i, her türlü unvanlarınızdan ari bir şekilde sizden dinleyelim mi?

Salih Esen, 1952'de bugünkü adı Gaziemir olan, o günkü adı Seydiköy'de doğdu; bir sanayici babanın oğlu olarak... Rahmetli babamın sanayi odasına kaydı 1954'te gerçekleşmiş… Hani derler ya sanayici bir babanın oğlu, sanayinin içinde doğmuş bir kişiliğim var… Çocukluğumuz tamamen üretimin, imalatın içinde geçti... O dönemde ihraç edilen üzümler, lokumlar, mandalinalar hep tahta ambalaja sahip oluyorlardı. Dolayısıyla rahmetli babam hem kereste hem tahta ambalaj işi yapıyordu. Biz de gözümüzü orada açtık, çalışanların arasında, üretimin içinde yetiştik. Tabii bu arada tahsilimize devam ettik... Rahmetli babamın arzusuyla, iyi bir eğitim almak düşüncemiz vardı… İlkokulu İzmir'de, ortaokulu Buca'da liseyi Namık Kemal'de tamamladım… Sonra Makina Mühendisliği gece bölümünden o zamanki Dokuz Eylül Üniversitesi'nden mezun oldum. Babamı 13 yaşındayken çok erken kaybettim, ancak o kısa sürede ondan öğrendiklerimiz, bizim hayatımıza yön verici ilkeler oldu bizler de o ilkelere sahip çıkmaya çalıştık... Yani Salih Esen iflah olmaz bir yatırımcı, iş adamı, sanayici...

'BABAMIN HAYATA BAKIŞI VE DİSİPLİNİ BİZE REHBER OLDU…'

Hayat başarınızda, ideallerinizi gerçekleştirmenizde idolünüz kimdi?

Rahmetli babamın olaylara bakışı, disiplinli yaklaşımı bizler için bir rehber niteliğinde oldu. Tabii ki, ondan sonra; insan hayatına çeşitli tesadüfler müthiş bir şekilde yön veriyor. Bizler de sıfırdan başlamış bir sanayici olarak, hayat mücadelemize devam ederek, bir takım tesadüflerin eseri olarak sanayi odasıyla tanıştık… Sanayi Odası bir okul, tabii ki orada da kendime örnek aldığım bir takım kişiler oldu... Bunların başında, nurlar içinde yatsın, Şinasi Ertan Bey gelir... Çevreme baktığımda çok değerli insanların varlığına şahit olduk, onların sistemlerine, prensiplerini, olumlu özelliklerini dikkate almak suretiyle hayatımıza yön vermeye gayret ettik…

Sanayici yaşamınız yarım asra yaklaşırken bir ekol olarak addettiğimiz Ege Bölgesi Sanayi Odası'nın hayatınızdaki yeri nedir?

Tamamen tesadüf eseri, hiç fikrimizde yok iken EBSO ile tanışma imkanı buldum; benim haberim olmadan beni listeye yazmışlar… Hiç haberim yok iken işyerime 'EBSO meslek komitesine davetlisiniz' şeklinde bilgi geldi… Giriş o giriş oldu; bakarsak 30 yılı aşkın bir süre geçti… Ben her zaman şuna dikkat ettim ve 'önce işim' dedim… Bu bir gerçek, işinize başkan olursanız, her yere başkan olursunuz… Bu tür sosyal işlere kendisini kaptırıp da işini, eşini ihmal eden durumlarla da karşılaşıyoruz... Hiçbir şekilde, buralarda yapılan görevleri kişiselleştirmeden, tamamen sosyal bir amaca hizmet edecek şekilde yapmanın gayreti içersinde oldum; ama bu tür işleri işimden ve eşimden sonraya koydum. Çünkü oldukça rekabetli bir ortamda yaşıyoruz, sanayicilik vasfımızı unutmamamız gerekiyor, bizden sonraki nesillere aktaracağımız hem işimizi hem de böylesine onurlu sosyal birtakım çalışmaların vermiş olduğu gerçek anlamda bir mirası bırakmalısınız, önce siz bunu benimsemelisiniz, beğenmelisiniz, sonra başkalarının hizmetine sunmalısınız. Tabii ki, EBSO benim için çocuklarıma bırakacağım en değerli mirasın başında geliyor, elimden geldiğince de bir meslek komitesi üyesi, bir meclis üyesi, bir yönetim kurulu başkanı, şimdi de bir meclis başkanı olarak kendi değerlerimi, görüşlerimi ortaya koyarak kuruma yeni bir takım görüşler getirmenin gayreti içerisinde oldum. Tabii bizi de seçip gönderen plastik sektöründeki arkadaşlarıma da geriye dönük bir şeyleri bırakmanın gayreti içerisinde oluyorum, yeri doldurulamaz nitelikte benim için…

