Yazarımız Gönül Soyoğul'un İESOB Genel Başkanlığı için yeniden aday olan Cemal Tercan'la yaptığı söyleşi...
BAŞLARKEN
1957 yılında İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanlık koltuğuna oturduktan 44 yıl sonra o koltuğu Mehmet Ali Susam'a bırakan; 44 yılın içine 3 dönem milletvekilliği ile Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu Genel Başkanlığı da sığdıran 77 yaşındaki Cemal Tercan, şimdi var gücüyle 16 Mayıs'ta yapılacak İESOB seçimlerine hazırlanıyor.
Çankaya'daki bir işhanındaki bürosu, tam anlamıyla seçim bürosu gibi çalışıyor Tercan'ın. Gelenler, gidenler, arayanlar, vızır vızır işleyen telefonlar, arayıp rapor verenler…
9 yıl önce kendinden emin olarak girdiği seçimde ilk kez 'yenilgiyi' tadan Cemal Tercan, belli ki, bu 9 yıl boyunca rövanşa hazırlanmış. Rövanş sözcüğünü kendisi kabul etmese de şu an rakibi durumunda olan Birlik Başkanı Zekeriya Mutlu'nun adının söyleşi boyunca bir ya da iki kez geçmesi, durumun pek de öyle olmadığını anlattı bana. Tercan, sürekli Mehmet Ali Susam'ın adını vererek konuştu; kaldı ki odanın asıl başkanının da Susam olduğunu savundu.
Bir saatlik sohbetimizde, benim sorduğumdan daha fazla soru sordu kendine. Ve bu bir saatlik konuşmada; bu kez 2001'deki seçim öncesinde olduğu gibi seçime 'çantada keklik' gibi bakmadığı, zor bir seçim olacağını düşündüğünü hissettirdi bana.
Ama 9 yıldır sürdürdüğü adım adım, ince ince yürüttüğü çalışma, belli ki, 16 Mayıs'taki seçimlerin, mevcut oda yönetimi açısından da 'zahmetsiz' geçmeyeceğini gösteriyor.
Bu notu da düştükten sonra, söz; seçime bir ay kala adaylığını açıklayan Cemal Tercan'ın.
GÖNÜL SOYOÐUL: 2001 seçimlerinden, kaybettiğiniz yıldan başlayalım. Hangi nedenle kaybettiniz o seçimleri, muhasebesini yapmışsınızdır mutlaka. Seçim öncesi kendinizden emin görünüyordunuz. Neden kaybettiniz?
CEMAL TERCAN: 2001 seçimlerinde biliyorsunuz yönetim kurulunun içinden 4-5 arkadaş bizim aleyhimize döndüler. Ne sebepten araştırmadım bile. Döndüler. Doğrudan içerden bir huzursuzluk kaynaklandı. Bu arada da rakibimiz durumunda olan Mehmet Ali Susam, Zekeriya falan, takım halinde oda oda dolaşarak bir takım vaatlerde bulundular. Hayal olan vaatlerde. Gerçekleşmesi mümkün olmayan. İnsanları etkilediler. Bana da bıkkınlık gelmişti artık. Bir yönetim kurulu oluşturduk, kerhen! Kongre salonunu izlediyseniz görmüşsünüzdür, orada yalnız başımaydım. Tek başıma. Yönetim kurulu meydanda bile yoktu. Bütün bunlara rağmen çok az farkla kaybettik.
SOYOÐUL: Neden yalnız kaldınız?
TERCAN: Bana o tarihte Ödemiş teşkilatımız dedi ki, Ödemiş'i temsilen yönetimde olan arkadaşı alma. Onun yerine başkasını al dedi. Tire'den de öyle oldu. Bergama da yönetimdeki arkadaşı alma, dışardan birini al yönetime. Ben de cevaben dedim ki, üçünü de alacağım. Neden, çünkü o kara günlerde, sıkıntılı günlerde onlar direk gibi, mertçe yanımda kaldılar. Ben bunları bir tarafa atamam. Seçimi kaybedersin dediler. Kaybedersek kaybedelim dedim. Onurumuzla kaybettik nitekim.
SOYOÐUL: Yanlış liste oluşturmaktı hatanız?
