Egedesonsöz sordu, İESOB Başkanı yanıtladı…
Türkiye'nin en büyük ve en geniş sosyoekonomik kesimi konumundaki esnafın İzmir'deki temsilcisi olan İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği'nin Başkanı Zekeriya Mutlu ile halkla en yoğun teması bulunan grubu… Sorunlarını, beklentilerini, dünü ve geleceğini konuştuk. O meslek örgütü ki, İzmir il sınırları içinde 129 esnaf sanatkar odasını, kayıtlı 340 bin, aktif 105 bin esnaf sanatkarı kapsıyor. Ve Zekeriya Mutlu, 8 yıldır İzmir'in bu en büyük meslek örgütünün başında.
Dolayısıyla soracak çok başlık, çok soru, çok sorun vardı…
Fahrettin Dokak, Gönül Soyoğul, Fatih Yapar ve Hanzade Ünuz'un sorularına her zamanki çelebiliği, uzlaştırıcı kişiliği ve yapıcı yaklaşımıyla yanıt veren İESOB Başkanı'nın 'biz hiç hak etmediğimiz bir mutluluk yaşıyoruz' derken neyi kast ettiğini…
Yeni AVM yasasında itirazlarının ne olduğunu,
AVM'lerle esnafın nasıl mücadele etmesi gerektiğini,
KOSGEB kredilerini almanın niçin sırat köprüsünden geçmek gibi olduğunu,
Seçim döneminde AKP'den adaylık teklif edildiği kulisleriyle ilgili yanıtını,
'İki yıl sonra yapılacak genel kurulda aday mısınız' sorusuna ne yanıt verdiğini ve daha fazlasını öğrenmek; dolu dolu bir Egedesonsöz sohbetine dahil olmak için, buyurun…
EGEDESONSÖZ: Nevşehir'de doğup, üniversite için İzmir'e geldiğinizi ve o tarihten bugüne İzmirli olduğunuzu biliyoruz. Niye seçmiştiniz İzmir'i?
ZEKERİYA MUTLU: O zamanlar üniversite imtihanı için başvururken tercih falan yoktu. Kaç puan geldiyse ön kayıtla alınırdı. Daha sonra kesin kayıtla kazananları açıklarlardı. Bizim saat 11'e çeyrek kala bir programımız vardı, radyoyu dinlerdik. Radyodan aldığımız sonuca göre İzmir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nin puanı tuttu 1974 yılında geldim, Ege Üniversitesi'ne kaydımı yaptırdım. Daha sonra da orası işletme fakültesi oldu, 1978-1979 öğretim yılında da mezun oldum. Gündüz çalışıyor gece okuyordum.
EGEDESONSÖZ: Ne işler yaptınız?
MUTLU: Yumurta ticaretiyle uğraştım. Buraya geldiğim dönemde Denizlili birisiyle tanıştım. Burada yumurtacılık yapardı. Ben de hafta sonları onun yanında pazara yumurta satmaya çıkardım. Daha sonra ticarete atıldım. Mezun olduktan sonra ilk önce Zirai Donatım'a bağlı o zamanki adıyla Toprak Su'da muhasebecilik yaptım. Foça'da, Ayrancılar'da tarımla uğraşanların su kooperatiflerinde muhasebelerini tutmaya başladım. Sonra başka bir muhasebe bürosunda çalıştım. Daha sonra baktım ki bu işlerden kazandığımız parayı ticarette kazandığımız parayla yan yana getirdiğimiz zaman fark çok fazla, ticaret önde gidiyor; 'ben iyisi mi ticaret yapayım' dedim. Çünkü çok hızlı çalışan birisiydim. Fakir bir ailenin çocuğu olduğum için ticarette de çok büyük emeklerimiz oldu. Baktık ki ticaret daha çok kazandırıyor, yönümüzü oraya çevirdik. Ticaret hayatımda sadece tek kalem üzerine çalıştım. Yumurta üretim, pazarlama ve dağıtım işinde çalıştım. Önce Üçyol'daydım, daha sonra Balçova'ya gittim. Bu arada pazarlarda satanlarla da alakam oldu. O zaman Burhan Özfatura belediye başkanıydı. Pazarları haftada 1 güne düşürmüştü. Haftada 1 gün olursa daha ucuz olur düşüncesi yaygınlaşmıştı ama pazarcılar da buna itiraz etti. Ben de o zaman üniversite mezunuyum. İki kelime laf yapmasını, toplumun önüne çıkıp konuşmasını biliyoruz. Pazarcılar bana 'sen bizim başkanımız ol' dediler. Ben de 'Olmam. Ben ticaret yapıyorum, daha çok kazanıyorum. Ben oda başkanı olunca bana kaç para vereceksiniz?' dedim. Olurdu olmazdı derken ben birden kendimi İzmir Pazarcılar Odası başkanı buldum. O teşkilata ilk girdiğimde de Mehmet Ali Susam'la tanıştım. O da Buca'da seçildi. Hem ticaret yaptık hem esnaf teşkilatında çalıştık. Susam, ben, Nevzat Duru, Ahmet Tanık, Mustafa Düzyol'la bizim arkadaşlığımız uzun yıllara dayanır. Esnaf teşkilatında muhalefete de 90 senesinde muhalefete başladık. İlk çıktığımızda 101, ikincisinde 285 oy aldık. O zaman Cemal Tercan teşkilatı kurmuş, yıllarca başkanlık yapmış bir isimdi. Biz de genç nesil olarak muhalefet yapıyorduk. Nezaket içerisinde muhalefet yaptık. Hiç kimseyi incitmeden, kırmadan… liderimiz Mehmet Ali ile 6 arkadaş muhalefete başladık. 90'da başladık 2001'de iktidar olduk. Mehmet Ali başkanın yönettiği süreç içerisinde de ben hep onun yanında ikinci adam oldum. Mutfağı organize eden, örgütü ayakta tutan çalışmalar yapan…
EGEDESONSÖZ: Bu bir tercih miydi?