'EBSO ANILARLA DOLU BİR TARİHİ GERİDE BIRAKIYOR…'

Başkanım, büyük değişimlerin yaşandığı zor bir dönemden geçiyoruz… EBSO'nun 1972 yılından bu yana faaliyetlerini gerçekleştirdiği hizmet binası boşaltılıyor. EBSO anılarla dolu bir tarihi geride bırakıyor… Süreci anlatır mısınız?

Geçirmiş olduğumuz deprem sonrasında binamızla ilgili dayanıklılık testleri yapıldı, gördük ki, binamız oldukça sağlam ve dayanıklı… Ancak bugünün deprem yönetmeliğindeki şartlar da düşünüldüğünde ve bugün sağlanması gereken şartlar da göz önünde bulundurulduğunda yönetim kurulumuz yapmış olduğu çalışmalar sonunda, odamızı geçici bir süre bir başka binaya taşıma gayreti içersinde oldu… Tabii bizim Atatürk Organize Sanayi Bölgesi ile daha önceki mutabakat çerçevesinde yapılacak binaya geçmemiz gündemde, bu binanın iki yıllık bir sürede tamamlanacağı öngörülüyor. Bana göre toplantı salonlarıyla, meclis salonuyla, görkemiyle EBSO'yu ileriye taşıyacak nitelikte olduğunu ve yarının ihtiyaçlarını da karşılayacak nitelikte bir bina olacaktır diye düşünüyorum... İnşallah bina bir an evvel tamamlanır ve kiracılık serüvenimiz bir an önce sona erer, kendi binamızda faaliyet göstermeye başlarız. Hali hazırdaki binamız ile ilgili olarak da; taşınma tamamlandıktan sonra, güçlendirme mi, yeniden inşa mı, nasıl değerlendirilecek konusunda sorular gündeme gelecektir diye düşünüyorum…

Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK) üyesisiniz... OSBÜK, OSB'lerin sorunlarının çözümüne yönelik ilgili kurum ve kuruluşlar nezdinde girişimde bulunmak ve çalışmalar yapma konusunda devreye giriyor... Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Teşekkür ediyorum... Az önce söylediğim gibi, iflah olmaz bir sanayiciyim. Çok şükür ki; benim şirketim sektöründe ilk sıralarda gelen bir şirket… Küçük boyutluydu, orta boyutluydu, şu an da büyük boyutlu… Şu an ekonomik sıkıntıların zirve yaptığı bir dönemde dahi, biz yeni bir sahada 80.000 metrekare üzerinde yeni bir fabrikayı inşa etmenin de gayreti içerisindeyiz... Bu arada, meclis başkanlığı görevimi de yürütüyorum. Ama bunlar yetmiyormuş gibi sektörüme; özellikle plastik sektörüne, plastik sanayicilerimize teşekkür bağlamında kurucusu olduğum Menemen plastik ihtisas organize sanayi bölgesinin de yönetim kurulu başkanlığını yapıyorum... Bu süreç de 2000'li yıllarda, ben yönetim kurulu başkanı olduğum dönemden geliyor…

'MENEMEN PLASTİK İHTİSAS ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ TÜRKİYE'DE BİR İLK…'

Menemen Plastik İhtisas Organize Sanayi Bölgesi, Türkiye'de bir ilk ve ihtisas organizelerin kurulması yönünde de bir örnek… Yanılmıyorum, değil mi?