TERCAN: Bir içerden yediğim darbe, tabiri caizse, mertliğimiz. Ben seçimden sonra çekildim. Artık istirahat edelim dedim.
SOYOÐUL: Seçimden sonra Birlik Başkanı Mehmet Ali Susam ile görüşmediniz mi?
TERCAN: O tarihlerde benim Türkiye'de ilk defa başlattığım bir proje vardı. Türkiye'de Avrupa fonlarına proje ile başvuran ilk biz olduk. Neydi o proje? Çevre sağlığı projesi. Avrupa fonlarından hibe yoluyla desteklenecekse, mutlaka Almanya içinde olmalı. Çünkü Avrupa birliği fonlarına para en çok Almanya'dan aktığına göre, onlar da fonun idaresine hakim oldukları için, bunu yaptık. Ben Münster şehri ile kardeş şehir oldum ve bu projeyi onların bilgisine sundum, onlar da kabul ettiler. Dediler ki, bu projede bir ayak Türkiye, bir ayak Almanya, bir ayak da Tunus olacak.
SOYOÐUL: Ne demek çevre sağlığı projesi?
TERCAN: Şu. Çevrenin sağlığı için egzoz yakan bütün vasıtalar çevreyi kirletiyor. Ne lazım, enerji lazım. Çevreye zarar vermeyen enerji nedir, güneş enerjisidir. Almanya'da ve kıta Avrupa'sında bu enerjiden, güneşi az olmasına faydalanıyorlar. Türkiye güneşi bol ülke, biz daha çok faydalanırız dedik. Proje tuttu. Vilayetin, Çevre Bakanlığı'nın onayını aldık, projeyi yolladık. Proje orada sonuçlanmak üzere işleme kondu. Yani fon yönetimi, projeye parayı tahsis edeceği dönemde, biz yönetimi devrettik. Seçimden bir hafta sonra Birlik Başkanı Mehmet Ali Susam'a telefon ettim. 'Geleceğim, yalnız seninle görüşeceğim' dedim. Gittim, yönetim kurulu bir odaya kapanmışlar, merakla ne diyeceğimi bekliyorlar.
Dedim ki, Mehmet Ali'ye; 'böyle böyle bir proje geliştirdik, son kertesine kadar geldi. Bu projeye sahip çıkın. Aman bunu ihmal etmeyin, benden ne yardım isterseniz, bu proje için ben varım. Ama görünmem, fotoğraf çektirmem, sizi gölgelemem.' Mehmet Ali yürütürüz dedi ama yapmadı. Çünkü projenin yararını anlamadı. Teknoloji ile ilgileri yok. Ve maalesef o proje, ilgisizlikten dolayı, iptal edildi. Çünkü Almanların muhatabı kalmadı. Bunun dışında 9 sene boyunca, bu iş hanındaki büroda kendi elemanlarımla hep vardım. Niye? Çünkü esnaf sanatkara hizmet etmek artık bizim mayamız olmuş. Bu benim idealim. Vazgeçemiyoruz.
SOYOÐUL: Seçimlerden sonra esnafla bağınızı hiç koparmadığınızı anlıyorum. Peki esnaf size karşı nasıl davrandı?
TERCAN: Her gün bir şikayet geldi. Mağdur olan insanlar geldi. Hepsine yardımcı olmaya çalıştık burada.
SOYOÐUL: Siz bu 9 yılı gölgede, hiç kenara çekilmiş gibi geçirmemişsiniz.
TERCAN: Doğru, çalıştık.
SOYOÐUL: Zamanlama olarak niye 9 yıl beklediniz, niye daha önce değil de şimdi peki?
TERCAN: Nedeni şu. Şimdi bundan evvel bazı teşebbüsler oldu. Birliğe karşı çıkanlar oldu. Reşat çıktı, Mustafa Kara çıktı. Ama sonuç alamadılar. İsimler tutmadı çünkü. Bir de bunlar (şimdiki yönetim) çok para harcadılar, hala harcıyorlar. Korkunç baskı yapıyorlar odalara.
SOYOÐUL: 'Para harcıyorlar'dan kastınız ne?