MUTLU: Tabii. Mehmet Ali başkan olunca ben de onun yakın arkadaşı olarak hep örgütlenmeyi yaptım. Birlik seçimini ilk kazandığımız zaman ben yönetim kurulu listesinde yoktum. Çok enteresan bir şey söylüyorum… Mehmet Ali başkan 'Zekeriya listeyi yaptın mı?' dedi, 'yaptım başkanım' dedim, verdim önüne, 'sen neredesin? Burada yoksun' dedi, 'ben zaten varım. Pazarcılar Odası'nda başkanım. 11 tane yönetim kurulu üyem var. Bu 11 isim sana zaten oy verecek. Benim olmamam onların oylarının gelmeyeceği anlamını taşımaz. Ama benim yerimde burada bir başkası olursa 11 oy daha getirir' dedim. Yönetim kurulunun dışında kaldım ama ben de sanki listede varmış gibi koordinatörlük görevini yaptım. Daha sonra başkan yardımcısı oldum. 2007'de de Mehmet Ali Bey milletvekili oldu. Doğrusunu isterseniz benim aklımda başkan olmak yoktu. Öyle bir düşüncem de yoktu. Birlik başkanı olmak için hiçbir zaman plan yapmadım. Arkadaşlar, 'Sen en uygun en yakışanısın. Mehmet Ali bey milletvekili oldu, senin de birlik başkan olman uygundur' dediler. 2007-2010 arasında ara görev verdiler. 2010 yılında aday oldum. Çok enteresandır Cemal (Tercan) Bey bize rakip oldu. Biz seçimi kazandık. Şimdi ikinci dönemimi tamamlıyorum. 8'nci yılımdayım. Bu dönem de bittiğinde İzmir'de 10 yıl esnaf başkanlığı görevini tamamlamış olacağım. 10 yıl uzun bir süre insan hayatında. Esnaf teşkilatında görev yapmayı önemsiyorum ve ulvi bir görev olarak kabul ediyorum esnaf ve sanatkarlara hizmet etmeyi, başkanlık yapmayı. Büyük keyif alıyorum. Yolda giden taksinin, dükkanda çalışan esnafın sana yol vermesi insanın ruhunu okşayan, gururlandıran bir şey.
EGEDESONSÖZ: Yaklaşık kaç esnaf var İzmir'de?
MUTLU: Sicilde bizim verdiğimiz numaraya göre kayıtlı olan 350 bini geçen esnaf var. Bunun 150 bine yakını aktif. Seçimlerde gelen liderlere de söyledim bu rakamı. Hatta Binali (Yıldırım) Bey, bu rakamı duyunca 'Bizi ne yoruyorsun, oraya buraya gönderiyorsun. Madem sizin teşkilatta bu kadar oy var. Niye bizi oraya buraya koşturuyorsun' diye espri yaptı. Yaklaşık 150 bin esnafımız bir de onları akşam evde bekleyen aileleri var.
EGEDESONSÖZ: Yaklaşık 1 milyon…
MUTLU: İzmir'de her 4 kişiden 1'nin teşkilatla direk ilişkisi var. Esnaf akşam eve gittiğinde karşısında eşi, 2 tane çocuğu, hayattaysa annesi, babası… Biz İzmir'de 4 milyon insanın 1 milyonuyla alakalı bir sektörüz. Her bir ülkenin ya da bir kentin ekonomik durumunu, refah düzeyini merak ediyorsan sokağa girdiğin zaman önüne çıkan ilk esnafa, bakkala, kasaba, terziye 'nasılsın?' diye sorduğunda öğrenirsin; sana rapor verir. Eğer 'teşekkür ederiz, işlerimiz iyidir. Allah'a binlerce kez şükür. Çok iyi bir durumdayız' derse, bil ki o ülkede ekonomik düzey iyidir, refah vardır huzur vardır.
EGEDESONSÖZ: Neredeyse hiçbir dönemde esnaftan 'Allah'a çok şükür, işler müthiş' sözlerini duymuyoruz. Ama 'Allah bereket versin, çok şükür' diyorlarsa, işlerin iyi olduğunu anlıyoruz. Sizce niye esnaf 'işler müthiş, çok iyi' demiyor? Bu nereden geliyor?
MUTLU: Ahilikten, aileden aldığımız terbiyeden geliyor. Biz şikayeti, itiraz etmeyi biraz daha arka planda tutarız. Bizim dükkanımıza gelenlere, halimizi soranlara, 'Elhamdülillah' demeyi, şükür etmeyi, işlerimizin şükrünü etmeyi biz esnaf teşkilatı olarak gelenek haline getirmişiz.