Evet, Türkiye'de, plastik sektöründe ilk ihtisas organize sanayi bölgesi olması açısından bir ilk... Burada yatırım yapan plastik sanayicilerimize bu bölge gerçekten büyük avantajlar sunuyor. Çünkü plastik sektöründe İzmir 1. Bölgede olması nedeniyle teşvik kapsamında değil, ama ihtisas organize sanayi bölgesinde bu yatırımı yapınca bir takım teşviklerden istifade etmek imkanı doğuyor… Zaten çok kısa bir sürede de yüzde 100 doluluğa ulaştık... Ama yönetim kurulu başkanlığım sırasında neyi gördüm; organize sanayi bölgelerinin mevzuattan kaynaklanan çok sıkıntıları var. Gelip geçen bakanlar ve bürokrasi gerçekten organize sanayi bölgesinde görev alan arkadaşlarımızı büyük ölçüde zorluyor… Tabii, bu zorlukları neticede karar alanlara da taşımak icap ediyor... Her ne kadar; EBSO meclis başkanı olmak gibi şapkamız varsa da, bu sıkıntıları karar vericilere iletmek konusunda yeterli olmuyor. Bu nedenle, hali hazırdaki görevlerim yanında, OSBÜK Yönetim kuruluna girmeyi arzu ettim, sağ olsunlar onlar da beni desteklediler ve iki yılı geçen bir süredir OSBÜK Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapıyorum. Baktığım vakit, gerçekten iyi işler yaptığımı görüyorum. Mizacım içimdeki bir takım şeyleri ilgililere karşı ifade edemezsem kendimi rahatsız hissediyorum ve ısrarlı bir şekilde konuyu çözüme kavuşturana kadar gayretlerim oluyor. OSBÜK yasal statü kazanmış ve ilk defa kurulmuş olan bir kurum, değerli çalışmalar yapıyoruz, diğer organize sanayi bölgesindeki başkan arkadaşlarım ile birlikte güzel bir birliktelik ve diyalog içinde sıkıntılarımızı bakanlara, bürokrasiye iletiyoruz ve gördüğüm kadarıyla çözüm noktasında oldukça güzel işler başarıyoruz bu da bana ayrıca zevk veriyor tabii ki…

Menemen Plastik İhtisas Organize Sanayi Bölgesi, kuruluş aşamasındaki hedeflerine ulaştı mı?

Gerçekten o bölgeyi kurarken bürokrasi ile o kadar fazla uğraştık ki; kamulaştırma müthiş bir zaman aldı. Arkadaşlarımızın teveccühleri, duydukları güven neticesinde çok hızlı bir şekilde doluluğa ulaştık... 2015 yılında ilk kazmayı vurduk, 2019 sonunda %100 doluluğa ulaştık. Böylesine hızlı bir şekilde doluluğa ulaşmış herhangi bir organize sanayi bölgesi de yok; 2020 yılı içerisinde de çok büyük fabrikaların kurulduğuna şahit olduk...

'PLASTİK ORGANİZE MENEMEN'E CAN SUYU…'

Dolayısıyla yaratmış olduğu istihdam da Menemen'e can suyu oldu diyebiliriz…

Tabii ki, yüzde 100 doluluğa ulaştığı anda 5.000 kişiye istihdam sağlayacak, azımsanmayacak derecede ihracatımıza katkıda bulunacak ve dediğiniz gibi Menemen'e müthiş bir şekilde kan verecek, can verecek. Biliyorsunuz Menemen tarım ilçesi pozisyonunda; ama sanayinin ağırlıkta olduğu bir organize sanayi bölgesine ilk defa ev sahipliği yapacak. Menemen ekonomisine büyük bir katma değer yaratacak, bu da ayrı bir guru verici olay...

