Yazarımız Gönül Soyoğul'un Hüseyin Aslan'la Türkiye Değişim Hareketi (TDH) üzerine yaptığı söyleşi...

BAŞLARKEN
'Mustafa Sarıgül'den bi cacık olur mu' diye yazışımın üzerinden 6 ay geçmiş.
Önce ocak, ardından mayıs olarak açıklanan hareketin partiye dönüşme tarihi Haziran olarak belirlenmiş; bu arada, örgütlenmelerini tamamlanıp sadece tabela değiştirmeyi bekleyen hareket, kamuoyu yoklamalarında yüzde 7'lerle baş vermiş.
17 Ocak'ta İzmir'de kimilerine göre 15, kimilerine göre 30 bin kişiyi Bornova meydanına toplayan Türkiye Değişim Hareketi'nin lideri Mustafa Sarıgül, 9 Mayıs'ta bu kez Karşıyaka topraklarında olacak.
Anneler Günü'nde Zübeyde Hanım'ın mezarından Türkiye'ye bu kez en az 10 bin kadınla mesaj verecek.
Kısacası…
Sarıgül ile ilgili kişisel düşüncemi bir yana koyup, kişisel dostluğumuz hiç kesintisiz çeyrek asırdır süren Hüseyin Aslan'ın kapısını çalmanın tam zamanı.
Ege-Koop'la 25 yılda 25 bin kişiyi evsahibi yapmış, Ekim ayından bu yana da Sarıgül hareketinde Ege'yi ve İzmir'i örgütlemek üzere yola çıkmış Hüseyin Aslan'a, kafalardaki soru işaretlerini ve basında dillendirilen soruları sormanın mevsimi.
Bir koltuğunda Ege-Koop'u, diğerinde TDH'yı taşıyan, yaklaşık 4 ay önce TDH'ya katılmasının arefesinde konuştuğum Hüseyin Aslan ile 4 ay sonra yine uzun uzun TDH'yı konuştuk. Daha doğrusu ben sordum, o anlattı.
4 ay önce, zaman zaman tereddütler izlediğim yüz hatlarının tamamen kararlıya dönüştüğünü, kurulacak partiye olan inancının dorukta olduğunu izledim bu sohbette.
Kafası çok netti, heyecanı müthişti, konuşurken, adeta 'dağları bile deviririm' enerjisi yayıyordu.
Politikaya fazlasıyla ısınmıştı.
'Değiştirmek için önce değişmeli' diyen sevgili arkadaşım, sahiden de değişmişti.
Ben aklıma geleni sordum ama o ağzına geleni söylemedi.
Deneyimlerle pişmiş bir politikacı gibi, çok ölçülü, sade, öz yanıtlar verdi.
Ustalığıyla beni bile şaşırttı!
İşte sorularım, işte yanıtları…
GÖNÜL SOYOÐUL: Türkiye Değişim Hareketi, partileşmekte niye bu kadar gecikti? Yanılmıyorsam, partinin kurulacağı söylenilen tarih Ocak'tı. Şimdi lideriniz Mustafa Sarıgül, kuruluş tarihini 10 Haziran olarak açıkladı. Ne oldu da geciktiniz bu kadar?
HÜSEYİN ASLAN: Aslında bir gecikme yok. Sadece ocak ayında; dediğiniz gibi partinin kuruluşunun açıklandığı programda şu değişiklik oldu. Birincisi seçime her an girebilmek için B planı hazır. Seçime girememe gibi bir endişemiz yok. (Yaşar Nuri Öztürk'ün kurduğu, onun ayrılmasıyla genel başkanlığına Önder Günay'ın getirildiği) Halkın Yükselişi Partisi tümüyle bize geçti. O partinin tüm Türkiye'deki örgütlenmelerini biz yapıyoruz. O parti Yüksek Seçim Kurulu kararıyla seçime girme hakkı elde ettiği için, bizim seçime girme hakkımız şu an var. Eğer hükümet bir ay içinde seçime gidiyoruz derse, Halkın Yükselişi Partisi olağanüstü bir kurultayla, bizim kurmayı düşündüğümüz partinin adı olarak değiştirilecek, tüzük bizim tüzüğümüz, kadro bizim kadromuz olacak; dolayısıyla biz hemen seçime girme hakkına sahip olacağız.
SOYOÐUL: Partinin adı ne olacak?
ASLAN: Neye karar verilirse.
SOYOÐUL: Halkın Yükselişi Partisi olma ihtimali var mı?