EGEDESONSÖZ: Bugünlerde ise esnafın genelinde 'bir dokun bir ah işit' hali var. 'Başkanları olarak siz dile getirin o ah'ları diye sorsak...
MUTLU: İşlerimiz biraz durgun. Cirolarımızda, kar oranlarımızda düşüklük var.
EGEDESONSÖZ: Bunun en önemli nedeni ne?
MUTLU: Dün Boğaziçi Köprüsü'nden birisi intihar etti. İntihar etmek için köprüye çıkan birisi polise, 'çok borcum var. Artık yaşamaktan usandım, yaşamak istemiyorum' diyor. Polis de ona 'benim de borcum var. Ben de borçluyum. Hatta herkes borçlu. Borçlu olman intihar etmeni gerektirmez' diyor. İkna etmeye çalışıyor. İki tane de bayan geliyor, korna çalıyor 'atlayacaksan atla' diyor. O kısım ayrı bir konu. Benim esnaf odalarının başkanı ve bu teşkilata uzun yıllar emeği geçmiş bir arkadaşınız olarak ikisi arasındaki konuşmadan şu neticeyi çıkarıyorum. Ben her zaman şunu söyledim, biz daha önceki dönemde, DSP-MHP-ANAP'ın iktidar olduğu dönemde çok yüksek faizleri yaşayan insanlarız. Bizzat yaşadık. Biz yüzde 150-300 faizleri gördük. Bankaların bizi sıkıştırdığı dönemleri gördük. Biz enflasyonun yüzde 120 olduğu dönemleri gördük. Kefalet kooperatiflerinden yüzde 70 kredi verdiğimiz dönemleri gördük. Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidara gelince uzunca yıllardır ülkede tek parti iktidara gelmediği için, tek partiye olan güven, onun yarattığı sinerji ve yapılan çalışmalar faiz oranlarını yüzde 120'lerden aldı yüzde 9-10'lara getirdi. Enflasyon yüzde 100'dü, düştü, gerçi şimdi böyle açıklanan gibi değil de… Bizi pinpon topunun, bastonun fiyatı ne ilgilendiriyor? Mutfakta yemek yapan kadını bastonun fiyatı niye ilgilendirir? Bunlar da enflasyonun verileri olabilir itiraz etmiyorum ama halk peynir, zeytin, et kaç liraydı şimdi kaç lira kısmına bakar. Herkes ona bakar. Şimdi o enflasyon verileriyle zaruri ihtiyaçlardaki enflasyon oranı bir değil. Faiz oranlarının düşmesini herkes fırsat olarak algıladı. Herkes ya konut, ya araç, ya tüketici kredisi kullandı. Herkesin borcu var. Sokağa çıkıp anket yapsak, sorsak insanlara, buradan geçen neredeyse her insanın borcu vardır. Nereye? Bankalara. Şimdi herkes maaşını alıyor bankaya gidip borcunu ödüyor. Geriye kalan bölümüyle de gazete, ekmek, çocuğun okul taksidi, mutfak masrafı… bununla idare etmeye çalışıyor. Bizim işimiz de diğer kişilerin alım gücüyle orantılı… Bizim işimiz memurun, işçinin cebinde para varsa iyidir. Tarım sektöründe süt fiyatları ne hale geldi. Tütün, pamuk eken yok eskisi gibi. Tarım sektöründe gelir olmayınca tedavülde dönen parada azalma olduğu için işimiz iyi değil.
EGEDESONSÖZ: İşi iyi olan hiç kimse yok mu?
MUTLU: Bizim aramızda işleri iyi olanları söyleyeyim. Dükkanı kendisinin olan, hanımı, çocuğu çalışan, belirli bir süredir de kendisine yedek akçe oluşturabilmiş olan, krediyle, bankayla, faizle çalışmayanların işleri iyi. İyi ustalık yapan, iyi sanatkarlık yapanların da işleri iyi.
EGEDESONSÖZ: Bunun tüketimiz alışkanlıklarımızın değişmesiyle de bir ilgisi var mı?
MUTLU: Dünya değişti. Biz hiç hak etmediğimiz bir mutluluk yaşıyoruz. Bunun altını çiziyorum. Ben 60 yaşındayım. 74 yılında İzmir'e geldim. Ben Balçova'da zemin katta bir daire almak için çok çalıştım. Yıllarca çalıştım. Şimdi öyle değil. Gençlere bakıyorum, ' Zekeriya abi Narlıdere'den, Karşıyaka'dan daire aldık' diyorlar. 'Nasıl aldınız?' diyorum, '20 yıl vadeli bankadan kredi kullandım' diyor. Memur da, esnaf da böyle…
EGEDESONSÖZ: Bunu söylerken kastettiğiniz?