Plastik; kozmetikten, otomotive, tekstile kadar birçok sektörün ana girdi maddesi… Bu bakımdan, plastik sektörünü Türkiye'de ve dünyada en hızlı gelişen sektörlerden olduğunu görüyoruz. Baca gazı ile çevreye zarar vermemesini de unutmamamız gerekiyor…

Türkiye'nin birinci ihracat ürünleri içinde otomotivi, tekstili görürsünüz. Ama plastik sektörü bütün bu sektörlere otomotiv, gıda, hazır giyim gibi sektörlere hep ürün veren konumda... Bu yönüyle bakarsak, hacim ve değer itibariyle plastik sektörünün ihracata katkısı birinci derecede olur. Tabii ki; bununla ilgili en büyük sıkıntı yeterli ham maddeye ulaşamamak... Seneler önce bir PETKİM kuruldu fakat PETKİM ne yazık ki plastik sektörü geliştikçe, kendisini geliştiremedi, küçük kaldı. Plastik sektörünün rekabet gücü ve dışa bağımlılığı nedeniyle azaltıcı etkisi oldu. Amacımız Türkiye'de en az 8-10 tane PETKİM'in kurulmasına tanıklık etmek olmalı, Türkiye'nin de buna ihtiyacı var. Aslında plastik sektörü en çevreci sektörlerden biri; ama denizlerimizde bulunan poşet, eğitimsizliklerden kaynaklı atılmaması gereken atıkların denize atılması gibi çevreyi en çok kirleten unsur gibi gösteriliyor. Halbuki bana göre müthiş bir yanlış algı var; çünkü plastik aynı zamanda geriye dönüştürülebilir bir meta… Plastikten üretilmiş olan hangi emtiayı alsanız bunu tekrar geriye dönüştürüp, yeniden kullanmak imkanı var ve oldukça da katma değerli bir ürün… Bizim bunları tabii ki evlerimizden başlayarak ayrıştırmamız lazım, sistemi buna göre oluşturmamız gerekiyor ki; bu tür atıklar tekrar ekonomimize kazandırılabilirsin. Bu konuda, Eğitime ihtiyaç var, yerel yönetimlerin bu konuya ilgi duymaları gerekiyor. Kanada'da, bizdeki gibi tüm çöpü aynı torbaya koyarsanız, belediye çöpü almıyor. Mutlaka, camı kağıdı plastiği, çeşitleri birbirinden ayrıştırmanız lazım ki belediye bu çöpleri alabilsin; bizde de bu sisteme bir an önce dönmemizde mutlak yarar var.

Hal böyle iken, atık ithalatından söz ediliyor, bu konudaki görüşleriniz nelerdir?

İşte sebebi bu… Dışarıdan atık ithal ediliyor, Avrupa'nın çöpü ithal ediliyor, deniliyor. Onlara ayrıştırdıkları için. Özellikle Avrupa'da geri dönüştürülmüş hammaddeden üretilen mamullere teşvik veriliyor. Siz bunu mutlaka geri dönüşümden üretmelisiniz deniyor. Amacı çevreyi kirletilecek olan unsurların bir arada toplanıp ekonomiye kazandırılması. Bizde bu olmadığı için, dışarıdan bunları getirmek durumunda kalıyoruz, ne yazık ki döviz harcıyoruz ve dış ticaret açığına sebep oluyor. Bir an önce hükümetimizin ve yerel yönetimlerin bu konuda somut ve mecbur edici önlemleri devreye koyması gerekiyor…

'MENEMEN'E MESLEK LİSESİ Mİ YOKSA FAKÜLTE Mİ?'

Menemen Plastik İhtisas Organize Sanayi Bölgesi, niteliğine uygun teknik eleman ya da aranan eleman yetiştirmek için bir meslek lisesi yapmayı düşünür mü?

Maalesef bizim meslek lisesi yapabilmek için yeterli alanımız yok. Ama her sektörde olduğu gibi, plastik sektöründe müthiş bir şekilde ara elemana ihtiyaç var. Türkiye'deki bütün sektörlerde bu ihtiyaç var. Devletimizin meslek liselerinin yaygınlaşmasını, tekrar tercih edilebilir noktaya getirilmesine yönelik bir takım politikaları üretmesi gerekiyor. Son zamanlarda bu anlamda reel ve somut adımların atıldığını görüyoruz. Tabii bizim küçük olması sebebiyle, ayıracak alanımız olmaması sebebiyle gündemimizde yok. Ama tabii ki Menemen'de birçok okul var, üniversitelerle de bir takım ortak çalışmalar yapmak suretiyle bu yöndeki eksikliği giderecek somut adımlar atıyoruz.