ASLAN: Hayır asla olmayacak. O partinin adı da kadrosu da olmayacak, tamamen bizim kurduğumuz teşkilatlarının görev alacağı bir birleşme olacak. Dolayısıyla biz seçime girme konusunda böylesine hazır olduğumuz için, hava koşullarını da dikkate alarak Mardin'de ocak ayında başlayacağımız parti kurma eylemini erteledik. Bu arada da kendi açımızdan eksikliklerimizi, kusurlarımızı da gördük ve onları da giderdik. Aslında şu anda biz Türkiye'deki eski pek çok siyasi partiden daha örgütlüyüz. Çünkü Türkiye'nin 81 ilinde il teşkilatı var, il başkanı var, binaları var. Türkiye'nin 840 ilçesinde ilçe teşkilatı var, beldelerinde var. Şu anda olay sadece parti kuruluşu ile ilgili. İçişleri Bakanlığı'na dilekçe verildiği gün, Türkiye Değişim Hareketi tabelaları çıkarılacak, partinin tabelaları asılacak. Dolayısıyla gecikme söz konusu değil. Bir de hareket olarak gerçekten bir heyecan var. Bir hareket olarak, bir siyasi partinin yakalayamayacağı ciddi bir heyecan var. Herkes var bu hareketin içinde çünkü. Merkez sağdaki, merkez soldaki her kesimden insan var. Hareket olduğu için insanlar daha rahat hareket edebiliyor. Ve daha rahat tanıyor hareketin politikasını, bundan sonraki çalışmalarını. Sıkıntı yok. Bu harekete şu anda herkes katılabilir. Mesela siyasi partiye katılması yasak olan memurlar da katılabilir. Çünkü parti değil, hareketiz şu anda. Bu bir avantaj. Siyasi parti olmadığımız için, daha mesafeli olmaya gerek duymadan, yasal bir engel olmadığı için, herkes bu hareketin içinde gelip görev alabiliyor.
SOYOÐUL: Sarıgül'ün Şişli Belediye Başkanlığı imkanlarını daha fazla kullanmak, bu sığınak olan limanda mümkün olduğunca süreyi uzatmak için özellikle parti kurmayı geciktirdiği yorumları yer aldı basında.
ASLAN: Hiç ilgisi yok. Kesinlikle yok. Her zaman olduğu gibi, birkaç kişinin çıkardığı söylenti olabilir. Sayın Sarıgül parti için, bu hareketin lideri olarak yola çıkmış bir insan. Belediye Başkanlığı koltuğunu her an bırakmaya hazır. Bunu her yerde beyan ediyor.
SOYOÐUL: Gecikme nedeniyle ortaya atılan senaryolardan biri de yola Cindoruk'un DP'si ile devam edileceğiydi. Bu formüle göre, Sarıgül başkanlığı bırakmak zorunda kalmayacak, Cindoruk genel başkan, Sarıgül Başbakan! Az önce HYP ile ilgili anlattığın formül, bunu çürüttü. Ama Cindoruk'la bir işbirliği söz konusu olabilir mi?
ASLAN: Liderimiz Sayın Sarıgül'ün adına şunu söyleyebilirim. Türkiye Değişim Hareketi, kesinlikle hiçbir siyasi parti ile kurumsal işbirliğine girmeyecektir. Bunun bir defa altını çizelim. Sözünü ettiğiniz senaryo ile ilgili hiçbir olasılık söz konusu değil. Kesinlikle bir görüşme de söz konusu değil. Biz şu anda kendi adımızla seçime katılmaya karar verdik. Bu kesindir. Bunun dışında belki şunu yapabiliriz. Demokrat Parti'den Sayın Cindoruk başta olmak üzere, gerçekten ülkeye hizmet etmiş büyüklerimizden bazılarını, partimizden milletvekili adayı olarak gösterebiliriz ama kurumsal bir işbirliği içinde olmayacağız.
SOYOÐUL: Bir ittifak gibi mi?
ASLAN: Hayır ittifak da değil. Sadece kişi olarak.
SOYOÐUL: Harekete, partileştikten sonra katılacak sürpriz isimler var mı? Mesela Mesut Yılmaz'ın adı geçiyor, Gürbüz Çapan'dan söz ediliyor.
ASLAN: Sürpriz isimler var olacak ama bu saydığınız isimler değil. Gerçekten siyaseten yıpranmamış, itibar yorgunu olmayan, sadece kafasında proje olan, halkın sevdiği, halkın beğendiği isimler olacak. Ama sayıca çok fazla değil. Aslında bu hareketimizin bir başka özelliği, tüm parti kurucularımızın veya yönetimimizin en az yüzde 85'inin de yeni isimlerden oluşması.
SOYOÐUL: Ege'de de bu böyle. Burada da en tanınmış isim sensin, senin ismine de politikadan değil de Ege-Koop'tan aşinayız. İl ve ilçe örgütlerinde duyurduğunuz pek çok ismin, basın olarak biz bile yabancısıyız.
ASLAN: Sayın İzmir İl Başkanı'mız da tanınmış bir isim.
SOYOÐUL: Ama o kadar işte. Bir üçüncü isim sayamıyoruz ezbere. Neden kaynaklanıyor bu, sizin hareketinizin politikası mı bu?