MUTLU: Bunu (krediyi) fırsat olarak gören herkes geleceğini borçlandırıyor. Çalışanlarım bile 'Zekeriya başkan bizim kıdem tazminatımızı versen de yeniden beni işe alsan. Kıdem tazminatımla aldığımla da ev alsam, araba alsam' diyor. Emeklilik parasını bile önceden istiyor. Cebinde kredi kartı, hiç kimse kazandığı kadar harcamıyor. İlk 100 firmaya baktığınız zaman, ilk sıralarda hep bankalar var. Bankalara kızıyor muyum? Adamın işi bu. Ben bir esnaf olarak nasıl ki malımı satmaya çalışıyorum o da para satmaya çalışıyor. Varlık sebebi o. Alışverişin formatı değişti. Önceden tarıma dayalı ekonomi vardı, şimdi sanayiye dayalı ekonomi oldu. Sonra bilgi-teknoloji oldu. Şimdi de dünya 4.0 denilen teknolojiye doğru gidiyor. Bilgiyi kullanmaya doğru gidiyor. Önceden bakkaldan alan adam şimdi AVM'ye gidiyor. Bir zaman gelecek, AVM'ler kendi aralarında paylaşım kavgası verecekler. Balçova Ata Caddesi'nin girişinden başlayıp sayın. Yan yana 10 tane AVM var. Karşıyaka'da Mavi Bahçe açıldı, karşısındaki Carrefour yıkıldı, Point geliyor Optimum gelecek. Üçkuyular pazaryerine İstinye Park gelecek. (üzüntüyle başını sallıyor)
EGEDESONSÖZ: İstinye Park der deremez yüzünüz değişti, durdunuz Bir parantez açmak isterseniz…
MUTLU: İstinye Park ile ilgili birkaç kelime söylemeden geçmek olmaz. Üzüldüğüm nokta şu. Oranın geçmişine bakarsanız ben 74'teki halini bilirim. Oranın ismi niye Üçkuyular? Çünkü orada 3 tane kuyu var. Pazaryerinin olduğu yer mandalina bahçesiydi. İnsanlar mandalina bahçesini pazaryeri yapmak için istimlak ettiler. Mandalina bahçesinin sahibi öldüyse Allah rahmet eylesin. Çocukları şikayet etse hukuken durdururlar. Hakime 'burasını bizden pazaryeri yapacağız diye aldılar. Şimdi alışveriş merkezi oluyor. Bizden alış sebeplerinin dışında kullanıyorlar' deseler kazanırlar. Oranın bir kısmını Doğuş Holding almış. Orada Konak ve Karabağlar Belediyesi'nin arazisi vardı. Belediyeler kendilerine ait yerleri sattılar. Meclis kararıyla sattılar. Ancak sattıkları zaman bana göre şunu yapmaları lazımdı. Buranın yerine nereyi ikame edeceğiz diye başka bir pazaryeri… nasıl Doğuş Holding burayı inşaat için kapatınca ben soluğu nasıl Hamdi Erişen'in yanında aldım. Ben Aziz beye gittim, Muhittin beye gittim, Mehmet Ali Çalkaya'ya, Sema Pekdaş'a gitti. Hepsine anlattım. Pazaryeri kurmak kanunen belediyelerin işi. Bunu bir şekilde ikame etmeleri lazımdı. Ben hiçbir zaman 'Siz eksik yaptınız' demem, 'Bende de kusur var. Bir eksik varsa tamamlayalım' derim. 1-2 yer baktık, Aziz bey de Muhittin bey de geldi. Her iki viyadüğün altına baktık. Viyadüğün yetkisi karayollarında olduğu için 'bu işi çözecek olan Binali Yıldırım'dır' dedik. Konuyu kendisine aktardık. Bu iş için hem Aziz beye, Muhittin beye, Mehmet beye, Sema hanıma teşekkür ederim. Binali Yıldırım bakanımıza teşekkür ederim. Onlar geldiler, 'viyadüğün altı iş görür mü?' dediler, 'Görür. Oradaki yeri tutmaz ama… Çünkü oradaki sayıyı almaz. Ona göre dizayn yapacağız' dedik. Sayın bakanıma bir kez daha teşekkür ediyorum. Onay aldıktan sonra hem Balçova Belediyesi hem de büyükşehir belediyemiz bize pazarın yapılmasında yardımcı olacaklar.
EGEDESONSÖZ: Vatandaşın ulaşımı kolay olacak mı?
MUTLU: Buradan herkese söylüyorum. Bizim de pazara ücretsiz servis koymamız lazım. Kipa, Optimum nasıl servis koyuyorsa bizim de koymamız lazım. Baktık ki eksiklik var pazarcıların da kendi aralarında bir fon oluşturması lazım. Oradan da bizim servisler koymamız lazım. Engelliyi, yaşlıyı getirecek evine götürecek servisleri koymamız lazım. 'AVM'ler iş yapıyor biz yapamıyoruz' demek yerine 'o zaman sen de iş yapabilecek şartları oluştur' dememiz lazım. Yöneticinin görevi budur. Sen hala tüplü televizyonu tamir edeceğim diye uğraşırsan… Bizim bilgiye, makinaya geçmemiz lazım. Tasarım yapmamız, marka olmamız lazım. Artık sadece üretmek yetmiyor.
EGEDESONSÖZ: Pazarcılık öldü söylemine karşı başka bir şey söylüyorsunuz...