Her röportajımda, siz değerli kanaat önderlerine su, kuraklık ve iklim değişikliği ile ilgili sorular sormak konusunda kendimi mecbur hissediyorum. Organize Sanayi Bölgelerinde su hasadı ile ilgili bir proje yapılması konusunda görüşleriniz nelerdir?

Söylediğiniz çok önemli bir konu. Yaşadığımız iklim değişiklikleri bizi bu yönde somut adımlar atmaya itiyor. Gıdasız bir miktar yaşayabiliriz ama susuz, havasız hiç yaşayamayız. Suya hak ettiği değeri verme mecburiyetimiz var. Biz, Organize Sanayi Bölgemizde bu yönde somut adımlar atıyoruz. İZSU'dan su alıyoruz, kuyularımızdan da su alıyoruz ama aynı zamanda arıtmadan çıkarmış olduğumuz suyu da kullanma suyu olarak ayrı bir hatla sanayicilerimize ulaştımaya yönelik bir çalışmamız var. İZSU ile bu projeyi yürütüyoruz…

Yağmur suyunun hasat edilmesinin önemine değinecek olursak… Eskiden, evlerdeki sarnıç uygulaması ile yağmur suyuna gösterilen ihtimamı günümüzde fabrikalarda görmek mümkün mü?

Haklısınız... Evlerimizin çoğunda sarnıçlar vardı, şehir şebekelerinin kurulması nedeniyle ortadan kalktı. Ama artık birçok fabrikada kuruluyor. Biz de yeni fabrikamızda yağmur suyunu biriktirmek için de bir rezervuar alan bıraktık. Umarım geçirmiş olduğumuz bu kuraklık sebebiyle, bu mesele gündemimizde oldukça yer tuttu, umarım kalıcı olarak hükümetin ve yerel yönetimlerin politikalarında kalıcı olur…

'İZMİR YETERLİ SANAYİ TEŞVİÐİ ALABİLİYOR MU?'

İzmir sanayii, üretmenin son derece zor olduğu bu dönemde, yeterince devlet teşviklerinden pay alıyor mu?

İzmir 1. Bölge teşviklerinden yararlanıyor, bu da demek oluyor ki, hiçbir teşvikten yararlanmıyor. Ancak şimdi teşvik tedbirleri kapsamında, sektörel bazda teşvikler verilmeye başladı. Her ne kadar 1. Bölgede olsanız da yüksek teknolojiye dayalı bir yatırım ve üretim yapacak olsanız, yine teşviklerden istifade edebiliyorsunuz. Bizler için, devletin teşviklerinden ziyade, bizim için en büyük teşvik aslında alt yapı yatırımlarına verilecek olan destek. Bugün şayet çabuk, kolay ulaşılan bir kent iseniz bu size bir teşvik unsuru olarak yansıyor. Alt yapınız, trafiğiniz rahatsa bu bir teşvik ortamı sağlıyor. Okullarınız, üniversiteleriniz, hatırı sayılır nitelikte liseleriniz var ise bu da kendiliğinden bir teşvik unsuru oluşturuyor. Bunlara baktığımız vakit İzmir'in birçok konuda şanslı olduğunu görüyoruz. Teşvik bağlamında şanssız olduğumuzu şahsen ben düşünmüyorum…

Sanayicilerin hareket kabiliyeti üzerinde çok büyük tesirleri olan dövizin sert iniş çıkışları ile ilgili neler söylersiniz?