ASLAN: Şimdi Gönül Hanım, İzmir'deki tüm bu çalışmalara biz Ekim'de başladık. Takdir edilir ki, uzun bir süre değil. Şu anda İzmir'in 30 ilçesindeki ilçe teşkilatları gerçekten halkın bildiği, sevdiği isimlerden oluşuyor. Bu kamuoyuna yansımadı şu anda. Ama önümüzdeki günlerde yansıyacak. Herkes kendi bölgesinde tanınıyor, biliniyor. Ve şu anda tüm ilçelerdeki arkadaşlarım dolaşmadık yer, sıkmadık el bırakmadılar. Pazar günleri de dahil olmak üzere gece gündüz çalışıyorlar. Kadın kollarımız her gün üç dört evi ziyaret ediyor. Hepsi, bugüne kadar siyasi partilerin yapmadığı kadar çalışma yapıyorlar. Muhtarlarla yakın temas içindeler. Engellilerle, sivil toplum örgütleri ile yakın ilişki içindeler. Halkla kucaklaşıyorlar, bilgi veriyorlar.
SOYOÐUL: Seçim döneminde belki daha belirgin isimler ortaya çıkabilir, değil mi?
ASLAN: Doğru. Ama bu hareket yeni isimlerden oluşuyor, bu hareketin özelliği bu. Biz topluma, siyasete yeni isimleri kazandırmaya çalışıyoruz. Bu aslında çok zor ama bunu yapacağız. Türk siyaseti ile toplumu yeniden barıştıracağız. Kaynaştıracağız. Zaten mevcutlar, bilinen biliniyor. Gerçekten bugüne kadar siyasete giremeyen, hatta siyasetten dışlanan insanları şu anda sosyal demokrat merkezli bir parti kimliğiyle buluşturuyoruz. Bu hareket ne klasik bir sağ parti, ne de klasik bir sol parti. Merkezde, herkesin gönül rahatlığı ile olabileceği, sosyal demokrat bir parti.
SOYOÐUL: Merkez biraz sıkışık değil mi? AKP de merkez partisi olmaya çalışıyor, CHP uzun süredir zaten merkeze oynuyor. Sizin bu durumda seçimlerde şansınız zor olmaz mı? Merkez otobüsü tıkış tıkış. O koltuklarda boş yer bulabilecek misiniz?
ASLAN: Bizim önümüz açık. Tıkış tıkış durumda oturanlar, Türkiye'yi bu hale getirenler.
SOYOÐUL: Onları koltuklarından kaldırıp yerine biz oturacağız diyorsun yani.
ASLAN: Buna halk karar verecek. Artık mevcut siyasi partilerin tümü, söylenmesi gereken her şeyi söylediler. Ülkenin sorunları ve bu sorunların çözümü ile ilgili söylenmesi gereken her şeyi söylediler. Ama çözemediler. Artık bunları söylemek tekrar olur. Biz tekrar yapmayacağız.
SOYOÐUL: Yeni ne söylüyorsunuz siz?
ASLAN: Söyleyeceğiz daha.
SOYOÐUL: Ha daha söylemediniz.
ASLAN: Ben size sorayım. Türkiye'nin en önemli sorunu nedir?
SOYOÐUL: İşsizlik, yoksulluk, Kürt-Türk kamplaşması, aklıma ilk geliverenler.
ASLAN: Peki bunu çözecek olan kim? Siyaset. Eğer siyaset Türkiye'de bu kadar karışıksa, siyaset ülkenin sorunlarından uzaklaşmışsa, halktan kopmuşsa, siyasetin bu durumda olduğu bir ülkede, söylediğiniz sorunları çözmek mümkün değil. Biz diyoruz ki, önce siyaseti adam ederek işe koyulabiliriz.
SOYOÐUL: Peki, Türkiye'nin en büyük sorunu nedir sizce diye ben sorsam?