MUTLU: Pazarcılık hiçbir zaman ölmez. Aksine daha çok değer kazanır. İnsanların birbirleriyle olan ilişkileri vardır. İnsanlar alışverişte yaşarlar. Artık insanlar AVM'ye gittiğinde raflarda konuşacak insanlar yok. Sen raftan ürününü alırsın, çıktığında da… ben bunları söylediğim zaman alışveriş mağazası bir reklam yaptı. Kız anahtarını kasadaki kıza veriyor, 'annem gelince sizden alsın' diyor. 'Bu yaşayan dünyamızı onlar yaşatamaz' dedim. Bizim dükkanı sabah açarken 'Bismillah' diye açarız. Gelene 'hoş geldin abla' deriz… buradan alışveriş eden insan kasaya geldiği zaman kasadaki onun yüzüne bile bakmıyor. Pazarda, markette, bakkalda, terzide herkesin alışveriş ettiği özel bir kesim vardır. Gönül hanım pazara gittiği zaman domatesi nereden alacağını bilir. Onun domatesçisi vardır. Alışveriş yaparken de duygularını paylaştığı bir insani olgunun içerisinde bu alışveriş olur.
EGEDESONSÖZ: Katlı pazaryerlerine nasıl bakıyorsunuz?
MUTLU: Her şey modernleştiği gibi pazarlar da modernleşiyor. Alanlar dar olunca dikey büyüme oluyor. Dikey büyüme olunca da katlar yaygınlaşıyor. Eğer onu sirkülasyonu yapabilecek şekilde dizayn ederseniz olur. Ama pazar herkesin rahatlıkla dolaşabileceği şekilde olur. Öbürü alışveriş merkezi olur. Yani ikinci, üçüncü katta domatesçi olmaz. İnsanlar alışverişe artık hafta sonlarını geçirebilecekleri tatil olarak bakıyorlar. Oraya gidiş ücretsiz. Ailecek servise biniyorlar. Onların hepsine hitap edecek bir konsept var AVM'de. Beyin kahve içebileceği kafeterya var, hanımın alışveriş yapabileceği yer var, çocuğun oynayacağı park var, hepsinin toplanıp yemek yiyeceği yer var. İnsanlar Pazar gününü alışveriş merkezinde sinemayla da bütünleştirerek, hafta sonunu tatil gibi geçirecekleri bir yer haline getirdiler. Biz bunların karşısında Avrupa Birliği'nin kapısında, oraya üye olmak isteyen bir ülkenin esnaflarıyız. Alışveriş merkezleri olacak. Ama bir kural içerisinde olsun. Siz havaalanına giderken Optimum sizi geciktirmiyor mu? Ben Optimum olmasın demiyorum, Ayrancılar'dan sonra olsun diyorum. Karşıyaka'da Mavi Bahçe açıldı siz 2 saatte vapur iskelesine gelemiyorsunuz. Mavi Bahçe olmasın demiyorum, Menemen'den sonra olsun diyorum.
EGEDESONSÖZ: Bunu siz 20 yıldır söylüyorsunuz. Bir şey var ki kimse bunun karşısında duramıyor. Yerel yönetimler de bunun karşısında duramıyor. Niye olmuyor?
MUTLU: Demek ki onlar bizden daha etkin. AVM sektörüyle uğraşanlar demek ki bizden daha etkin. Beni m haksız bir talebim olursa siz bana 'Zekeriya Mutlu esnaf birliğinin başkanı ama istediği şeylere bak' deyin. Ben bir komisyonun olmasını istiyorum. AVM yasası işimizi görmedi. Çıkaranlara teşekkür ederim ama bizim ihtiyacımıza, kentin ihtiyacına cevap vermiyor. İstinye Park'ın Üçkuyular'a yapılmasına karşı çıkıyorum. Orası öyle bir merkezi yer ki 'Burada AVM açıldığı zaman insanlar evlerine gidemez' diyorum. Bunlar olmasın demiyorum, yapılacak yerlere kentin yetkilileri karar versin. Vali, büyükşehir belediye başkanı, ticaret odası başkanı, esnaf odaları başkanı, tüketicilerden bir heyet karar versin. Bir yere AVM açılıp açılmayacağına onlar karar versin. Kanunda 'esnaf odaları birliğinden görüş sorulur' diyor. Ben de varsayın ki 'Üçkuyular'a İstinye Park'ın açılmasına olumsuz bakıyorum' dedim. Ne olacak? Bakarsan bak. Çünkü burasının imarı, ruhsatı verilmiş. Bu, ihtiyacımıza cevap vermiyor. Bunun yeniden düzenlenmesi lazım. Ben de tek başıma karar vermemeyim. Burada 10 kişi olalım, bunun geçerli olması için 6 oy olsun. 6 kişi 'olur' derse olsun. AVM yasasındaki sorunları geçen gün bakana da söyledim.
EGEDESONSÖZ: Türkiye'de sizin önceliğinizde bir şey yapılamaz mı?