Bu konu gerçekten sadece sanayicilerin değil, tüm Türk iş aleminin ve ülkemizin en büyük sorunlarından bir tanesi, ne yazık ki bu sert dalgalanmalar arkasından sert faiz artırımlarını da beraberinde getiriyor. Her zaman söylüyorum, sanayici ne dövizdeki dalgalanmaları sever ne de yüksek faizleri sever. Her ikisi de yatırımları caydırıcı niteliktedir, Türkiye'ye gelecek olan yabancı sermaye için de caydırıcı niteliktedir. Bu tabii ki enflasyona sebep oluyor, yüksek faiz enflasyonu doğuruyor, yüksek döviz değersiz Türk Lirası enflasyonu doğuruyor. Halk üzerinde de müthiş bir hayat pahalılığı ve Türkiye'deki yaşam kalitesini aşağı çekici etkileri oluyor…

'YABANCILARIN TÜRKİYE'DE YATIRIM YAPMALARINA İHTİYAÇ VAR…'

Para, faiz ve döviz politikaları ile üreticinin ve yatırımcının yarınlarını nasıl görüyorsunuz?

Söylediğim gibi, ben sanayici bir babanın oğlu olarak doğdum, sürekli olarak üretimin içerisinde bulundum. Arkasından kendi işimizi kurduk, 45 yılı aşkın bir süredir kendi işimizde devam ediyoruz. Tabiri caizse, dericiler deriyi döverek tabaklarlarmış, tabaklamak için döverlermiş Biz de dövüle dövüle sanayici olduk. Çok zor zamanlarımız, çok zor gecelerimiz oldu. Hak etmediğimiz ölçüde sıkıntılar yaşadık. Bu sıkıntılara hep göğüs gerdik, bizden sonraki jenerasyonun en azından rahat edebilmesi açısından.. Başarılı olabildik mi? Geriye dönüp baktığım vakit, ne yazık ki bu anlamda başarılı olamadığımızı görüyoruz. Bizler sıkıntı yaşadık ama, bizden sonra gelecek jenerasyonların sanayicilik yapmaları açısından hakikaten büyük sıkıntıları var. Onlar bizim kadar acı çekmedikleri için, sıkıntı çekmedikleri için nasıl motive olacaklar, nasıl uyum gösterecekler bende hep bir soru işareti. Bu yabancı yatırımcı açısından da böyle, Türkiye'nin sanayisinin gerçekten çağ atlamasını istiyorsak, ileri teknoloji yatırımlara girmesini istiyorsak, yabancı yatırımcılarla işbirliğine ihtiyacımız var. Yabancı yatırımcıların Türkiye'de yatırım yapmalarına ihtiyaç var. Çünkü onların yatırımları sürükleyici nitelikte oluyor. Bunun için istikrarlı mali ve siyasi politikalara ihtiyaç var, kısacası öngörülebilir bir ülke olmaya ihtiyaç var.

'PANDEMİ'Yİ NE YAZIK Kİ AÐIR GEÇİRİYORUZ…'

Öngörülemeyen bir durum da yaşıyoruz dünya olarak; pandemi… Birçok psikolojik, sosyal ve ekonomik travmalara yol açtı. Çalışan ve işveren açısından etkileri neler oldu?

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de apayrı bir bakış açısının oluşmasına sebep oldu. Pandemiden önce bu yaşadığımız günleri şayet bize anlatmaya kalksalardı, hayal görüyorsun derdik veya 'science fiction' bir film senaryosu mu derdik. Ancak hiç ummadığımız bir anda, hiç ummadığımız bir hayat tarzına kendimizi alıştırabilmek imkanına sahip olduk. Tabii ki buradan elde etmiş olduğumuz vizyon bundan sonra atacağımız adımlara da rehberlik edecek. Birçok şeyi değiştirecek nitelikte… Ülkemizde biraz ağır geçiriyor, doğal olarak yeni normale geçebilmek için aşılamanın hızından kaynaklı bir takım sıkıntılardan bahsediliyor. Birçok ülkede bu tip durumların varlığına da şahit oluyoruz. Bu tecrübeden elde ettiklerimizi bir rehber olarak kabul edip, ileriye yönelik kalıcı adımlar atabilmeyi umuyoruz, bekliyoruz…

Başkanım yaşadığımız bu zor dönemi bir labirente benzetecek olursak, o labirentten çıkış yolunu bir cümle ile nasıl anlatırsınız?

Bence ekonomimizin pozitif etkilenmesi, aşı sürecini uzun ya da kısa sürede atlatmamız ile çok ilintili. Bugün için en gerekli temel ihtiyaç ne derseniz, ben buna aşı derim…