ASLAN: Siyasetin şu an içinde bulunduğu karmaşa. Siyasetin sorumsuzluğu. Siyasetin ülke gündemiyle meşgul olmaması. Siyasetteki demokratik yapının olmaması. Genel başkana bağlı, atamayla aday olup seçilen milletvekillerinden oluşuyor şu anki meclis. Şu andaki siyasetçilerin halkla bir ilgisi yok. Seçilen milletvekillerinin, benimle sizle bir ilgisi yok. Yıllardır bu böyle. Seçilmiş milletvekilleri tek bir kişiye bağlı, genel başkana. Genel başkan üzülmesin, genel başkan kırılmasın diye hiçbir şeyi gözleri görmüyor. Şimdi biz diyoruz ki, Türkiye Değişim Hareketi'nde genel başkanı bile partinin üyesi seçecek. İkincisi, tüm adayları, partinin üyesi bizzat belirleyecek diyoruz. Böyle olunca, bu partinin üyesinin çok ciddi bir kimliği oluyor. Partinin genel başkanını ben de seçeceğim, milletvekili adayları bana gelecek, belediye başkanları, meclis üyeleri bana gelecek. Kim seçilecekse bana gelecek diyen parti üyesi, kimlikli kişilikli bir topluluk olacak. Şimdi böyle olunca, diyelim ki ben bir dönem milletvekili oldum. Hatta beni bir dönem kontenjandan aday gösterdiler. Siz eğer siyaset yapmak istiyorsanız, bir daha seçilebilmek için, partinin tabanı ile üyesi ile iyi geçinmek, iyi işler yapmak zorundasınız. Ona kendinizi tanıtmak zorundasınız. Şimdi o zaman parti gerçekten demokratik bir yapıya kavuşacak. Biz diyoruz ki, hiçbir seçilmiş geceyarısı operasyonu ile alınamaz, alınamayacak. Her organda yüzde 30 kadın mutlaka olacak diyoruz. Yönetim kurulu sayısı 40 ise, en az 12 tane kadın olacak. Yoksa, kadın yönetici bulunamıyorsa, o yerler boş kalacak. Kadın bulamadık, erkek üye olsun durumu olmayacak yani. Milletvekilliği seçimlerinde de mutlaka kadın kontenjanı kullanılacak. Hatta kadın adayların belirlenmesinde yapılacak önseçimde, kadın adaylar ayrı bir sandıkta yarışacak. Zaten bu hareket, gençlerin ve kadınların gerçekten çalışması ile bir yere geliyor. Kısacası siyaset adam olduğu zaman, eğer ben halka bağlı siyaset yapacaksam, eğer ben halka hesap verme zorunluluğu hissediyorsam, işimi tam olarak yapmak zorunda olacağım. Adam bana soracak o zaman, sen mecliste ne yaptın diyecek? Bana ön seçimde, hizmet yapıp yapmadığıma göre oy verecek sonuçta. Siyasetin adam gibi olmasını sağlarsanız, o siyaset Türkiye'nin bütün sorunlarını çözer.
Şu anda parti programı tamamlanmak üzere, kendi içimizde tartışıyoruz. O parti programı açıklandığında herkes şunu görecek ki, sorunların, kimle nasıl ne zaman çözümleneceğini tek tek bilecek. Biz işsize nasıl iş bulacağız, yoksula nasıl yardımda bulunacağız. Sadaka toplumu yaratarak değil elbet. Yoksula insan gibi yardım edeceğiz. Bir ton kömür ya da bir torba erzakla değil ama. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, onun onuru ile oynamadan, hatta çalıştırarak, üretime katarak, gerekirse devletin imkanlarını kullanarak, biz önce işsizliği sonra yoksulluğu, gelir durumundaki bozukluğu gidereceğiz. Böyle bir gelir dağılımında, sosyal devlet diyemezsiniz. Mevcut siyasetçiler gibi siyasi parti kurarsak, onlardan bir farkımız olmaz. O zaman biz de onlar gibi oluruz.
SOYOÐUL: Umarım dediğiniz olur. Çünkü bir benzerine daha ihtiyaç duymuyoruz Allah için! Bol miktarda birbirine benzer partimiz var zaten.
ASLAN: 60 tane var ve biz 60 küsuruncu parti olmak istemiyoruz. Bu konuda farklı olduğumuzu kamuoyu yoklamaları gösteriyor zaten.
SOYOÐUL: Ne diyor kamuoyu yoklamaları? Gerçi kimse yoğurdum ekşi demez ama!
ASLAN: Hayır, kamuoyu yoklamalarını biz yapmıyoruz. Gazeteler, çeşitli kamuoyu araştırma kurumları, kendileri yaptırıyor o anketleri. Biz şu ana kadar hiçbir araştırma yaptırmadık. TDH olarak hiçbir anket yaptırmadık, yaptırmayacağız da. Bugün TDH'nın en küçük oyu yüzde 7. Yüzde 10 diyen var, yüzde 15 diyen var. Biz yüzde 7 diyelim. Şimdi, yılların partisinin oyu yüzde kaç? Yüzde 2. Biz daha henüz hareketiz. Ortada daha parti yok. Ortada daha parti programı yok. Ortada daha kurucular yok. Eğer bugün bu hareketin oyu, daha hareket halindeyken yüzde 7 ise, yarın ne olur? Önümüzdeki günlerde Sayın Mustafa Sarıgül, partinin kuruluşundan 15 gün önce istifa edecek belediye başkanlığından. İstifa ettiği gün, bu partinin en düşük oyu, yüzde 10 civarındadır. Parti kurulduğunda yüzde 20'dir. Türk halkı bu partinin baraj sorunu olmadığını görecektir. Baraj sorunu olmadığını gören halk, rahat oy kullanacaktır bize.
SOYOÐUL: Baraj sorunu olacağını hiç düşünmüyorsunuz yani?
ASLAN: Asla düşünmüyoruz. Bizim hedefimiz yüzde 48'tir. Bu iddiadır.
SOYOÐUL: Yüzde 20'nin altına düşmeyeceğiz. Hedef de yüzde 48 diyorsun.
ASLAN: Bizim tahminimiz ya yüzde 17'yizdir, ya da yüzde 48. Ortası yok bunun.
SOYOÐUL: Nasıl hesap bu böyle, anlamadım?