MUTLU: Yaptık. 5 yıl önce İzmir Kalkınma Ajansı'nda Alo Esnaf diye bir proje yaptım. Bu projede, siz Alo Esnaf'a Zekeriya Mutlu diye girersen, ne iş yaptığımı nerede olduğumu görürsün. Diyelim sen lokanta açmak istiyorsun, senin açmak istediğin yerde kaç tane lokanta var, açmak istersen ne gibi sıkıntılarla karşılaşabilirsin vs. bunları hepsini görüyorsun. Bunların kanunla da desteklenmesi lazım. İşyerinin açılış ruhsatlarını biz vermeliyiz. Belediye de bakmalı. Bacasına bakmalı, yüksekliğine bakmalı. Ben de ticari gözle bakmalıyım. Birisi bir iş yaparken niye aynı işi esnafa soruyor. Onun bilgisini değerlendirmek istiyor. Biz de bunu doğru yönlendirerek, ülke menfaatlerini heba etmeden yapmamız lazım. Emekli olan herkes dükkan açayım diyor. Esnaflık böyle bir şey değildir. Esnaflıkta ustalık belgesi gereken alanlar vardır. Birisi pideci olayım diyemez. Herkesin uzmanlık alanı var. Bunların hepsi belgelendirilmeli. Herkes taksicilik, minibüsçülük yapmamalı. Biz şimdi onlara öfke kontrolü eğitimi veriyoruz. Bu tür konularda eğitim şart. Sadece bizim yapmamız da yetmiyor. İşverenler de bu eğitimi alanları tercih etmeli hem de trafik, zabıta, yerel yönetim, kamu yönetimi bizi bu konularda desteklemeli. İşbirliği içerisinde çalışmalıyız. Yolcunun sizi tercih etmesi için bir ayrıcalığınızın olması lazım. Minibüse gelen adamın önüne bir gazete koyun diyorum. Bu işlerde sizin daha iyi olabilmeniz bilgiyi, teknolojiyi, güzel ahlakı bütünleştirerek işlerinizin geleceğinde iyi kullanmanız lazım.
EGEDESONSÖZ: Eğitimi kim veriyor?
MUTLU: Üniversiteden profesör geliyor. Tecrübeli esnaf ders veriyor. Herkesin ders anlattığı alanlar var. Benim girişimcilik ile ilgili anlattığım dersler var.
EGEDESONSÖZ: Sizin içinizde de yani esnafta da kötü örnekler var, müşteriye kötü davranan pazarcı ya da taksici… Örneğin Pazarcılar odası, taksiciler odası niye kendi içinde bir denetim sistemi kurmuyor da kötüleri kendi içinden atmıyor?
MUTLU: Geçen gün Kemal Çolakoğlu bana telefon etti, 'taksici kısa mesafe diye beni indirdi. Yanımda hanımım da vardı' dedi. Hangi durakta hangi adam bulduk, çağırdık. Adama 'niye böyle yaptın?' dedik, ' çok özür dilerim. Benim bir eksikliğime denk geldi' dedi. Onun gibi yüzlercesi var. Bizim denetim birimimiz var. Her gün iki aracımız çıkıyor 4 tane elemanımız var. Her dükkana uğrar, eksiklerine bakar. Taksicilerde Celil'in denetim birimi var. Bizim de eksik olduğumuz yerler var ama bunun içinde bize destek olması gereken kurumlar var. Fırın denetlerken belediye zabıtası bizimle olacak. Bizde kontrol var yetki var, yaptırım yok. Yaptırım zabıtada. Ekmeği yanlış yapan fırıncının fırınını biz kapatabilmeliyiz. Birlikte çalışmaya ihtiyacımız var.
EGEDESONSÖZ: Yetkinin size devri mi gerekiyor?
MUTLU: Veya yetkisi olanla sıkı işbirliği gerekiyor.
EGEDESONSÖZ: Şikayet hattınız var mı?
MUTLU: Sorunların iletildiği hattımız var. İnternet sitemizden de şikayetleri alıyoruz hepsiyle de ilgileniyoruz.
EGEDESONSÖZ: Biraz da siyaset-esnaf ilişkilerine geçersek… Siyaset erbabı, esnafa nasıl bakıyor?
MUTLU: Biz geçtiğimiz dönem içerisinde 2 seçim yaşadık. Şimdiye kadar hiç görmediğimiz bir şey gördük. Seçim beyannamelerine bakın, esnaf teşkilatı birinci sırada. En çok Adalet ve Kalkınma Partisi'nin beyannamesinde vardı. Esnafa büyük bir vaat vardı.
EGEDESONSÖZ: Vaat önemli ama ete kemiğe bürünmesi esas olan, bu vaatler gerçekleşiyor mu?
MUTLU: Gerçekleşiyor. Sosyal Güvenlik Destekleme Primi'ni kaldırdılar. Hepimizin cebine aldığımız maaşa göre 200-250 lira, mesela ben 24'ncü basamaktan emekliyim. Benim cebime her ay 300 lira para koydu bu kanun değişikliği.
EGEDESONSÖZ: İktidarın bu seçimlerde esnafı öne almasının nedeni ne? Neler eksik, beklentileriniz neler?
MUTLU: Esnaf teşkilatının etkin bir meslek kuruluşu olduğunu herkes biliyor.
EGEDESONSÖZ: Etkin olduğunuzu hiç hissettirmediniz ama vatandaşa. Örneğin uzunca süredir esnafı hiç meydanlarda görmedik. Ön plana çıkan bir isyan hali falan da olmadı. Esnafı şimdi bu kadar ön plana almaları, kimin başarısı? Sizin başarınız mı?