TERCAN: Efendim, ne oluyor, muhalif bir oda mesela. Bir bina var, onu sana verelim diyorlar, para veriyorlar. Mesela Reşat'a 100 milyar verdiler. Bina parası olarak. Birine mobilya alsın diye veriyorlar. Şimdi yeni odalar var, duyuyorum, yenileştirme yapacaklar mesela. Gidiyor hemen Birlik Başkanı, diyor ki, bu parayı biz ödeyeceğiz. Biz yenileyeceğiz. Ve ödüyor. Yani millete ait parayı çar çur ediyorlar rahatça. Peki bu paralar nereden geliyor? Şimdi bir kanun değiştirdiler. 507 sayılı yasayı çıkaran bendim, biliyorsun. Konfederasyon Genel Başkanı olarak. 507 sayılı yasa, Türk sanatkarlar esnaflar için bir milattır. Bir devrim yarattı. Nedir o devrim? 507 sayılı yasaya göre mahalli idarelerin yetkilerini odalara aldım. Tarifeler. Tarifeleri ekmeğin, sütün, berberin tarifesini bu yasanın imkanları dahilinde odalar belirliyor. Eskiden bunu mahalli idareler veriyordu. Bu yasa, Türk esnaf ve sanatkarına ve yönetimlere, şahsiyet kazandırdı. Kişilik getirdi. Ustalık belgesi olmayan, işyeri açamaz kuralı getirdik yine bu kanunla. Bu toplumun menfaati icabıdır. İşinin ehli olması zorunlu oldu.
SOYOÐUL: Peki yasaya ne oldu ki?
TERCAN: Şimdi bakın ne yaptılar. Bizim meslek odalarımız bunu yürütmeye çalışıyor. Ama ticaret ve sanayi odalarına kayıtlı olanların böyle bir mecburiyeti yok. 507 sayılı yasa sizi bağlar, bizi bağlamaz diyorlar. Eskiden bağlıyordu ama bunu bozmuşlar, mecliste. Bozulma toplumun aleyhine.
SOYOÐUL: Peki bu bozulma ile ne elde ediyorlar, anlamadım.
TERCAN: Şimdi işyeri açacaksınız, radyo tamircisiniz diyelim, gidip ticaret odasına kayıt oluyor. Orası sormuyor ustalık belgesini. Kaydolman için bizim meslek örgütlerinde o belge şarttır. Ama ticaret odasında bu şart yok.
SOYOÐUL: Parayı nereden buluyorlar dediniz ama sorunuzu cevaplamadınız. Bunlarla ne ilgisi olduğunu hala anlamadım.
TERCAN: Oraya geliyorum. 507 sayılı yasayı değiştirdiler. Eskiden bizim 507 sayılı yasaya göre, bir kişi işyeri açacak, evvela ilgili odaya giderdi. Fırıncıysa fırıncılar odasına gider, fırıncılar odası kendi usulüne göre, o kişinin bu mesleği yapıp yapamayacağını kendi kurallarıyla belirler. Yapacaksa önce odaya kaydeder, sonra sicile yollardı. Kaydederken aidatını alıyordu. Sicil de mütevazı bir şey alıyordu. Şimdi kanun değişti. Şimdi evvela sicile gidiyor, sicil her önüne geleni, ustalık belgesi var mı yok mu bakmadan, bir kaideye alıyor, aidatını da alıyor, bütün paraları alıyor, sonra da istediği odaya yolluyor.
SOYOÐUL: İstediği oda derken, fırıncıysa fırıncılar odasına göndermiyor mu?
TERCAN: Karma odaya gönderiyor. Karma odacı fırıncı odasına kızıyorsa, ondan değilse, ona gerekeni başka yere yolluyor. Para bakımından büyük geliri bu alıyor, kaymağını yiyor, odaya da al bunu diyor. Bir gelir bu. En büyük gelirleri yasal gelir değil. Bilmem takip ettiniz mi, Gültepe'nin üzerinde 82 bin metrekare alanı, 62 bin metrekaresi Büyükşehir'den satın aldım. Çok ucuz parayla. Kime? Birliğe… Sağında solunda da iki parsel var hazinenin, 22 bin metrekare falan. Tuttum buraya, işletmeler üstü eğitim merkezi yapma projesi oturttum. Bu projenin giderini de konfederasyona yükledik. Konfederasyon nereden buluyor bu parayı? Ben 93'te milletvekiliyken bütçeye işletmeler üstü eğitim merkezi yapılmak üzere 500 milyar hibe koydurdum. Ondan sonra 1 trilyon, 2 trilyon devam etti. Ne yaptı konfederasyon o parayla? işletmeler üstü eğitim merkezi yapacak. İşletmeler üstü eğitim merkezi ne demek? Çırak imtihan veriyor usta oluyor, usta olduğu zaman piyasaya atılacağı zaman o işletmeler üstü merkeze girecek, niçin girecek? Diyelim ki tornacı. O merkeze gittiği zaman piyasada olmayan teknik ve teknolojinin en son ürünü olan makineler orada olacak. Gelip onu da öğrenecek. Çünkü o makineler çok büyük paralar. İş sahibi olmanın kurallarını da orada öğrenecek. Ayakta durmanın şartlarını. Şimdi bunlar ne yaptılar?