ASLAN: Bunu yapanlar biliyorlar. Yüzde 17 ya da yüzde 48. Bunu yazın bir yere.
SOYOÐUL: Egedesonsöz'e yazıyoruz işte! (gülüşmeler) Lideriniz Sarıgül 9 Mayıs'ta İzmir'e geliyor. Ne var sürprizler?
ASLAN: Sayın Sarıgül, İzmir'e Ege'ye ciddi önem veriyor. 9 Mayıs anneler gününde, sadece ve sadece anneler gününü Zübeyde Hanım'ın mezarı başında kutlamak için gelecek. En az 10 bin kişinin katıldığı bir kalabalıkla, Zübeyde Hanımı hep birlikte anacağız, bütün Türkiye'ye oradan mesaj vereceğiz. Cumhuriyetin tehlikede olduğu, laikliğin tartışıldığı bir dönemde buradan İzmir kadını, 'ben cumhuriyetin bekçisiyim, laikliğin adıyım' diye çok önemli mesajlar verecek. Sonra Karşıyaka ilçe binasının açılışı yapılacak.
SOYOÐUL: Ege'ye ve İzmir'e çok önem veriyor. Çünkü deniyor ki; 'CHP'nin oyu burada fazla. Ve Sarıgül, CHP'yi bölmek için geliyor.' Siz ne diyorsunuz?
ASLAN: Öyle dememek lazım. Halkın burada cumhuriyete, laikliğe, demokrasiye bakış açısı her zaman farklı olduğu için, o dediğiniz oy fazla gibi görünüyor. Şimdi bizim TDH olarak hiçbir siyasi partinin oyuna talip olmak gibi bir hedefimiz yok. Biz diyoruz ki, bu hareketin ötekisi yok. Şimdi iktidar partisinin iktidar olduğundaki oyu, yüzde 47'ydi. Kamuoyu yoklamalarına göre şu anda yüzde 30'lar civarında. Şimdi soruyorum, iktidar partisinin oyunda yüzde 20'ye yakın oranda düşüşe rağmen, muhalefet partisinin oyunda yükselme niye yok? Nereye gidiyor oylar? İktidar partisinin oyundaki düşüşle birlikte muhalefet partisinin oyunda yükselme olsaydı, o zaman dediğiniz doğruydu. Bölme değerlendirilebilirdi. Geçen defa mecburiyetten iktidar partisine oy veren seçmen, beklediğini bulamadı. Şu an gidecek yer de bulamıyor. Kim ne derse desin, bizim şu an aldığımız en fazla oy, merkez sağdandır. Kaldı ki, biz CHP'nin oyunun tamamını alsak bile işimize gelmiyor ki? Bizim işimiz yüzde 20 ile değil. Biz kimsenin oyunu bölmeye falan gelmiyoruz.
SOYOÐUL: Şu an bir muhalefet dozunuz yok. Ne AKP'ye karşı, ne CHP'ye karşı. Seçimin yaklaşmasını mı bekliyorsunuz?
ASLAN: Seçime doğru elbet üslubumuz değişecektir. Ama bizim geçmişi kötüleyerek bir yere varma arzumuz yok. Biz niye geliyoruz, amacımız ne? Bu parti işçiye ne verecek, memura ne verecek, sorunları nasıl çözecek? Biz bunları anlatacağız. Bugüne kadar yapılanlar için teşekkür ederiz diyeceğiz. Yapamadıklarınızı yapmaya da biz talibiz, çözüm önerilerimiz de bunlar bunlar diyeceğiz. Zaten çözememişler, daha biz ne diyelim ki? Zaten bir şey söylememize gerek yok. İşsizlik Türkiye'nin büyük sorunuysa, terör hala devam ediyorsa, dış politikada ciddi tıkanmalar varsa, Türkiye'de her geçen gün üretimle ilgili sıkıntılar büyüyorsa, artık intiharlar işsizlikten, yokluktan dolayı yaşanıyorsa, artık bizim bir şey söylememize gerek yok. Diğer partilerden gelmiş arkadaşlara da aynı şeyi söylüyoruz, geçmişi bırakın, geleceğe bakın. Eğer biz değişmezsek, bir şeyi değiştiremeyiz. Önce biz değişeceğiz, bizim anlayışımız değişecek. Geçmişe takılıp kalmayacağız.
SOYOÐUL: Bugüne kadar hiçbir siyasi hareketin içinde yer almamıştın değil mi?
ASLAN: Siz de biliyorsunuz ki, ben İzmir'i çok seviyorum. İzmir'i çok sevdiğim için de İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı aday adayı oldum. Bugüne kadar milletvekilliği adayı olmam için gelen tekliflerin hiçbirini kabul etmemiştim. İzmir'in sorunları beni çok rahatsız ettiği ve İzmir'i çok sevdiğim için Büyükşehir aday adayı oldum ben. Ama biliyorsunuz, çalışan, üreten insanlar aday gösterilmediği için, yeniden çekildik köşemize, işimize gücümüze baktık.