MUTLU: Esnaf teşkilatını siyasilere çok iyi anlattığımızı düşünüyorum. Dolayısıyla da bu seçimlerde bütün siyasi partiler esnaf teşkilatını ön planda tuttu. İktidar partisi Kasım'dan sonra da söylediklerini yaptı. Esnaf şurasını topladı. Vergi ve sigorta primlerini yapılandırma yaptı. Sigortalı bayanlara doğum borçlanması hakkı bizim teşkilatın eseridir. Esnaf teşkilatımızın kurumsal yapımızdan kaynaklanan, kanunları iyi bilip ona yönelik çözüm önerilerinde bulunacak bir yapının oluşmasından kaynaklanan bir çalışmanın sonucudur doğum borçlanması. Emeği geçen arkadaşlarımız var. Basit usulde de 8 bin liraya kadar muafiyet getirdiler. Şimdi 8 bin lira gelir elde eden esnaf muaf olacak. Senede 20 bin lira geliriniz var diyelim, 8 bin liradan muaf olacaksınız. Küçük mesleklerde çok esnafımız var. Onları da yaşatmak adına 8 bin lira muafiyeti getirdiler. KOSGEB'de 50-100 bin arasında hibe miktarı arttı. Bu şartların yumuşatılması lazım, herkesin alması lazım. Ben bakanlara söyledim. KOSGEB'den kredi almak sırat köprüsünden geçmek gibi. Bunların düzeltilmesi lazım. Biz en çabuk mobilize olan ekibiz. Ben buradan kalkmadan Kınık'taki arkadaşları çalışmanın içine katabilirim. İletişimimiz var. Büyük ilçelerde 10'ar tane odamız var. Her birinde 15 tane yönetici var. 150 adam hazır. Dokunduğun anda Bergama'da ne olduğunu bilirsin. Şimdi yeni bilgi-iletişim projesi yaptık. Ben oturduğum yerden dokunduğum zaman herkes beni dinliyor. İzmir'deki 129 odaya hitap edebilirim aynı anda. Programlar yazdırdık, laptoplar gönderdik.
EGEDESONSÖZ: Odalara yeni kayıt alınmayacağı şeklinde dedikodular vardı. Eldeki üyelerle devam edilip daha sonra kapatılacağı, birliğe bağlanacağı şeklinde duyumlar vardı.
MUTLU: Bu bir kanun çalışması. Bununla ilgili çalışmalarımız var. Çok küçük odalarımız var. Saatçiler, hamamcılar odamız küçük. Odaların güçlü olmasını istiyoruz. Odalarda eğitim veremiyorsan, dersin yoksa… ben esnaf teşkilatının başkanı olarak söylüyorum, bizim işimiz aidat almak değildir. Bizim işimiz insanlara vizyon vermektir. Boyozun ihraç edilebilen bir ürün haline gelmesi aklınıza gelir miydi? Bizim insanları yeni mesleklere yönlendirmeye ihtiyacımız var. Rüzgar türbinini tamir edecek elemanı yetiştirmek bizim işimiz. Küçük odaların birleştirilip güçlendirilmesi lazım. Benzer odaların birleştirilmesi lazım. Oda finansal, siyasal, eğitim kadrosu bakımından güçlü olursa üyeye daha çok hizmet verir.
EGEDESONSÖZ: Bunu Tire'de yapamazsınız herhalde?
MUTLU: Bir tane irtibat bürosu kurarsın. İlla ki bir yer açmaya da gerek yok. Artık bilgi çağındayız, insanlar evinden de kayıt olabilmeli. Bir işyeri açacak birisi neden bize gelsin? Elektronik imzaya geçmişim. Bankaya yatırdığının paranın dekontunu ben bilgisayardan görebilirim. Benim tüm odalarımda elektronik imzam var. Biz bunları kolaylaştırmak için önce irtibat büroları kurduk. Kiraz'daki bir adamı buraya getirmiyoruz, Ödemiş'e gidiyor. Asgari ücret 1300 lira oldu. Asgari ücrete gelen yük kadar bize yük geldi. Bizim emeklilik yaşımız 9 bin gün. SGK'da 7 bin günde emekli olunuyor. Bağ-Kur'dan daha az maaş alıyorsun emekli olduğunda. Bu söylediklerimi düzelteceklerine dair dönüşler alıyorum. Askerliği bir devlet görevi olarak görüyoruz. Bizden askerlik sürecinde prim talep edilmemesini istiyorum. Biz vatanı beklemeye gittik, nöbet tuttuk. Orada geçen 2 yıl için bizden prim almayın. Ülkenin içinde bulunduğu durum bizi üzüyor. Güneydoğu'daki durumdan esnaf teşkilatı olarak üzgünüz.
EGEDESONSÖZ: Orada şu anda en mağdur kesim esnaf. Güneydoğu'daki esnafa destek ziyareti yapmayı düşündünüz mü?
MUTLU: Bizim onlara gönül desteğimiz her zaman var. Sabah akşam orayla konuşuyoruz. Oradaki esnaf teşkilatıyla iç içeyiz. Temenni ediyoruz ki oradaki esnafın da, polisin de, vatandaşın da sıkıntı çekmediği bir ortam olur. Açılımı çok savunuyordum. Öyle inanmıştım ki. Öyle de keyif alıyordum ki. Allah var ya, kanın duracağına yaşanan acı olayların biteceğine, herkesin yüzünün güleceğine, olumlu sonuçlar vereceğine çok inanıyordum. Oradaki gelişmeleri de izliyordum. Ben de gittim oralara. Bizim işimiz burada ne kadar iyi olursa orada da olsun isteriz.
EGEDESONSÖZ: Birlik Başkanı olarak bugüne kadar yapmak istediklerinizden neleri yapamadınız?