Bir de yalnız, bununla bağlantısı olduğu için söylüyorum. Sarnıç'ı biliyorsunuz, 112 bin metrekare alanı ben Hazine'den 30 yıllığına kiraladım. Niçin? Ben burada ihtisas fuarları yapmak için kiraladım. Bunun için Almanya ile irtibat kurdum. Geldiler gördüler. Bir yanı havaalanı, bir tarafta Birlik Oteli. Orası uygulamalı eğitim oteli. Otelin altına 6 derslik yaptırdım. Rehberler getirttirdim. Demek ki mükemmel bir yer. Tuttular bunlar Afetevleri üstündeki eğitim merkeziyle o değerli yeri, hazineye ait olan yeri takas ettiler. Al bunu dediler, ver bunu. Burada korkunç bir suistimal var. Bakanlığa intikal ettirdik. Şimdi al bunu dedikleri yer ne? Eğitim son halkası, işin ciğerini verdiler. Eğitimi yok ettiler. Onun yerine burayı aldılar. Sarnıç'taki yerin değeri 30 trilyon, bizim yaptırdığımız yerin değerini hesap ettirdim 1.5, 2 trilyon. Aradaki o büyük fark ne oldu? 70 bin metrekaresini Doğan holdinge sattılar, 5.5 trilyona. Görünen rakam o. Ama oranın değeri başka. O para Birliğe giderken hemen kasanın yanında yarısını çarptılar. Ne yaptılar. Bizim yaptırdığımız Birlik Plaza'nın yanında bir kat vardı, 2 trilyona onu sattılar Birliğe. O para nereye gitmesi lazım? Besaş'a gitmesi lazım. Besaş tam bir felaket.
SOYOÐUL: Bunlar adliyeye intikal eden şeyler. Ağır suçlamalar var bu konuda, burada konuşmak doğru olmaz..
TERCAN: Şimdi İzmir'deki esnaf teşkilatı, şu soruyu sormalı. Benim eğitim tesislerim nerede? Benim alanım nerede? Şimdi 5.5 trilyona sattılar dedim ya Sarnıç'taki yerin 70 bin metrekaresini. Onun 2 trilyonunu, geriye kalanını; bizim iskeletini yaptığımız meslek okulu vardı, o iskeleti tuttular, milli eğitime dediler ki biz burada sanat okulu yapacağız. O parayı da tuttular o sanat okuluna yatırdılar. Sanat okulu yapmak devletin işidir. Esnaf teşkilatının işi eğitim tesisleri yapmaktır. Kalan parayı da basına reklam olarak dağıttılar. Basında bunlar aleyhine bir şey yazdıramazsınız. 9 sene bir çivi çakmadılar. Bütün bunları görünce, haydi bismillah, bir daha soyunalım dedik.
SOYOÐUL: Size aday olun diye bir baskı gelmedi, siz ortaya çıktınız yani?
TERCAN: Olur mu baskı geldi, hem de ne baskı? Ben gözledim uzun süre. Bu arada iki başkan çıktı. Ama bizle temas etmeden çıktılar. Şimdi o kendiliğinden çıkanları gözledim. Ama çıkanlara baktım, bir ağırlıkları yok. Niçin çıktıkları belli, kızmışlar. Ya da listeye alınmamışlar. Ama şimdi öyle değil. İnançlı, imanlı, kararlı bir ekip var. Ben de bu ekibin bir ferdiyim.