SOYOÐUL: Siyaset dünyası ile iş dünyası arasındaki farklar, benzerlikler ne? Yaşadıklarınla hangisi için daha zor, daha karışık ya da sahte diyebilirsin?
ASLAN: Şimdi biliyorsunuz ki, ben yıllarca Türkiye Gazeteciler Sendikası'ndaydım. Ben bugün Ege-Koop'ta başarılıysam, bunun temelinde gazeteciler sendikasındaki aldığımız örgüt terbiyesi vardır. Büyüklerimizden genel başkanımızdan, genel sekreterimizden aldığımız eğitim bizi başarıya götürmüştür. Örgütün ne olduğunu, sivil toplumun ne anlama geldiğini, insanlarla nasıl diyalog kurulabildiğini biliyoruz. Politikada şu an herhangi bir sorunum yok. Hareket, yeni hareket olduğu için herkesin bakışı da bu. Yani gerçekten diğer siyasi partilere benzemeyen bir yapısı, kadrosu var.
SOYOÐUL: Henüz bir kirlilik yok diyorsun…
ASLAN: Yok. Burada bir makam kavgası yok, çıkar kavgası yok. Burada sadece ben nasıl üretebilirim, ben nasıl hareketim içinde değişimle ilgili ne katkıda bulunabilirim diye düşünüyor insanlar. Bir de isimler yeni olduğu için, herkes siyaseti burada öğreniyor.
SOYOÐUL: Şu anda demek ki ön planda olan idealler. Ama partileşme sürecinde paylaşılacak şeyler olduğu zaman, ortaya bakalım ne çıkacak? Her neyse, Hüseyin Aslan'ı bu partileşme sürecinde nerede göreceğiz? Bugüne kadar illa ki İzmir diyen, Ankara tekliflerine hayır diyen Aslan, yeni parti ile birlikte Ankara'yı hedefleyecek mi?
ASLAN: Bilmiyorum, o günkü şartlar belirleyecektir. Ama Ankara olabilir… Ankara olsa da İzmir'e hizmet, benim için her zaman öncelik olacaktır.
SOYOÐUL: Hareketle ilgili söylenenlerden biri de TDH'nın Fethullah Gülen tarafından desteklendiği. Para kaynağının cemaatten geldiği. Gülen ile ilgili iddialara ne diyorsunuz? İkincisi bu kadar geniş bir örgütlenmeyi sağlarken, para sorununu nasıl çözüyorsunuz? Kaynağınız ne?
ASLAN: Gülen konusu, tamamen iftira. Bir daha söyleyeyim. Bu bir halk hareketi, kimsenin hareketi değil. Hiçbir kişiyle, kurumla, cemaatle ilişkisi yoktur, olamaz. Hele de söylediğiniz kişiyle, Gülen'le TDH'nın böyle bir ilişkisi olduğunu ispatlasınlar, ben de ayrılırım. Bu kadar net. Böyle bir şey yok. Böyle bir şey olamaz, böyle bir şeye ihtiyaç da yok ayrıca. Bu bir halk hareketi. Halk hareketinden kastımız şu. Herkesin merak ettiği kaynak nereden geliyor? Kaynak çok samimi söylüyorum; insanlar Türkiye'nin her yerinde hem harekette görev alıyor, hem de üzerine para veriyor. İzmir'den Ege'den örnek göstereyim. İzmir'deki tüm masrafları, il ve ilçelerdeki arkadaşlarımız karşılıyor. Yönetimde yer alanlar, üyeler. Ayda 100 TL veriyor, 50 veriyor, gücü ne kadarsa. Kirasını da telefon masrafını da, ısınma giderini de her il teşkilatı, kendisi karşılıyor.
SOYOÐUL: Genel merkezden gelen bir kaynak ya da yardım yok mu?
ASLAN: Yok. Kaynak yok. Genel merkez olarak yapılan şu. Parti kurucularından 15 kişi bir araya geliyor, para toplanıyor, fon oluşturuluyor. Genel merkez binası alınıyor, şu anda tadilatı bitmek üzere. Oradaki masraflar da bu şekilde karşılanıyor. Genel merkezde para pul yok. Hareket bu. Herkes kendi öz kaynakları ile bir şeyler yapmaya çalışıyor. Diyelim bir yerde toplantıya ya da mitinge gidiliyor. O gidiş-geliş otobüs parasını, herkes kendi cebinden karşılıyor. Cebinden verdiği için de 'burası benim artık' diyor. Aidiyet duygusu da böyle gelişiyor. 'Ben buranın kirasına katkıda bulunuyorum, buranın çaycısının parasını ben de bölüşüyorum, buralar artık benden sorulur' diyor. Sahip çıkıyor o zaman işte.
Biz kimseden yüksek miktarda bağış da almıyoruz. Yarın birisi gelse dese ki 10 milyar bağış yapacağım, almayız.
SOYOÐUL: Niye?
ASLAN: Gerek yok. Onun amacı başkadır. Gelecekte yaptığı bir hesabın bedelidir o. O bedeli ödememek için almıyoruz.