MUTLU: Yapamadıklarımız da var. AVM kanununu tam olarak yapamadık. Bizim yapamadıklarımız da ya kanun değişikliği ya da yönetmelik değişikliği gerektiriyor. Güçlü lobiler gerektiriyor. Sorun bitiyor mu, bitmiyor. Esnaf teşkilatının öne çıktığı, herkesin yüzünün güldüğü bir ortam için çaba sarf ediyoruz.
EGEDESONSÖZ: Size AK Parti'den milletvekilliği teklifi yapıldığı çok konuşuldu seçim döneminde. Geldi mi?
MUTLU: Geçtiğimiz süreç içinde siyasetle yakın bir konum içerisinde oldum. Daha önceki birlik başkanımız milletvekiliydi. Bizim de siyasetin içinde olmamıza yönelik tekliflerle, düşüncelerle karşılıyoruz ama bunun zamanı ne zamandır, göreceğiz.
EGEDESONSÖZ: Ucu açık konuşuyorsunuz, adaylık teklifi aldınız mı?
MUTLU: Siyasete yönelik herhangi bir şeyimiz olmadı. Siyasi partilerde esnaf teşkilatının desteğini alabilecek görüşmelerimiz oldu mutlaka.
EGEDESONSÖZ: Evet ya da hayır demiyorsunuz, başka bir dille soralım o halde… Şahsınıza yönelik bir teveccüh oldu mu?
MUTLU: Esnaf teşkilatının temsilcilerinin olması lazım diye görüşmelerimiz oldu. Şu partiden şu kişi teklif etti değil de, geçtiğimiz dönem içerisinde Mehmet Ali başkanın yeniden gösterilmemesine tepki gösterdik. Esnaf teşkilatından isimlerin Meclis'te olmasını arzu ediyoruz. Ama bu ne zaman olur, süreç ne zaman olgunlaşır bilmiyorum. Ben bu dönem 10 yıllık bir süreci tamamlamış olacağım. 10 yıldan sonra siyasete yönelik bir düşüncemiz olur mu, siyasi partilerle bir görüşmemiz olur mu, benim isteğimden çok benim teşkilatımdakiler bana yol, izin verir mi,… onlar ne derse ben onu yaparım. Bu tek başıma benim isteğimle ilgili değil. Benim 129 tane oda başkanım var. Bana yön verecek onlar. Esnaf teşkilatından isimlerin bütün siyasi partilerde olmasını arzu ederiz.
EGEDESONSÖZ: Kaç temsilciniz var şu an TBMM'de?
MUTLU: Hiç yok. Şimdi benim milletvekili olmak için istifa etmem lazım. Benim düşünmem için birlik başkanlığını bırakmak lazım. A partisinden milletvekili olacağım dediğim zaman birlik başkanlığını bıraktım demem lazım. Bu dünyada bütün makamlar gelip geçici. İyi adamdı, iyi başkandı derlerse biz memnun oluruz. Ben yüzde 99 oy alıyorum. Geçtiğimiz seçime bakın. Esnafın bize teveccühü var.
EGEDESONSÖZ: Meclis'te esnaf yok. Buradaki kopukluk nerede?
MUTLU: Kanunda. Arkandaki güce güveniyorsun ama bu seni oraya götürecek insanların oluruna bağlı. Zekeriya Mutlu esnaf odaları birliği başkanı olmasa hangi parti teklif getirir? Sen başkanken güçlüsün. Oda başkanlarım ben başkanken bana yol verir. Üyeler de ona keza. Kanun bize aday olacaksan istifa edeceksin diyor. Bunun düzelmesi lazım. 10 yıl uzun süre. Ben buradan üyelerimin alkışlarıyla görevi bırakmak isterim. Ne zaman milletvekili olacaksın? Ne zaman nasipse…
EGEDESONSÖZ: Yani gönlünüzde yatıyor…
MUTLU: Ben bir milletvekili olarak neden hizmet etmeyeyim, olur ama bu bizim isteğimize bağlı değil.
EGEDESONSÖZ: Partisi önemli mi?
MUTLU: Parti ayırmamamızın çok doğru olacağını düşünüyorum.
EGEDESONSÖZ: Esnafın partisi olmaz mı?
MUTLU: Benim 129 tane oda başkanım toplanacak, bana 'tamamdır' diyecek. Onlar 'tamam' derse ben de 'tamam' derim. Benim isteğime bağlı değil. Her şey nasiple.
EGEDESONSÖZ: 2016 seçimlerde başkanlığa tekrar aday mısınız?
MUTLU: Arkadaşlarım bilir. Siz yaptıklarınızla teşkilatın gönlüne girmişseniz onlar sizi bırakmaz. Başkan olmak insanların gönlünden çıkmaktır. Her sandıktan çıkan başkan olamaz. Ben bugüne kadar hep bahçıvanlık yaptım. Gönül tarlasına sevgi tohumları ektim. İzmir'in her tarafına sevgi tohumları ektik, insan biriktirdik. Arkadaşların teveccühü neyse ben oraya gideceğim.
(DİP NOT: Bu sohbet yapıldığında, Ankara'da canımızı bir kez daha yakan terör saldırısını yaşamamıştık. Türkiye'nin hızla değişen gündemine ve bu gündem ekseninde gün be gün ağırlaşan ekonomik tablosuna dair yorum eksikliği görebilecek olanlar için hatırlatırız)