SOYOÐUL: Sizin ekibiniz kim?
TERCAN: İzmir'deki iri odalar bizde.
SOYOÐUL: Şu an 131 odanın yarıdan fazlası beni destekliyor diyebiliyor musunuz mesela?
TERCAN: Şimdi odaların 7, 9, 11 şeklinde yönetim kurulu üyeleri vardır. Yani yönetim kurulları, odanın üye sayısına göre yönetim kurulu rakamları çıkıyor. Buna göre şimdi bakıyorum, yüksek matematik tahsil ettim ben, hayali rakamlar söylemiyorum. Şu an yüzde 70'in üzerinde bizde. Ama bu rakam büyüyecek. Şimdi onlar ne yapıyorlar? Bak Menemen'de toplantı yaptılar. Foça bir oda, Menemen 4 oda, etti 5 oda. Çiğli 2 oda etti 7, Aliağa 2 oda, etti 9 oda. Buradan 2 otobüs doldurdular. O odaların asilleri, yedekleri, denetçileri hepsini topluyorlar. Pankartlar yazıyorlar. Bir şov. Davullar zurnalar. Haydi yemeğe, rakılar içmeler. Millet seviyor yemeği, afiyet olsun! Dağılıyorlar. Dün Ödemiş'teydiler. Ödemiş'te 9 odamız var. Kiraz Beydağ 3 oda, etti 12 oda. Tire'den 3-4 oda gidiyor. Ama İzmir'den yine iki otobüs dolusu insan. Kalabalıkla etkiliyorlar yani. Halbuki Ödemiş'te 60 oy var. Beydağ'da 20 oy var, etti 80 oy. 80 oyluk bir yere aşağı yukarı 10 bin kişi gidiyor. Amaç ne? Ürkütmek, korkutmak etkilemek. Onun dışında gazeteciler de etkileyenler. O arada ezilen, yok olan ne? Hak ve hukuk. Ve milleti bu etkilerle, kendi eksilerini kapatarak etkilemeye çalışıyorlar.
SOYOÐUL: Siz çok yalnız bir açıklama yaptınız. Tek başınıza çıkıp ben adayım dediniz basına. Niye yanınıza sizi destekleyenleri almadınız?
TERCAN: İnanın utanırım. Bu bir inanç, bir gerçek kavgası. Şimdi (Besaş'la ilgili 18 Aralık 2009'da Hürriyet Ege'nin manşetinde '200 milyonluk suç duyurusu' başlığıyla yayınlanan haberi gösteriyor) bunu ben yapmadım ki? Şimdi burada çok mağdur olanlar var. 27 tane odamız buna para yatırmış, ortak olmuş, çünkü ona nutuk atmışlar, demişler ki, Besaş'a ortak olursanız çok kazanacaksınız, rafınıza ilk elden mal alıp koyacağız, aracı tefeci olmayacak. Bir kazanan, bin kazanacak. Bunlar ciddi rakamlar, (tekrar Hürriyet'i gösteriyor) adliyeye intikal etmiş. Şimdi beni üzen ne biliyor musunuz? Belki bir iftira bu. Bunu sonuçlandırın. O yıllar sürüyor, adalet kemaliyle gerçekleşmiyor.
Ben size bir şey daha göstereyim. Şimdi yönetim kurulunda ikinci başkan olan kişi, odasında suistimal yaptığı tespit edildiği için mahkemeye düşmüş. Belki iftiradır. Ama mahkeme sunulan belgeler, deliller, bilgilerle, bunu 5 yıla mahkum etmiş. Hakim cezayı vermiş ama uslu durduğu için 2.5 yıl indirmiş, sonra bir şey daha bulmuş, 1 yıl daha indirmiş. 1 yıl 3 ay da kalmış, daha fazla indirememiş. Bu adam birlik başkanvekili halen. Olur mu bu? Bu iş vicdan işi. Sağcı solcu işi değil. Mahkemenin kararı bu işte, bakın. (2. Ağır Ceza Mahkemesi kararını gösteriyor)
SOYOÐUL: Farkında mısınız, sizin ağzınızdan hep Mehmet Ali Susam çıkıyor. Birlik Başkanı o değil ama?