SOYOÐUL: İzmir'de yerel yönetimler bir yılını devirdi. Ama sizden ciddi bir muhalefet gelmedi. Niye?
ASLAN: Birincisi Türkiye Değişim Hareketi olarak, geçmişi kötüleyerek politika yapmıyoruz. İkincisi de yerel yönetimlerde daha henüz bir yıl oldu. Çok uzun bir süre değil.
SOYOÐUL: Ama Büyükşehir'de, Karşıyaka'da, Narlıdere'de, Balçova'da 6. yıl oluyor.
ASLAN: Benim kişisel görüşümü sorarsanız, İzmir yine proje fakiri. İzmir'in geleceği ile ilgili herhangi bir şey yok. Bu gerçekten İzmir'de bir sorun. İzmir aslında böyle olmamalı. Ekonomik krizde öyle anlaşılıyor ki, en çok etkilenen kent, İzmir. Her anlamda hem de. İşsizliğin en çok olduğu bir kent. Yüksek eğitimli gençlerin en işsiz olduğu bir kent. Yatırımın olmadığı bir kent. İnşaat sektörü bile şu anda cumhuriyet tarihinde yaşamadığı sıkıntıyı yaşıyor. Kimsenin umurunda değil.
SOYOÐUL: Neden?
ASLAN: İzmir'de insanların kafasında gelecekle ilgili bir şey yok. Yatırım yapan yok çünkü. Yatırım yok. Bir başka yere gidiyorsunuz, evet ekonomik kriz var ama İzmir'deki kadar derin değil. Oralarda çark bir şekilde dönüyor. İzmir'de ise çark dönmüyor. Her gün bir işyeri kapanıyor. İşsizlik her gün artıyor. O zaman demek ki, bu kentte bir sorun var. Bu kenti yönetenlerde bir sorun var. Oturup düşünmek lazım.
SOYOÐUL: Bunun, hükümetin de işine gelen bir durum olduğunu düşünmüyor musun?
ASLAN: Ben o kadar da katılmıyorum bu görüşe.
SOYOÐUL: AKP'nin cezalandırması, bazı konularda destekliyor gibi görünüp çaktırmadan engellediği konular hiç mi yok?
ASLAN: Türkiye'de bütün belediyeler Ak Partili değil. Ak Partili olmayan belediyelerdeki duruma bakmak lazım. Sayın Sarıgül'den örnek vereyim. Şişli'de 3 dönemdir belediye başkanlığı yapıyor, her seçimde de oyu artıyor. Sonuçta o da muhalefet partisinden, şu anda da partisi yok Sayın Sarıgül'ün. Eğer orada 3 dönemdir belediye başkanlığı yapıyorsa, Eskişehir belediye başkanı 3 dönemdir hizmet ediyorsa, Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki muhalif belediye başkanları kaç dönemdir bunu becerebiliyorlarsa, İzmir'in kaynakları onlara göre çok daha fazladır. İddia ediyorum. İzmir'in kaynakları, İzmir'in gücü, hiçbir yerle kıyaslanamaz. İzmir kendi gücünü kullanamıyor, İzmir kendi aklına sahip çıkamıyor.
SOYOÐUL: Yerel yönetimleri örnek gösteriyorsunuz ama, bu kentte çok eski meslek odaları da var, sivil toplum örgütleri de var.
ASLAN: Ama önce yerel yönetimler. Önce milletvekilleri. Bu kent adına bakanlık yapanlar. Bu kent adına görüş bildirenler. Hani kanaat önderi olarak bu kent adına görüş açıklayanlar? Bunları yönlendirecek olan da siyasettir. İzmir de bunlara başkanlık yapması lazım. Masaya vurması lazım. Eğer hükümet İzmir'le ilgili bir engelleme yapıyorsa, İzmirli bunun gereğini yapar. Yeter ki bunu İzmirliye iyi anlatın. İzmirli bunun hakkından gelir. Kolay mı yani İzmir'in sorunlarına sırt çevirmek? İzmir'in sorunlarının çözümünü engellemek? Buna hiçbir siyasi iktidarın gücü yetmez. Halka İzmir hakkında doğru bilgi verilmiyor. Doğru bilgi verilse, şurada engellendim dense, İzmir halkı da buna inanırsa, gereğini yapar. Çünkü İzmir bu; medeni bir kent, uygar bir kent. Seçimlerde bu konudaki gücünü ortaya koymuş, kararlılığını ortaya koymuş. Şimdi bunlar kullanılmıyor. Halktan kopmuşsunuz, kimseyle konuşmuyorsunuz, soruyorum belediyelere, şimdiye kadar kaç kişiye iş imkanı sağladınız? Yok. İzmir'de her şey var, ama hiçbir şey yok maalesef. Her şeyin olduğu ama hiçbir şeyin olmadığı bir kent, başka nerede var? Eksik olan ne bu kentte? Bu kentin Antalya'dan ne eksiği var, bu kentin Denizli'den ne eksiği var? Bursa'dan ne eksiği var? Bu kentte gerçekten her şey var. Ben kaynak yok lafına katılmıyorum. Bu kent, kendi kaynaklarını yaratır.