TERCAN: İzmir Esnaf Birliği Odası'nı Mehmet Ali Susam idare ediyor. Orada makamı da var. Onursal başkan olarak. Kim yaptı seni onursal başkan?
SOYOÐUL: Seçim aslında Zekeriya Mutlu ile sizin aranızda değil de Mehmet Ali Susam ile Cemal Tercan arasında geçecek yani?
TERCAN: Evet de ben bunları hasım falan olarak almıyorum karşıma. Keşke diyorum, başarılı olsalardı da, ben çıkmasaydım. Benim ne işim var bu işlerde? Ben okumayı çok severim. Gezmeyi çok seviyorum. Güney Amerika'dan bir ay oldu döneli. Torunlarım var, onlarla vakit geçirmeyi seviyorum. Ama mecbur ettiler beni. Yaptığım bütün eserleri sattılar. Sattılar. Yaptığımız eserler, benim ideallerimdi, torunlarım gibi. Vicdanen huzursuzum.
SOYOÐUL: Bu bir rövanş değil, vicdanımı rahatlatmak için aday oldum diyorsunuz yani.
TERCAN: Şimdi çıktık yola, tepede biz gözüküyoruz. İl kongresi bitti mi, konfederasyon kongresi bitti mi, benden allahısmarladık. Genç, dinamik, iyi eğitimli çocuklar var.
SOYOÐUL: Öyle mi? Seçilirseniz koltuğu bırakacak mısınız yani?
TERCAN: Evet, kesin. Ne olur, en fazla 6 ay kalırım. Yani yıl sonunda Cemal Tercan yok artık. Hemen ayrılacağım, hemen. Neden? Çok tecrübeli, yüksek tahsilli çocuklar var. Bir de onlar çalışsın.
SOYOÐUL: Şimdi, ben size yaş meselesini soracaktım. 77 yaşındasınız. Bu konu hep tartışılır. Chp İzmir İl Başkanlığı seçimlerinde de tartışma konusu olmuştu. Ekrem Bulgun'un 78 yaşında olması çok eleştirilmişti. Gerçi siz 'seçilirsem ayrılacağım' açıklamasıyla benim sorumun önünü kestiniz. Gençlere bırakacağım diyorsunuz. Ama seçildikten sonra çok ısrar ettiler kalacağım diyebilirsiniz! Genellikle öyle oluyor da…
TERCAN: Kesinlikle bırakacağım. 'Bırakıyorum ama bırakmıyorlar' gibi roller bize yakışmaz. Seçilirsem, bırakacağım net. Ama bu arada bir şey söyleyeyim. Avrupa'nın Münster şehrine Birlik olarak gitmiştik. Oranın birlik başkanı 92 yaşındaydı. Bize bir yemek verdiler, geldi o yemeğe, yarım saat kaldı, sonra başbakan gelecek dedi izin istedi, arkadaşlar sizinle meşgul olacaklar dedi. Şimdi bu işler yaşta değil, başta. Esnaf sorunları nedir, teknik nedir, teknoloji nedir, şimdiki yöneticilerle bir tartışalım isterlerse. Ben Konfederasyon Genel Başkanlığı yaptım. Türkiye'de sanayi sitesini ilk yapan benim.
SOYOÐUL: Sorunlarını a'dan Z'ye biliyorum diyorsunuz.
TERCAN: Esentepe'de 500 daire yaptım, esnafı ev sahibi ilk yapan benim. Sadece burada değil. Ödemiş'te, Bergama'da. Yazlıklar yaptırdım Çeşme'de esnaf idarecilerine. Bunları yapan sıfır adam değildir değil mi? Şimdi sayın Mehmet Ali Susam'ın bu işlerden haberi var mı?
SOYOÐUL: Kaybetme nedenlerinizi söylerken, aslında krize hiç değinmediniz. O zaman 2001 krizi vardı ve esnaf da korkunç etkilenmişti. O dönem ekonomideki öfkenin bedelini de ödediniz diye düşünmüştüm ben. Şimdi de kriz var. 2001'den daha derin, çünkü küresel. 2001 krizi beni götürdü, bu kriz de şimdiki yönetimi götürecek diyebiliyor musunuz?