SOYOÐUL: Bu kentte lider yok o zaman.
ASLAN: Onu bilmem. Ama şunu sorayım. Siz bu kentin milletvekillerinin hepsini bir arada gördünüz mü? Peki aynı partiden olan milletvekillerinin tamamını bir arada gördünüz mü? Yok. Demek ki o zaman bir sorun var demektir. Ben İzmir milletvekillerinin tamamını, ayda bir kez hiç değilse, Kordon'da çay içerken görmek istiyorum. Ama tamamını… Ayda bir kez görmek istiyorum. Hepsi. Mecburlar çünkü. Bunu kırmamız gerekiyor. Türkiye Değişim Hareketi bunu kıracak işte. Çünkü halk hareketi. Onu yapmaya mecburuz yani.
SOYOÐUL: Röportajın sonuna yaklaştık. Başka ekleyebileceklerin varsa, onu da alayım.
ASLAN: Türkiye Değişim Hareketi, iktidar odaklı bir hareket. TDH cumhuriyetin devrimleriyle Türk toplumunun milli ve manevi değerleriyle çatıştıran değil, birleştiren, bütünleştiren bir hareketin adı. Her türlü işbirliğine hazırız. Başı açık olan da, başı kapalı olan da bizimle birlikte. Parti programı, yakında açıklandığında herkes şunu görecek. Engelliye bakışımız da, kadına bakışımız da, işsize bakışımız da Türkiye'ye bakışımız da Güneydoğu'ya bakışımız da nasıl, bu sorunları nasıl çözeriz; herkes görecek. İnşallah Engelliler Bakanlığı kuracağız. Türkiye'nin yüzde 10'u engelli. Meteorolojiden sorumlu devlet bakanlığı var, engellilerden sorumlu devlet bakanı yok.
SOYOÐUL: Konumuz Ege-Koop değil ama sormadan geçemem. Ege-Koop Başkanı olarak en son yaptığınız bir çıkış vardı. Yatırımlarının aynı heyecanla desteklenmediğini, projelerinize yer gösterilmediği, hatta engellendiği yolunda bir açıklama yapıp, İzmir'den biz de gitmek zorunda kalacağız demiştiniz. Herhangi bir gelişme var mı? 'Dur bakalım nereye gidiyorsunuz, nedir sorununuz' diyen oldu mu?
ASLAN: Maalesef yok. Dedim ya kimsenin umurunda değil. Sayın İzmir Valisi hariç, derdin nedir diye soran olmadı. Bir tek Vali Bey sordu. Biz bunu başkalarından beklerdik. Biz bu kente 25 bin konut yaptık. Bu kentin planlı gelişmesine, hiç kimsenin bulunmadığı kadar katkıda bulunduk. Kent dışında kentler kurduk. Biz bu kente kötülük yapmadık. Birçok dar gelirliyi ev sahibi yaptık. Ama sanki bu kente kötülük yapmışız gibi, hiç kimsenin umurunda değil. Nedir sıkıntınız diyen yok. Biz hiç kimseden özel bir şey istemiyoruz. Kanunsuz bir şey de istemiyoruz. Sadece belediye başkanlarını teslim alan bürokrasinin biraz dikkatinin çekilmesini istiyoruz. Belediye başkanlarını teslim alan bürokrasinin… Başka bir şey istemiyoruz. Biz bugüne kadar yasadışı hiçbir iş yapmadık. Ege Koop ile ilgili asla hiç kimse olumsuz bir şey söyleyemez. Ama maalesef belediyelerimiz, bir projeye başladığımızda Ege Koop'a, adeta nasıl fazla para alabilirim, nasıl fazla harç adı altında para talep edebilirim diye bakıyor. Bu mantıkla İzmir'e hiçbir yatırımcı gelmez, gelen de kaçar. Böyle de oluyor zaten… Ya gelinmiyor, ya da gelen kaçıyor!
SOYOÐUL: İzmir dışındaki yatırım planları ne durumda?
ASLAN: Önümüzdeki günlerde netleşecek. İzmir'den nereye gidiyorsun denilmedi ama birçok yerden de 'sizi bekliyoruz, her türlü imkana hazırız' diyen pek çok belediye başkanı oldu. Bunları değerlendireceğiz. Şu anda bu zor koşullarda İzmir'de 150 milyon TL, eski parayla 150 trilyonluk iki tane projeyi yürütmeye çalışıyoruz. 25. yıl ve 4 Mevsim Konakları. İzmir'de inşaat sektörüne bir canlılık getirecek. İnşaat sektörü demek, 300 kalemi ilgilendiren bir sektör demek. İnşaat sektörü demek, en önemli sorun olan işsizliğe çare demektir. Aşırı derecede harçları/haraçları ödemekte zorluk çekmemize rağmen İzmir'den de kopmuyoruz.