TERCAN: Şimdi krizin rolü vardı o dönem ama sadece o değil. Saydığım bir sürü şey var. Şimdi 1033 delege var oy kullanacak, bu 1033 delegemizi gerçeklerle buluşturacağız ve kucaklaştıracağız. Onun menfaatine giden yolu göstereceğiz.
SOYOÐUL: Söyleşiye başlamadan önce, 'bunlar teşkilata siyaset karıştırdılar' gibi bir söz söylemiştiniz. Nedir bu?
TERCAN: Şimdikiler, maalesef esnaf teşkilatının imkanlarını bir partiye kullandırdılar. Benim için 44 yıldır esnafın başında diyorlar da doğrusu 37 yıl. Ben çalıştığım sürece, siyaseti odalara sokmadım. Siyaseti odalara soktular diz boyu.
SOYOÐUL: Nasıl girdi odalara siyaset?
TERCAN: Mehmet Ali'nin sayesinde. Mehmet Ali'nin seçiminde İzmir esnaf teşkilatının imkanları Mehmet Ali'nin milletvekili seçilmesine aktı. Bizim Birlik, bütün imkanlarıyla, o Eğitim Oteli bütün imkanlarıyla Mehmet Ali'nin emrindeydi. Bütün o toplantılar, yemeler içmeler. Hep Birlik ödedi. Otel zarar ediyor. Niye? Herkes yiyor içiyor, para veren yok. Eğitim zaten yok. Halbuki adı işletmeli eğitim otelidir. Tek bir eğitim yapmadılar. Yapamazlar, niyetleri yok zaten. Ben eminim ki, sağduyulu İzmir esnaf ve sanatkarları, bütün bunlara geçit vermeyecektir. Buna inanıyorum.
SOYOÐUL: Ayakkabıcılar Odası Başkanı Tahsin Güzel, sizin yanınızda olduğunuzu açıkladı. Daha önce karşınızdaydı.. Nasıl oluyor bu?
TERCAN: Evet, Mehmet Ali ile beraber beni devirdiler. Şimdi 'Ben işin içine girince, Cemal Tercan'ın eserlerinin bunlar tarafından satıldığını görünce, bütün ikazlarımın tutulmadığını da anlayınca, ben şimdi Cemal Tercan'ın ellerini öpeceğim' dedi.
SOYOÐUL: Döndü yani?
TERCAN: Bu da bir alicenaplıktır. Yanlıştan dönmek bir meziyettir. Yanlıştan döndüm diyor ve bütün imkanlarıyla çalışıyor arkadaşlar. Ben de çalışıyorum. Arkadaşlarımı ziyaret ediyorum. Birincisi, Allah beni kimseye iftira etmeye nasip etmesin. Hiç kimseye. İkincisi, benim muhatabım, yaptığı yapmadığı, icraatlarıdır. Şahsiyeti beni ilgilendirmez. Özel hayatı hiç ilgilendirmiyor. Birliğin kasası yağma ediliyor diyorum. Çıkarın rakamları diyorum. İşte belge, mahkeme kararı. Bunlara benim icat ettiğim şeyler değil. Ben böyle yapın demedim. Bunların yaptığı her işin altında, esnaf ve sanatkarın sömürüsü yatıyor. Sömürmüşler. Yıkmışlar, yakmışlar. Bunları desteklemek vicdan işi değildir. Ağlayan insanlar geliyor. Varlığını Besaş'a yatırmış bir emekli öğretmen. Parasını yatırmış şimdi ağlıyor. Hangi vicdan bu adamı üzer?
Bakın, bir ara Ödemiş, Kiraz, Tire için bir sandık koydular. Orada mafya hakim olmuş, 'tek bir rey karşı tarafa çıkarsa akıbetinizi düşünün' demişler! O zaman ben aday falan değilim. Bir tek oy çıkmış o zaman sandıktan, düşünün bir tek oy. Şimdi yine aynı metodu düşünüyorlarmış. Buna imkan verilir mi? Seçim kurulunun müdürü var, allaha emanet bir adam. Azarlıyor insanları. Ben bunlara izin verir miyim? Cemal Tercan var işin içinde. Ben bunlara izin verir miyim?
SOYOÐUL: Adil bir seçim olsun istiyorsunuz…
TERCAN: Evet. Adil, baskı altında kalmadan insanlar tercihlerini yapsın, oylarını versin.